Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
23 pages
1 file
The main aim of this paper is to give information about şairnâmes and to introduce some unpublished şairnâmes which belong to mistrels from Van. We also mentioned works on şairnâme and the similarity between şairnâmes and tezkires. These works give information about their periods. We discussed minsterls from Van. Although the şairnâmes are less informative compared to the ones that were studeis before, these works shed light on various issues for their period. The fact that şairnâme of Aşık Ummani gives the names of the minstrels from Van, would shed light on minstrel poetry.
Sonçağ Yayınları, 2021
Bir nurun sayesidir ki bizi insan eyledi, Müştak olup biz cemâle didârî derler bize, Liva-yi Ardanuç'tanım 4 Cuğu'dur aslen köyüm, İsmimiz Molla Selim'dir Serverî derler bize. Serverî'nin Ahıska'da (adları söylenemeyen) çağdaş âşıklara karşı yaptığı bir "muamma"sı da şudur:-3-Muamma Kaim (kail) olun kaderiniz böyleymiş, Kadimdir girelim kaf ayağına, Kaderden bilmeli başa geleni, Kapısı açıktır kaf ayağına. Kaç defa bu dünya doldu boşandı, Kaç defa bu millet nerye taşındı, Kaç melek bu mülkü aldı taşıdı, Kaç günde girildi kış 5 ayağına. Kaç defa müminler kaç saf oldular, Kaç defa hacere ikrar verdiler, Kaç gün tufan oldu nerde durdular, Kaç defa varalım kaf ayağına. 4 Tarihî Ardanuç (Gevher-i Nîk) Kalesi Çıldır Atabekleri yönetiminde iken Kanuni'nin Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa tarafından 1551'de fethedilip o yıl Ardanuç Sancağı kurularak Erzurum'a bağlanmıştır. 1578'de Çıldır Eyaletine bağlanan bu sancak, 1839-1878 arasında da Kaymakamlık örgütü ile kaza olarak çalışmıştı. 1921'deki Kurtuluş yılından 1945 yılına kadar nahiye olarak Artvin merkezine bağlı kaldıktan sonra 1945 yılının Ağustos ayı başında Ardanuç ilçesi kurulmuştur. 5 Kış kelimesi burada yanlış yazılmış olabilir. "kaf" olarak yazılması gerektiğini düşünüyorum. Kaç peygamber geldi Âdem'den sonra, Kaç evladı oldu Havva'dan bile, Kaç lisan konuştu döndü kaç dile, Kaç defa Serverî kaf ayağına. 1.2. ÂŞIK SIDKÎ Ardanuç'un Petekli (Cuğu) köyündendir. Babası Serverî mahlaslı saz şairlerinden Molla Selim Efendi'dir. Sıdkî'nin yaklaşık olarak 1768-1833 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. 1785 (1201) yılında âşıklığa başladığını bir deyişinin baş dizilerindeki açıklamasından anlıyoruz: Bin iki yüz birde düştü canıma, Bu düşen sevdanın bir nişanıdır, Girdi gönül aşkın meyhanesine, Okuyup imlâdan alışanıdır. Bir hoca olan babası Selim Efendi'nin Sıdkî'ye eski usul ders verdiği söylenmektedir. Sıdkî'nin oğlu Âşık Şöhretî (Şerif Efendi), bunun da oğlu Âşık Cesimî (Yusuf)'dir. 1914'teki Dünya savaşından 20 yıl önce Ardanuç'tan Vezirköprü'ye göçen Cesimî 1917'lerde orada erkek evlatsız ölmüş, bir kız bırakmıştı. Sıdkî, saz şairleri töresine uyarak sazı omzunda gezilere çıkmıştır. Onun hayatı hakkındaki bilgiler, torunu Âşık Cesimî'ye ve ondan saz arkadaşı Cuğulu Abdullah Hoca'ya, ondan da Âşık Efkârî aracılığı ile bize gelmiş oluyor. 6 Sıdkî'nin gezileri sırasında İran'a kadar uzandığı, bir ara İran Şahı'nın huzuruna kadar götürüldüğü de söylenmektedir. Bu olay onun bir deyişinde belirtilmiştir:
A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 56, s. 1031-1062, 2016
Klasik Türk edebiyatında farklı şairlerin divanlarında mükerrer şiirlere rastlamak mümkündür. Bu çalışmada böyle bir özellik gösteren, aynı yüzyılda yaşamış iki şairin divanında aynen yer alan bir şiirin kime ait olduğu sorgulanmıştır. Bâkî ve Âşık Çelebi divanlarında aynen yer alan ve maktasında her iki şairin de mahlasının bulunduğu bu gazel, müşterek şiir-nazire - intihal çerçevesinde incelenmiş, gazelin her iki şairin divanına nasıl girdiği sorgulanmıştır. Çeşitli başlıklar altında (maddi deliller, muhteva, üslup, nazire, sentaks, söz dizimi…) değerlendirilen gazelin gerçek sahibi belirlenmeye çalışılmıştır.
darulfunun ilahiyat, 2019
Öz Arap edebiyatı tarihinde şâirler, "Câhiliyyûn", "Muhadramûn", "Mütekaddimûn/İslâmiyyûn" ve "Müvelledûn/Muhdesûn" olmak üzere dört tabakaya ayrılır. Bunlardan ilk iki tabakanın şiirleri, ittifakla bütün "dil ilimleri"nde-ve dolayısıyla pek çok hususta dil ilimlerine dayanan "din ilimleri"nde-şâhid/delil olarak kabul edilir. Bu "temel" mesabesindeki konumundan dolayı olsa gerek, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı müsteşrikler ve onların İslâm dünyasındaki takipçileri tarafından, Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerin güvenilirliği konusunda olduğu gibi, eski Arap şiirinin (özellikle ilk iki tabakanın şiirlerinin) intikali ve orijinalliği konusunda da çeşitli iddialar ileri sürülerek birtakım şüpheler oluşturulmaya çalışılmıştır. Üzerinden çok zaman geçmeden konunun İslâm dünyasındaki uzmanları ve bazı müsteşrikler tarafından bu iddialar ele alınarak mesnedsizliği ortaya konmuş ve konuyla ilgili bir literatür meydana getirilmiştir. Fuat Sezgin de Târîhu't-türâsi'l-Arabî (Almanca aslı: Geschichte des Arabischen Schrifttums [GAS]) adlı eserinin şiire ayırdığı 2. cildinin 1. cüz'ündeki giriş bölümlerinde konuyu ele almış; 2. cüz'ünde ise 50/670 yılına kadarki dönemde yaşamış olan 282 şâiri çeşitli gruplara ayırarak tanıtmış ve şiirleriyle ilgili literatürü tespit etmiştir. Bu çalışmada önce, Fuat Sezgin'in bakışıyla, iddialar tespit edilerek cevapları verilecek; ardından konuyla ilgili literatürün küçük bir kronolojik listesi sunulmaya çalışılacaktır.
ECLSS 3rd Eurasian Conference on Language and Social Sciences, 2018
Öz Anlatı ve anlatıcı konusu daha çok modern edebiyatlarla ve anlatıma dayalı hikaye, roman gibi türlerle ilgili olsa da Klâsik şiirin soyutlamaya (tecrid) dayanan dili, bize “Bu şiiri kim söylüyor” sorusunu sordurmaktadır. Klâsik şiirin vezin ve kafiye sistemi, harf ve kelime tekrarları, fesahat hatalarından arı olma çabası onu “sözden ziyade mûsıkîye yakınlaştırdığı” gibi aynı zamanda yazılmaktan çok söylenmeye/inşâd edilmeye, okunmaktan çok dinlenmeye yaklaştırır. Söylenen ve dinlenen metin bir de muhayyel/kurmaca bir metin ise bu durumda ister istemez “anlatıcı” kavramı peyda olacaktır. Şiirin bu doğası şâiri de adeta muhayyel ve yaratılmış yeni bir şahsiyet hâline getirmiştir. Klasik şiir poetikasına göre O; sıradan biri değil, kendisine bahşedilmiş farklı bir yaratılışa ve tabiat’e sahip, gönül aynasına ilhamlar yansıyan insan-üstü bir varlıktır. Bu çalışmada Klasik Türk şiiri bu açıdan ele alınacak, bu şiirde anlatıcının kim olduğu, gerçek bir şahsa mı yoksa "lirik ben, şair ben" diye isimlendirebileceğimiz varlığa mı anlatıcı dememiz gerektiği tartışılacaktır. Ayrıca konu ile ilgili tamamlayıcı bir unsur olarak zamir kullanımı ve bu zamirlerin kime/kimlere işaret ettiği Klasik şiirin "âşık, maşuk; kalender, sufi/zâhid" gibi temel mazmunlarından faydalanılarak açıklanacaktır. Abstract Despite the fact that narrative and narrator concepts are mostly related to modern literary and narrative-based stories and novels, the metaphorical (tecrid) language of classical Turkish poetry suggests the question "who writes these poems?" Classical Turkish poetry’s prosody and rhyme system, the repetition of letters and words and the effort to get rid of the errors of fluency brings it closer to the music rather than the word. In the process of creation poets transforms their poetry from being something written to something that is utterly spoken. If the text that is told and listened to is also an imaginary/fictional text, then the concept of "narrator" will also be involved. This nature of poetry gives the poet an imaginary and created personality. According to the poetics of classical poetry, the poet is not an ordinary person, but a superhuman with a different nature, reflecting inspiration in the mirror of his heart. In this study, it is argued that the narrator in classical Turkish poetry is a real person or another entity we can call 'lyrical I”. In addition, the use of pronouns as complementary elements of the subject and to whom these pronouns are pointed will be explained by using the basic types of classical poetry such as lover (âşık), beloved (maşuk); kalender, devotee (sufi/zâhid).
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Eğitim Ve İnsani Bilimler Dergisi: Teori Ve Uygulama, 2020
Yaşlıların Bakımında Erkek Bakıcılar: Kocalar, Oğullar, 2021
Journal of Turkish Studies, 2013
Recep Tayyip Erdoğan üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 2015
Hasan Kaplan (2022). "Yerli Unsurları Önemseyen Bir Şair: Nûrî", Klasik Türk Edebiyatında Yerlilik, Ed. M. Fatih Köksal-Emre Berkan Yeni, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 147-182.
Journal of Turkish Studies, 2013
Journal of International Social Research