Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2010
…
15 pages
1 file
Ortadogu sahasinin onemli bir bolgesi olan Irak cografyasi icerisinde bulunan Kerkuk ve Musul vilayeti yuzyillar boyunca Turk hâkimiyetinde kalmistir. Turkmen vilayeti olan ve Turkler ile meskun bulunan bu bolgede Turkler, bin yildan fazla bir zaman, basarili bir yonetim ve huzur icerisinde bir idare ortaya koymuslardi. Musul adi, sehri, tarihi cografyasi ve Osmanli Devleti idaresinde XIX. yuzyilin ikinci yarisinda Musul Vilayeti, Musul’a bagli basta Kerkuk olmak uzere sancaklar, kazalar ve nâhiyeler hakkinda bilgi verilecektir. Ayrica, Osmanli Devleti’ne bagli iken; Musul, Kerkuk, Sincar ve Suleymaniye sancaklari ve buralara bagli kazalarin tarihi cografyalari, arazi ozellikleri, idari yapisi da onem arz etmektedir. Osmanlilar yonettikleri toplumlari, Musluman- Gayrimuslim olarak sadece iki gurupta tasnif etmistir. Gunumuzde Batililar ise, dunyanin bircok bolgesinde halklari etnik cercevede onlarca, bazen yuzlerce guruba ayirmaktadirlar. Boylece toplumlari ic cekismeye, ayriliga, h...
Irak Türkmenleri ve Kerkük ve Musul Sorunu, 2018
Irak Türkmenleri denildiği zaman hafızamızda ilk olarak Kerkük ve Musul canlanır. Fakat Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra maalesef Türkler için hüznün ve acının adeta merkezi haline gelmiştir. Bu acılar dokunaklı bir şekilde halk edebiyatına ve o bölgenin türkülerine de yansımıştır; “Yıktılar kal’amızı Sürdüler balamızı Daha can boğazdayken Çektiler sâlamızı Ah Kerkük yüz ah Kerkük Her zaman yüz ak Kerkük Ölseydim düşmeseydim Men senden uzak Kerkük...” Türkünün dizelerinden de anlaşılacağı gibi Türkmenler maalesef kaderine terkedilmiş ve geçen yıllar boyunca adeta bir mum gibi yavaş yavaş bölgede asimile politikaları ile erimektedirler. Bu konuya değinmeden önce bölgedeki Türk varlığını incelemekte fayda vardır. Türklerin Irak’a ilk girişleri H. 54 / M. 674 tarihlerine kadar uzanmaktadır. Emevi Halifesi Muaviye tarafından Horasan’a gönderilen Ubeydullah bin Ziyad ile Buhara prensesi Hatun emrindeki Türk kuvvetleri arasında yapılan çarpışmadan sonra bir barış yapılmıştır. Bu barıştan sonra Ubeydullah yanına aldığı Türk askerlerini Irak’a götürüp, Basra’ya yerleştirmiştir. Türklerin Irak’a gelişleri Abbasi döneminde, Halife Memun ve Halife Mutasım’ın iktidarı sırasında meydana gelen siyasi gelişmelerden dolayı daha da sıklaşmıştır. Emevi ordularında olduğu gibi Abbasi ordularında da yer alan Türkler, üstün savaşçı yetenekleri ile maharetlerinden dolayı üst mevkilere getirilmişlerdir. Ayrıca H. 211 / M. 836 ’da Halife Mutasım’ın emriyle Türk kumandanı Türk hassa askeri için Somerna şehri kurulmuştu. 25 Aralık 1055’te Bağdat’a giren Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey Büveyhoğulları’nın Irak’taki hakimiyetine son verilmiştir. Tuğrul Bey Bağdat ve Oğuzların yayıldığı Irak’ı Selçuklu Ülkesine katmıştır. Bu tarihten sonra Oğuz boylarına mensup birçok Türk, bu bölgeye yerleştirilmiştir. Böylece bölgede Büyük Selçuklular ile Türk hakimiyeti başlamıştır. Türklere daha önce yalnızca Etrak (Türkler) diyen Araplar, “Etrak-u Bağdat” (Bağdat Türkleri) demeye başlamışlardır. 1258 Moğol istilası ile Abbasi hilafeti son bulmuş, bölge Moğolların eline geçmiştir. Ayrıca bu bölgede Moğollarla birlikte çok sayıda Türk askeri gelmiştir. 1258 – 1336 İlhanlılar, 1338 – 1360 Celayirliler, 1360 – 1469 Karakoyunlular ve 1470 tarihinden itibaren de Akkoyunlular hakimiyetinde kalan bölge 1508 yılında Safevilerin eline geçmiştir. Safeviler’in Çaldıran’da (1515) Yavuz Sultan Selim Han’a yenilmesi ve Kanuni Sultan Süleyman Han’ın da 1534’te Bağdat’ı almasıyla bugün Irak olarak anılan bölge Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Osmanlılar Irak’ı, Bağdat, Basra, Musul, Şehrizor ve el-Ahsa olmak üzere beş bölgeye ayırarak idare ettirmişlerdir. 1623’te bölge tekrar Safeviler’in eline geçmiş ve Safeviler binlerce kişiyi katletmişlerdir. Sultan IV. Murad Han’ın 1638’de Bağdat’ı tekrar geri almasıyla Kasr-ı Şirin Antlaşması yapılmış ve kesin sınır çizilmişti. Böylece Musul-Kerkük bölgesi de dahil olarak I. Dünya Savaşı sonuna kadar bölge Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Sonuç olarak Kanuni Sultan Süleyman Han ve Sultan IV. Murad Han zamanında Anadolu’dan getirilen çok sayıda Türk de bölgeye yerleştirilmiştir. I. Dünya Savaşından itibaren Irak’ın işgal edilmesi ve 1926 Musul Meselesi görüşmeleri sonucu Musul ve Kerkük’ün Irak’a bırakılmasıyla Musul ve Kerkük Irak’la birlikte İngiliz sömürgesi haline gelmiştir. 1920 – 1932 yılları arasında Irak’ın İngiliz Mandası altında bulunduğu dönemde Türkler baskı ve zulüm dolu bir devre yaşamışlardır. Irak’ın 1932 ’de Milletler Cemiyeti’ne kabul edilip bağımsızlığına kavuşmasından sonra da Irak Türkleri rahat yüzü görmemiş, baskı ve şiddet daha da artmıştır. Bütün bu baskı ve sindirme politikalarının Irak’ta bulunan Türk varlığını yok edemediği 1937 Sadâbâd Paktı’yla ortaya çıkmıştır. 27 Haziran 1937’de imzalanan Sadâbâd Paktı için bölgedeki Türkler büyük bir sevinç yaşasalar da pakttan sonra polis tarafından yapılan işkence ve zulme maruz kalmışlardır. II. Dünya Savaşı’nın sıkıntıları sebebiyle savaşı sakin geçiren Türkler savaştan sonra yeni bir katliamla karşılaştılar. 1946 yılında Gavurbağı’nda Kerküklü işçiler polis kuvvetleri tarafından yaylım ateşine tutulmuşlardır. Yine Bağdat Paktı’nın imzalanacağını duyan Türkler, bölgelerinde büyük bir sevinç yaşamışlardır. Fakat yine paktın imzalanmasından sonra Türklere yapılan baskılar artmıştır. Irak’ta 14 Temmuz 1959 Cumhuriyet’in birinci yılı kutlamalarında sokağa dökülen Kerkük Türkleri komünistler tarafından katliama uğramışlardır. 3 gün süren bu katliamda soydaşlarımız inanılmaz derecede zulüm ve işkenceye maruz kalmışlardır. Yaklaşık 1500 yıl kadar bu topraklarda varlığını gösteren Türkler I. Dünya Savaşı’ndan sonra batılı devletlerin bölgedeki çıkarlarından dolayı sistematik olarak çeşitli haksızlık, baskı ve katliama uğramışlardır. Emperyalist güçlerin özellikle yer altı bakımından zengin olan kuzey Irak’taki emellerinden dolayı bölgede yaşayan Türkler birçok zorlukla karşılaştıysa da bunlar karşısında Türk hükümeti ise maalesef hiç bir etkinlik göstermemiştir.
Dik Gazete, 2024
Bu makalemin amacı, 60 yıllık müktesebatı saymazsak, yaklaşık 20 yıldır, tarih ve bilhassa tarihî coğrafya alanında yaptığım çalışmalarımda elde ettiğim bilgileri kısa ve öz olarak paylaşmaktır. 16. Asrın sonlarıyla 17. Asrın başlarında Anadolu’da ve bilhassa Göller Bölgesi denilen Uc’da coğrafya değişmiştir. Dünya tarihini dahi ilgilendiren bu değişim fark edilemediği için “yanlış bir tarihî coğrafya üzerinde, yanlış bir tarih anlayışı” bina edilmiştir.
Selçuklu Türkiyesi'nde toprak mülkiyeti ve mülkleşme Büyük Selçuklularda ve Anadolu Selçuklularında toprak mülkiyet konusu Eski Türk gelenekleri ile İslam mülkiyet anlayışı çerçevesinde şekillenmiştir. Orta Asya'da uzun yüzyıllar boyu göçebe ya da konar-göçer hayat tarzı çerçevesinde üretilen Bozkır kültürü, en önemli gelir ve zenginlik kaynağı olan hayvan sürülerinin otlatılacağı ve barınacağı alanlar üzerinde kişisel mülkiyet yerine boy/kabilenin ortak mülkiyetini zorunlu kılmıştır. Otlak alanları böylece kabilenin ortak kullanım alanıdır ve her bir bölge coğrafi olarak diğer boylara ait sürülerin otlak alanları ile sınırlıdır. Buradan hareketle ortak alanların modern anlamda "kamu malı" denilebilecek niteliktedir. Arazinin kullanımı konusunda zaman zaman boylar arasında anlaşmazlık hatta savaş çıkabilir. Bu türden anlaşmazlıklarda tüm kabile üyeleri kandaşlık hukuku çerçevesinde taraftır. Orta Asya'daki bozkırların bu türden bir paylaşımla boylara ait yayla, güzle, kışla şeklinde yılın belirli dönemlerinde kullanılması söz konusudur. Sınırları belirli bu analara "yurt" denilmiştir. Esasen Eski Türklerdeki bu mülkiyet sistemine Togan "ülüş sistemi" adını verir ve geniş otlaklarda hisse/ülüşler söz konusudur 1 . Kısaca toprak üzerindeki mülkiye hisselidir. Yerleşik hayata geçiş sürecinde bu ortak alanların kamuya ait olma niteliği devam etmiş fakat tarım için ayrılan yerler, aile hisse/ülüşlerini oluşturmuştur. Siyasi yönetim merkezlerinde kısmen toprağa yerleşim olmakla beraber hayatın ana ekseni konar-göçerliktir ve mülkiyet de buna göre şekillenmiştir. IX. yüzyılda yaşanan siyasi olaylar neticesinde dağılan Uygur konfederasyonuna bağlı bazı boylar Turfan bölgesinde yerleşik hayata geçerek tarımla daha fazla uğraşır olmuşlar, toprak üzerindeki tarımsal faaliyetlerin getirdiği zorunlu süreç sonunda en azından toprak üzerinde aile mülkiyeti kavramı gelişmiştir. X. yüzyılda siyasi hareketlilik devam etmiş ve göçlerle birlikte yeni bölgelere dağılma ve yeni siyasi teşekküller (Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Harezmşahlar) kadim Türk yurdunun (Bugünkü Moğolistan bölgesi) daha batı ve güneyinde olmak üzere, Türklerden önce yerleşik hayatı bu bölgelerde sürdüren toplumlar üzerinde hakimiyet kurmuşlardır. Göç hareketi devam ederken bir taraftan da yeni kurulan bu devletler, nizamı kendi lehlerine tesis etmek üzere toprak üzerindeki faaliyetleri koruma, denetleme, yönlendirme ve tahsis etmenin yollarını bulmaya çalışmışlardır. Kurulan yeni devletler torağa yerleşik hayatın daha fazla süregeldiği bölgelerdir. Devlet idarecileri nizamı sağladıkça topraktan ve ticaretten elde edilebilecek gelirlerin arttığını öğrenmişler ve toprak üzerinde nizamı sağlayıp üretimi sürdürmenin yegane yollarından birisinin de köylü yerleşimi ve üretimi olduğunu fark etmişlerdir. "Boyların işgal ettikleri topraklar ezelden kendi mülkleri sayıldığı halde, yeniden fetih olunan yerler, hükümdarın hususi mülkü sayılmıştır" 2 .
Benim nezdimde Harun'un Musa ile olan konumunda olmak istemez misin? Ancak benden sonra peygamber yoktur.
İNGİLİZLERİN MUSUL'DA ARKEOLOJİK KEŞİFLERİ (1876-1909), 2023
Rehşan YILDIZ 1 ÖZ XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde bulunan eski eserler İngiltere başta olmak üzere Batılıların yoğun ilgisine mazhar oldu. Bu durumdan Musul da kaçınılmaz olarak etkilendi. İngilizler tarafından XIX. yüzyılda Musul bölgesine birçok diplomat ve seyyah arkeoloji çalışmaları için gönderildi. Ancak ilk düzenli çalışma 1820'de İngiltere'nin Hindistan şirketi temsilcisi Claudius James Rich tarafından gerçekleştirildi. 1845 yılına gelindiğinde, Austen Henry Layard'ın bölgede yaptığı arkeolojik çalışmalar sayesinde birçok önemli eser gün yüzüne çıkarıldı. Onun çalışmalarına kısa süre sonra Musul'un yerlilerinden Hürmüz Rassam da katıldı. Batılı kâşiflerin yaptığı bu arkeolojik faaliyetler adeta yağma boyutuna ulaşınca Osmanlı Devleti bu faaliyetlere engel olabilmek adına 1869'da ilk Asar-ı Atika Nizamnamesini yayınladı. Fakat nizamnamedeki maddeler Batılı kâşiflere engel olabilecek kadar kapsamlı hazırlanmadı. 1874 yılında çıkarılan yeni nizamnamedeki maddeler daha kapsamlı hazırlanmış olsa da bu nizamnamedeki maddeler de yetersiz kaldı. Ancak nizamname bu süreçte Musul'da birçok eski eserleri gün yüzüne çıkarmayı başaran George Smith'in tepkisini çekti. Fakat nizamnamede geçen "bulunan eserlerin yarısının Müze-i Hümayun'a verilmesi" konusundaki maddeye rağmen Smith, bulduğu kil tabletleri bir şekilde British Museum'a ulaştırdı. İngilizlerin Musul'da Arkeolojik Keşifleri (1876-1909) adlı bu çalışma İngilizlerin Musul'da XIX. yüzyılda gerçekleştirdikleri arkeolojik faaliyetler, başta Asar-ı Atika nizamnamelerinin de içinde olduğu Osmanlı Arşiv vesikaları, gazete, makale, araştırma ve inceleme eserlerden istifade edilerek hazırlanmıştır.
The Journal of Turk-Islam World Social Studies, 2022
This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article is under the Creative Commons license. Bu makale Creative Commons lisansı altındadır.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
Uqaylid that was called Banu Uqaylid, Al-ı Musayyab or Banu al-Musayyab, is an Arab emirate who dominated Mosul and Aleppo in tenth and eleventh centuries. Inhabiting in the desert among Tihama, Najd and Hejaz before Islam, Uqaylids spreaded towards to the Damascus and al-Djazira region after spread of Islam. Uqaylids who settled in the upper regions of Mosul and Habur, set up an alliance with the Umayyads. They participated to the riots occurred against to Abbasid with the supporters of Umayyad after the revolution of Abbasid. After the weakening of the central authority of Abbasid, independent and semi-independent states began to be emerged in al-Djazira and Bilad al-Sham. Uqaylids had been in the service of Hamdanids who were founded by profiting from the chaos in al-Djazira region and after death of Mosul Hamdanids' last amir Abu Taghlib in 979, taking the advantage of management occasion in Mosul; they established a new Mosul-based emirate. From the date of their establishment, Uqaylids managed the political-military struggles or alliances with the cities located in their surrounding such as Marwanids, Mirdasids, Numayrids, Buwayhids, Fatimids and Abbasids. After the date of Saljuk's entry into Baghdad in 1055, they sometimes took part in Saljuk and sometimes against them, according to time and circumstances. Muslim, Uqaylids' Amir headed for northern Syria then seized Aleppo in 1080. After Saljuk ruler Suleiman Shah's Conquest of Antioch in 1084, Muslim and Suleiman Shah were confronted. The struggle between two parties resulted in Muslim's death and the destruction of Uqaylids. After these events, the Great Saljuk ruler Malik shah came to al-Djazira and Syria then he subordinated Uqaylids, who were maintaining the management of the cities named Aleppo, Caber, Hit, ʿUkbara, Hadisa and ʿAna, to the Saljuk.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KAPI VE EŞİK KİTABI, 2023
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2016
The Journal of Academic Social Sciences
Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi
KARDAŞLIK, 2002
DergiPark (Istanbul University), 2012
Türk Dış Politikası -Cumhuriyet Dönemi-, C.2, (Edit. Mustafa Bıyıklı), Gökkubbe Yay., İstanbul, 2008
Türklük Araştırmaları Dergisi, 2002
BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2019
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten, 2019
Journal of History Culture and Art Research, 2015
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2003
Seljuqs-Uqaylid Relations in Muslim b. Kuraysh Period, 2020
Aydos Dergisi, 2018
DergiPark (Istanbul University), 2016