Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, International SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL
https://doi.org/10.26449…
9 pages
1 file
1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye'de hükmeden ve devlet sistemi bakımından dünya çapında bir orijinaliteye sahip olan Memlûk Devleti, Ortaçağ Türk-İslam devletleri arasında müstesna bir öneme sahiptir. Ayrıca hükümdarlıklarının neredeyse yarım asır sürdürmeleri de Memlûk’u tarihte önemli kılmaktadır. Böyle güçlü ve uzun dönemli bir devletin elbette sanat alanında bıraktığı eserleri de çeşitlidir ve kaçınılmaz şekilde şahsına münhasırdır. Memlûkların el yazmalarına, günlük kullanılan eşyalara, mimari alan ve süsleme tekniklerine kendi karekterlerini yansıttıkları bilinmektedir. Özellikle mimari alanda hem yapım hem de bezeme tekniklerinde Memlûk imzası sayılan birçok özellik bulunmaktadır. Memlûkların en ihtişamlı eserleri başkentlerinde yani Kahire’dedir. Ancak sınırlarını genişlettikçe ulaşılan şehirlerde de mimari doku üzerinde varlıklarını sürdürmeyi başardıkları görülmektedir. Sultan ez-Zahir Rükneddin Baybars el-Bundukdari döneminde Memlûk bugün ki Kayseri sınırına kadar ulaşmayı başarmıştır. Güneydoğu Anadolu, parçalanmalar başlayana ve nihayet Osmanlı Devleti tarafından kendi topraklarına dahil edilene kadar Memlûk Devleti’ne aitti. Tahta geçen sultanlar, Memlûk Devleti sınırları içindeki her şehirde olduğu gibi, Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerde de tahrip olan kale, cami, medrese gibi mimari yapıları onarmış veya buralara kendi isimlerine ait yeni yapılar inşa etmiştir. Güneydoğu Anadolu'da Memlûk Devletine ait olup günümüze ulaşan mimari eserler; Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyarnan’da bulunmaktadır. Bu şehirlerdeki yapıların kitabelerinden veya süslemelerinden anlaşıldığı üzere Memlûklar’dan günümüze altı ayrı cami ulaşmıştır. Araştırmaya konu olan bu dini mimariler Birecik Ulu Camii, Birecik Çarşı Camii, Kilis Ulu Camii, Besni Ulu camii, Besni Çarşı Camii ve Kutlu Doğmuş Camii’dir. Anahtar Kelimeler: Memlûk, Memlûk Mimarisi, Güneydoğu Anadolu
Anadolu Seyahatnamelerinde yer alan maden ve madencilikle ilgili bir çalışma
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ANADOLU’DA ÖLÜM VE DOĞUM SEMBOLİZMİ, 2004
İnsanlığın yaratmış olduğu tüm değerlerde, kültürlerde onun ölümsüzlük isteği hemen göze çarpmaktadır. Mitolojiler incelendiğinde insanın daha önce ölümsüz olduğu; ancak sonradan işlediği bir günah yüzünden ölümsüzlüğü elinden kaçırdığı anlatılır. Tek Tanrılı dinlerin Adem ile Havva mitosu bunun en güzel örneğidir. Mezopotamya kaynaklı Gılgamış Destanı da yine bu arzuya verilebilecek güzel bir örnektir. İnsanoğlu doğayı gözlemleyerek hiçbir şeyin yok olmadığını, sadece şekil değiştirdiğini görmüş ve ölümün de aslında bir son olmadığı, sadece bir dönüşüm olduğu sonucuna varmış, ancak böylece ölüm korkusunu dizginleyebilmiştir. Bu dizginlemeye rağmen insanlar, direkt bakamadıkları güneş gibi ölüme de direkt bakamamışlar, ölümü ölüm olarak adlandırmak yerine "vefat etti", "göçtü", “hakka yürüdü” gibi bulanık adlandırmalarla anmışlardır. İşte bu korku ve ölümsüzlük arzusudur ki ilk dinsel inançlar ölüm düşüncesi etrafında gelişmiştir. Tylor'a göre insanların ilk tapınakları atalarının mezar başı olmuştur.
GENÇ AKADEMİSYENLERİN KALEMİNDEN SOSYAL BİLİMLER, 2022
Hellence “biraraya toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki συνάγω [=synago] fiilinden gelen sinagog terimi, günümüzde Yahudi ibadethaneleri için tercih edilmekle birlikte, Antikçağ sinagogları için “dua evi” anlamında yine Hellence’de προσευχή [= proseukhe], İbranice’de hevra (birlik) terimleri de kullanılmaktadır. Sinagog yapısının mimari olarak ilk ortaya çıkışı için tartışma henüz bir sonuca ulaşmamıştır. Ancak ilk sinagogların M.Ö. VII. yüzyılın son çeyreği ile Filistin’deki Roma hakimiyetinin başlaması arası dönem aralığına tarihlenebileceği düşünülmektedir. M.Ö. 547 ile M.S. 1650 yılları arasında gerçekleşen Yahudi diasporası’nda da sinagog yapılarının ortaya çıkışı aynı dönemlere denk geldiği ileri sürülmektedir. Bu çalışmada, Yahudi diasporası’nın Anadolu coğrafyasındaki izleri M.Ö. V. yüzyıl ile M.S. 11 yüzyıl arasındaki zaman diliminde incelenmiştir. Yahudi kimliğinin izleri, yazıtlar, mezar taşları ve sinagog yapıları gibi material kültürel kalıntıları eşliğinde belgelenmektedir. Trakya ve Anadolu coğrafyasındaki Eskiçağ uygarlıklarının sınırları Roma Dönemi’ndeki siyasi konjüktör dikkate alınarak belirlenmiştir. Yahudi izleri bu sınırlar içerisinde konumlandırılarak bir kronolojiye oturtulmuştur. Sinagog yapıları incelenirken öncelikle sinagog mimarisi hakkında özet bilgi aktarılmıştır. Priene ve Limyra’daki buluntular ışığında buradaki Yahudi yapılarının mimari detayları ve restitüsyon önerilerine de yer verilmiştir. Bu öneriler hazırlanırken yapı ile ilgili çalışan alanın uzmanlarının görüşleri de alınarak ortak bir sonuca ulaşılmıştır. Sinagog yapılarına ait çalışmalarda üç boyutlu görseller kullanılarak, arkeolojinin multi disiplin çerçevesinde sonuçları da aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile günümüze kadar kısmen ulaşmış yapıların mimarilerinin yorumlanmalarının kolaylaştırılmasına zemin oluşturması hedeflenmiştir.
ANASAY , 2019
İnsanlık tarihindeki önemli aşamalar arasında yer alan yerleşik hayata geçişin doğal bir sonucu olarak insanoğlu tarımsal üretime başlamıştır. Tarım üretimi doğada yabani şekilde yetişen bitki ve ağaçların kontrol altına alınması ile olmuştur. Bu devrimin sonucunda binlerce yıl avcı ve toplayıcı olarak yaşayan insan toprağa yerleşerek tarım ürünleri üretmeye başlamıştır. Üretim faaliyetleri ile insanoğlu birinci dereceden ihtiyacı olan beslenme sorununa çözüm bulmuştur. Avcı ve toplayıcı dönemden itibaren yaşadıkları coğrafyanın bitki örtüsü ile içi içe olan insanoğlu, bu işbirliğini yerleşik yaşama geçtikten sonrada sürdürmüştür. Avcı-toplayıcı dönemde doğanın kendilerine sundukları bitkiler ile beslenen insanlar yerleşik hayata geçince doğanın sunduğu bu bitkileri ekip-dikmek suretiyle kendi kontrollerine almışlardır. İnsanoğlunun besin tüketimi içerisinde önemli bir yere sahip olan meyve/meyve ağaçları Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde doğal, iklimsel ve topografik şartların uygunluğundan dolayı bolca yetişmektedir. Anadolu’da yaşayan toplumlar için tarihin her döneminde meyve ağaçları önemli bir besin kaynağı olmuştur. Orta Anadolu’da M.Ö. 1650-1250 yılları arasında hüküm süren Hitit Devleti de Anadolu coğrafyasının sunmuş olduğu zengin meyve ağacı çeşitliliğinden yararlanmıştır. Anadolu’nun değişik bölgelerinde kurulan Hitit yerleşimlerinden ele geçirilen çivi yazılı tabletlerde meyve/meyve ağaçları hakkında çeşitli bilgiler yer almaktadır. Bu makalede Hitit Dönemi Anadolu’sunda yetişen/yetiştirilen bazı meyve/meyve ağaçlarının tüketim ve kullanım hakkında bilgiler yer alacaktır.
ÖNSÖZ: İnsanlık tarihi boyunca kendini hep bir anlatma, geliştirme derdine düşmüştür. Bu düşüncelerle birlikte rahat yaşam, doğal afetlerden, hayvan saldırılarından korunmak için önceleri mağara, çeşitli kovuklarda yaşamını sürdürmeye çalışmıştır. Avcı-toplayıcı hayat tarzı sonraları yerini üretici yaşama bırakmıştır. Paleolitik Dönem dediğimiz avcı ve toplayıcı yaşamdan sonra Neolitik Dönem yani Tarım Çağ'ı gelmiştir. Neolitik Dönem'in ilk evrelerinde Paleolitik Dönem'in izleri hala sürmektedir. Fakat zaman ilerledikçe artık bu dönemden izler görmemekteyiz. Bunun yerine kendini geliştiren bir toplum yapısı ile karşılaşmaktayız. Ödevin kapsamında incelemiş olduğum Güneydoğu Anadolu Bölgesi Neolitik Dönem Ev Mimarisinde elde ettiğim sonuçlardan biri ve bence en önemlisi ihtiyaçların beraberinde gelişmişliği getirmesidir. Çünkü yetiştirilen ürünleri stoklamak ve bunun içinde soğuk, karanlık ve geniş alanlara ihtiyaç vardı. Ev nüfusunun artmasıyla da yapıların genişletilmesi gerekmekteydi. İnsanlar yapılarını genişletirken de daha sağlam, her koşula dayanıklı yapılar yapmaya başlamışlardır. Bununla birlikte estetiğe de önem vererek iç mekanın düzenlemesinde de farklı uygulamaları da kullanmışlardır. Tabi burada anlattığım noktalar çok az. Yapıların detaylarını metnin içinde anlatmaya çalışacağım.
Anadolu Selçuklu Mimarisi - Mimari Yapıları
Anadolu Selçuklu Dönemi - Mimari Yapı Tipolojisi
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Journal of Archeology and Art/ Arkeoloji ve Sanat Dergisi, 2024
2 nd INTERNATIONAL ARCHEOLOGY, ART, HISTORY AND CULTURAL HERITAGE CONGRESS, 2022
10. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 2012
SELÇUKLU ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2019
uvt.ulakbim.gov.tr
ANADOLU’DA BİR ŞİMŞEK/YILDIRIM HAMİSİ: GURGUR/GÜRGÜR BABA, 2025
2. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI EĞİTİM BİLİMLER VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ 7-8 Aralık/December 2018 5. Cilt, 2018