Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
KLASİK İSLAM DÜŞÜNCESİNDE İKİ FARKLI TANRI TASAVVURU
…
25 pages
1 file
GİRİŞ G enel olarak nağmeler ve nağmeleri daha güzel hale getiren her türlü çalışma-yı kapsayan bir sanat 1 olarak tanımlanan müziğin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Varolduğu günden bugüne ne kendisinden büsbütün vazgeçilebilmiş, ne de bütünüyle kabullenilebilmiş bir konudur müzik. Her zaman ve her ortamda güncelliğini korumuş, birçok tartışmaya konu teşkil etmiş, lehte ya da aleyhte hakkında çok şey söylenmiştir. Kaynağı itibariyle müziğin iletişim ihtiyacından doğduğu 2 , Allah tarafından özel bir öğreti olduğu 3 ; " bezm-i elest " hatırası 4 , kainattaki ahengin sezgisi 5 ; yaratılıştan var olduğu 6 , fiziksel bir olay olduğu 7 , filozofların bir buluşu 8 , efsundan doğduğu 9 , yakarış ihtiyacından kaynaklandığı 10 , zevk ve eğlence ihtiyacından doğduğu 11 , göklerin ve gökler-deki meleklerin sanatı olduğu 12 vs. gibi birçok teori ileri sürülmüştür.
İnsanın varoluşu ve değeri problemi, farklı çağlarda, farklı şekillerde kendini göstermiştir. 20. yüzyıl Türk düşüncesinde bu problem, bilimsel-teknolojik gelişmelerin ekonomik alandaki yansımalarıyla şekillenmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası, ulusal varlığın devamlılığının “ekonomik kalkınmayla” belirlenmesi, insanın bütün ihtiyaçlarının maddi olup-olmadığı ya da manevi yönden nasıl tatmin olacağı sorularını gündeme getirmiştir. Bu problem sadece bireysel düzlemde kalmamış toplumsal bir problem olarak da değerlendirilmiştir. Böylece bireyin manevi değerlerle yetiştirilmesi ve güçlendirilmesi, sadece bireyin saadetinin değil aynı zamanda toplumun maddi kalkınmasının, gücünün ve devamlılığının öncülü olarak algılanmıştır. Bu çerçevede 20. yüzyıl Türk düşüncesinde “manevi kalkınma” fikri hem insan felsefesinde hem de siyaset felsefesi alanında, “maddi kalkınma”yla birlikte, tartışılan bir fikir olarak yer almıştır.
BÜRKÜT, 2022
Bir milleti medeniyet seviyesine çıkaran önemli hususlardan biri de kültür sanat faaliyetleridir. Birbirleriyle etkileşim ve iletişim hâlinde olan güzel sanatlar içerisinde, özellikle şiir ve musiki bir bütün gibi görülmüştür. Güzeli, hakikati arama gayretinde olan şair/yazar, musikinin ritminden, ahenginden, teknik ve biçiminden faydalanır. Klasik Türk şiirinin de kaynakları arasında yer alan musikiye birçok şair özel ilgi göstermiştir. 18. yüzyılda yaşamış; mahallileşme ve hezel üslubunu benimseyen şairlerden İbrahim Tırsî’nin şiirlerinde; musiki aletleri, icracılar, deyimler, makam ve usul örneği olarak çok sayıda musiki terimi geçmektedir. Şairin kullandığı bu terimler, onun edebi kişiliğini, yaşadığı yüzyılın şiir anlayışını, kültür manzaralarını, dönemin bazı musikişinaslarını ve tasavvufi görünümlerini yansıtmaktadır. Dolayısıyla Tırsî’nin şiirlerinde musiki terimlerini incelemek; dönemin şiir anlayışını ve şairin edebi kişiliğinin tespiti açısından önem taşımaktadır. Bu amaçla makalede, musiki terimlerinin şiirdeki anlam dünyasından hareketle, şiir musiki ilişkisi yorumlanmış; sosyo-kültürel unsurlar, şairin edebi kimliği, onun yaşadığı yüzyıla ilişkin mahalli görünümler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmayla ayrıca klasik Türk şiiri-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunmak hedeflenmiştir
Klasik mantık, özne ve yüklemden oluşan önermelerin doğru (1) ve yanlış (0) olmak üzere iki değer almasıdır. Bu iki değer dışında başka bir değer alması klasik mantık çerçevesinde mümkün değildir. Önermelerin sonuçları 1 ya da 0’dır. Bu durum klasik mantığının üç ilkesi ile ifade edilir: 1) Özdeşlik ilkesi: (A=A), 2) Çelişmezlik ilkesi: (A≠A') 3) Üçüncü halin imkansızlığı ilkesi: (Bir şey ya A’dır ya da A değildir.) Bu ilkelere bakıldığında önermelerin sadece iki değer alması gayet anlaşılabilirdir. Fakat günlük hayatta kurulan bazı cümlelerin sadece iki değer ile ifade edilmesi imkansızdır. Klasik mantığın bu eksikliği uzun yıllar göz ardı edilse bile, bu eksiklik karşısında Bakü doğumlu Amerikalı Lütfi Aliasker Zade (Zadeh), klasik mantık anlayışına alternatif bir mantık olan Puslu Mantığı geliştirmiştir. Puslu mantık, doğru (1) ve yanlış (0) değerlerinin ifadelerimizi, duygularımızı yansıtmadığı ve bazı felsefi/epistemolojik sorunlara yol açtığı düşüncesinden hareketle 1 ve 0’ın arasındaki değerleri benimser ve duygularımızı düşüncelerimizi 1 ve 0 arasındaki bu değerlerle ifade edebileceğimizi öne sürer. Bu yaklaşım felsefedeki pek çok epistemolojik soruna da çözüm bulmaktadır. Örneğin, “Doğruluk/hakikat nedir?” sorusu bu bağlamda ele alınabilir. Yüzyıllardır bu iki kavram üzerine yazılıp çizilmekte, hakkında konuşulmakta fakat bir çözüme ulaşılamamaktadır. Puslu mantığın böyle bir epistemolojik tartışmaya sebep olmadığı görülür. Çünkü puslu mantık açısından sadece doğru ve yanlış değerleri bulunmaz. Puslu Mantık “çok doğru”, “daha doğru”, “oldukça doğru” veya “çok yanlış” gibi değerleri işleyebilir. Böylelikle felsefenin içinden çıkamadığı epistemolojik sorunlara bir tür çözüm bulur. Diğer yandan, fizik nesneler kesin yargılarla aktarılamaz. Çünkü biz insanların duyguları, duyuları, düşünceleri her zaman net değildir, pusludur. Örneğin duvara baktığımızda, aslında duvar tek renktir; fakat bizim bakış açımıza, güneşin geliş açısına vb. dış etkenlere bağlı olarak duvarın her yerini aynı renk görmeyiz. Bu da klasik mantıkla anlatılacak veya aktarılacak bir durum değildir; çünkü puslu yapıdadır. Puslu mantık, dilin müphemliği, çok anlamlılığı üzerine kurulmuş bir mantıktır. Bu görüş Aristotelesçi mantık anlayışına bir alternatif niteliğindedir. Bu makalede, Aristoteles’ten bu yana süre gelen klasik mantık ve kesinlik kavramı, klasik mantığın eksikliklerinden hareketle ortaya çıkan puslu mantık ve müphemlik(belirsizlik) kavramı ile puslu mantığın epistemolojik tartışmalara sunduğu çözümler tartışılacaktır. Anahtar kelimeler: klasik mantık, kesinlik, puslu mantık, belirsizlik, epistemoloji
Türk Dünyası Araştırmaları , 2009
İslam kitap resimlemeciliğinde araştırmacılar uzun yıllar İslam tasvir sanatına dekoratif bir sanat gözüyle bakmışlardır. Dolayısıyla araştırma-lar da genellikle tasvirlerin tanıtılması üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak sanat tarihçisi Erwin Panofsky'nin ikonografik yaklaşım ve yöntemlerin önemini vurgulayan Studies In Iconology (1939) adlı eserinden sonra, sa-nat tarihi bağlamında daha açıklayıcı bilgiler verilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda üslup ve ikonografi ile ilgili yayınlar taranarak, çözümleme tek-nikleri üzerinde durulmuştur. Islamic Art In The Iconographic Analysis Tasvir The researchers has considered the Islamic book art as a decorative art in the illustrated of Islamic book for many years. So generally the description of miniatures were concentrated on the studies. However, The Studies In Iconology (1939) written by art historian Erwin Panofsky which emphasized importance of iconographic approaches and methods and after that the more explaning knowledge is started representing in Art History. It's emphasized on, the analysis techniques by scanning the publication with style and iconography.
2018
Allah’in varligi ve mahiyeti konusu Islam dusuncesinin onemli problemlerinden biridir. Kainati yaratan ve yonetenin, duyularla idrak edilemese de suphe yok ki zihnin disinda bir varligi bulunmaktadir. O’nun zâtinin ve mahiyetinin duyularla algilanamayisi sebebiyle Islam dusunurleri Allah’i tanimak icin buyuk olcude Kur’ân’da O’na nispet edilen kavramlardan hareket etmislerdir. Temel cikis noktalari ayni olsa da cesitli sebeplerle birbirinden farkli gorusler ileri surulmus, derin fikir ayriliklari gun yuzune cikmistir. Tanri tasavvurunun yapisal ozellikleri aslinda insanin bizatihi kendisinin ve hayata ve tabiata bakisinin temelinde yatan en onemli belirleyici unsurdur. Bu makalede, Islam Dusuncesi’nin olusum surecinde (tedvin donemi) ortaya cikan belli basli temel iki ekol olan Ehl-i Rey ve Selefiyye olarak isimlendirebilecegimiz gorusler isiginda Tanri kavrami ele alinacak ve bu goruslerin ortaya cikardigi problemler ve cozum yollari gunumuzle de irtibatlandirilmaya calisilarak ele...
The Born of Sassanid Nostalgia In the Islamic Iranian Literature, 2022
While nostalgia is a modern term, the longing for a lost and glorified past was undoubtedly available throughout the ages. In this respect, the Romans’ craving for the Augustus era, the Muslims’ longing for Asri Saadet or the Ottomans’ glorification of the Suleiman the Magnificent era can be described as “nostalgic”. The emphasis on nostalgic past for Iranian Muslims in the Middle Ages was primarily focused on the Sassanid past. During the early Islamic centuries, Iranian poets, writers, historians who wrote in Persian and Arabic took an attitude that glorified the Sasani past and belittled the Arab history. This attitude, some of which are reflections of the daily political climate of their era, appears as one of the reflections of the tension between Iranian and Arab Muslims, especially in the Abbasid Caliphate era. High-ranking Muslim Iranian bureaucracies have at times been accused of trying to restore the Sassanid dynasty. This accusation was also made against Shi’ite movements. On the other hand, it cannot be claimed that the Sasani heritage was owned only by Shi’ites or Iranians. In the development of Islamic civilization, the Sasani heritage has also influenced Muslim Arabs, especially in the geography called “Mashrik” countries. Although many studies have been carried out on the role of the Sassanid heritage in the development of the Islamic civilization, it has not been examined well enough whether Muslims have adopted this heritage with a nostalgic yearning or inherited by necessity. In this study, the approaches of the medieval Muslims to the Sasanian heritage have been examined by considering the nostalgia, trying to understand why Muslim Iranians and Arabs are interested in the Sasanian past and for what purposes they try to keep this heritage alive. This study aims to examine the efforts of Muslim Iranians who are stuck between Islamic religion and culture and Sasanian heritage to reconcile both cultural codes and the results of the tension they fell into during these efforts. In addition, it will also try to explain why the Muslim Iranians so persistently and vigorously defended their Sasanian heritage. Keywords: Sasanids, Islamic Period, Persian, Literature, Muslim Iranians, Nostalgia
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım'a Armağan, 2024
TANZİMAT DÖNEMİ’NDE YAZILMIŞ İKİ FARKLI SARF-I TÜRKÎ ÜZERİNE FONETİK BİR DEĞERLENDİRME, 2022
Ege Yayınları, 2021
. BİLSEL ULUSLARARASI SUR BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ KONGRE KİTABI, 2024
Terörizm ve Radikalleşme Araştırmaları Dergisi, 2023
Al -Farabi Journal 7. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, 2020
Hikmet-Akademik Edebiyat Dergisi, Sayı 3, 2016
KLASİK DÖNEM İSLAM DÜŞÜNCESİNDE ASTRONOMİ VE ASTROLOJİ, 2020
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 2019
The Journal of International Social Research, 2009
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2019
İstanbul Teknik Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2017