Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
5 pages
1 file
Özet Eski inanç sistemlerini taşıma kapasiteleri, sembolik anlam taşıma güçleri ve hatırda kalıcı olmaları dolayısıyla renkler ve onların adı olan sözcükler bir toplum veya milletin kültürel miraslarını aktarmada önemli bir role sahiptir. Zaman içinde anlamlarında bazı değişmeler meydana gelse de, bir milletin yaşam tarzı ve inançlarıyla ilgili en eski evren ve dünyaya yönelik algıları renklerin adı olan kelimelerin kök anlamlarında taşıdıkları görülür. Farklı kültürlerde olduğu gibi, Türk kültüründe de renkler farklı anlamları taşıma yanında sembol olarak da kullanılmaktadır. Renkler başlangıçta bir inanç sisteminin temel unsurlarını yansıtan ritüellerde kullanılan semboller olarak kullanılırken, daha sonraları gerçek veya sembolik anlamlarıyla sözlü ve yazılı edebiyata taşınmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Nerede kullanılırsa kullanılsınlar, renklerin bir toplumun erken dönem dünya algılarını kök anlamlarında her zaman korudukları görülür. Türk kültüründeki en eski renklerden biri " al " renktir. Al renk, Türklerin en eski inanç sistemlerinde ve törenlerinde kullanılmıştır. Bazen belli varlıkları olumlu olarak ifade eden, onları tanımlamada bir sıfat olarak kullanılırken, bazen de kötü varlıkların adı olarak kullanılmıştır. Her iki durumda da " al " renk Türklerin en eski dünya algılarını kök anlamında taşımaya devam etmiştir. Al renk her zaman " değişim ve dönüşüm " anlamına sahip olmuştur. Bu değişim ve dönüşüm anlamı yaratıcının vermiş olduğu veya yaratıcıdan gelen alan " ışık ve ısı " dan kaynaklanmaktadır. Bu ışık ve ısı güneşte, ateşte, altında ve diğer bazı varlıklarda görülebilir. Başka bir ifadeyle Tanrısal enerji de diyebileceğimiz bu ışık ve ısı her neye dokunursa, o varlık veya canlı " al " renge dönüşür, allaşır. Bu düşünceden hareketle " al " rengin ilk anlamını; " Tanrı tarafından verilen enerji ile değişen ve dönüşen nesne ve varlık " şeklinde açıklamak uygun olabilir. Bu makalede ilk olarak al rengin Türk düşüncesindeki temel anlamı açıklanacak, daha sonra bir sınıflama içinde bu rengin olumlu ve olumsuz anlamlarda kullanımı ve bunların nedenleri açıklanacak ve sonuç kısmında bu rengin her zaman koruduğu temel anlamın ne olduğu hakkındaki görüşlerimize yer verilecektir. Abstract Due to their capacity of carrying ancient beliefs, having symbolic meanings and being easy to keep in mind, colors and the words used as their names have important roles in transmitting the cultural heritage and the belief systems of a nation or a society. It should be pointed out that the colors related to ancient belief systems and lifestyle of a nation still carry on the deep rooted conceiving as a cultural heritage every time Ege Üniversitesi, TDAE, Türk Halk Bilimi ABD, mekici@yahoo.com
Bilig Dergisi, 2010
Her kültürde renkler, farklı anlamlar taşımıştır. Eski çağlardan günümüze kadar Türk kültüründe renk kavramını etnolojik, kültürel ve sosyolojik yönden incelemeyi amaçlayan bu çalışmada konu mitoloji; efsane, destan, hikâye; Türk lehçelerindeki renk anlayışı, coğrafya, bayrak, giyim-kuşam, kullanılan çeşitli eşyalar ile Gagavuz, Saha, Özbek, Kazak, Kırgız ve Afgan Türkleri’nin nevruz kutlamalarındaki birtakım uygulamalarına yer verilerek sınırlandırılmış ve renklerin anlamları, sembolik değerleri ve renklere yüklenen çeşitli mânâlar tasvirî bir yöntemle ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
Saha araştırmaları özellikle folklorcu ve sosyologlar için çok önemlidir. Çünkü milletlerin ve küçük sosyal grupların kültürel kalıplarının bakiyeleri ve temelleri önemli ölçüde bu tür çalışmalar sonucu ortaya konulur. Dolayısıyla bu çalışmalarla elde edilen veriler milli birliğin perçinlenmesinde çok önemli fonkisyonlara sahiptir. Ancak hemen ifade edelim ki art niyetli ve ilmi temellere dayanmayan çalışmalar da milli birliği yıkıcı fonksiyonlra sahiptir. Bu nedenle her şeyden önce bir "milli kültür politikamız" olmalı ve insanlarımıza ilmi çalışmaların ışığında kültürel kodlarını tanıtmayı bir milli vazife te lakki etmeliyiz. İnsanları, "sosyal grup", sosyal grupları da "kültürel grup" ve "millet" yapan bazı değerler vardır. îşte bu değerlere genel tabiri ile kültür kodlan veya kültür kalıplan denir. Kültür kodlan tarihi bir süreç içinde geçmişten kaynaklanan ve toplumun tümüne mal olarak sosyal kurumlar* yoluyla günümüzde damgasını vuran bir "kültür ve zihniyet bi rikimidir"^. Başka deyişle eski bir kültürün unsurlarından kaynaklanan, her zaman de ğişmeyle beraber tarihi temelden kopmadan, çeşitli kurumlar yoluyla belirgin bir şekilde var olan ve sosyal hayatımızı belirleyen sembolleşmiş kültür kalıplanna "kültür kodu"di-yoruz (2). Bugün sosyal hayatımızdaki bir takım kalıplar işte bu kültür kodlanma varyantla rıdır. Bu değerlerin ortaya çıkanlması kültürümüzde ayrılığı değil farklılıklar içinde bir olduğumuzu ifadeye yarar. Diğer taraftan eğer, milli kültürümüzde bizleri ayıncı kültür kalıplan var ise (biz olduğuna inanmıyoruz) bunları saklamaya çalışmakla bir yere var mayız. Hatta bu nedenle bazı tahrikçi gruplara fırsat vermiş oluruz. Dolayısıyla içinde yaşadığımız ve bizleri şekillerinden kültürel değerlerimizi başkalarından; yani batılı sos yal bilimcilerden değil, kendi bilim adamlarımızdan öğrenmeliyiz ve onlann ilmi kriter lerle ortaya koyduğu sonuçlan, ister hoşunmuza gitsin, isterse gitmesin, kabul etmek zo rundayız. Aksi halde "hakikatten kötülük çıkacağını düşünmek için ya sahtekâr ya da ge ri zakalı olmak gerekir" <3). (*) Pertevniyat lisesi Sosyoloji öğretmeni ve l.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2019
Bu çalışmada, renklerin sembolik anlamları olduğu bilgisinden yola çıkarak nitel/ tarihsel bir yaklaşımla Türk halk kültüründe turkuaz mavisinin ne anlama geldiği ve Türk kültürünün vazgeçilmez öğelerinden biri olan nazar boncuğunun insanları kötülüklerden, nazarlardan koruduğuna dair inanç, kültürel süreklilik bağlamında incelenmiştir. Bu çalışmada turkuaz mavisinin sembolik olarak Batı'da ve Türk kültüründe ne anlama geldiği, her alanda Batılılaşma yaşanmaktayken bazı kültürel değerlerde ve inançlarda kültürel sürekliliğin gözle görülür biçimde baskın olduğunu "nazar boncuğu" örneği üzerinden açıklanmaktadır. Çalışmada nitel/tarihsel bir yaklaşımla kaynak taraması yöntemi kullanılmıştır. Buna göre, Türk İslam geleneğinde Batılılaşma çabaları ve kültürel süreklilik kavramlarının açıklanmasının ardından renk sembolizmi ve 5000 yıllık bir gelenek olan nazar boncuğu inancı gibi birtakım kavramların kültürel anlamda Batılılaşama çabalarına rağmen, kültürel süreklilik kavramına bağlı olarak halk kültürü tarafından nasıl göz önüne serilmiştir.
Aytmatov Araştırmaları, 2020
Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi
ÖZ: Temel, esas, asıl, ilk gibi birçok anlamı barındıran "baş" kelimesi, dilimize Arapçadan girmiş olan "kafa" kelimesine de karşılık gelmektedir. Çevresindekileri öncelikle olarak sembollerle ve somutlama ilkesi ile anlamlandırmaya çalışan insanoğlu, kendi vücudundan hareketle kozmolojik algısını şekillendirmiş yahut kozmosun kendisindeki yansıma ve benzerlerine dair yorumlar geliştirmiştir. Böylelikle insan, kozmik yapıyı kendisi üzerinden tanımlamış ve "mikro kozmos" olarak literatürde yer bulmuştur. Bu sebeple baş/kafa daima yukarı kat/üst kat/üst âlem ile ilişkilendirilmiş ve kendisine kutsiyet atfedilmiştir. Mitolojik anatomide insanın başı yukarıyı; sırtı ve arkası orta dünyayı; kolları nehirleri ve ağaçları; kanı suları; damarları da ağacın kökünü; ayakları da yerin altını simgelemektedir. Baş, yukarıyı ifade etmenin yanında onunla bağlantılı olan başkan, lider, başlangıç, kaynak, büyük, birinci gibi anlamları da içermektedir ve baş kelimesinin türevleri de kutsiyet bildiren kelimeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan "Başım kurban olsun sana", "Başım gözüm üstüne" veya "Başımın üzerinde yerin var" şeklinde söylenen sözlerde söyleyen kişi karşıdaki kişiyi/kişileri en kutsal yere layık gördüğünü ifade etmektedir. Bunun yanında Türk inanç ve uygulamalarında bir saçı çeşidi olarak paranın başta çevrilmesi, kişi/kişilere gelebilecek kötülükleri def etme amacına hizmet etmektedir. Türk kültüründe baş ile ilgili bir başka husus ise evlilikle ilişkili geleneklerde kadının başının kapalı olup olmaması veya saçının örgüsünden, evli mi bekâr mı olduğu anlaşılmaktadır. Yine 'başla' bağlantılı olan 'saçın' büyü malzemesi olarak da kullanılması inançsal açıdan büyük önem taşımaktadır. Ayrıca çalışmamızda yer alan hayvan başı ise, yine başta bulunan Tanrı kutu inancı olması yönünden ele alınmıştır.
TURKİSH STUDİES , 2010
Edebiyat, sosyoloji ve sanatın inceleme alanına giren renk kavramı ülke, coğrafya, iklim, yaşam tarzı, ekonomi, siyaset, düşünce ve inanç boyutunda toplumdan topluma farklılık gösterir. Son derece zengin, canlı, yaratıcı ve çeşitlilik gösteren bir renk kültürüne sahip olan Türkçede kültür ve medeniyet bağlamında renk kavramı da zamana bağlı olarak değişime uğramıştır. Tarihî Türk lehçelerindeki renk adlarını tasvirî bir yöntemle köken yönünden incelemeyi amaçlayan bu çalışmada Eski Türkçe, Orta Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesine ait belli başlı yazılı eserler incelenerek bunlarda yer alan renk adları tespit edilmiş ve renklerin özellikleri üzerinde durulmuştur. Pekiştirme, benzerlik ve isim-fiilden oluşturulmuş renk adlandırmaları ise var olan renklerle ilişkili oldukları için inceleme kapsamına dahil edilmemiştir.
2011
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır
BUGU Dil ve Egitim Dergisi
In Turkish culture, mourning ceremonies are one of the cultural features that have preserved their existence until today for reasons such as respecting the dead, reflecting the pain felt in the face of death, and sharing the pain. Many mortal events that are painful on a personal or societal level are often expressed with laments in Turkish tribes. From the preIslamic Period to the present day, the tradition of funeral rites, mourning, and lamentation has always existed in Turks. Funeral ceremonies, funeral rituals, practices, burial forms, Türk Kültüründe Ağıt Geleneği ve Alper Tonga Sagusu perception of death and grave/cemetery in the history of Turkish culture; Although the reactions to death differ according to accepted belief systems, naturally, there has been no change in the pain felt by the relatives of the deceased and the deep trauma experienced in the face of death through the historical process. Helpless in the face of death, which is as significant as birth, human beings reflected this helplessness sometimes by shedding tears, sometimes by sadness, and sometimes by lamenting. However, although the pain itself faded over time from individuals, emotional laments can be preserved in cultural memory and continue to exist among the important aspects of culture. The most comprehensive first examples of lament texts that can be identified in poetic form in Köktürk letter inscriptions, Yenisey and Talas Inscriptions, in particular, are Alper Tonga Elegy and other lament texts in Dîvânu Lugâti't-Türk. In this study, within the framework of the tradition of lamenting in Turkish culture, the similarities between the Alp Er Tonga Elegy and the Köktürk letter inscriptions, which are tombstones, are presented to attention.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Yeni Türkiye dergisi, İslam Dünyası Özel Sayısı – IV, Sayı 98, 2017, s. 558-562., 2017
Türkiyat Mecmuası, 2014
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2009
Akdeniz İletişim Dergisi, 2019
Journal of the Faculty of Forestry Istanbul University, 2010
XII. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı Bildirileri Kitabı (İhsan Doğramacı’ya Armağan), 25-28 Eylül, Bükreş-Romanya 2017, s. 32-39., 2017
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2016
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
DergiPark (Istanbul University), 2022
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2019
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010
Turkish Studies - Language and Literature, 2021
Türk Destanlarında Alp Tipi - Ayşenur Köse , 2021