Papers by Nihal Kocabay-Şener
Advances in media, entertainment and the arts (AMEA) book series, 2014
Media, as one of the most indispensable instruments of the society, has duties other than informi... more Media, as one of the most indispensable instruments of the society, has duties other than informing the society, and entertainment can be regarded as one of these duties. News in newspaper supplements contains suggestions around how individuals can have fun and at the same time what they can do to have fun; in addition, this supplement itself also serves as a source of entertainment. In the context of this chapter, weekend supplements of mass newspapers and opinion newspapers are examined with a content analysis; then qualitative and quantitative findings are evaluated. In this chapter, how entertainment is represented in newspaper supplements and whether there is a difference between mass newspapers and opinion newspapers in the name of entertainment representation is demonstrated. According to this research, publication identities and policies affect news content, and suggestions in news are not fit for all readers.
Uluslararası Eşitlik Politikası Dergisi, 2024
Çeşitlilik ve kapsayıcılık kavramları, toplumsal düzen ve ticari yapılar açısından büyük öneme sa... more Çeşitlilik ve kapsayıcılık kavramları, toplumsal düzen ve ticari yapılar açısından büyük öneme sahiptir. Bu kavramlar, bireysel farklılıkların kabul edilmesini ve farklılıklara değer verilmesini vurgulamaktadır. Çeşitliliği benimseyen yapılar, her bireyin benzersiz olduğunu kabul ederek hoşgörü ortamının oluşturulmasında etkin bir rol oynamaktadır. Kapsayıcılık ise çeşitliliği kabul eden bir yaklaşımı temsil etmektedir. Bu yaklaşıma göre, herkes ortak sistemde eşit haklara sahip olmalı, saygı görmeli ve katkıda bulunup katılım sağlayabilmelidir.
Bu çalışma ise çeşitlilik ve kapsayıcılık yaklaşımının gelişim sürecini incelemeyi ve bu yaklaşımların dayandığı çerçeveyi analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma post-modernizm, post-modern kimlik, post-modern öznellik, kesişimsellik, post-kolonyalizm ve post-hümanizm gibi kavramları çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alırken, stereotip-kalıp yargı, önyargı, bilinç dışı-örtük önyargı, ayrımcılık ve ötekileştirme gibi özelliklere odaklanmaktadır. Bu bağlamda, sosyal yapısalcılığa karşı özcülük, evrenselcilik karşısında kültürel görecelik ve çeşitlilik içinde post-modern ve post-kolonyal anlayışın önemi vurgulanmaktadır.
Genel olarak, çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alınan postlar çağına ait kavramların incelendiği bu çalışma, modernizmin evrensel ve mutlak gerçeklik iddialarına karşı çıkan düşünce yapısıyla şekillenmektedir. Çalışmada evrenselcilik ve ilerlemeci anlayışa meydan okuyan, kültürel çeşitliliği, farklılıkları, yerellikleri ve kimlikleri ön plana çıkaran bir yapı dikkate alınmaktadır. Farklı kimlikler üzerindeki baskılar vurgulanarak, özgül ve ayrık baskılar reddedilmekte, insanın çok çeşitli, belirsiz ve kırılgan kimlikleri kabul edilmekte ve merkezîleştirmenin artması incelenmektedir. Bu çağda çoklu kimlik yapılarına izin verilirken herhangi bir yaşam tarzını engelleyecek net sınırlar çizilmemektedir. Tarihsel sürecin devamında ise mikro kimliklere odaklanan yeni bir anlatı oluşturma amacının doğduğu ve ötekileştirilen öznelerin temel konu haline geldiği görülmektedir. Bu akımların incelenmesiyle kültürel çeşitliliği ve kimlikleri ön plana çıkaran bir fikir sunulmaktadır. Bireylerin ve toplumların kimlik oluşumunu, kültürel etkileşimi ve değişimi ele alınırken, merkeziyetçilikten uzaklaşıp çoğulcu bir yapının desteklendiği görülmekte ve çeşitlilik ve kapsayıcılık fikrinin gelişim aşamasındaki kavram ve yaklaşımlar detaylandırılmaktadır.
Intermedia international e-journal, Jun 30, 2021
ÖZ 1960'lı yıllarda kurumsallaşan sosyal devlet olgusu, 70'lerle birlikte sosyal devlet anlayışın... more ÖZ 1960'lı yıllarda kurumsallaşan sosyal devlet olgusu, 70'lerle birlikte sosyal devlet anlayışının sorgulanması ve 1980'lerden itibaren neoliberal politikaların yaşama geçmesiyle birlikte çözülmeye başlamıştır. Bu süreç sonucunda devletin sosyal yönü yok olmamakla birlikte zayıflamıştır. Devletlerin sorumluluğunda olan bazı konular kar odaklı şirketlere devredilmeye ya da çeşitli ortaklıklar yürütülerek yerine getirilmeye çalışılmıştır. Böylece devletlerin sorumluluk alanında yer alan hizmetler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle tamir edilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada neoliberal politikalarla sosyal devletin yaşadığı dönüşüm ele alınırken Türkiye'deki sosyal sorumluluk projelerine nasıl yansıdığı açıklanmaya çalışılmıştır. Türkiye hükümetinin de kabul ettiği Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nın (SKA) kurumsal sosyal sorumluluk projelerine yansıması incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini 2017-2020 yılları arasında Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve Cenevre merkezli Sürdürülebilir Kalkınma Akademisi tarafından düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Akademi Ödülleri'ni alan kurumsal sosyal sorumluluk projeleri oluşturmaktadır. Doküman analizinin kullanıldığı çalışmada ödül alan 50 projenin üretildiği SKA'lar, paydaş analizi ve SKA'lara yönelik sektör analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin nitelikli eğitim (SKA 4), eşitsizliklerin azaltılması (SKA 10) başlıklarında yoğunlaştığı görülmüştür. Temiz su ve sanitasyon (SKA 6), erişilebilir ve temiz enerji (SKA 7), sudaki yaşam (SKA 14), barış, adalet ve güçlü kurumlar (SKA 16) başlıklarında ise 2017-2020 yılları arasında proje üretilmediği tespit edilmiştir. Enerji, petrol, gaz türevleri üretimi ve dağıtımı sektöründe bulunan şirketlerin sosyal sorumluluk projesi üretmesine rağmen kendi sektörlerini ilgilendiren SKA 7 kapsamında proje üretmemeleri dikkat çeken bulgulardandır. Özel sektörün kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde paydaş tercihi analiz edildiğinde en fazla kamu kuruluşlarıyla, ardından ise STK'larla sonrasında ise hem kamu kuruluşları hem de STK'larla işbirliği yaptığı görülmektedir.
Türkiye'de çevrimiçi feminist kadın odaklı medya, 2024
Bu araştırma projesi fikrinin adımları Civil Rights Defenders ve Humboldt Üniversitesi Center for... more Bu araştırma projesi fikrinin adımları Civil Rights Defenders ve Humboldt Üniversitesi Center for Comparative Democracy’nin desteğiyle Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı’nın (AĞ-DA) “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararına Karşı Toplumsal Cinsiyet Temelli İnsan Hakları Mücadelesini Güçlendirmek” başlığı altında düzenlediği bir dizi etkinlikten birinde atılmıştır. Feminist, queer medya temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen “İstanbul Sözleşmesi Bağlamında Medyada Kadın ve LGBTQ+’lara Yönelik Nefret Söylemi”[1] başlıklı atölyede feminist medyanın belleğinin tutulmasının ileriki girişimler için de önemli olacağı ifade edilmiştir. Buradan hareketle Türkiye’de yayın yapan çevrimiçi feminist / kadın odaklı medya odaklanan bir araştırma projesi fikri doğmuştur. Bu çalışma konuya iletişim çalışmaları perspektifinden yaklaşmaktadır. Araştırmanın odaklandığı sorular şöyledir:
-Yayınlanan içeriklere bakış nasıldır? Neler içerik olarak konumlandırılmaktadır ve yayın kararı nasıl alınmaktadır?
-Feminist / kadın odaklı medya kuruluşlarının işleyişi nasıldır, nasıl örgütlenilmiştir?
-Ekonomik devamlılıklarını nasıl sağlamaktadırlar?
Araştırma ilk etapta yukarıda belirtilen sorulara odaklanmış olsa da görüşmelerde farklı konularla ilgili olarak da bilgiler edinilmiştir. Böylece araştırma ilk olarak belirlediği amacını genişletmiştir. Bu araştırma Türkiye’deki feminist / kadın odaklı medyanın genel bir çerçevesini çizmiş olmayı umut etmektedir.
Fe Dergi, 2023
Bu çalışmada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci, toplumda oluşan iki farklı özne konumunu (k... more Bu çalışmada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci, toplumda oluşan iki farklı özne konumunu (karşıtlık ve destek) görünür kılabilecek farklı ideolojik konumdaki iki medya kuruluşu üzerinden incelenmektedir. Çalışma kapsamında Sabah ve Sözcü’nün web sitelerinde 20 Mart 2021- 1 Temmuz 2021 tarihleri arasında yayınlanan İstanbul Sözleşmesi ile ilgili haberler taranmıştır. İstanbul Sözleşmesi’ni konu edinen 41 haber Sözcü’den, 16 haber ise Sabah’tan elde edilmiştir. Haberler konularına göre temalara ayrılmıştır ve haber metinleri eleştirel söylem analizi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Analiz sonucunda Sabah’ın neredeyse tüm haberlerinde görünür olan İstanbul Sözleşmesi’nin “Türkiye'ye zarar verdiği” söylemi Sözcü’de de farklı gerekçelerle ortaya çıkmıştır. Öte yandan Sözcü’de sözleşmeden çekilmeye yönelik tepkileri görünür kılan haberlerin olması Sözleşme savunusuna aracılık etmekle birlikte LGBTİ+ öznelere dair hak odaklı tek bir haberin olmaması, LGBTİ+’ların görünmez kılınması nedeniyle Sözcü’nün de hâkim cinsiyet rejiminin kodlarıyla hareket ettiğinin işareti olarak okunmuştur. Bu sonuçlar her iki gazetenin hâkim cinsiyet rejimi içinde üstü örtük işbirliğine de işaret etmektedir.
This study examines the process of Turkey withdrawing from the Istanbul Convention with two media organizations with different ideologies. It has been considered that these two media organizations can make visible the two different subject positions (opposition and support) that emerge in society. The news related to the Istanbul Convention published on the websites of Sabah and Sözcü between March 20, 2021, and July 1, 2021, have been collected and the news gathered 41 news from Sözcü, 16 news from Sabah. The news was categorized based on their subjects into themes, and the news was evaluated within the framework of critical discourse analysis. As a result of the analysis, the narrative that the Istanbul Convention "harms Turkey" was prominently featured in almost all of Sabah's news. Similarly, this narrative also emerged, albeit with different reasons in Sözcü. Furthermore, news in Sözcü included protest movements about withdrawing from the Istanbul Convention. However, the absence of even a single rights-based news piece concerning LGBTI+ individuals resulted in the invisibility of the LGBTI+ community. This absence is indicative of Sözcü aligning itself with the codes of the dominant gender regime, emphasizing its adherence to prevailing gender norms. These results essentially point to the implicit cooperation of both newspapers within the dominant gender regime.
Halkla İlişkiler ve Reklam Çalışmaları Dergisi, 2023
Tüketim, tüketici tarafından belirli bir ihtiyacın tatmin edilmesi için bir ürünü ya da hizmeti s... more Tüketim, tüketici tarafından belirli bir ihtiyacın tatmin edilmesi için bir ürünü ya da hizmeti satın alma, sahiplenme, kullanma ya da yok etme olarak tanımlanan eylemdir. Ancak özellikle küreselleşme ve dijitalleşmenin de katkılarıyla, tüketimin her geçen gün yol açtığı sorunların artması sonucunda tüketim kültürüne direnç gösteren bir tüketici grubu ve tüketim karşıtlığı kavramı ortaya çıkmıştır. Kotler (2020) tüketim karşıtı bu eğilimleri beş gruba ayırmaktadır. Buna göre ilk grup sade tüketim grubudur, ikinci grup küçülmeyi seçen minimalizmi temsil eden grup üçüncü grup iklim aktivistleri, dördüncü grup vegan ve vejeteryan eğilimleri benimseyenler ve son grup ise doğal yaşamı seçenlerden oluşan gruptur. Tüketim karşıtlığı daha çok bireysel tüketicilerin tercihi olarak ele alınmaktadır. Ancak günümüzde sorumluluk üstlenen bazı işletmelerin tüketimi artırmak yerine sorumlu üretim ve tüketim ilkesini benimsemeye başladıkları görülmektedir. Çalışmada, Kotler’in tüketim karşıtı eğilimlerine örnek oluşturabilecek beş girişim seçilmiş ve incelenmiştir. Çalışmada yöntem olarak örnek olay kullanılmıştır. Sonuç olarak, incelenen markaların dördünün (Martı dışında) doğrudan sürdürülebilirlik kaygısı ile kurulmuş olan markalar olduğu görülmüştür. Ayrıca incelenen girişimlerin paylaşım ekonomisi temeline oturdukları görülmektedir Örneklemde yer alan girişimlerin üreticiler ve tüketiciler arasında bir topluluk yaratma çabasında oldukları da tespit edilmiştir.
Consumption is the action defined by the consumer as buying, owning, using or destroying a product or service to satisfy a specific need. However, as a result of the increasing problems caused by consumption, especially with the contributions of globalization and digitalization, a consumer group that resists consumption culture and the concept of anti-consumption have emerged. Kotler (2020) divides these anti-consumption trends into five groups. Accordingly, the first group is the simple consumption group that goes to simplification as a lifestyle, the second group is the group representing minimalism, the third group is climate activists, the fourth group is those who adopt vegan and vegetarian tendencies, and the last group is the group consisting of those who choose natural life. Anti-consumption is handled more as the preference of individual consumers. However, today, it is seen that some enterprises that take responsibility have started to adopt the principle of responsible production and consumption instead of increasing consumption. In this study, five startups that can serve as examples of Kotler's anti consumption groups were selected and examined. Case study was used as a method in the study. As a result, it was seen that four of the brands (except Martı) were established with directly sustainability concerns. In addition, it is seen that the examined startups are based on the sharing economy. It has also been determined that the sample stratups are trying to create a community between producers and consumers.
Etkileşim Dergisi, 2023
Sosyal ağ siteleri (SAS), bireylerin hem çevrimdışı hayatta hem de çevrimiçi ortamda tanıdıkların... more Sosyal ağ siteleri (SAS), bireylerin hem çevrimdışı hayatta hem de çevrimiçi ortamda tanıdıklarının bir araya geldiği yerlerdir. Kullanıcı olarak bireyler SAS'ta yer alan profilleri üzerinden çeşitli paylaşımlar yapmaktadır. Instagram, hem dünyada hem de Türkiye'de popüler olan bir SAS'tır. Instagram, 2018 yılından bu yana hikâye paylaşımlarına 'yakın arkadaş' özelliğini getirmiştir. Bu özellik kullanıcıların yayınladıkları hikâyelerin sadece belirli bir grup tarafından görüntülenmesini sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Instagram'da 'yakın arkadaş' özelliği kullanımının nedenlerini ve bu özelliğin kullanımının nasıl algılandığını anlamaktır. Araştırmada nitel yöntem uygulamalarından fenomenolojik desen kullanılmıştır ve amaçlı örneklem tercih edilmiştir. Veriler iki aşamalı olarak toplanmıştır. Birinci aşamada 200 kişiye ulaşılmış ve Google Formlar'da oluşturulan bir soru formu ile nitel veriler toplanmıştır. İkinci aşamada ise birinci aşamaya katılan 15 kişi ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen verilerin bazılarını şöyle ifade etmek mümkündür: 'Yakın arkadaş' özelliğini kullanan katılımcıların Instagram'da 'yakın arkadaş' listesinde yer alan kişiler sadece çevrimdışı hayatta yakın arkadaşı olan kişiler değildir. Katılımcılar 'yakın arkadaş' listelerini belirlerken kapsamaya ya da dışarıda bırakmaya odaklanmaktadır. Kapsama için öne çıkan temalar şöyledir: İdeolojik yakınlık, benzer hayat tarzı, yargılanmama. Dışarıda bırakma nedenleri ise aile / akrabalar, iş ilişkileridir. Katılımcılar başkalarının 'yakın arkadaş' belirlemelerine ilişkin gözlemlerinde ise hayat tarzı ve bununla bağlantılı olarak alkol kullanımını belirtmişlerdir. Katılımcılar, genellikle başkalarının 'yakın arkadaş' listesinde olmaktan rahatsız olmadıklarını ifade etmiş ve 'yakın arkadaş' listesini güvenli alan olarak tanımlamıştır. 'Yakın arkadaş' özelliğini kullanmayan katılımcılar ise başkasının listesinde bulunmaktan memnun olmadıklarını ya da nötr olduklarını söylemiştir.
Why don’t we share? Social networks and privacy concerns, a comparative analysis of academics of communication field in Turkiye and Malaysia, 2022
While Social Network Sites (SNSs) allow users to share content, some users may sometimes delibera... more While Social Network Sites (SNSs) allow users to share content, some users may sometimes deliberately limit what they share for various reasons. The present research focuses the concerns about what academics share on SNSs in the field of communication in Turkey and Malaysia. Adopting a mixed-method approach,
Global Media Journal, 2022
Günümüzde tüketiciler güçlü bir amaca sahip olan markalara ilgi göstermeye başlamıştır. Değişimin... more Günümüzde tüketiciler güçlü bir amaca sahip olan markalara ilgi göstermeye başlamıştır. Değişimin ve dönüşümün ana gücü olan yeni nesil tüketiciler, sadece temel ihtiyaçlarının tatmin edilmesini değil, "anlamlı bir yaşam" için farklı değerler sunulmasını talep etmektedir. Yeni nesil tüketicilerin ürün ve hizmet kategorilerinden beklediği faydaların ilki, ürünün ana fonksiyonunu yerine getiren fonksiyonel fayda; ikincisi markanın tüketiciye duygusal, sosyal ve finansal olarak sağladığı faydaları kapsayan kişisel fayda ve sonuncusu ise doğa, çevre, etik ve ekonomik değerlerden oluşan toplumsal faydalardır. Bu bağlamda, tüketici ile sadakate dayalı bir iletişim kurmak isteyen, toplumsal fayda gözeten, pozitif etki yaratmaya odaklanan aktivist markalar artış göstermekte ve çalışanlar, müşteriler ve yatırımcılar tarafından daha fazla tercih edilir hale gelmektedir. Kotler ve Sarkar (2018)'a göre marka aktivizmi 6 ana kategoriden oluşmaktadır. Bunlar politik aktivizm, yasal aktivizm, işyeri aktivizmi, sosyal aktivizm, ekonomik aktivizm ve çevresel aktivizmdir. Bu çalışmada 22 adet spor moda markası incelenmiştir. Örneklemde yer alan markaların marka amaçları ile uygulamalarının birbirleriyle uyumlu olup olmadıkları karşılaştırılmıştır. Ayrıca bu markaların Instagram'da aktivizm konusunda yaptıkları paylaşımlar incelenmiştir. Sonuç olarak 22 markanın 17'sinin belirtilen amaçların ve uygulamalarının uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Markaların uygulamalarında çevre, işyeri ve sosyal aktivizmi kullandıkları belirlenmiştir. Instagram
2. Uluslararası Medya Çalışmaları Kongresi, 2016
Yeni Medya, 2021
Bu yazı, iki gelişmeye odaklanmaktadır. Bunlardan birincisi Facebook’un isim değişikliği; ikincis... more Bu yazı, iki gelişmeye odaklanmaktadır. Bunlardan birincisi Facebook’un isim değişikliği; ikincisi ise Facebook’un yani yeni adıyla Meta’nın metaverse’ü. Öncelikle Facebook’un neden isim değişikliğine gittiği tartışılmakta. Şirket, isim değişikliği için çeşitli nedenler sunsa da başka sebeplerin neler olabileceği değerlendirilmekte. Daha sonra ise bir süredir gündemde olan metaverse kavramına odaklanılmakta. Ancak bu değerlendirme yazısında odaklanılan metaverse, Meta’nın yaratmaya çalıştığı evren ile sınırlandırılmıştır.
Örtülü reklam, reklam olduğu belirtilmeden yapılan reklam olarak tanımlanabilir. Meşru bir reklam... more Örtülü reklam, reklam olduğu belirtilmeden yapılan reklam olarak tanımlanabilir. Meşru bir reklam alanını kullanmayan örtülü reklamın diğer iletişim uygulamaları ile karıştırılması mümkün görünmektedir. Bu nedenle çalışmada örtülü reklamın habercilik, halkla ilişkiler, ürün yerleştirme ve sosyal ağlarla olan ilişkisi incelenecektir; benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ayrıca örtülü reklam sorununa ilişkin çözüm önerileri ortaya konulacaktır. İlgili literatür taranarak yapılan bu çalışmada, öncelikle konuya ilişkin kavramlar açıklanacak, ardından örtülü reklam ile bağları tartışılacaktır.
Intermedia International e-Journal, 2021
1960’lı yıllarda kurumsallaşan sosyal devlet olgusu, 70’lerle birlikte sosyal devlet anlayışının ... more 1960’lı yıllarda kurumsallaşan sosyal devlet olgusu, 70’lerle birlikte sosyal devlet anlayışının sorgulanması ve 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların yaşama geçmesiyle birlikte çözülmeye başlamıştır. Bu süreç sonucunda devletin sosyal yönü yok olmamakla birlikte zayıflamıştır. Devletlerin sorumluluğunda olan bazı konular kar odaklı şirketlere devredilmeye ya da çeşitli ortaklıklar yürütülerek yerine getirilmeye çalışılmıştır. Böylece devletlerin sorumluluk alanında yer alan hizmetler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle tamir edilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada neoliberal politikalarla sosyal devletin yaşadığı dönüşüm ele alınırken Türkiye’deki sosyal sorumluluk projelerine nasıl yansıdığı açıklanmaya çalışılmıştır. Türkiye hükümetinin de kabul ettiği Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) kurumsal sosyal sorumluluk projelerine yansıması incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini 2017-2020 yılları arasında Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve Cenevre merkezli Sürdürülebilir Kalkınma Akademisi tarafından düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Akademi Ödülleri’ni alan kurumsal sosyal sorumluluk projeleri oluşturmaktadır. Doküman analizinin kullanıldığı çalışmada ödül alan 50 projenin üretildiği SKA’lar, paydaş analizi ve SKA’lara yönelik sektör analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin nitelikli eğitim (SKA 4), eşitsizliklerin azaltılması (SKA 10) başlıklarında yoğunlaştığı görülmüştür. Temiz su ve sanitasyon (SKA 6), erişilebilir ve temiz enerji (SKA 7), sudaki yaşam (SKA 14), barış, adalet ve güçlü kurumlar (SKA 16) başlıklarında ise 2017-2020 yılları arasında proje üretilmediği tespit edilmiştir. Enerji, petrol, gaz türevleri üretimi ve dağıtımı sektöründe bulunan şirketlerin sosyal sorumluluk projesi üretmesine rağmen kendi sektörlerini ilgilendiren SKA 7 kapsamında proje üretmemeleri dikkat çeken bulgulardandır. Özel sektörün kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde paydaş tercihi analiz edildiğinde en fazla kamu kuruluşlarıyla, ardından ise STK’larla sonrasında ise hem kamu kuruluşları hem de STK’larla işbirliği yaptığı görülmektedir.
Handbook of Research on Aestheticization of Violence, Horror, and Power, 2020
Surveillance has become an element of everyday life. Modern society is used to surveillance. It h... more Surveillance has become an element of everyday life. Modern society is used to surveillance. It has become inconspicuous. But art makes surveillance apparent. In this chapter, the notion of surveillance art was debated, and surveillance art was evaluated as activist art. In surveillance art, there are artworks created by singular artists or art groups. In this chapter, two groups were analyzed: Surveillance Camera Players and Manifesto for CCTV Filmmakers. The two art groups focused on CCTV. Surveillance Camera Players tried to take attention by playing in front of the CCTV in the public sphere. Surveillance Camera Players created awareness for surveillance cameras that normalized in everyday life. Manifesto for CCTV Filmmakers also invited to make a film via CCTV footage. The manifesto noticed to determine with the act. Consequently, surveillance art creates social awareness, and it is a way to resist surveillance.
Doğu Batı Üç Aylık Düşünce Dergisi, 2018
Doğu Batı Üç Aylık Düşünce Dergisi, 2017
Handbook of Research on Transmedia Storytelling and Narrative Strategies , 2018
The neutrality that is accepted among the journalism principles is very unlikely when it comes to... more The neutrality that is accepted among the journalism principles is very unlikely when it comes to the practice. Journalism, which started with writing, has become one of the fields that benefit from the technological possibilities to fulfill the objectivity and truth transfer criteria. The picture has been featured in the news transmission so that the photographer can see the actual use of the video later on and can testify to the story. Today, the latest development in the field of journalism of developing technology is the application of virtual reality. Virtual reality, a new application area in reporting yet, will bring many arguments. Ethical issues, reality formation, impartiality, a new visual experience are some of these discussion areas. In this study, it is aimed to investigate new discussion topics which will be brought to the field of journalism while discussing how and with what kind of news the virtual reality application which opens a new field in the journalism.
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, 2019
Öz
Her medya metni gibi reklam metinleri de birincil işlevlerinin dışında işlevlere sahiptir. Bu ... more Öz
Her medya metni gibi reklam metinleri de birincil işlevlerinin dışında işlevlere sahiptir. Bu işlevlerden biri de, egemen ideolojinin taşıyıcısı olmaktır. Reklam metniyle taşınan ideoloji, anlamlandırma sürecinde
ortaya çıkmakla birlikte anlamlandırma sürecini etkilemektedir de. Çok katmanlı bir yapıya sahip olan medya metinleri, çözümleme işlemine tabi tutularak anlamlandırma sürecine yoğunlaşılır. Bu çalışmanın sorunsalını, sıkı dokunmuş bir medya metninin nasıl özgürleştirilebileceği sorusu oluşturmaktadır. Bunu
yapmakta kullanılan yöntemlerden biri de göstergebilimsel çözümlemedir. Çalışmada Roland Barthes’ın
göstergebilimsel yönteminden yararlanılmıştır. Ancak anlamlandırma sürecinde ideoloji kavramının önemi
de göz önünde bulundurularak Marksist çözümleme yönteminde yer alan ideoloji kavramı çözümlemeye
dahil edilmiştir. Çalışma, tek bir çözümleme yönteminin bazı medya metinlerinde yeterli olamayacağı
varsayımından hareketle farklı yöntemlerden ödünç alınan basamaklarla metin çözümlemesi yapabilme
önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu yöntem, Clay marka çamaşır deterjanı reklamında uygulanmıştır.
Çözümlemenin sonucunda, reklamın toplumsal cinsiyet rollerini ve sporda fanatizm olgusunu yeniden
ürettiği tespit edilmiştir. Varılan bu sonuç reklamın egemen ideoloji desteklediğini vurgular niteliktedir.
Anahtar Kelimeler: Reklam Çözümlemesi, Göstergebilimsel Çözümleme, Roland Barthes, Anlamlandırma,
İdeoloji.
Abstract
Advertisements as all media text have various functions except for primary function. One of the functions
is to transfer dominant ideology. Ideology that is transfered by advertisements also emerges in the
signification process and affects the process. Throughout the analysis of the media texts, which have a
multi-layered structure, it is focused on the process of signification. “How to liberate tightly woven text?”
is problematic of the study. In this paper, we have employed semiotic method of Roland Barthes but the
concept of ideology, as it is offered in the Marxist analysis method, is also included into the analysis due to its importance in the signification process. Based on the assumption that a single analyis method cannot
be sufficient for the investigation of some media texts, this study aims to propose a text analysis with
the steps borrowed from different methods. This method has been applied in the advertisement of Clay
laundry detergent. As a result of the analysis, it was found that advertising reproduces gender roles and the
phenomenon of fanaticism in sports. This conclusion emphasizes that advertising supports the dominant
ideology.
Keywords: Advertisement Analysis, Semiotic Analysis, Roland Barthes, Signification, Ideology.
Medya ve Din Araştırmaları Dergisi, 2019
Öz Türkiye'de medya ve din araştırmalarına yönelik çalışmalar özellikle 2000'li yıllarda görünür ... more Öz Türkiye'de medya ve din araştırmalarına yönelik çalışmalar özellikle 2000'li yıllarda görünür olmaya başlamıştır. Televizyon programlarında popüler olarak temsil edilmeye başlanan din, akademik çalışmaların konusu olmuştur. Ardından ise din olgusu kendisine internet ve sosyal medyada da yer bulmuş ve farklı çalışma alanları açılmıştır. Bu çalışma, Türkiye'de medya ve din araştırmalarının gelişimini incelemektedir. Araştırmaların kısmen gecikmeli olarak başlamasının nedenleri çalışmanın içinde sorgulanmıştır. Çalışmada, Türkiye'de medya ve din alanında yapılmış çalışmalar konularına göre değerlendirilmiştir. Bu akademik alanın gelişimi için bazı önerilerde bulunulmaya çalışmaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, Türkiye'de medya ve din alanında yapılan çalışmalar büyük çoğunlukla İslam'a ilişkindir. Türkiye'de yer alan diğer mezhep ve dinlere yapılan çalışmalarda pek yer verilmediği tespit edilmiştir. Bu eksikliğin giderilmesi yönünde yapılacak çalışmaların çeşitliliği arttırması için önemli olacağı düşünülmektedir. Konularda yaşanacak olan çeşitlilik araştırmacılardaki çeşitliliği de arttıracaktır. Diğer yandan medya ve din alanındaki araştırmacıların birlikte çalışmalar yürütmesinin alanın gelişimi için gerekli olduğu savunulmaktadır. Periyodik toplantılarla ve bilimsel etkinliklerle araştırmacıların bir araya gelebilmesi sağlanmalıdır. Akademik çalışmalarda tespit edilen sorunların çözümleri için de gerekli adımların atılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
Uploads
Papers by Nihal Kocabay-Şener
Bu çalışma ise çeşitlilik ve kapsayıcılık yaklaşımının gelişim sürecini incelemeyi ve bu yaklaşımların dayandığı çerçeveyi analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma post-modernizm, post-modern kimlik, post-modern öznellik, kesişimsellik, post-kolonyalizm ve post-hümanizm gibi kavramları çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alırken, stereotip-kalıp yargı, önyargı, bilinç dışı-örtük önyargı, ayrımcılık ve ötekileştirme gibi özelliklere odaklanmaktadır. Bu bağlamda, sosyal yapısalcılığa karşı özcülük, evrenselcilik karşısında kültürel görecelik ve çeşitlilik içinde post-modern ve post-kolonyal anlayışın önemi vurgulanmaktadır.
Genel olarak, çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alınan postlar çağına ait kavramların incelendiği bu çalışma, modernizmin evrensel ve mutlak gerçeklik iddialarına karşı çıkan düşünce yapısıyla şekillenmektedir. Çalışmada evrenselcilik ve ilerlemeci anlayışa meydan okuyan, kültürel çeşitliliği, farklılıkları, yerellikleri ve kimlikleri ön plana çıkaran bir yapı dikkate alınmaktadır. Farklı kimlikler üzerindeki baskılar vurgulanarak, özgül ve ayrık baskılar reddedilmekte, insanın çok çeşitli, belirsiz ve kırılgan kimlikleri kabul edilmekte ve merkezîleştirmenin artması incelenmektedir. Bu çağda çoklu kimlik yapılarına izin verilirken herhangi bir yaşam tarzını engelleyecek net sınırlar çizilmemektedir. Tarihsel sürecin devamında ise mikro kimliklere odaklanan yeni bir anlatı oluşturma amacının doğduğu ve ötekileştirilen öznelerin temel konu haline geldiği görülmektedir. Bu akımların incelenmesiyle kültürel çeşitliliği ve kimlikleri ön plana çıkaran bir fikir sunulmaktadır. Bireylerin ve toplumların kimlik oluşumunu, kültürel etkileşimi ve değişimi ele alınırken, merkeziyetçilikten uzaklaşıp çoğulcu bir yapının desteklendiği görülmekte ve çeşitlilik ve kapsayıcılık fikrinin gelişim aşamasındaki kavram ve yaklaşımlar detaylandırılmaktadır.
-Yayınlanan içeriklere bakış nasıldır? Neler içerik olarak konumlandırılmaktadır ve yayın kararı nasıl alınmaktadır?
-Feminist / kadın odaklı medya kuruluşlarının işleyişi nasıldır, nasıl örgütlenilmiştir?
-Ekonomik devamlılıklarını nasıl sağlamaktadırlar?
Araştırma ilk etapta yukarıda belirtilen sorulara odaklanmış olsa da görüşmelerde farklı konularla ilgili olarak da bilgiler edinilmiştir. Böylece araştırma ilk olarak belirlediği amacını genişletmiştir. Bu araştırma Türkiye’deki feminist / kadın odaklı medyanın genel bir çerçevesini çizmiş olmayı umut etmektedir.
This study examines the process of Turkey withdrawing from the Istanbul Convention with two media organizations with different ideologies. It has been considered that these two media organizations can make visible the two different subject positions (opposition and support) that emerge in society. The news related to the Istanbul Convention published on the websites of Sabah and Sözcü between March 20, 2021, and July 1, 2021, have been collected and the news gathered 41 news from Sözcü, 16 news from Sabah. The news was categorized based on their subjects into themes, and the news was evaluated within the framework of critical discourse analysis. As a result of the analysis, the narrative that the Istanbul Convention "harms Turkey" was prominently featured in almost all of Sabah's news. Similarly, this narrative also emerged, albeit with different reasons in Sözcü. Furthermore, news in Sözcü included protest movements about withdrawing from the Istanbul Convention. However, the absence of even a single rights-based news piece concerning LGBTI+ individuals resulted in the invisibility of the LGBTI+ community. This absence is indicative of Sözcü aligning itself with the codes of the dominant gender regime, emphasizing its adherence to prevailing gender norms. These results essentially point to the implicit cooperation of both newspapers within the dominant gender regime.
Consumption is the action defined by the consumer as buying, owning, using or destroying a product or service to satisfy a specific need. However, as a result of the increasing problems caused by consumption, especially with the contributions of globalization and digitalization, a consumer group that resists consumption culture and the concept of anti-consumption have emerged. Kotler (2020) divides these anti-consumption trends into five groups. Accordingly, the first group is the simple consumption group that goes to simplification as a lifestyle, the second group is the group representing minimalism, the third group is climate activists, the fourth group is those who adopt vegan and vegetarian tendencies, and the last group is the group consisting of those who choose natural life. Anti-consumption is handled more as the preference of individual consumers. However, today, it is seen that some enterprises that take responsibility have started to adopt the principle of responsible production and consumption instead of increasing consumption. In this study, five startups that can serve as examples of Kotler's anti consumption groups were selected and examined. Case study was used as a method in the study. As a result, it was seen that four of the brands (except Martı) were established with directly sustainability concerns. In addition, it is seen that the examined startups are based on the sharing economy. It has also been determined that the sample stratups are trying to create a community between producers and consumers.
Her medya metni gibi reklam metinleri de birincil işlevlerinin dışında işlevlere sahiptir. Bu işlevlerden biri de, egemen ideolojinin taşıyıcısı olmaktır. Reklam metniyle taşınan ideoloji, anlamlandırma sürecinde
ortaya çıkmakla birlikte anlamlandırma sürecini etkilemektedir de. Çok katmanlı bir yapıya sahip olan medya metinleri, çözümleme işlemine tabi tutularak anlamlandırma sürecine yoğunlaşılır. Bu çalışmanın sorunsalını, sıkı dokunmuş bir medya metninin nasıl özgürleştirilebileceği sorusu oluşturmaktadır. Bunu
yapmakta kullanılan yöntemlerden biri de göstergebilimsel çözümlemedir. Çalışmada Roland Barthes’ın
göstergebilimsel yönteminden yararlanılmıştır. Ancak anlamlandırma sürecinde ideoloji kavramının önemi
de göz önünde bulundurularak Marksist çözümleme yönteminde yer alan ideoloji kavramı çözümlemeye
dahil edilmiştir. Çalışma, tek bir çözümleme yönteminin bazı medya metinlerinde yeterli olamayacağı
varsayımından hareketle farklı yöntemlerden ödünç alınan basamaklarla metin çözümlemesi yapabilme
önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu yöntem, Clay marka çamaşır deterjanı reklamında uygulanmıştır.
Çözümlemenin sonucunda, reklamın toplumsal cinsiyet rollerini ve sporda fanatizm olgusunu yeniden
ürettiği tespit edilmiştir. Varılan bu sonuç reklamın egemen ideoloji desteklediğini vurgular niteliktedir.
Anahtar Kelimeler: Reklam Çözümlemesi, Göstergebilimsel Çözümleme, Roland Barthes, Anlamlandırma,
İdeoloji.
Abstract
Advertisements as all media text have various functions except for primary function. One of the functions
is to transfer dominant ideology. Ideology that is transfered by advertisements also emerges in the
signification process and affects the process. Throughout the analysis of the media texts, which have a
multi-layered structure, it is focused on the process of signification. “How to liberate tightly woven text?”
is problematic of the study. In this paper, we have employed semiotic method of Roland Barthes but the
concept of ideology, as it is offered in the Marxist analysis method, is also included into the analysis due to its importance in the signification process. Based on the assumption that a single analyis method cannot
be sufficient for the investigation of some media texts, this study aims to propose a text analysis with
the steps borrowed from different methods. This method has been applied in the advertisement of Clay
laundry detergent. As a result of the analysis, it was found that advertising reproduces gender roles and the
phenomenon of fanaticism in sports. This conclusion emphasizes that advertising supports the dominant
ideology.
Keywords: Advertisement Analysis, Semiotic Analysis, Roland Barthes, Signification, Ideology.
Bu çalışma ise çeşitlilik ve kapsayıcılık yaklaşımının gelişim sürecini incelemeyi ve bu yaklaşımların dayandığı çerçeveyi analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma post-modernizm, post-modern kimlik, post-modern öznellik, kesişimsellik, post-kolonyalizm ve post-hümanizm gibi kavramları çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alırken, stereotip-kalıp yargı, önyargı, bilinç dışı-örtük önyargı, ayrımcılık ve ötekileştirme gibi özelliklere odaklanmaktadır. Bu bağlamda, sosyal yapısalcılığa karşı özcülük, evrenselcilik karşısında kültürel görecelik ve çeşitlilik içinde post-modern ve post-kolonyal anlayışın önemi vurgulanmaktadır.
Genel olarak, çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifiyle ele alınan postlar çağına ait kavramların incelendiği bu çalışma, modernizmin evrensel ve mutlak gerçeklik iddialarına karşı çıkan düşünce yapısıyla şekillenmektedir. Çalışmada evrenselcilik ve ilerlemeci anlayışa meydan okuyan, kültürel çeşitliliği, farklılıkları, yerellikleri ve kimlikleri ön plana çıkaran bir yapı dikkate alınmaktadır. Farklı kimlikler üzerindeki baskılar vurgulanarak, özgül ve ayrık baskılar reddedilmekte, insanın çok çeşitli, belirsiz ve kırılgan kimlikleri kabul edilmekte ve merkezîleştirmenin artması incelenmektedir. Bu çağda çoklu kimlik yapılarına izin verilirken herhangi bir yaşam tarzını engelleyecek net sınırlar çizilmemektedir. Tarihsel sürecin devamında ise mikro kimliklere odaklanan yeni bir anlatı oluşturma amacının doğduğu ve ötekileştirilen öznelerin temel konu haline geldiği görülmektedir. Bu akımların incelenmesiyle kültürel çeşitliliği ve kimlikleri ön plana çıkaran bir fikir sunulmaktadır. Bireylerin ve toplumların kimlik oluşumunu, kültürel etkileşimi ve değişimi ele alınırken, merkeziyetçilikten uzaklaşıp çoğulcu bir yapının desteklendiği görülmekte ve çeşitlilik ve kapsayıcılık fikrinin gelişim aşamasındaki kavram ve yaklaşımlar detaylandırılmaktadır.
-Yayınlanan içeriklere bakış nasıldır? Neler içerik olarak konumlandırılmaktadır ve yayın kararı nasıl alınmaktadır?
-Feminist / kadın odaklı medya kuruluşlarının işleyişi nasıldır, nasıl örgütlenilmiştir?
-Ekonomik devamlılıklarını nasıl sağlamaktadırlar?
Araştırma ilk etapta yukarıda belirtilen sorulara odaklanmış olsa da görüşmelerde farklı konularla ilgili olarak da bilgiler edinilmiştir. Böylece araştırma ilk olarak belirlediği amacını genişletmiştir. Bu araştırma Türkiye’deki feminist / kadın odaklı medyanın genel bir çerçevesini çizmiş olmayı umut etmektedir.
This study examines the process of Turkey withdrawing from the Istanbul Convention with two media organizations with different ideologies. It has been considered that these two media organizations can make visible the two different subject positions (opposition and support) that emerge in society. The news related to the Istanbul Convention published on the websites of Sabah and Sözcü between March 20, 2021, and July 1, 2021, have been collected and the news gathered 41 news from Sözcü, 16 news from Sabah. The news was categorized based on their subjects into themes, and the news was evaluated within the framework of critical discourse analysis. As a result of the analysis, the narrative that the Istanbul Convention "harms Turkey" was prominently featured in almost all of Sabah's news. Similarly, this narrative also emerged, albeit with different reasons in Sözcü. Furthermore, news in Sözcü included protest movements about withdrawing from the Istanbul Convention. However, the absence of even a single rights-based news piece concerning LGBTI+ individuals resulted in the invisibility of the LGBTI+ community. This absence is indicative of Sözcü aligning itself with the codes of the dominant gender regime, emphasizing its adherence to prevailing gender norms. These results essentially point to the implicit cooperation of both newspapers within the dominant gender regime.
Consumption is the action defined by the consumer as buying, owning, using or destroying a product or service to satisfy a specific need. However, as a result of the increasing problems caused by consumption, especially with the contributions of globalization and digitalization, a consumer group that resists consumption culture and the concept of anti-consumption have emerged. Kotler (2020) divides these anti-consumption trends into five groups. Accordingly, the first group is the simple consumption group that goes to simplification as a lifestyle, the second group is the group representing minimalism, the third group is climate activists, the fourth group is those who adopt vegan and vegetarian tendencies, and the last group is the group consisting of those who choose natural life. Anti-consumption is handled more as the preference of individual consumers. However, today, it is seen that some enterprises that take responsibility have started to adopt the principle of responsible production and consumption instead of increasing consumption. In this study, five startups that can serve as examples of Kotler's anti consumption groups were selected and examined. Case study was used as a method in the study. As a result, it was seen that four of the brands (except Martı) were established with directly sustainability concerns. In addition, it is seen that the examined startups are based on the sharing economy. It has also been determined that the sample stratups are trying to create a community between producers and consumers.
Her medya metni gibi reklam metinleri de birincil işlevlerinin dışında işlevlere sahiptir. Bu işlevlerden biri de, egemen ideolojinin taşıyıcısı olmaktır. Reklam metniyle taşınan ideoloji, anlamlandırma sürecinde
ortaya çıkmakla birlikte anlamlandırma sürecini etkilemektedir de. Çok katmanlı bir yapıya sahip olan medya metinleri, çözümleme işlemine tabi tutularak anlamlandırma sürecine yoğunlaşılır. Bu çalışmanın sorunsalını, sıkı dokunmuş bir medya metninin nasıl özgürleştirilebileceği sorusu oluşturmaktadır. Bunu
yapmakta kullanılan yöntemlerden biri de göstergebilimsel çözümlemedir. Çalışmada Roland Barthes’ın
göstergebilimsel yönteminden yararlanılmıştır. Ancak anlamlandırma sürecinde ideoloji kavramının önemi
de göz önünde bulundurularak Marksist çözümleme yönteminde yer alan ideoloji kavramı çözümlemeye
dahil edilmiştir. Çalışma, tek bir çözümleme yönteminin bazı medya metinlerinde yeterli olamayacağı
varsayımından hareketle farklı yöntemlerden ödünç alınan basamaklarla metin çözümlemesi yapabilme
önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu yöntem, Clay marka çamaşır deterjanı reklamında uygulanmıştır.
Çözümlemenin sonucunda, reklamın toplumsal cinsiyet rollerini ve sporda fanatizm olgusunu yeniden
ürettiği tespit edilmiştir. Varılan bu sonuç reklamın egemen ideoloji desteklediğini vurgular niteliktedir.
Anahtar Kelimeler: Reklam Çözümlemesi, Göstergebilimsel Çözümleme, Roland Barthes, Anlamlandırma,
İdeoloji.
Abstract
Advertisements as all media text have various functions except for primary function. One of the functions
is to transfer dominant ideology. Ideology that is transfered by advertisements also emerges in the
signification process and affects the process. Throughout the analysis of the media texts, which have a
multi-layered structure, it is focused on the process of signification. “How to liberate tightly woven text?”
is problematic of the study. In this paper, we have employed semiotic method of Roland Barthes but the
concept of ideology, as it is offered in the Marxist analysis method, is also included into the analysis due to its importance in the signification process. Based on the assumption that a single analyis method cannot
be sufficient for the investigation of some media texts, this study aims to propose a text analysis with
the steps borrowed from different methods. This method has been applied in the advertisement of Clay
laundry detergent. As a result of the analysis, it was found that advertising reproduces gender roles and the
phenomenon of fanaticism in sports. This conclusion emphasizes that advertising supports the dominant
ideology.
Keywords: Advertisement Analysis, Semiotic Analysis, Roland Barthes, Signification, Ideology.
kitlesel eğlence üretimi de artmıştır. Eğlence endüstrisinin ürettiği ürünler, zaman geçirme aracı olmanın yanı sıra aynı zamanda bir ideoloji taşıyıcısıdır. Bu nedenle ürünlerin kimler tarafından üretildiği
ve dağıtıldığı, aynı zamanda kimlerin içerikleri şekillendirdiği eğlence endüstrisinde sorgulanması gereken konulardan biridir. Diğer yandan bir piyasayı oluşturan eğlence endüstrisi alanında piyasa da baskın olan kuruluşların var olup olmadığı da tektipleşmenin yaşanmaması için önemli
unsurlardandır.
Bu çalışma Türkiye’de yayıncılık yapan televizyonlarda yayınlanan dizilerin hangi yapım şirketleri tarafından üretildiğinin dağılımını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ayrıca yapım şirketleri dışında televizyon kanallarının da dağıtımcı olarak rollerini tartışmaya çalışan bu araştırmada, Mart 2018’de en yüksek reytinge sahip olan dizilerin arasından ilk 20 dizi seçilmiştir. Bu dizilerin hangi yapım şirketleri tarafından üretildiğinin belirlendiği çalışmada, şirketlerin hangilerinin daha fazla paya sahip olduğu ortaya konulmuştur. Araştırmanın sonucuna göre, dizi üretimi piyasası az alıcının
ve çok sayıda satıcının bulunduğu bir piyasa modelidir yani çok sayıda yapım şirketi ancak az sayıda dizi alıcısı televizyon kanalı bulunmaktadır. Bu da tersine bir oligopol piyasa yapısı olan oligopson piyasayı ortaya çıkarmaktadır. İncelenen 20 dizi 13 yapım şirketi tarafından üretilmektedir. 7 yapım şirketi 2 tane dizi üretirken, 6 yapım şirketi 1 dizi üretmektedir. Piyasada faaliyet gösteren yapım şirketlerinin toplam sayısı göz önünde bulundurulduğunda bazı yapım şirketlerinin piyasada baskın
olduğu söylenebilir.
Bu çalışmada bilgi düzensizliği kavramına odaklanılarak doğruluk kontrol platformlarının ortaya çıkış süreçleri değerlendirilmiştir. Türkiye’deki doğruluk kontrolü ekosistemi üzerine odaklanılarak bu platformların çalışma ilkeleri ve ekonomik yapılanmaları doküman analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada Türkiye’de faaliyet gösteren beş doğruluk kontrol platformu incelenmiştir: Malumatfuruş, Teyit.org, Doğruluk Payı, Doğrula, Günün Yalanları. Araştırmanın en önemli sonucu Türkiye’de doğruluk kontrol platformları içinde ileriki dönemlerde daha fazla hissedilir olabileceği öngörülen bir kutuplaşmanın olduğunun tespitidir. Özellikle siyasal iktidara yakın bir çevre tarafından (Boğaziçi Global) desteklenen Günün Yalanları ve kendisini tanımlarken daha önceki doğrulama platformlarını taraflı olarak tanımlayan Doğrula.org bu öngörüyü desteklemektedir.