Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
…
30 pages
1 file
Ulubey, Uşak'a yaklaşık 30 km. mesafededir. Buradaki Osmanlı eserlerinin bir sanat tarihçisi tarafından incelenmediği fark edilmiştir. Varlığını devam ettirenlere ilişkin yapılan incelemede; 5 cami, 2 çeşme, 1 çeşme kitabesi ve iki tanesi kitabeli olmak üzere bir grup dükkân belirlenmiştir. Camilerin içinde Ulu Camii ve Çarşı Camii, büyüklükleri, mihrapları, minberleri, kullanılan malzeme, mimari elemanlar ve süslemeleriyle önemli yapılardır. Hacı Mehmet Efendi Camii mihrabı ve minberi Cumhuriyet döneminde yapılan onarımda gerçekleştirildiği için bu anlamda dikkate alınmaması gerekir. Cami minarelerinden Ulu Camii minaresi girişinin yukarısındaki kitabede, minareci olarak Hacı Hafız Ali'nin adının okunması, onun mahalli bir usta olduğunu gösterir. Pazar Çeşmesi ile Bekir Çeşmesi hazneli çeşmelerdendir. Pazar çeşmesi işlevini devam ettirirken Bekir Çeşmesi'nin suyu akmamaktadır. Eserler üzerindeki kitabelerden hareketle, yörenin ileri gelenlerinden Curaoğulları zamanında Ömer Efendi Camii, Hacı Mehmet Efendi Camii ve Gölbaşı Çeşmesi'nin bulunduğu yüksekçe alan Ulubey'in ilk yerleşiminin olduğu saha olarak ortaya çıkmaktadır. Sonraki yerleşimin aşağıdaki düzlüğe doğru devam ettiği anlaşılmaktadır. Yerleşimin seyri arşiv kayıtlarından elde edilecek bilgilerle daha net olarak ortaya konulabilir. Bununla birlikte, daha geç tarihli olan camilerde Batı sanatı etkilerinin artarak devam ettiği görülmüştür. Batı sanatı etkileri çeşmelerin inşasında kendini pek göstermez. Ancak Çarşı Camii'nin kuzey tarafında kümelenmiş olan dükkânların malzemesi ve cephelerinin biçimlenişinde Batı sanatı etkilerini ağırlıklı olarak görmek mümkündür. Dükkânların cephelerinde üçgen alınlıklar bulunabildiği gibi, uçları düz gelerek ortada dairesel bir yükseklik kazananlar da vardır. Bu dükkânlardan iki tanesinin kitabeli oluşu dikkat çekicidir. Fakat bu dükkânlardan bazılarının tamamen, bazıların ise kısmen değiştirildiği belirlenmiştir. Dükkânlarda görülen Batı sanatı etkileri, Uşak'ın İzmir kanalıyla yabancılarla olan ticareti ve misyonerlerin Uşak'taki faaliyetlerinin yoğunlaştığı da bir gerçektir. Ulubey, ortadan kalkanların yanında varlıklarını devam ettiren Osmanlı eserleri bakımından önemli bir ilçedir.
ÖZET XIX. yüzyılda Avrupa, Osmanlı karşısında kesin bir üstünlük kurmuştur. Bu üstünlük nedeniyle Avrupa Osmanlı’dan her geçen gün daha çok toprak elde etmektedir. Osmanlı’daki devlet adamları, mühendisler, şairler ve yazarlar gibi aydın kişiler Osmanlı’nın bu durumdan rahatsızlık duymuşlar ve devleti Avrupa seviyesine çıkarmak için çözüm yolları aramışlardır. Bu arayış sonucunda İslamcılık, Batıcılık, Osmanlıcılık gibi düşünce akımları ortaya çıkmıştır. Çıkan bu akımlardan Osmanlıcılık, Balkan Savaşları’nda; İslamcılık ise Birinci Dünya Savaşı’nda başarısız olmuştur. Batıcılık akımı için de geç kalınmıştır. Oysa Türkçülük akımı milliyetçiliğin güçlenmiş olduğu XIX. ve XX. yüzyıllara uygun bir düşünce akımı olmuştur. Bu makalede Türkçülük akımının ne olduğu, kimler tarafından desteklendiği, hedefinin ne olduğu, edebiyatta ve tarihsel süreçte nereye yerleştiği incelenmiştir. ABSTRACT In the 19th century, Europe had a decisive advantage over the Ottomans. Thanks to this superiority, Europe is gaining more and more land from the Ottoman Empire day by day. Intellectual people such as statesmen, engineers, poets and writers in the Ottoman Empire felt uncomfortable about the situation of the Ottoman Empire and looked for solutions to remove the pores of the state in Europe. As a result of these results, intellectual movements such as Islamism, Westernism and Ottomanism emerged. Ottomanism, one of these movements, failed in the Balkan Wars; Islamism, on the other hand, failed in the First World War. It is also late for the Westernisation movement. However, the Turkism movement began in the 19th century, when nationalism was strengthened. and XX. It has been a movement of thought suitable for centuries. In this article It is discussed Turkism is, who supports it, what the goal is, where it is located in literature and in the process.
The object of this study is the establishment of the Skopje Ottoman Theatre in 1906, an event not even many people of Skopje know about. At the beginning of the 20th century, at a time when the power of the Ottoman government was weakening, Mahmut Sevket Pasa-governor of Skopje with a few select intellectuals, built a theatre. At that time, the theatre, its building, its design, as well as theatrical concepts, all represented a novel introduction of Westernisation to city life. Considering the rate of literacy of the period and believing that a theatre could be used as an effective means of communication for societal and cultural change, the bureaucratic elite initiated the foundation of the Ottoman theatre. The capacity of the theatre was 700 people. It was made with limited funds, so that there were no unnecessary decorations: it was a traditional wooden structure, representative of its time, yet also a modern building. There are no similar buildings of that category known to have been built in the Empire at that time. When the Skopje theatre started functioning in 1906, it hosted performances of various travelling groups and of schools in the area, as well as choir concerts and film viewings. Because the audience floor was level, the theatre was also used to hold balls and various spetial functions of foreign consulates. Plays by well-known Istanbul troupes such as Mınakyan, Seferiyan and Ahmet Fehmi, writers like Semsettin Sami Bey, and famous actor Burhaneddin Bey were put on. The pupils of the Skopje High School performed Namık Kemal's "Fatherland", a play that had previously been banned for a long time. With the support of the central Ottoman administration and with longterm vision, the Turks living in Macedonia created a theatre that allowed Turks, Macedonians and other peoples to come together and interact, without discrimination and regardlessof social and cultural status.
International Symposium on Al-Quds during the Ottoman Period
Osmanlı yapısında çelişkili yabancı okullar sorunu üzerine inceleme
akademikbakis.org
Milliyetçilik anlayışları ve milli devlet modelleri, ülke ihtiyaçlarına göre kurgulanabilen normatif alanlardır. Her ülke kendi etnik ve kültürel yapısına ve özelliklerine göre, uygun bir milliyetçilik ve milli devlet modeli geliştirme şansına sahip olabilmektedir. Buna rağmen Türk milli devletinin karşı karşıya kaldığı ayrılıkçı hareketler, uygulanan Türk milliyetçiliğinin ve mili devlet yapısının uygun olup olmadığı noktasında tartışılmasına kapı açmaktadır. Bu yazıda, Osmanlı döneminde gelişen Türk milliyetçiliği fikirleri ve hareketleri ele alınmakta, farklı milliyetçilik yaklaşımlarına ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Birçok milliyetçi aydının yanında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura, iki farklı milliyetçilik anlayışını temsil eden iki önemli isim olarak öne çıkmaktadır. Gökalp'ın milliyetçilik anlayışı inanca ve kültüre dayanırken, Akçura soy birliğine ve dindışı bir yaklaşıma ağırlık vermektedir. İki aydın arasında önemli sorunlara kaynaklık ettiği anlaşılan bu görüş farklılıkları incelenmiş ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Gökalp ve Akçura yaklaşımları, Osmanlı sonrası dönemdeki fikir hareketlerine kaynaklık etmeleri bakımından da önemlidir.
Turkish Studies, 2019
Turkish Ombudsman Institution has been established in 2010 by a constitutional amendment. The institution is known as ombudsman in the World. The Ombudsman’s Office was founded by the Swedish King Charles XII in 1713. Because the king of Sweden was in the Ottoman country at the time of the establishment of the ombudsman, it was accepted that the institution has Ottoman roots. Studies on the subject mentioned a number of Ottoman institutions. It is not clear that which Ottoman institution inspired the King. There are not enough studies comparing the Ottoman institutions with the ombudsman institution. In the study, the Ottoman institutions, which are shown as the source of the ombudsman institution, were compared with the ombudsman institution. In this way, it has been tried to determine which institutions may have been the source of ombudsman and which institutions are irrelevant. It has been claimed that Ottoman institutions such as Mazalim Court, Imperial Council, Divan-i Ishraf, injustice inspectors, grand vizier, kazasker, qadi al-kudat, mufti, sheik al-islam, qadi, muhtesib, futuwwah and Akhi Organization have been related to ombudsman. All of the aforementioned Ottoman institutions carried out audit activities. In this study, the status, duties and powers, qualifications, functions, starting of research and research methods, operations and the binding of the decisions of the ombudsman are discussed. Mazalim Court, Divan-i Ishraf and qadi al-kudat are institutions that have taken part in the Islamic State Organization. Different institutions took their places in the Ottoman organization. Kazasker and qadi are members of judiciary. Akhi Organization weakened during the ombudsman’s establishment. For these reasons these institutions cannot have the origin of ombudsman. Imperial Council, injustice inspector and grand vizier had similar and different characteristics with ombudsman. Some characteristics of ombudsman may be taken from these institutions. The mufti are more similar to the ombudsman than other Ottoman institutions. Deeper studies are needed comparing mufti and ombudsman. Anayasamızda 2010 yılında yapılan değişiklikle Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmuştur. Dünyada ombudsmanlık olarak tanınan kurum, ilk olarak İsveç Kralı XII. Charles tarafından kurulmuştur. İsveç Kralının ombudsmanlığı kurduğu sırada Osmanlı ülkesinde olması sebebiyle, kurumun kökeninin Osmanlı kurumları olduğu kabul edilmektedir. Konuya ilişkin araştırmalarda, çok sayıda Osmanlı kurumundan bahsedilmiştir. Ancak kralın Osmanlının hangi kurumundan yararlanarak ombudsmanlığı oluşturduğu tespit edilmiş değildir. Osmanlı kurumlarını ombudsmanlık kurumu ile karşılaştıran yeterli çalışma bulunmamaktadır. Çalışmada, ombudsmanlık kurumunun kaynağı olarak gösterilen Osmanlı kurumları, ombudsmanlık kurumu ile karşılaştırılmıştır. Bu şekilde hangi kurumların ombudsmanlığa kaynaklık etmiş olabileceği, hangi kurumların ilgisiz bulunduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Kaynaklarda Divan-ı Mezalim, Divan-ı Hümayun, Divan-ı İşraf, mehayif müfettişleri, veziriazam, kazasker, kadı’l-kudat, müfti, şeyhülislam, kadı, muhtesib, fütüvvet ve Ahilik gibi kurumların ombudsmanlık ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. Bahsi geçen Osmanlı kurumlarının tümü, denetim faaliyetleri yapmıştır. Çalışmamızda ombudsmanın devlet teşkilatındaki statüsü, görev ve yetkileri, nitelikleri, işlevleri, harekete geçme ve araştırma usulü, işlemleri ve kararlarının bağlayıcılığı gibi özellikler ele alınmıştır. Divan-ı Mezalim, Divan-ı İşraf ve kadı’l-kudat kurumları, Osmanlı devlet teşkilatında yoktur. Kazasker ve kadı yargılama görevleri yapmışlardır. Ahilik, ombudsmanlığın kurulduğu dönemde zayıflamış bir sivil kuruluştur. Bu kurumların ombudsmanlığın kökeni olma ihtimali yoktur. Divan-ı Hümayun, mehayif müfettişi ve veziriazam, ombudsmanlığa benzer ve farklı özelliklere sahip olmuştur. Bu sebeple ombudsmanlığın bazı özelliklerinin bu kurumlardan alınmış olma ihtimali yüksektir. Müftiler ise ombudsmana diğer Osmanlı kurumlarından daha çok benzemektedir. Müftilik ile ombudsmanlığı karşılaştıran daha derin çalışmalara ihtiyaç vardır.
Sinop Üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 2023
During the administrative organization process of the Ottoman Empire, it established a unique education system by evaluating the organizational structure of the Muslim Turkish states established before it, regarding the ilmiye class. In the center and foundation of the Ottoman ilmiye organization, there are madrasas. The deterioration that started in the 16th century in the Ottoman Empire and became evident in the 17th century also spread to the education system. This situation has also shown its effect in the mulazemet system, which is the method of appointment to the mudarris by order and examination. Especially with II. Mehmet's Organization Law, some privileges were given to the sons of the people in the ilmiye class to be employed in government positions. With these privileges, the concept of cradle ulema emerged because of giving titles such as mullah, kadi and mudarris even to very young children. Cradle ulema (scholar) is an example of nepotism, which is also defined as a nepotism practice towards family members and close relatives. In this study, the existence of nepotism in the Ottoman education system was revealed by examining the practices of other scholars such as Ebussuud Efendi and Mevlâna Muslihüddin Kastalani who were members of the ilmiye class within the scope of the cradle ulema through document analysis method.
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2021
Dulkadirogulları was a Turkmen principality which established in the second half of the fourteenth century, especially in Elbistan and Maras, under the auspices of the Mamluks. After the Mamluk rule, it was never independent due to the that accepted the Ottoman sovereignty. The fact that the Dulkadirogulları land was the entrance gate of Anatolia for the Mamluks and Syria for the Ottomans increased the importance of the principality, which had a history of nearly two centuries. When the interests of both states began to clash, the Dulkadirogulları Principality was also remain in between of this conflict as a buffer zone, then it became a field where the two great states struggle for influence. In one hand, the rulers of the Principality had to act together with them due to the policies of the states which they were affiliated, on the other hand, they did not hesitate to fight for independence by seeking different allies. The aim of this article is to emphasize the strategic importance of the Dulkadirogulları, who could not get rid of the pressure of two great states such as the Mamluk and later the Ottoman Empire, and to reveal the diplomatic marriages and policies implemented by the Dulkadirogulları beys. In this study, besides the contemporary works of the period, Ottoman sources were used comparatively. The information reflected in these sources sometimes clearly and sometimes indirectly, gives the signs of the struggle for influence between the Ottomans and the Mamluks. It is clearly reflected in Ottoman sources that Dulkadirogulları Principality, which was between these two great powers, tried to use every opportunity of diplomacy. The main subject of this study is to examine the Dulkadirogulları principality, which managed to live as a regional power for a long time in Turkish history and where the Ottoman-Mamluk influence struggle was tested.
Verba tene, res sequenter; Rem tene, verba sequenter *** Öz: Osmanlı Türkçesi okçuluk yazmaları üzerine çeşitli seviyelerde çalışmalar yapılmaktadır. Bunları, terminoloji odaklı incelediğimizde birçok kelimenin yanlış yorumlandığını tespit ettik. Özellikle yazmalardaki imlânın güçlüğü, dikkatsizce ve bağlamdan kopuk okumaların yapılması birçok terimin, yanlış değerlendirilmesine sebep olmuştur. Bu yazımızda, tespit ettiğimiz çeşitli okuma ve anlamlandırma sorunlarına değinip çeşitli düzeltme önerilerinde bulunacağız. Bu vesileyle Osmanlıca metin yayımlarının en azından yayımda esas alınan yazmanın kendisiyle mukayese edilmeden kullanılmasının güvenilir bir yol olmadığına ve hataların tekrarına sebep olduğuna dikkat çekeceğiz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023
Türk Ordusunun Envanterine Giren İlk Uçak “Osmanlı” Tayyaresi, 2023
SOSYAL BİLİMLERDE AKTÜEL ARAŞTIRMALAR: ETKİLER-SONUÇLAR (2), 2023
OSMANLI SON DÖNEMİNDE YUNDA ADASININ (CUNDA-ALİBEY) MÜLKİ TAKSİMATTAKİ YERİNİN BELİRLENMESİ SORUNU, 2023