Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2007, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi
…
19 pages
1 file
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda geçirip bilgi aktarma uğraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özellikle kolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilgiler edinen ve edindikleri bilgileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere logographos ve onların gittikleri ülkelerin tarihi, coğrafyası ve halkbilimiyle ilgili yaptıkları bilgilendirme konuşmalarına da "logos" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren gelişme sonucu, çoğu Batı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios gibi yazarlar yerel tarihler yazmışlardı. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon'a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, günümüze yalnızca iki eserinden fragmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fragmanlardan, yazarın ayrıntıya girmekten kaçındığı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediği, arkaik bir biçemi olduğu anlaşılmaktadır.
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2004
Ali Cengiz Üstüner - Arkeoloji Tarih ve Sanat Yazıları, 2018
Ali Cengiz Üstüner, bu bölümden önceki altı bölümde, aslında karmakarışık olan Ege Mitolojisi’ni anlaşılır bir dille özetleyerek anlatmıştı. Yukarıdaki görselde, o anlatımlarda yer alan tanrıların en önemlilerinin yer aldığı bir çizelge görülüyor. Bu bölümde ise, bilimsel bilgiler ve arkeolojik bulgular “kısaltılmış olarak” yer alıyor.
İlkçağlardan Modern Döneme Tarihten izler 1, ed. Osman Köse, Ankara 2018, 2018
İlkçağlardan Modern Döneme Tarihten izler 1
2022
1241–1242 yılında Polonya’dan başlayıp Almanya hudutlarına uzanan, buradan da Avusturya’ya ilerleyip Macaristan’ın batı kesimlerine doğru sokularak Dalmaçya sahillerine inen hat âdeta bir yangın sınırıydı. Bu sınır, Moğol saldırısına uğrayan bölgelerle güvende kalan toprakları birbirinden ayırıyordu ayırmasına ancak korkunun bir hududu yoktu ve tedirginlik kıtanın neredeyse tamamında hüküm sürüyordu. Nitekim o karanlık günleri yansıtan Latince belgeler, sadece saldırıya uğrayan insanların değil, çok uzakta yaşayanların bile korkunun esiri olduklarını gösteriyor. Ve bu, tüm konumları birbirine eşitleyen bir korkuydu. Fransa Kralı IX. Louis’nin, annesi Kastilyalı Blanca’ya âdeta vedalaşırcasına gönderdiği mektup bu günlerin ruhunu yansıtan belgelerden sadece biridir. Bununla birlikte Moğollar 1242 baharında beklenmedik şekilde geri çekilmeye başladılar. Avrupa’da hemen herkes derin bir nefes almıştı. Ancak yine de bazı kimseler daha farklı düşünüyordu. Ya tekrar gelirlerse? Hem de bir daha gitmemek üzere. Bu kötü senaryoyu düşünenlerden biri de Papa IV. Innocentius’tu. IV. Innocentius’un korkusu Johannes adlı bir Fransisken din adamının 1245 Nisan ayında Moğolistan’a gönderilmesine kadar vardı. Din adamının görevi, Moğolların Avrupa’ya bir sefer düzenleyip düzenlemeyeceklerini öğrenmek, böyle bir niyetleri varsa onlarla etkili bir mücadeleye girişmek için düşmanlarını yakından tanımak üzere dinlerini, geleneklerini, mutfak kültürlerini, aralarındaki ilişkileri ve daha da önemlisi taktikleri ile savaş kültürlerine varıncaya kadar her şeyi, ama her şeyi öğrenmekti. Moğolistan’dan dönüşünün ardından 1247’de kaleme aldığı eserinde seyahatinin yanı sıra tüm bu hususlarda tanımlayıcı bilgiler vermesi de vazifesinin, omuzlarına yüklediği bilinçle ilgiliydi. Sorumlulukları ile bütünleşen Plano Carpinili Johannes için seyahati sadece bir yolculuk değildi. Bir keşifti aynı zamanda. Johannes, Moğol egemenliğindeki topraklarda bir buçuk seneden fazla bir süre geçirdi. Bu zaman zarfında Moğollarla yakın temas içerisinde bulundu. Başlangıçta, birkaç sene önce Avrupa’nın bir kısmının altını üstüne getirmiş bir halkın topraklarına gitmek onu ürkütüyordu. Ancak deneyimlediği şeyler onu bambaşka bir hissiyata sürükleyecekti. Seyahati sırasında kimi olumsuz durumlarla karşı karşıya kaldıysa da çoğu zaman Moğolların misafirperverliklerinden istifade etti, onlar tarafından korundu, iyiliklerini gördü, onlarla aynı sofraya oturdu ve aynı suyu içti. Hatta eserinde Moğolların iyi huylarına temas ettiği birkaç başlık bile kaleme aldı. Johannes Moğollar hakkında bilgi veren ilk Batılı olmasa da onları keşfeden ilk kişi olmuştu. Ayrıca Asya’yı da… Daha önce mitolojik bir dünya gibi görünen Asya onun aktardıkları sayesinde artık daha iyi biliniyordu. Bunun, Johannes’i takip edecek kimseleri Asya seyahati için daha da cesaretlendirdiği ve onları Asya’nın farklı noktalarına adım atmaya teşvik ettiği bir gerçek. Bu, Johannes’i elbette denizci kâşifler seviyesine çıkarmıyor. Ancak başardığı şey buna uzak da değildi aslında. Johannes’in kâşifliğini bir tarafa bırakacak olursak onun asıl önemi, Moğol tarihi ile ilgili en önemli kaynaklardan birisini kaleme almış olmasından ileri gelir. Bir Moğol kurultayında ilk kez bulunmakla kalmayarak bunu detaylı bir şekilde aktaran kişi de Johannes’ti, Moğolların geleneklerini ve göreneklerini üstün bir gözlemle aktaran da. Moğolların askerî geleneklerini çözümleyen de, Moğol tarihi konusunda ilk defa gerçekçi aktarımları yapan da oydu. Ve tüm bunları sadece bu işi ilk defa başaran bir kişi olarak değil, bunu mükemmel bir şekilde ortaya koyan bir kişi olarak yapıyordu. Bu, Moğolistan’da bulunarak onları yaşadıkları bölgede gözlemlemesi ile tüm bunları üstün bir kavrayışla analiz etmesinin bir neticesiydi.
Özet Bu çalışmada 1931, 1977 yıllarında ve günümüzde liselerde öğretilen İlkçağ Uygarlıkları konusundaki değişim ve bu değişimin nedenleri incelenmiştir. Bunun için ilk basımı 1931'de yapılmış ve 1941 yılına kadar liselerde okutulan 4 ciltlik tarih kitapları, 1977 yılına ait lise 1 Tarih ders kitabı ve 2014'te MEB tarafından ücretsiz dağıtılarak 9. sınıflarda okutulan ders kitabında yer alan İlkçağ Anadolu Uygarlıkları konusu karşılaştırılmıştır. Çalışmada doküman analizi kullanılarak veri toplanmıştır. Her üç kitapta yer alan metinler, görseller, etkinlikler, dipnotlar ve sorular açısından değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda Kemalist eğitimin ders kitaplarının ve 1977 yılına ait ders kitabının da Türk Tarih Tezinin ve Türk İslam Sentezinin amacına uygun olarak Anadolu uygarlıklarının üzerinde daha vurgulu durduğu görülmüştür. Özellikle de Eti (Hitit) Uygarlığına diğer uygarlıklardan daha fazla yer verildiği, buna karşılık İyonya'yı Anadolu uygarlığı içerisinde değil de Ege medeniyetleri içerisinde işlediği tespit edilmiştir. Urartu medeniyetine ise ne Anadolu uygarlıkları ne de diğer uygarlıklar başlığı altında yer verilmezken sadece Lidyalılar ile ilgili harita üzerinde Urartu ismine yer verilmiştir. Günümüz kitapları ise yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak öğrencilere daha çok bilgi aktarmaya yönelik olmaktan ziyade düşünmeyi artırmayı amaçlayan etkinliklerle zenginleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Anadolu uygarlıklarına ayrılan sayfa sayısı Cumhuriyetin erken dönemlerine göre oldukça azalmıştır. Buna karşın her üç kitapta da en fazla bilginin paylaşıldığı uygarlık Hititler olmuştur. Abstract This study investigates the change and the reasons of the change of the topic of Antique Civilizations topic taught at high schools in 1931, 1977 and nowadays. For this, the topic of Antique Anatolian Civilizations available at 4-volume history course books that were first published in 1931 and taught at high schools till 1941, a highschool grade 1 history book that belongs to 1977 and available at course books that were distributed by Ministry of Education free of charge in 2014 to 9th grades were compared and constrasted. In the study, the data were gathered by document analysis. The texts in these books were compared in terms of visuals, activities, footnotes and questions available. As a result of the study, it is seen that the course books of Kemalist education and the course book that belong to 1977 put more emphasis on Anatolian Civilizations which is in accordance with Turkish Historical Thesis and Turkish Islamic Synthesis. Especially, Eti (Hittite) Civilization takes more place than other civilizations; however, it was noticed that Ionia Civilization was not covered under Anatolian Civilizations heading but under Aegean Civilizations. Urartian Civilization was covered neither in Anatolian Civilizations not in other Civilizations; however, Urartu name only appeared in the map of Lydians. In modern day education, in accordance with the constructivist approach, the
Article, 2021
Before Herodotos, all events in the World used to be recounted as a part of myth, legend, or epic. Herodotos, adding the concepts of time and place to the telling of the events that are those are of the part of the past, made historiography earthly. The literate people who came after Herodotos wrote history books by imitating him. One of the thinkers who lived in the 2nd century AD, the master of satire Lucian of Samosata wrote a book titled How to Write History to put an end to mediocrity, exaggerated relatings, and arbitrariness in historiography. In his work, Lucian explained with examples the characteristics of the historian, in which standards a history book can be written, what should be considered in the research, the importance of the arrangement of the matter, and the diction used in the narrative of the events. How to Write History, one of the important works in the development of historiography, is also the first known book on the method of historiography. In this paper, the life and works of Lucian of Samosata were presented. The main purpose of the article, however, is to make visible the work titled How to Write History and to determine that the seeking for the method of history started from the 2nd century AD. In this article, the English translation of How to Write History and the works on the life of Lucian was used.
I.Šuppiluliuma döneminde gücünün zirvesine ulaşan Hitit Devleti’nin ilgisi varolduğundan itibaren Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya karşı olduğu kadar Batı Anadolu’nun zengin kaynaklarına da yönelik olmuş ve bu kaynaklardan yararlanmak için sık sık buralara seferler düzenlemiştir. Hitit kralları, sefer düzenledikleri topraklara hâkim olan ülkeleri genelde Hititlerin vassalı haline getirerek bölgeyi kontrol etmeyi de amaçlamışlar ve çıkan sorunları diplomatik yollardan (vasallık antlaşmaları, mektuplaşmalar) çözmeye çalışmışlardır. Batı Anadolu ve etrafındaki diğer bölgelerde yer almaya başlayan vassal devletler sayesinde, Hitit kralları Orta Anadolu’daki merkez topraklarını genişletmeyi başarmıştır. I.Šuppiluliuma döneminde genel olarak güneye yönelen Hititlerin Batı Anadolu politikaları olan durumu korumak yönünde olmuş. Bundan dolayı bölgedeki sorunları ve uygulayacakları politikaları genellikle diplomatik yollardan uygulamaya çalışmışlardır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ali Cengiz Üstüner - Arkeoloji Tarih ve Sanat Yazıları, 2018
Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023
Ahmet Caferoğlu Hatıra Kitabı, 2019
Journal of mosaic research, 2018
Müteferrika, 2024
Tarih Kritik Dergisi, 2019
Ağız ve Dil Araştırmalarına Adanan Bir Ömür: Prof. Dr. Jale Öztürk'e Armağan, Sonçağ Yayınları, Ankara., 2022
Turk Kulturu Ve Haci Bektas Veli-arastirma Dergisi, 2021