Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi
…
23 pages
1 file
Dulkadirogulları was a Turkmen principality which established in the second half of the fourteenth century, especially in Elbistan and Maras, under the auspices of the Mamluks. After the Mamluk rule, it was never independent due to the that accepted the Ottoman sovereignty. The fact that the Dulkadirogulları land was the entrance gate of Anatolia for the Mamluks and Syria for the Ottomans increased the importance of the principality, which had a history of nearly two centuries. When the interests of both states began to clash, the Dulkadirogulları Principality was also remain in between of this conflict as a buffer zone, then it became a field where the two great states struggle for influence. In one hand, the rulers of the Principality had to act together with them due to the policies of the states which they were affiliated, on the other hand, they did not hesitate to fight for independence by seeking different allies. The aim of this article is to emphasize the strategic importance of the Dulkadirogulları, who could not get rid of the pressure of two great states such as the Mamluk and later the Ottoman Empire, and to reveal the diplomatic marriages and policies implemented by the Dulkadirogulları beys. In this study, besides the contemporary works of the period, Ottoman sources were used comparatively. The information reflected in these sources sometimes clearly and sometimes indirectly, gives the signs of the struggle for influence between the Ottomans and the Mamluks. It is clearly reflected in Ottoman sources that Dulkadirogulları Principality, which was between these two great powers, tried to use every opportunity of diplomacy. The main subject of this study is to examine the Dulkadirogulları principality, which managed to live as a regional power for a long time in Turkish history and where the Ottoman-Mamluk influence struggle was tested.
GİRİŞ Kuzeybatı Anadolu'da Bizans'a komşu olacak şekilde kurulan ve kısa sü rede genişleyen Osmanlı Devleti, Çimbi ve Gelibolu gibi kaleleri almak sure tiyle Rumeli topraklarına geçmiş ve yaklaşık iki asır içerisinde Karadeniz'den Adriyatik'e ve Karpatlardan Akdeniz'e uzanan tüm Balkan Yarımadası toprak larında sistematik bir fetih politikası sayesinde hâkimiyet kurmuştur. 1345' de ve 1352'de Osmanlıların Balkanlarda Kantakuzenos'a yardım etmesi ve aynı yıl içerisinde Karasi Beyliği'nin Osmanlı topraklarına katılması, Osmanlıların Marmara Denizinin Rumeli kıyılarına geçişini sağlayan olaylardı. Özellikle Karasi Beyliğinin Osmanlı topraklarına dâhil edilmesi ve Osmanlı kroniklerin de Karasi ümerâsından oldukları belirtilen Ece Bey ve Fazıl Bey'in destekleri, Osmanlıların Rumeli' de ilerleyişini hızlandırmıştır. Osmanlı kroniklerine da yalı olarak fethedilen yerlerin belli bir sıralaması yapıldığında Edirne'den sonra
In Ottoman Turkish there are various possibilities to connect propositions, i.e. to link sentences or clauses. One of these possibilities is the linking strategy with conjunctions, which is not a genuine Turkish technique. Even if Turkish has its own techniques to link sentences/clauses, that technique became widely accepted through foreign influence. The language, which caused considerable structural changes in Ottoman Turkish is the Persian language. The linking strategy with the conjunctions in Ottoman Turkish is a product of Persian influence. We cannot expect the same usage and functions in both languages, in Persian and in Ottoman Turkish. In this paper the conjunctions are classified according to their positions in the combination, their functions in the hierarchical order of the sentences, the kind and intensity of their meaning, as well as according to etymological and morphological properties. Keywords: Ottoman Turkish, syntax, clause/sentence linking, conjunctions, complex sentences, influence of foreign languages (Persian) on Turkish.
akademikbakis.org
Milliyetçilik anlayışları ve milli devlet modelleri, ülke ihtiyaçlarına göre kurgulanabilen normatif alanlardır. Her ülke kendi etnik ve kültürel yapısına ve özelliklerine göre, uygun bir milliyetçilik ve milli devlet modeli geliştirme şansına sahip olabilmektedir. Buna rağmen Türk milli devletinin karşı karşıya kaldığı ayrılıkçı hareketler, uygulanan Türk milliyetçiliğinin ve mili devlet yapısının uygun olup olmadığı noktasında tartışılmasına kapı açmaktadır. Bu yazıda, Osmanlı döneminde gelişen Türk milliyetçiliği fikirleri ve hareketleri ele alınmakta, farklı milliyetçilik yaklaşımlarına ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Birçok milliyetçi aydının yanında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura, iki farklı milliyetçilik anlayışını temsil eden iki önemli isim olarak öne çıkmaktadır. Gökalp'ın milliyetçilik anlayışı inanca ve kültüre dayanırken, Akçura soy birliğine ve dindışı bir yaklaşıma ağırlık vermektedir. İki aydın arasında önemli sorunlara kaynaklık ettiği anlaşılan bu görüş farklılıkları incelenmiş ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Gökalp ve Akçura yaklaşımları, Osmanlı sonrası dönemdeki fikir hareketlerine kaynaklık etmeleri bakımından da önemlidir.
DİYALEKTOLOG, 2022
Ordinance of Genaral Education (Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi), dated September 1, 1869, was one of the most important stages of the modernization process in Ottoman education. With the "Ordinance of Genaral Education", the foundations of the spread of educational administration in the Ottoman countryside were laid. According to the fifth article of the regulation, it was stated that the bureaucratic branches of the Ministry of Education should be established in the provinces, and in the one hundred and forty-third article, an education council would be established in each provincial center under the head of the education director. With some arrangements made during the Abdülhamid period, the bureaucratization process of the education organization in the provinces accelerated. In this period, educational councils and commissions started to be opened in the provinces. Later, the directors of education, who would preside over these assemblies and take place at the head of the provincial education 1 Bu makale Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde hazırlanan "Osmanlı Taşrasında Maarifin Bürokratikleşmesi (1881-1919)" isimli doktora tezinden üretilmiştir.
Özet Bodrum Yarımadası'nın güneybatısında yer alan ve günümüzde Aspat adıyla bilinen Strobilos, M.Ö. 7.yüzyıldan Osmanlı dönemine kadar kesintisiz olarak iskan görmüştür. 13. yüzyılın ikinci yarısında yöre ile birlikte Menteşe Beyliği egemenliğine giren kent, 16. yüzyıl başında " Sıravolos " adıyla yeni kurulan bir kazanın merkezi olmuştur. Özellikle ortaçağa ait bir çok kalıntı içeren ve gerek Antik çağda gerekse Bizans döneminde önemli bir liman kenti niteliği taşıdığı anlaşılan Strobilos'un Menteşe Beyliği ve Osmanlı dönemlerindeki durumu tartışmalıdır. Çeşitli belgeler, seyahatnameler ve kalıntılar, kentin 15. yüzyıldan itibaren olasılıkla güvenlik gerekçesiyle hızla küçüldüğünü düşündürmektedir. Abstract Strobilos in the Menteşe Emirate and Ottoman Eras Strobilos, known today as Aspat, which is situated in the southeastern part of the Bodrum peninsula faced a continuous habitation from the 7 th B.C. until the end of the Ottoman era. It came under the rule of the Menteşe Emirate in the 13 th century together with the region and in the 16 th century became the capital of the new province called " Sıravolos ". In the light of the remains especially from the Middle Ages, the city was an important center but its position in the Menteşe and the Ottoman eras was under discussion. Various document, travel books and the remains lead to a thought that the city for safety reasons started a decadence from 15 th century on.
Tüş ve Düşünce 2. sayı Haziran 2015 s.91-119
Rusya’nın en iyi eğitim kurumlarını bitiren hevesli Kafkas kökenli Türk aydınları, Rusya’da ortak oldukları ekonomik iktidarı siyasal- sosyal iktidara taşımamaları halinde, ülkenin yönetici sınıfları arasında tutunmayı başaramayacaklarını, artık sürekli kalacakları Anadolu topraklarında siyasetin merkezinde bulunmanın burjuva demokratik devriminin temel dizgesini en kısa zamanda ülke kurumlarına aktarmakla doğru orantılı olduğunu gayet iyi hesaplıyorlardı. Ayrıca genelde azınlık mensubu aydınların üstlendikleri, liberalizmin uygun olmayan yollarının aşırı zorlamayla Osmanlı’da hayatiyet kazanması politikalarını dengeleyecek, “ılımlı liberalizm- mutedil devletçilik” anlayışını ülkeye getiren Kafkas menşeli aydınların, Osmanlı’dan Cumhuriyet’te geçişte önemli bir uğrağı simgeledikleri söylenebilir.Bu makalede bir imparatorluğun çöküşünden ulusal bağımsızlık savaşına, ulus-devletin kuruluşundan orta Cumhuriyet dönemine dek etkilerini hissettiren söz konusu düşünürler, ana tezleri itibarıyla tartışılacaktır.
Osmanlı döneminde Müslüman topluma hizmet veren imamları hizmet alanları bakımından mahalle imamları, askerî ve saray imamları başlıkları altında ele almak mümkündür. Ayrıca birtakım konaklarda özel görevli imamların yanında, fevkalade elçilerin beraberlerinde, sefarethanelerde ve şehbenderliklerde görev yapan imamlar da bulunmaktadır. 1 Ancak çalışmamıza konu olan şahsın bir mahalle imamı olması sebebiyle burada mahalle imamları hakkında bazı bilgilere yer vermek istiyoruz.
2024
Zorluzade Ailesi, Osmanlı- Cumhuriyet dönemlerinde tarihi önemi olan bir misyona sahiptir. Abdülaziz ve İkinci Abdülhamid dönemlerinde yaşayan Aziz Hüsnü Bey, Cleanti Scalieri ve Aziz Bey Komitesi’nde faaliyet gösterir. Yakalanınca, 1879’da Halep’e sürgün edilir. Oğlu Süleyman Tevfik, İstanbul’da gazetecilik yapmaya başlar. Kardeşi Avnullah Kazımi ile Mürüvvet gazetesine ortak olurlar. Ancak İkinci Abdülhamid’in tepkisini çekince Avrupa’ya firar ederler. Geri döndüklerinde Süleyman Tevfik, gazetecilik yapmaya devam eder. Avnullah Kazımi ise Halep’te örgütlenir. Bir süre sonra Fuat Paşa’nın yanına sığınır. Ancak hafiyelerle çıkan bir çatışmada tutuklanır. Fuat Paşa ile ihtilal çıkarmakla suçlanır. Sivas’ta üç, Sinop Hapishanesi’nde dört yıl yatar. İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde serbest kalan Avnullah Kazımi, İttihat ve Terakki yönetiminden de memnun kalmaz. 1909’da Fedakaran-ı Millet Cemiyeti’ni kurar. Aynı yılda muhalefetinden dolayı Kerkük Mutasarrıflığı’na sürgün edilir. 1914’te azledilerek geri döner. Süleyman Tevfik, 1930’larda Tek Parti’ye karşı muhalefet eder. Bunun yanı sıra, Süleyman Tevfik’in, tercüme ve telif eserleri ile edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır. Ailenin yazar ve edebiyatçı özelliği Avnullah Kazımi’nin kızları Halide Nusret Zorlutuna ve İsmet Kür’le Cumhuriyet döneminde devam eder. Zorlutuna ve Kür, Cumhuriyet’in aydın kadınını temsil etmesi açısından önemlidir. Edebiyat yazarlıklarının yanı sıra, öğretmen olmaları, yeni nesillerin şekillenmesinde önemli rol oynar. Ancak, her iki kardeşin, 1950’lerde, fikir ayrılıkları olur. Ailenin yazarlık mesleği Zorlutuna’nın kızı Emine Işınsu ve Kür’ün kızı Pınar Kür’le günümüze ulaşır. Annelerin dünya görüşleri, kızlarının edebi ve sosyal yaşamlarının şekillenmesinde etkili olur. Emine Işınsu, milliyetçi ve sağ eksenli, Kür ise solcu ve feminist bir yazar olarak edebiyat çevresinde yer alır. İsmet Kür’ün diğer kızı Işılar Kür, heykeltraştır ancak çeviri de yapmaktadır. Dolayısıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet sürecine gelindiğinde ailenin siyasi ve edebi nitelikleri de sürmüş, çağlarının tanıklıklarını roman ve anılarında dile getirerek bize tarihsel bir perspektif sunmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ortadoğu'ya Bakış 2
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2014
Journal of Turkish Studies, 2015
Turkish Studies, 2019
History Studies, 2022
Ali Kemal Yıldırım, 2023
III. Uluslararası Osmanlı İzleri Sempozyumu,2023
PÂYİDÂR, 2021
International Academic Research Congress Full Text Book, 2017