Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
47 pages
1 file
Jasss, 2018
THE FOREIGN POLICY OF MUSSOLINI'S ITALY UNTIL 1936, AND THE IMPRESSIONS IN THE SCRIPTURES SENT BY VARIOUS TURKISH EMBASSIES IN THIS CONTEXT Öz Faşist yönetimin, İtalya’da iktidara gelmesiyle ülke içerisinde toplumsal hayatın her alanı kontrol altında tutulmuş, dış politikada saldırgan bir tavır sergilemiştir. İtalya’nın Arnavutluk’un hamiliğini üstlenerek, Balkanlar’da ağırlığını hissettirmeye başlaması, Doğu Akdeniz’i ve Anadolu’yu kendi etki alanı içinde görmesi, bölge ülkelerinde İtalya’ya yönelik bir tehdit algısının ortaya çıkmasına yol açmıştı. Ancak İtalya, bir İngiliz-Fransız yakınlaşmasından da endişe etmekte idi. Fransa ve İngiltere, Almanya’nın silahlanması ve Orta Avrupa’da güç kazanmasını arzu etmemişler, bu konuda İtalya ile de ortak bir görüşe sahip olmuşlardı. İtalyan Faşizminin ve Alman Nazizminin bazı ortak amaçlara sahip olmalarına rağmen ırkçılık düşüncesinin İtalya Faşizminde daha zayıf olması, İtalya’da kültüre dayalı bir milliyetçiliğin bulunması vb. gibi gerekçelere dayalı İtalya, Almanya’ya kıyasla daha az tehditkâr ve tehlikeli görülmekte idi. Bütün bunlara rağmen, İtalya’nın, Akdeniz’de etkili ve aktif politikalar izlemeye başlaması ve burayı yayılma alanı olarak değerlendirmesi, Fransa tarafından memnuniyetsizlikle karşılanmakta, Fransa ile İtalya arasındaki rekabet artmakta idi. Bu durum, İtalya’nın Fransa’ya karşı Almanya’ya yakınlaşması neticesini ortaya çıkaracaktı. İşte böyle bir ortamda Mussolini ile diğer muhtelif ülke yetkilileri tarafından mülâkatlar, protokoller ve temaslar gerçekleştirilmekte ve mevcut duruma istikamet verilmeye çalışılmakta idi. Bu incelemenin amacı, İtalya’nın 1936 yılına kadar sahip olduğu dış politikası ve bu bağlamda muhtelif Türk büyükelçilikleri tarafından gönderilen yazılarda ortaya konulan izlenim ve intibalar temelinde Fransa ve İngiltere’den uzaklaşıp Almanya’ya yakınlaşmasını tahlil etmektir. Anahtar Kelimeler: İtalya, İtalyan Faşizmi, Mussolini, Dış Politika, Türk 7590 Abstract When the fascist government came to power in Italy, every sphere of social life within the country was under control, and it displayed an aggressive attitude in foreign policy. The fact that Italy started to make its weight felt in the Balkans by patronizing Albania, seeing the Eastern Mediterranean and Anatolia within its own sphere, has led to the emergence of a perceived threat to Italy in the countries of the region. However, Italy was also concerned about a British-French rapprochement. France and Britain did not wish Germany to be armed and gain power in Central Europe, and they had a common view with Italy on this issue. Although Italian fascism and German Nazism had some common purposes, the idea of racism was weaker in Italian fascism. There was a culture-based nationalism in Italy. Based on such justifications, Italy was considered less threatening and dangerous than Germany. However, Italy began to follow effective and active policies in the Mediterranean and considered here as the area of spreading, which France was not content with. France and Italy's competition was increasing. This would result in Italy becoming closer to Germany against France. In such an environment, interviews, protocols and contacts were carried out by Mussolini and other officials of different countries, and the current situation was tried to be directed. The aim of this review is to analyze Italy's foreign policy until 1936 and its rapprochement with Germany on the basis of the impressions put forth by various Turkish embassies in this context. Key Words: Italy, Italian Fascism, Mussolini, Foreign Policy, Turkish Embassies
Bilge Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2022
Paktı vasıtasıyla Batı ile işbirliği içinde bir Orta Doğu isterken; Cemal Abdünnâsır liderliğindeki Mısır, Pan-Arabist bir politika izleyerek İsrail'in bulunmadığı bir Orta Doğu hedefliyordu. Türkiye ve Mısır'ın bölgeye dair farklı yaklaşımları iki ülkeyi ister istemez bir rekabete soktu. 1956 Süveyş Krizi ise iki ülkenin bölgesel politikaları için bir dönüm noktası oldu. Abdünnâsır'ın iktidardan indirilmesi için başlatılan askeri harekât, tam aksine onun Mısır ve Orta Doğu'da siyasi gücünü daha da arttırdı. Bu durum Türkiye'nin bölgedeki siyasetine olumsuz etkide bulundu ve Türkiye'yi zamanla Orta Doğu'da yalnızlaştırdı. Bu makalede, 1950 ve 1960 arası Orta Doğu siyasetinde Türkiye ile Mısır arasındaki siyasi ilişkiler Süveyş Krizi bağlamında ele alınmıştır. Krizin sonuçlarından faydalanan Nasır'ın, Türkiye'nin bölgedeki politikasını sekteye uğrattığı ve Bağdat Paktı ile bölgede kurulmak istenen düzenin başarısız olmasına neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada Türk hariciye belgelerinden, dönemin bazı gazete arşivlerinden ve büyükelçi hatıratlarından faydalanılmış, literatür taraması ve doküman analizi yapılarak elde edilen veriler değerlendirilmiştir.
İpek Kumaşa Yazılmış Bir Ömürdü Tarih: Prof. Dr. Serap Yılmaz'a Armağan, "Dışişleri Bakanı mehmed Fuad Köprülü ve Türk Dış Politikası (22 Mayıs 1950-20 Haziran 1956), Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Yay. No:85, Aydın 2021., 2021
İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Köprülü, 1935 yılına kadar kendini ilmi çalışmalara adamış bir bilim insanıdır. Mustafa Kemal’in bilim insanları ile daha yakın çalışma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM ) çatısı altında görme isteği üzerine, Yusuf Akçura’nın 11 Mart 1935’de geçirdiği kalp krizi sonucunda boşalan Kars milletvekilliği için 31 Mayıs 1935’de ara seçimler yapılmış ve Köprülü, Kars milletvekili olarak 1 Haziran 1935 mazbatasını almıştır. Mustafa Kemal’in davetiyle CHP Kars Milletvekili seçilerek TBMM’ye giren Köprülü, cumhuriyeti destekleyen bir milletvekili olarak 10 Haziran 1935 tarihinde TBMM’deki görevine başlamıştır.
II. Uluslararası Tunceli Dersim Sempozyumu Tunceli 20-22 Eylül 2013, 2014
Tunceli (Dersim) Osmanlı Devleti döneminden itibaren iskâna çok önem verilen bir bölgedir. Çemişgezek Sancağı oluşturulduktan sonra bu sancağa başka bölgelerden sünni Türkmenler getirilerek bu bölge Harput ve havalisinin Dersim aşiretlerine karşı savunulması amacıyla bir tampon bölge haline getirilmiştir. 1937 ve 38 Dersim harekâtlarından sonra Dersim; yasak, boşaltılmış ve serbest olmak üzere 3 bölgeye ayrılmıştır. Yasak ve boşaltılmış bölge halkları iskâna tabi tutulmuştur. Bu insanların bir kısmı Elazığ ve Erzincan gibi yakın illere göç ettirilirken, büyük bir kısmı ise iskân kanunlarıyla belirlenmiş olan çeşitli batı illerine göç ettirilmiştir. Dersim’de yaşanan felaketlerin ardından yapılan iskân faaliyetleri insanların çok büyük acılar yaşamalarına sebep olmuştur. Daha sonraki dönemlerde yasakların kalkmasıyla Tunceli’ye geri dönenler ise çok büyük bir yoksullukla karşı karşıya kalmıştır.
Bu çalışmada; Denizli'nin ilçelerinden biri olan Honaz'ın Cumhuriyet dönemindeki nüfusunun değişimi ve gelişimi konu edilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında; konunun daha iyi anlaşılması amacıyla, Osmanlı'dan cumhuriyete uzanan süreçte Honaz'ın nüfus durumuna ilişkin kısaca bilgi verilmiştir. Çalışmanın esas kısmının ilk bölümünde; Atatürk ve İnönü Döneminde Honaz'ın nüfusu, değişimi ve gelişimi ortaya konulmuştur. İkinci bölümünde; Demokrat Parti'nin iktidarından Anavatan Partisi'nin iktidarına kadar olan süreçte Honaz'ın nüfusu göz önüne serilmiştir. Üçüncü bölümde; Honaz'ın 1983-2013 yılları arasındaki yani Turgut Özal-Tayyip Erdoğan dönemindeki nüfusu açıklığa kavuşturulmuştur. Çalışmanın sonuç kısmında ise; elde edilen bilgiler ve yapılan değerlendirmeler sonrasında, bir takım sonuçlar ortaya konulmuş, nüfusun tarihsel değişimine ve gelişimine yer verilmiştir.
Bu çalışma, Kenneth Waltz tarafından ortaya konulan Neorealist yaklaşımın uluslararası sistemin temel özelliklerine ilişkin varsayımları bağlamında, 1945-1965 yılları arasında Türk dış politikasının temel parametrelerini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından ortaya çıkan iki kutuplu sistemin, Türk dış politikası üzerinde belirleyici bir etkisinin bulunup bulunmadığı sorusuna cevap aranmaktadır. Çalışmanın hipotezi şu şekilde formüle edilmiştir: Kenneth Waltz tarafından geliştirilmiş olan Neorealist yaklaşımın uluslararası sistemin temel özelliklerine ilişkin varsayımları dikkate alındığında, iki kutuplu sistem, bilhassa 1945-1965 yılları arasında Türk dış politikası üzerinde belirleyici bir etkide bulunmuştur. Çalışmada öncelikle Neorealist kuramın uluslararası sistemin temel özelliklerine ilişkin varsayımları incelenmektedir. Daha sonra Neorealist yaklaşımın iki kutuplu sistemin işlevsel özelliklerine yönelik varsayımları değerlendirilmektedir. Son olarak bahsi geçen varsayımlar ışığında, iki kutuplu sistemin 1945-1965 yılları arasında Türk dış politikası üze-rindeki belirleyici etkisi örnek olaylar çerçevesinde analiz edilmektedir.
Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi SAVSAD, 2023
Avustralya’nın jeostratejik olarak savunulması zor ve risk değerlendirmesi yüksek bir ada/kıta olmasının yanı sıra Anglo-Kelt kökenli bir etnik homojenliğe sahip olması, Avustralya’yı bölgesinde özel bir konuma yerleştirmiştir. 1850-1939 yılları arasında Asya-Pasifik’te Avustralya dış politiğini, Avustralya’da Çinli göçmen sorunu, Japon (yellow peril) ve Alman işgali risk değerlendirmesi merkezinde biçimlendirmiştir. Asya-Pasifik bölgesinde Avustralya, 1970’lere kadar kendisini Batı’ya ait hissetme ve Asyalı toplumları ötekileştirme üzerine kurgulanmış bir dış politika geliştirmiştir. Büyük Britanya’nın Avustralya’yla tarihi ve kültürel bağlarının güçlü olmasının ortaya çıkardığı bu tarihsel süreç, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Büyük Britanya’nın Avustralya üzerinde siyasi, ekonomik ve askerî olarak baskın etkisine neden olmuştur. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avustralya, Büyük Britanya’nın Asya-Pasifik’te ‘izole ileri karakolu’ olarak kalmasına neden olmuş ve savaş sonrası güç dengelerinin değişmesiyle Avustralya, ABD’nin koruma şemsiyesi altına girmiştir. Bu nedenle Soğuk Savaş sürecinde Avustralya, Asya-Pasifik’te ‘kızıl tehlike’ye karşı ABD’nin güdümünde göreceli bir dış politika üretmiştir. Asya-Pasifik bölge devletlerinin 1970’lerden sonra iktisadi bir güç olarak ortaya çıkması, Avustralya’da hızla yakın bölgesiyle bütünleşme eğilimi gösteren bir dış siyaset dönüşümü yaşanmasına neden olurken Avustralya’nın kendi kararlarıyla dış siyaseti belirleme yeteneği, işlevsellik kazanmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
CUMHURİYETİN YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE MİLLÎ GÜVENLİK, 2023
TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GELİŞİMİ VE VİZE REJİMİNDE DEĞİŞİMLER 1950-2017, 2018
akademiktarih.com
INTERNATIONAL JOURNAL OF POLITICAL STUDIES
3. INTERNATIONAL SYMPOSIUM "GLOBAL MIGRATION PHENOMENON" With Its Security, Economic, Social, Political and Cultural Dimensions, 2023
Avrasya Dosyası, 2001
TYB AKADEMİ, 2014
Yüksek Lisans Tezi, 2023
Refahyol Dönemi Türk Dış Politikası , 2019
ANA HATLARI İLE ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI, 2019
TÜRK SİNEMASINDA BİR ARAYIŞ: MİLLİ/İSLAMİ SİNEMA, 2020
TÜRK HUKUK TARİHİ SEMPOZYUMU, 2021