Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
7 pages
1 file
ÖMER NASUHİ BİLMEN HOCAEFENDİ'NİN ISTILAHAT-I FIHİYYE KAMUSU ADLI ESERİNİN 3. CİLDİNDE YER VERDİĞİ CEZA ISTILAHLARINA DAİR TERİMLERİ KENDİ İFADELERİMLE YENİDEN DÜZENLEME.
Öz Bu makalede Hikmet-i İlahi okulunun takipçileri veya el-Hikmet el-İlahi [özellikle genel prensipler el-umurel-ʽâmme ile ilgili kısmı] ve Kelam arasındaki ilişki incelendi. Hikmet-i İlahi ve Kelam arasındaki mücadele ve karşılıklı etkileşim tarihinde dört önemli dönem tespit edildi. İlki başlangıcından 3./9. yüzyıla kadarki dönemdir. Bu dönemde Kelam ve Felsefe arasında yakın işbirliği mevcuttu. İkinci dönem 3./9. yüzyıldan 5./11. yüzyıla kadarki dönemdir. Bu dönem yoğun bir muhalefet dönemiydi. Cüveyni ve Gazali'den Fahreddin Razi'ye kadar olan üçüncü dönemde ise filozof ve kelamcı birbirinden zor ayırt edilir oldu. 7./13. yüzyıldan bu yana Hikmet-i İlahi ekolü gelişimini tamamladı ve 3. dönemde oluşan eğilimlere dayalı yeni bir ilişki tarzı ortaya çıktı. Hikmet-i İlahi'nin takipçileri Kelam'ın yöntemini mantığa aykırı bulmakla birlikte ele aldığı problemlerin büyük bir öneme sahip olduğunu düşündüler. Onlar Kur'an ve Sünnete Kelamın takipçileri gibi saygı duymalarına ve doktrinlerinin kaynağını Kur'an ve Sünnet'ten almalarına rağmen, Kelamın metotlarının dinin daha önemli sorularını çözmede ve metafiziksel düzlemde yeterli ya da meşru olduğunu reddettiler. Kelamın kendine özgü işlevinin yerine geçmek adına ona yapılan muhalefetteki değişim en azından Hikmeti İlahi'nin geliştiği İran'ın kültürel atmosferinde bulunan Molla Sadra ve Sühreverdî arasındaki aracı figürlerde görülebilir. Abstract In this paper have been examined the relation between the followers of the school of al-Hikmat al-ilâhiyyah, or Hikmat-i ilâhî (especially that part concerned with "the general principles" (al-umûr al-'âmmah) and Kalâm. In the history of the struggle and reciprocal influence between Falsafah and Kalâm was distinguished four importent periods. First period is from the beginning to third/ninth century. In this period, there was close association between Falsafah and Kalâm. Second period is from the third/ninth to the fifth/eleventh century. This was a period of intense opposition between Falsafah and Kalâm. Third period, that is from the Juweynî and Ghazzâlî to Fakhr al-Dîn al-Râzî, when men appeared whom it is difficult to classify exactly either in the category of faylasûf or * Harry A. Wolfson onuruna Erken Dönem İslami Düşünce Konferansı'nda sunulan bir metindir, Nisan, 1971, Harvard Üniversitesi.
BİRİNCİ BÖLÜM Ahmet Mecbûr Efendi'nin Hayatı ve "Hilâfetnâme-i Osmânî ve İttihatnâme-i İslâmî" Adlı Eseri 1 Burhan ÇONKOR* 2 Giriş İlme ve öğrenmeye daha ilk inen âyetleriyle teşvik eden Yüce dinimiz İslam, ilim yolunda gayret sarf edenlerin ayrıcalığına da vurgu yapmıştır. 3 Müslüman Türk milleti de Kur'an'ın emirleri ve Hz. Peygamber'in (s.a.s) uygulamalarından hareketle ilim öğrenmeye özel bir önem vermiş, yetiştirdiği âlimler vasıtasıyla İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmiştir. Memleketlerin ilim ve kültür alanında ilerlemesi ancak yetiştirdiği âlimler vasıtasıyla mümkün olabilir. 1071 yılında Anadolu'nun fethi ile Horasan' dan gelen âlim ve mutasavvıflar vasıtasıyla Çankırı' da da yaklaşık bin yıllık bir ilmî ve tasavvufî kültürün izlerine ulaşılabilmektedir. 4 Özellikle Osmanlı Devleti zamanında medrese ve vakıf müesseseleriyle daha sistematik bir şekilde sürdürülen bu eğitim ve kültür faaliyeti neticesinde Çankırı' da pek çok âlim ve mutasavvıf yetişmiştir. XIX. yy. sonlarında Çankırı' da, hem ilmî hem de tasavvufî kültürü sahiplenerek, gelecek kuşaklara aktarılmasında rol oynayan en önemli şahsiyetlerden biri de hiç şüphesiz Müderris Zaîmzâde Ahmet Mecbûr Efendi olmuştur. Mecbûr Efendi, bizzat kendi imkânlarıyla kurduğu medrese ve kütüphanesine, şahsına ait kitapları da vakfederek büyük bir fedakârlık örneği ortaya koymuştur.
This paper is an analytical summary of publications of Halil INALCIK regarding law and history of law. Throughout his over 70 years of active academic life, Prof. INALCIK has made many publications on Ottoman law. Among them, sources from sultanic decrees, Ottoman court records, and various legal regulations are available. He also published articles on relationship between Byzantine, Islamic, pre-Islamic, Central Asian Turcic, and Ottoman law. His researches and publications are evaluated in a thematical order in this article. This study is concluded with a bibliography of Prof. Inalcik on law.
İslam felsefesi, düşünce tarihinde var olan diğer felsefî sistemler gibi, konuları bakımından sistematik özellik gösterir. İslam felsefesinin problemleri, İslam filozofları tarafından, sistemli bir biçimde ifade edildi. Gazâlî ve ondan sonraki dönemde, felsefe, İslâm ortaçağında, İslam entelektüel çevreleri tarafından eleştirildi. Bu süreç pozitif neticeler de yarattı. Bu sürecin inşasında Fahruddîn er-Râzî'nin payı dikkate değerdir. Râzî, Gazâlî gibi, İslam filozoflarına karşı açık bir eleştiri içerisinde olmadı. Evvela, felsefî literatürü analiz etti ve sonra onu sistematik dille ifade etti. Kitâbu'l-Mulahhas fi'l-Mantık ve'l-Hikme, Râzî'nin felsefi meseleleri tartıştığı analitik çalışmalarından biridir. Bu makalede bu konulara ilişkin Râzî'nin yaklaşımı incelendi. Râzî, çalışmasını iki ana parçaya ayırır: Mantık ve Felsefe. Mantık bölümünde, mantıksal terimler ve önermeler değerlendirilir. Felsefe bölümünde, varlık felsefesinin genel terimleri, cevher ve arazın tanımları ve bu kavramlar hakkında problemler ve son olarak da Tanrı problemi, analitik ve sistematik bir dille ele alınır. Bu makalede Râzî'nin ontolojisi ve epistemolojisi, kavram anlayışı ve felsefî konulara ilişkin bilimsel yöntemi incelenmektedir.
Klasik Türk edebiyatını besleyen kaynaklardan biri şahıslardır. Müellifler, bilhassa kişi tasvirlerinde, kişiyi methetmek, eleştirmek ya da kişinin ferdî özelliklerini daha iyi ve daha etkileyici ifade edebilmek gibi çeşitli amaçlarla şahıslara yer vermişlerdir. Mitolojik, efsanevî, kültürel ve dinî şahısların öne çıkan hasletleri, genellikle eser kahramanlarınınkiyle kıyaslanmış; hatta çoğu zaman, memduhun daha üstün olduğuna vurgu yapılmıştır. Telmih ve teşbih unsuru olarak zikredilen bu şahıslar, zamanla edebiyatın içerisinde motifleşmiş; her bir şahıs, sahip oldukları vasfın timsali olmuştur. Türk edebiyatında manzum ve mensur çok sayıda eser kaleme alan Atâyî, Hadâ'iku'l-Hakâ'ik fî Tekmileti'ş-Şakâ'ik isimli biyografik eserindeki kişi tasvirlerinde, sahip oldukları özellikler ile dünyaya nam salan Türk, Arap ve Fars başta olmak üzere farklı uyruktaki kişileri çeşitli bağlamlarda zikretmiştir. Atâyî'nin, tarihî, mitolojik, dinî, efsanevî ve edebî kimlikleriyle öne çıkan şahısları hangi bağlamda kullandığını ortaya koymayı hedeflediğimiz bu çalışmada öncelikle, Atâyî'nin telmih ve teşbih unsuru olarak kullandığı 99 isim tespit edilmiştir. Bu isimler, "Peygamberler", "Dinî-Tasavvufî Şahsiyetler", "Tarihî Şahsiyetler", "Mitolojik ve Efsanevî Şahsiyetler", "Masal ve Hikâye Kahramanları", "Diğer Şahıslar" ve "Hakkında Bilgi Bulunamayanlar" olmak üzere 7 ana başlık hâlinde tasnif edilerek incelenmiştir. Çalışmada ayrıca, telmih ve teşbih unsuru olarak yer verilen şahısların öne çıkan hususiyetlerinin, Hadâ'iku'l-Hakâ'ik fî Tekmileti'ş-Şakâ'ik'a kattığı mana zenginliği de belirlenmeye çalışılmıştır.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2016
Bu calismada 16. yuzyil mutasavvif sâirlerden Muhyi ve eserleri uzerinde durulmaktadir. Calismanin giris bolumunde Muhyi’nin hayati ve eserleri hakkinda bilgi verilmis, eserlerinden hareketle onun edebi kisiligi ortaya cikarilmistir. Sonra Şeyh Bâyezid-i Rumi tanitilmis ve Bâyezid’in Muhyi uzerindeki etkisi uzerinde durulmustur. Birinci bolumde sâirin Cihân-numâ ve Temsil-i Şecer adli eserlerinde cizdigi dairelerin sekil ve icerikleri incelenmistir. Ikinci bolumde hakikat-i Muhammedi, nur-i Muhammedi konusu degisik âlimlerin bakis acisiyla ele alinmis, ucuncu bolumde Muhyi’nin bu konudaki yorumlarina yer verilmistir. Dorduncu bolumde Muhyi’nin “Hakikat-i Muhammediyye” konulu siirleri sekil ve icerik yonunden incelenmistir. Cihân-numâ dairesini serh ve izah eden uc siirin karsilastirmali metni sunularak calisma tamamlanmistir.
e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, 2018
Bu makalede, İhtilâfu’l Fukahâ eserlerinin tarihi, literatürü ve sistemleşme sürecine yer verilmiştir. Hilâf ilminin tarihi hakkındaki bilgiler, Ferhat Koca’nın tercüme ettiği Mukayeseli İslam Hukuk Düşüncesinin Temellendirilmesi ve Şükrü Özen’in yazmış olduğu Diyanet İslam Ansiklopedisi “Hilâf” maddesi esas alınarak düzenlenmiştir. Tarihi süreçte, ihtilafa dair eserlerin sistemleşme sürecini görebilmek için dört eser incelenmiş ve karşılaştırılmıştır. Çalışmamızda incelemiş olduğumuz eserler: Tahâvî (ö. 321), İhtilâfu’l-Ulemâ Taberî (ö. 310), İhtilâfu’l-Fukahâ Debûsî (ö. 430), Kitâbu Te’sîsi’n-Nazar İbn Rüşd (ö. 595), Bidâyetü’l-Müçtehid ve’n-Nihâyeti’l-Muktesıd
KÖPRÜ DERGİSİ, 2018
In this study, the birth and development of the idea of “ittihad-i Islam” which emerged in the recent periods of the Ottoman state; caliphate, the Turkism, the Ottomanism, the Panislamism and the ideas like umkmahism are related to ittihad-ı Islam and the discussions of the end of the 19th century and the beginning of the 20th century.
Hicri ikinci yüzyılın başında (yaklaşık 102/724) yılında dünyaya gelmiş olan Ebu Muhammed Abdullah İbnü‟l-Mukaffa ed-Dadeveyh İran asıllı mütercim, edebiyatçı ve kâtip biri olarak tanınmaktadır. Bedevi kabilelerden fasih Arapça öğrenmiş olan İbnü‟l-Mukaffa, döneminin Arap, Fars, Hint, Yunan kültürleri hakkında derin malumat sahibidir. İbnü‟l-Mukaffa başta Basra olmak üzere çeşitli merkezlerde kâtiplik yapmış 142/759 tarihinde öldürülmesine yakın yıllarda Müslüman olmuştur. İbnü‟l-Mukaffa Emevilerden Abbasilere geçiş döneminde yazdığı telif ve tercüme eserlerinde Arap, Fars, Yunan ve Hint kültürlerini bir araya getirmiş, döneminin siyasi ve kültürel kazanımlarını Abbasilerin hizmetine sunmuştur. Kelile ve Dimne, Siyeru’l-müluk, Kitabu’l-âyin gibi İslam edebiyatını etkileyen çevirilerinin yanı sıra el-Edebü’l-kebir, el-Edebü’s-sağir, Risaletü’s-sahabe gibi telif eserleri bulunmaktadır. İbnü-l-Mukaffa‟ın eserleri, İslami ilimlerin oluşum aşamasında yazılmış olmasından dolayı, ilgili dönemi aydınlatmak açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Risaletü’s-sahabe, dönemin ilim anlayışı, problemleri ve çözüm arayışları konularında önemli ipuçları vermektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
ULUSLARARASI HZ. NUH VE CUDİ DAĞI SEMPOZYUMU , 2013
MUTKİ KAYMAKAMI YÛSUF ZİYÂ EL-HÂLİDÎ VE “EL-HEDİYYE- TÜ’L-HAMÎDİYYE Fİ’L-LUGATİ’L-KÜRDİYYE” ADLI ESERİ
Journal of History Culture and Art Research, 2015
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024