Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Ehl-i Sünnet'in Reislerinden İmam-ı Eşari ve Eşarilik
…
4 pages
1 file
Ebû’l-Hasen el-Eş‘arî, kendine özgü hayat hikayesi, ortaya koyduğu fikrî mücadele ve bu mücadeleyi somutlaştırdığı çok sayıda eseri ile İslam düşünce geleneğinde kalıcı etki bırakmış bir kimsedir. Kendine özgüdür; çünkü onun gibi bir gelenek içerisinde yetişip başka bir geleneğe geçen ve yeni bir düşünce muhiti içerisinde bu kadar başarılı olabilen çok fazla isim yoktur. On yaşından kırklı yaşlarına kadar yaklaşık yirmi beş yıl boyunca Mu‘tezilî gelenek içerisinde bulunmuştur; kendi zihin ve gönül dünyasında ne kadar sürdüğü belli olmayan, ama az da olmadığı anlaşılan derin bir iç kriz süreci yaşamış ve aşama aşama Mu‘tezilî gelenekten kopmuştur. Onun bu geleneği köklü bir şekilde terk ettiği hususu, tartışmaya mahal bırakmayacak ölçüde genel kabul görmüştür. Ancak Mu‘tezile’yi terk ettikten sonra ne yaptığı, hangi gelenek veya geleneklere katıldığı ve nasıl bir düşünce portresi ortaya koyduğu gibi hususlar bağlamında çok sayıda farklı yaklaşım ortaya konulmuştur. Mu‘tezilî cenahtan bakınca Eş‘arî, yaptığı tercihle kelamcı olmaktan vazgeçmiş ve Ehl-i Hadîs’in saflarına katılmıştır. Maturidi zaviden bakınca Mu‘tezile’yi terk etmiş, sonra da Ehl-i Hadîs’in kelamcısı olmuştur. Kendisinin görüşlerini sahiplenen Ehl-i Hadîs’in Şâfiî ve Mâlikî kanadı için Eş‘arî, Mu‘tezile’ye karşı koyabilen, böylelikle de sadece Ehl-i Hadîs değil, aynı zamanda Ehl-i Sünnet kelamını başlatan kimsedir. Ehl-i Hadîs içerisinde daha katı bir yaklaşıma sahip olan Hanbelilere göre ise o, kelamcı kimliğini Ehl-i Hadîs içerisinde devam ettiren, bu haliyle de Ehl-i Hadîs’e Mu‘tezilî kelamcılardan bile daha fazla zarar veren bir kimsedir. Farklı zaviyelerden bakınca beliren böylesi bir tablo, Eş‘arî’nin Mu‘tezile’den ayrıldıktan sonraki adresinin neresi olduğu sorusunu askıda bırakmaktadır. Cevap ne sadece Ehl-i Sünnet ne de sadece Ehl-i Hadîs’tir. Bu durum, Eş‘arî’nin Mu‘tezile sonrası sürecini yalnızca kendisiyle mukayyet olmayan geniş bir düzlemde ele almayı gerekli kılar. Bu geniş düzlemi, dört parçadan oluşan bir matruşkaya benzetmek de mümkündür. En dışta Ehl-i Sünnet yer alır; bunu sırasıyla, Ehl-i Hadîs, Ehl-i Hadîs’in Şâfiî kanadı ve Küllâbîlik izler. Eş‘arî’nin yeni muhitindeki esas varlık zemini Küllâbîlik’tir. Kendisinden hemen sonraki süreçte yazılmış pek çok kaynakta, Eş‘arî’nin Mu‘tezile’den ayrıldıktan sonra Abdullah b. Küllab’a nispetle Küllâbîlik olarak isimlendirilen geleneğe katıldığı kaydedilir. Eş‘arî, Mu‘tezilî süreçte elde ettiği akılcı düşünme biçimini artık Küllâbîlik saflarında işlevsel hale getirmektedir. Bu haliyle, hem Küllâbîliği çevreleyen Ehl-i Hadîs’e hem de Ehl-i Hadîs’i içine alan Ehl-i Sünnet’e hizmet etmektedir. Eş‘arî için geçerli olan perspektif farklılaşmasının daha fazlası Eş‘arîlik için geçerlidir. Eş‘arîlik, Küllâbî gelenek içerisinde faaliyet gösteren ve Eş‘arî’nin de aralarında bulunduğu kelamcıların görüşlerinin, Eş‘arî’nin görüşleri merkeze alınarak inşa edilmesiyle oluşmuş bir mezheptir. Eş‘arî’nin Bâhîlî ve İbn Mücâhid et-Tâî gibi öğrencilerilerinin öğrencileri olan Bâkıllânî, İbn Fûrek ve Ebû İshâk el-İsferâyînî bu inşa sürecinin temel aktörleridir. Bu üç isim, Eş‘arîlik adıyla bildiğimiz kelam ekolünün gerçek mimarları hüviyetindedir. Onların farklı itikadi, kelami ve felsefi eğilimlerle hesaplaşarak ortaya koydukları çaba, kendilerinden sonraki süreçte de artan bir ivmeyle varlığını sürdürmüştür. Zaman zaman bölgesel dinamiklere bağlı olarak farklı şekiller almakla birlikte, Eş‘arîlik 5./11. yüzyıldan günümüze gelinceye kadar hem genel anlamda İslam düşüncesinin hem de Ehl-i Sünnet’in hakim itikadi ve kelami eğilimi olmayı sürdürmüştür. Eş‘arîlik adı altında oluşan bütün bu tarihsel ve düşünsel mirasın merkezinde elbette Eş‘arî vardır; ancak Mu‘tezile’den ayrıldıktan sonra içinde yer aldığı ve faaliyette bulunduğu geleneği sadece ona indirgemek doğru değildir. İçinde bulunduğu geleneği geniş ve bütünsel bir düzlemde ele almadan ne Eş‘arî’yi ne de Eş‘arîliği anlamak kolaydır. Böylesi bir farkındalıktan hareketle oluşturulan bu çalışmanın, Eş‘arî’nin ve Eş‘arîliğin kendi tabi bağlamı içerisinde anlaşılması ve yorumlanmasına vesile olması en büyük temennimizdir.
K endi yaşadıkları dönemde gelenekleri içerisinde sahip oldukları konum bakımından Ebû Mansûr el-Mâturîdî, Ebû'l-Hasan el-Eş'arî'den daha ön plandaydı. Dönemindeki diğer isimlerle kıyaslandığında, onun ortaya koyduğu eserler kelamî açıdan daha derinlikliydi. 1 Hanefî çevrelerde yazılmış olan sonraki eserlerde kendisine yer yer atıfta bulunulmuşsa da, onun keskin hatlarla çerçevesini belirlediği kelam anlayışı, takipçileri tarafından yeterince sürdürülemedi ve geliştirilemedi.
2007
Importance of mind is very clear for all scientific disciplines. The fact that in Islamic Theology alongside with al-Mu’tazila, al-Ash’ari (d. 324/935) did not consider the belief of a human being who did not use intellectual proof as valid forms one of the extreme application fields. However, as far as the methodology and conclusions are concerned, there are significant differences between al-Ash’ari and al-Mu’tazilah. According to al-Ash’ari, a human being should have intellectual proofs in the creation of world, existence of God and His attributions for validity of his belief. Nevertheless, the source of this necessity is religious texts, not his mind. In this article, it will be attempted to find answers to some questions by examining the balance which al-Ash’ari tried to set up between the mind and the religious texts. In fact, does al-Ash’ari consider the belief of al-Muqallid as invalid? If he does not consider it as invalid, how should his words in this subject be interprete...
İlahiyat Akademi Dergisi , 2017
Eş'arîlerle Maturidiler arasındaki ilk fikri etkileşimler, V./XI. yüzyılda başladı ve sonraki süreçte inişli çıkışlı bir seyir izledi. Başlangıçta fikri açıdan birbirine denk iki kelam ekolünün mücadelesiyken, Eş'ariliğin felsefe ile ilişkisi neticesinde uğradığı entelektüel genişleme Maturîdiliğin kelamda ısrar eden söylemini işlevsizleştirdi. Bu yüzden Fatih döneminde yükselen değer haline gelen felsefi kelam karşısında Maturidilik yeterince boy gösteremedi. Ancak ilerleyen süreçte Eşariliğin felsefe ile bağının peyderpey kopmaya başlaması, onu tekrar kelami zemine çekti. Bu noktada Eşarilik ve Maturidilik yeniden birbirinin muhatabı oldu. Buna paralel olarak da Osmanlılarda X./XVI. yüzyıldan itibaren başlayan, ancak en yüksek ifade biçimine belki de XII/XVIII. yüzyılda ulaşan bir Maturidilik vurgusu gündeme gelmeye başladı. İki mezhep arasındaki itikadi görüş ayrılıklarını konu edinen çok sayıdaki metne bakıldığında, bunun, iki mezhebin mensuplarının karşılıklı olarak birbirlerini anlama çabasından daha fazla bir anlam ifade ettiği ve Maturidiliğin bir Osmanlı kimliği olarak ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Bu yazıda Osmanlı'da ilk başta felsefi Eşarilik karşısında silik kalan, ancak sonraki süreçte öne çıkarılan Maturidilik vurgusu ve bunu besleyen siyasi ve fikri unsurlar tahlil edilecektir.
2020
Haliç Üniversitesi’nde geçen dört yıllık lisans dönemimin son çalışması olan bu belgeyi, dört uzun yıl boyunca yanımda olmuş, bana güven ve yardımını asla esirgememiş, ne olursa olsun akademiye ve etiğe sadık kalmam gerektiğini bana daima hatırlatmış saygıdeğer hocam Dr. Öğretim Üyesi Nuran Altuner’e ithaf ediyorum. Kendisinden çok şey öğrendim, ömrümün sonuna kadar da öğrenmeye devam edeceğimi umuyorum.
Eş'arî Kelamının Teşekkülünde Eş’ari Kelamcıların İmam Eş’ari’ye Muhalefet Ettikleri Bazı Meseleler, 2019
Bu çalışmada elimizden geldiğince kelam tarihinde İslami düşüncenin teşekkülünde İmam Eş’arî ve ona tabi olan Eş’arîleri merkeze alarak mezhebin ve bir mezhebe mensup olan âlimlerin özgürlükçü tavrına dair örnek vermeye çalıştık. Fakat şunu gördük ki, Eş’arîlik içerisindeki farklı görüşler bir makalenin sınırlarını aşan müstakil bir tez ve kitap çalışmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada amacımız bu konuda bir fikir vermekti. Özellikle bu konuda Eş’arîliği seçmemizin sebebi, bazı kesimler tarafından İmam Eş’arî’ye ve ona mensup olan Eş’arî âlimlerine yöneltilen haksız ithamlara da bir cevap vermekti. Mezheplerin dini böldüğünü, tahrif ettiğini ve mezhep taassubu ürettiğini iddia eden bazı muhalif kesimlerin kelam tarihinde ortaya konulan farklı görüşlerden ders çıkarıp halk tarafından putlaşlatırıldığını iddia ettikleri mezheplerin farklı görüşlerini öğrenmeleri ve kendi görüşlerini putlaştırmaktan sakınmaları gerektiğini anlamaları gerekmektedir. İmam Eş’arî İslami düşünce tarihinde inanç konularında ortaya koyduğu kelam yöntem ve görüşleriyle döneminde ve sonrasında önemli bir yere sahip mütekellimdir. Tabi ki kelam yöntemini ve inanca dair görüşlerini ortaya koyarken, kendisinden önceki ve zamanındaki âlimlerin birikiminden istifade etmiştir. İmam Eş’arî’nin kelam yöntemi İmam Şafii’nin usul arayışı gibi toplumdaki ifrat ve tefrite karşı itidalli yolun arayışından ibarettir. Bir tarafta rivayeti kutsayan ve nakli zahiriyle ele alan Haşevî düşünce, diğer tarafta ise öznel bilgileri nesnel ve burhani hakikatler gibi sunan ve nakli tevil etmede aşırı giden Mutezili düşünce bulunmaktaydı. İmam Eş’arî 40 yaşına kadar içinde bulunduğu Mutezili düşünce yöntemini aslah teorisi, irade vb sıfat anlayışları üzerinden eleştirerek arayışını sürdürürken haşevi düşünceye de teslim olmamıştır. İbane an Usuli’d-diyane üzerinden bazı spükülatif yorumların yapılması mümkün olsa da İmam Eş’arî’nin kelam yöntemini asıl yansıtan el-Lüma adlı eser bu konuda esas alınması gereken kitaptır. İmam Eş’arî, Mutezile’den ayrıldıktan sonra istidlal yöntemlerinden istifade ettiği İbn Küllâb (v. 240/854), Kalânisi gibi âlimlerin görüşlerini taklid etmemiştir. İbn Fûrek’in kaleme aldığı İhtilafuş-Şeyheyn el-Kalanisi vel-Eş’arî eseri bu konuda güzel bir örnektir. Onu Küllabiyye’nin bir kolu olmaktan ayıran ve müstakil bir mezhep oluşturmasını sağlayan en önemli özelliklerinden birisi de budur.
DergiPark (Istanbul University), 2007
ÖZET Aklın önemi tüm bilim dalları için son derece açıktır. Kelam ilminde Mu'tezile ile birlikte Eş'arî'nin, aklî delil kullanmayan bir kişinin imanının geçerli saymamaları bunun ileri derecedeki uygulama alanlarından birini oluşturmaktadır. Ancak Eş'arî ile Mu'tezile arasında konuya yaklaşım ve sonuçları itibariyle ciddi farklılıklar vardır. Ona göre bir kişinin imanının geçerli sayılabilmesi için âlemin yaratılışı, Allah'ın varlığı ve sıfatları konularında aklî delile sahip olması gereklidir. Bununla birlikte bu gerekliliğin kaynağı aklı değil nasslardır. Bu makale Eş'arî'nin akılla nass arasında kurmaya çalıştığı dengeyi inceleyecek bazı sorulara cevap arayacaktır: Gerçekte Eş'arî mukallidin imanını geçersiz mi saymaktadır? Geçersiz saymıyorsa onun bu konudaki sözlerini nasıl yorumlamak gerekir? Geçersiz sayıyorsa bu görüşü Mu'tezilî döneminden kalan bir iz ve kurtulamadığı bir etki midir? Yoksa onun bilgi anlayışı içerisinde Mu'tezile ile ilgisiz bir konuma mı sahiptir? Anahtar Kelimeler: Eş'arî, mukallid, iman, mukallidin imanı, Mu'tezile POSITION OF AL-MUQALLID'S (THE ONE WHO HAS UNCRITICAL BELIEF) BELIEF IN AL-ASH'ARI Importance of mind is very clear for all scientific disciplines. The fact that in Islamic Theology alongside with al-Mu'tazila, al-Ash'ari (d. 324/935) did not consider the belief of a human being who did not use intellectual proof as valid forms one of the extreme application fields. However, as far as the methodology and conclusions are concerned, there are significant differences between al-Ash'ari and al-Mu'tazilah. According to al-Ash'ari, a human being should have intellectual proofs in the creation of world, existence of God and His attributions for validity of his belief. Nevertheless, the source of this necessity is religious texts, not his mind. In this article, it will be attempted to find answers to some questions by examining the balance which al-Ash'ari tried to set up between the mind and the religious texts. In fact, does al-Ash'ari consider the belief of al-Muqallid as invalid? If he does not consider it as invalid, how should his words in this subject be interpreted? If he considers it as invalid, is this opinion a trace of the Mu'tazili period and an effect from which he could not recover himself? Or, as far as his understanding of knowledge is concerned, does it have an unrelated position with al-Mu'tazilah?
[Mehmet Keskin, İmam Eş’ari ve Eş’arilik, İstanbul: Düşün Yayıncılık, 2013, 320 sayfa], tanıtan Halil İbrahim Delen, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2014, sayı: 31, s. 163-168
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ehl-i Sünnet'in Kozmoloji Anlayışının Oluşumunda Eş'arî'nin Etkisi , 2021
Bilig, 2018
Uluslararası İmam Eş'arî ve Eş'arîlik Sempozyumu, 2014
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Bilimname: Düşünce Platformu, 2014
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2019
İmamlar Arasındaki İhtilaflara Dair, 2020
2021
Co-Author | Türkiye Selçuklu Sultanları Külliyatı II. Gıyâseddin Mesud XI. Cilt | Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları – Konya | 271-292, 2023