Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
16 pages
1 file
IV. ULUSLARARASI KÜLTÜR VE MEDENİYET KONGRESİ 21-23 Aralık 2018 Mardin Institution Of Economic Development And Social Researches Publications TAM METİN KİTABI, 2018
Kırsal mimarinin korunması gerekli bir değer olduğu özellikle on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupa’da çıkarılan yasa ya da tavsiyelerle desteklenmiştir. Çalışma kapsamında iki binli yılların başına kadar Avrupa’da kırsal mimarinin korunmasına yönelik çıkarılmış olan tüzük, sözleşme, karar ve tavsiyeler kronolojik sıraya göre incelenerek değerlendirilmişlerdir. Venedik Tüzüğü ( Mayıs 1964 ), Köy ve Kent Arasındaki Dengede Kırsal Canlandırma Politikalarına İlişkin İlke Kararı (73/3) (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1973), Granada Kararı: Bölgesel Planlamada Kırsal Mimari, Avrupa Pilot Projeler Programı Sempozyumu No: 5 (1977), Kırsal Mimari Mirasa İlişkin 881/1979 No’ lu Tavsiye Kararı (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1979), Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi (3 Ekim 1985), Kırsal Mimari Mirasın Korunması ve Değerinin Arttırılması Hakkında Tavsiye (89/6) (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1989), Kırsal Alandaki Altyapı ve Ulaşım Hakkında Tavsiye (90/12) (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1990), Çevre Politikaları Kapsamında Bütünleşik Kültürel Çevre Koruması Üzerine Tavsiye (95/9) (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1995), ICOMOS Geleneksel Mimari Miras Tüzüğü (1999), Avrupa'nın Kırsal ve Ada Bölgelerinde Doğal, Mimari ve Kültürel Mirasın Korunması Kararları (2006); kırsal mimari açısından ele alınan tüzük ve kararlardandır.
ÖZET Kırgız halk edebiyatında " beşik ırı " ya da " aldey " terimleriyle karşılanan ninniler, basit gibi görünen sözlerinin ardında derin bir anlam barındırmaktadır. Kültürel artalan olarak da adlandırılan bu durum ninnilerin söz varlığına kadar etkisini gösterir. Özellikle destan geleneğinin canlı olduğu Kırgız halk edebiyatında ninnilerde bile destanların izlerini görmek mümkündür. Anneler ninnilerinde başta Manas Destanı'ndaki şahsiyetler olmak üzere destan kahramanlarını çocuklarına örnek gösterirler. Öte yandan ninnilerin ana dili eğitimi bakımından da önemi göz ardı edilemez. Çocukların yaşı düşünüldüğünde karşılaştıkları ilk edebi tür olan ninniler, çocuğun ana dili ediniminde, temel söz varlıklarını kazanmalarında önemli bir yere sahiptir. Halk şiiri ürünü olan ninniler, halk şiiri dilini yansıtan ürünlerin başında gelir. Kırgız ninnilerine bakıldığında, eski Uygur şiirinde olduğu gibi Kırgız şiirinde de mısra başı kafiye sistemi bulunması Kırgız şiirinin en dikkat çekici özellikleri arasındadır. Mısra başı kafiye sistemi, sadece sözlü edebiyatta değil, yazılı edebiyat ürünü şiirlerde de kendini hissettirir. Şiir dili denince akla ilk gelen mısra başı ve mısra sonu ses tekrarları ninnilerin ahenk ve estetik yönünü oluşturur. " Aldey " lerin tek dikkat çekici özelliği bu ses tekrarları değildir. " Aldey " lerde kültürel söz varlığı da dikkat çeken bir diğer önemli noktadır. Sadece Kırgız kültürüne has söz varlığını ninnilerin dilinde görmek mümkündür. Bazı ninnileri anlayabilmek için Kırgız kültürünü, gelenek, göreneklerini, toplum hayatını bilmek gerekmektedir. Hatta bazı siyasi, tarihi olaylar, kültürel artalan olarak ninnide yerini almış, onla ilgili söz varlığı da şiirin dokusuna sinmiştir. Bu makalede Kırgız ninnilerindeki derin anlam ve ninnilerin dil hususiyetleri üzerinde durulmuştur. Ses ve kelime tekrarlarının Kırgız ninnilerindeki yeri, ninnilerin diline kültürel artalanın etkileri örneklerden hareketle ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Giriş Osmanlı döneminde Tanzimat ile birlikte yasal ve kurumsal alanda hız kazanan çağdaşlaşma sürecinde kentsel mimari çevrenin düzenlenmesi temel konulardan biri olarak ele alınmıştır. Kendiliğinden gelişen organik dokulu kentler yerine belli kurallara göre düzenlenmiş planlı yer-leşim birimleri yeğlenmiş, bunun için özellikle yangın nedeniyle boşalan alanlarda ızgara planlı sokak dokusunun oluşturulmasına çalışılmıştır. Kırsal alanda köy yerleşimlerinin düzenlenmesi ise ilk olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı'nın kaybettiği topraklardan gelen göçmen-lerin iskanı için gündeme gelmiş, ızgara planlı eşit parselasyonlu köyler kurularak bu kitlelerin yerleştirilmesine çalışılmıştır 1. Osmanlı köylerinin genelinde önemli sağlık sorunlarının olduğu ve mevcut yerleşmelerin fenni koşullara göre düzenlenmesi gereği ise ancak 2. Meşrutiyet döneminde (1908) İttihat ve Terakki Fırkası'nın yönetiminde ortaya konmuştur. Fırka'nın so-syolojik ve ekonomik yönleriyle birlikte " köy sorunu " olarak tanımladığı olgu karşısında yurt-dışındaki uygulamalar da incelenerek çeşitli yasal düzenlemeler geliştirilmiştir. 1. Dünya Savaşı koşullarında bu çabalar mimari uygulama boyutunda karşılığını pek bulamamış olsa da, Cum-huriyet dönemine önemli bir fikirsel miras bırakmıştır. Cumhuriyet döneminin başında köyün çağdaşlaştırılması devletin temel görevlerinden biri olarak tanımlanmış, bu çerçevede bütün köylerin modern sağlıklı bir çevreye kavuşması için yasal düzenlemeler yapılmıştır 2. Uygula-ma alanında ise ilk örnekler Lozan mübadillerinin iskanı sürecinde gözlenmiştir. Her ne kadar mübadiller için esas olarak Rum göçmenlerden kalan yerleşimler tahsis edilmişse de, bu köyler-in çoğunun harap durumda olması ya da yetersiz kalması nedeniyle bazı topluluklar için devlet 1 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. (Eres, 2010), (Eres, 2008). 2 (Eres, 2014).
Fethi NAS 1 Öz Bilgi ve teknolojik ilerlemelere bağlı olarak dünya genelinde doğal çevre-ekoloji, ekonomik faaliyetler, siyasal eğilimler, düşünce kalıpları, psikolojik yapılar ve yaşam biçimleri çeşitli türlerden değişmelere maruz kalmakta ve son derece hızlı bir dönüşüm geçirmektedir. Hayatın herhangi bir alanındaki dönüşüm doğal olarak diğer alanlardaki değişmeleri etkilemekte ve bazen deformasyona bazen de uyum sağlamaya doğru bir sürece sürüklemektedir. Küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği yeni bir takım oluşumlar toplumsal yaşamı derinden etkilemektedir. Bu etkilerin bir sonucu olarak günümüz dünyasında insanların yaşam standartları geçmiş ile mukayese bile edilemeyecek düzeyde yükselmiş bulunmaktadır. Hızlı değişim ve dönüşümler ise genel olarak kentsel alanlarda yoğunlaştığından kentlere büyük göç hareketleri yaşanmaktadır ve nüfus yoğunluğu kırsal alanlarda azalırken kentlerde artmaya devam etmektedir. Bundan dolayı kırsal alanlarda yaşayanların ekonomik faaliyetleri ve geçim kaynakları çeşitlenmiştir. Kırsal alanlarda yaşamını sürdürmesine rağmen hane halkları sadece tarımsal faaliyetlerle uğraşmak suretiyle geçimlerini sağlayamaz hale gelmiştir. Devletin sağlamış olduğu tarımsal desteklemelerin kaldırılması, girdi fiyatlarının yüksekliği ve ürünlerin alım fiyatlarının düşmesi, kırsal alanlarda yaşayanların tarımsal faaliyetler uğraşmak suretiyle geçimlerini sağlamalarını zorlu hale getirmiştir. Bunun sonucunda tarımsal faaliyetlerin yanı sıra gelir getiren farklı iş ve çalışma alanlarına yönelim artmaktadır. Çalışma, kırsal alanda yaşayan hane halklarının, değişen koşullara bağlı olarak tarımsal üretim faaliyetlerinde ne gibi bir dönüşüme yöneldiklerini ve yaşantılarını sürdürdükleri geçim kaynaklarının neler olduğunu belirleyemeye yönelik olarak 1 Dr. Öğr. Üyesi, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü. fethinas@yahoo.com.
Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi Dergisi , 2006
Doğal çevrelerin korunması ve düzenlenmesi, insan-doğa ilişkilerinde genellikle doğa aleyhine ortaya çıkan gelişmelerle gündeme gelmektedir. Doğaya ilişkin konularda her ne kadar bireysel davranışlar ağırlık kazansa da, ekolojik sorunlar belli bir süre sonunda çevreye yayılarak bölgesel, hatta küresel sorunlara yol açmaktadır. Bu sebeple yaşadığımız çevrenin ekonomik, ekolojik, estetik değerlerinin sürdürülebilirlik ilkesi ile korunması ve kullanılması gerekmektedir. Doğanın ve çevrenin manzarası olan peyzaj, canlı ve cansız varlıklarla birlikte içinde yaşadığımız bütünü ifade etmektedir. Özellikle kentlerde gittikçe tahrip ve yok edilen peyzaj görüntüler, insanların doğa ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye zorlayarak, doğa ile uyumlu yaşam tarzının benimsenmesini gündeme getirmektedir. Bu çalışmada; insan-doğa ilişkilerinde doğaya uyum sağlayan ve doğal çevrenin kalitelerini olumlu olarak yaşamına, çevresine, konutuna sokabilen kırsal yerleşmeler incelenmektedir. Kırsal peyzajın önemli ögelerinden olan kırsal yerleşmelerin doğa ile birliktelikleri, yeşilin; gerek doku düzeyinde, gerekse mekan ögesi olarak konut ve yakın çevresindeki kullanımları çizim ve fotoğraflarla örneklenerek incelenmektedir. Anahtar kelimeler: Kırsal yerleşmeler, doğal çevreler, peyzaj NATURE-RURAL SETTLEMENT INTERACTIONS Abstract: Conservation and management of natural environments are generally brought up upon adverse developments against nature in the human-nature interactions. Although individual actions are often considered to be more immediate innatıre-related issuesi ecologic problems tend to spread in time and lead to reginol or even global problems. For this reason, it stands imperative that economic, ecologic and aesthetic values of the environment we live in be protected and used sustainably. Being the scene of nature and the environment landscape signifies the whole with living and nonliving entities where we live in. Dameged and destroyed landscape scenes particularly in urban areas necessitaites the reconsideration of human-nature relations and nature-frendly life style. This study investigates the rural settlements that show harmony with nature and reflects qualities of natural environments on the dwellings. Particularly, with the examples of drawing and pictures it examines the associatiation of rural settlements with nature as well as the use of the green as an occasional or spacial element.
KÜLTÜREL MİRAS UNSURU OLAN HALI VE KİLİMLERDEKİ DAMGALAR, İMLER VE ANLAMLARI
CEVAT GERAY'A ARMAĞAN, 2001
1970'li yıllara değin kentleşme süreci ve kentler tartışılırken, gelişmekte olan ülkelerde kırdan kente olan göçler, özellikle metropoliten alanlarda ortaya çıkan nüfus yığılmaları ve bu nedenlerle ortaya çıkan kentsel altyapı ve konut sorunları öne çıkarken, kentleşme sürecini tamamlamış gelişmiş ülkelerde kentsel ayrımlaşma, düşük gelir gruplarının kentsel hizmetlerden yeterli düzeyde yararlanamamaları ve kentin dışına kayan üretim ve ekonomik etkinliklerden dolayı kent merkezlerinde yaşanan sorunlar gündemi oluşturmaktaydı. Tüm bu tartışmalarda, kentsel gelişme süreci ve kentler ulus devlet çerçevesinde değerlendirilmekte ve 1970 ekonomik bunalımı öncesinde bölge ve kentlerin mevcut konumları ve gelecekleri ulus devletlerin gelişmişlik düzeyleri ve gelişme potansiyelleri ile bağıntılı olarak açıklanmaktaydı.
Mimarlık, 2008
Dünyanın birçok kentinde son yirmi yılda gerçekleşen ekonomik, sosyo-kültürel, toplumsal, mekansal ve politik değişimler Türk kentlerinde de izlenmektedir. Ekonomik yeniden yapılanma, üretimin yeni örgütlenme biçimleri ve hizmet sektörünün bilgiye dayalı yeni dallarının da eklenmesi ile artan önemi, çalışan nüfusun kompozisyonu ve yapısında değişikliklere yol açarken, toplumun giderek birbirinden kopan ve farklılaşan gruplarının farklı yaşam alanlarını tercih etmesine, özellikle ekonomik faaliyetlerin yığıldığı kentlerde yaşam alanlarının dönüşüm ve farklılaşmasına yol açmıştır. Küreselleşme eğilimleri, liberalleşen ekonomi, dünyadaki fırsatların değerlendirilmesi çabaları ve yeni toplumsal dinamikler yerelleşme eğilimlerini arttırıken yerel yönetimler ağırlıklı olarak gündeme gelmiştir. Bu eğilimler beraberinde bütüncül planlama yaklaşımından kopuşu ve proje ağırlıklı bir bakış açısını getirmiştir. 1 Modern düşüncede kentin her noktasına etki eden tasarım düşüncesi yerini kentlere "büyük proje" olarak tanımlanan tek elemanların enjekte edilmesi düşüncesine bırakmıştır. Bu enjeksiyonlar çoğunlukla yeterli etkinlikte kullanılmayan kentsel alanlara uygulanan kentsel dönüşüm projeleriyle, kentte farklı olayların oluşması için ortamlar sağlayarak yeni katmanlar oluşturmaktadırlar. Türkiye özelinde 50 lerden sonra yaşanan hızlı nüfus artışı ve belli kent merkezlerinde bu nüfusun aşırı yoğunlaşması, kentleşme açısından benzer fiziksel çevre değişimleri yaratmıştır. Neredeyse tüm Türkiye kentlerinde hızlı konut ihtiyacına çözüm olarak ortak bir mimari dil üretilmiş, apartmanlaşma coğrafya gözetmeksizin kentlerin olağan görüntüsü haline gelmiştir. Varolan kimliği görmemek, iç dinamiklerin sentezlenemesi, geçmişteki sosyal deneyimleri ve mekan kullanımlarını hafızadan silmek, kamusallıktaki kesinti ve çözüm arayışlarında ithal örneklere yönelmek ortak problem alanları olarak gözlenmektedir. Türkiye kentlerinin mimarisinin birbirine benzer koşullar ve görünümler bağlamında irdelenebiliyor olması, fiziksel çevrenin sorunlarına benzer çözümlerin üretilmesi ve bu kentlerin barındırdığı tüm ortak dinamiklere rağmen yine de her kentin kendine özgü dönüşüm süreci olduğu düşünülmektedir. Bu yazıda Bursa kentinin son dönemde gündeminde olan, uygulanmış / uygulanacak kentsel projeler ve yeni konut yerleşimleri aktarılarak bu projelerin niteliklerini belirleyen düşünsel altyapılar incelenecektir. KENT İÇİN KURGULANAN VİZYON Bursa için hazırlanan 2020 çevre düzeni planında en önemli özellik, sanayi gelişiminin kısıtlanmasıdır. Kirletici sanayiyi kontrol altına almak ve Bursa Ovası'nı korumak önemle altı çizilen hedefler olarak gösterilmektedir. Tarihsel kimliğin korunması ve turizm sektörünün geliştirilmesi kentin geleceğe yönelik vizyonu olarak belirlenmiştir. Sanayi açısından belli bir doygunluğa erişmiş Bursa kenti artık ağır sanayi kenti olmak yerine, tarihi-turistik kent kimliğini tekrar ön plana çıkarmak istemektedir. Bu hedefle başlanan "Kültür Yolu" (İpek Yolu hattında bulunan tarihi eserleri restore etme) projelerinden yalnızca bir tanesi olan Hanlar Bölgesi Projesi; 210 bin metrekarelik alanın kamulaştırılarak anayola cephesi bulunan binaların olduğu 10 bin metrekarelik alanda, plan kararı ile meydan düzenlemesi yapılmasını içermektedir. Bu ölçekte bir proje ve yatırımın orta ölçekli bir Türkiye kenti için büyük bir müdahale olduğu düşünülmektedir.
Bu kongre kitabının her türlü yayın hakkı GÜVEN PLUS GRUP DANIŞMANLIK A.Ş. YAYINLARI'na aittir. Yayınevinin yazılı izni olmadan, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayını, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Kitapta yer alan her bölüm ve makale/bildirilerin sorumluluğu, görseller, grafikler, direkt alıntılar ve etik kurul ve kurum iznine yönelik sorumluluk ilgili yazarlara aittir. Bu yönde Oluşabilecek Herhangi Hukuki bir olumsuzlukta Yayınevi başta olmak üzere kitabın hazırlanmasına destek sağlayan kurumlar, kitabın düzenlenmesi ve tasarımından sorumlular kurum(lar) ve kitap editörleri, hakemler, düzenleme kurulu, kongre kurulları, bilim kurulu ve diğer kurullar ile yayınevi hiçbir konuda "maddi ve manevi" bir yükümlülük ve hukuki sorumluluğu kabul etmez ve etmesi istenemez; hukuki yükümlülük altına alınamaz. Her türlü hukuki yükümlülük ve sorumluluk "maddi ve manevi" yönden ilgili bölüm yazar(lar)ına aittir. Bu yöndeki haklarımızı maddi ve manevi yönden GÜVEN PULUS GRUP DANIŞMANLIK "YAYINCILIK"A.Ş. olarak ve kongre kurulları adına saklı tutarız. Herhangi bir hukuki sorunda/durumda İSTANBUL mahkemeleri yetkilidir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi (TÜRKLAD), 2022
1. Hazar Gölü ve Çevresi Sempozyumu Bildiriler, Sivrice Kaymakamlığı Yay.No: 2, Sivrice-Elazığ, 1995
Mimarlık ve Kent Araştırmaları Konferansı, 2021
GİRESUN İLİ MERKEZ YER ADLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2017
Journal of Turkish Studies, 2019
Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2023
GELENEKSEL KIRGIZ NAKIŞLARI, 2023