Bülent Öztürk
HS (1990-1997): Darüşşafaka High School
BA (1997-2002): Istanbul University: Department of Ancient Languages and Cultures -Ancient Greek Language and Literature
MA and PhD (2002-2012): Marmara University / Department of Ancient History
bulent.ozturk@msgsu.edu.tr
BA (1997-2002): Istanbul University: Department of Ancient Languages and Cultures -Ancient Greek Language and Literature
MA and PhD (2002-2012): Marmara University / Department of Ancient History
bulent.ozturk@msgsu.edu.tr
less
Related Authors
Hüseyin Sami Öztürk
Marmara University
Şahin Yıldırım
Bartın University
İrem Taşlı
Eskisehir Osmangazi University, Turkey
Fatma Bağdatlı Çam
Bartın University
Müge Savrum Kortanoğlu
Dumlupinar University
Göknur Çetinkaya
Kastamonu University
OANNES International Journal of Ancient History
Samsun Ondokuz Mayis University
Burhan Bozkurt
Marmara University
InterestsView All (60)
Uploads
Books by Bülent Öztürk
IN THE ROMAN IMPERIAL AGE
Making his presence, which can be traced long before the Archaic Age, deeply felt mainly in Hellas, Asia Minor and then in Rome throughout the ancient world, Dionysos, depending on the place and time, appears before us sometimes as a god of grape-wine, sometimes as a god of theatre and acting arts and sometimes as a religious power shaped according to the local needs, however, he has generally been a god of nature representing the fertility and abundance. According to the inscriptions, Dionysos was mentioned with many epithetons in Asia Minor of the Roman Imperial Age, and that he was a god of nature bringing abundance-fertility and his many other features can be observed by these epithetons. Depending on the long stated customs, the cult of Dionysos in Asia Minor survived throughout the Roman Imperial Age (especially in the II-III. Century A.D. with festivals, cult associations and structuring, artists (musicians, players, dancers) that served his cult. According to the written records, festivals such as Dionysia, Lēnaia, Anthestēria, Trietēris organized in the name of Dionysos were celebrated. Dance, music and play competitions were made in these festivals maintained by the rich citizens or directors and not commonly known cult rituals were performed. Besides the associations of synodos artists called by different names in different times in the large cities of the west, cult associations broad in scope such as thiasos, speira or cult member groups with large audience in various names were active both in worshipping and these festivals. In order to achieve this, undoubtedly, both artist associations and cult associations had to have a well organized governing structure. Names were given to the cult members according to the task taken. These members also had to pay a membership fee in order to be a member or to continue to be one. Actually, these fees were as important as the epimeletes in the mainta-nance of these associations. In addition, they were supported both mate-rially and spiritually by the Roman emperors or provincial governors. Although the paganic religious activities in the lands of Asia Minor under the control of Rome were left to the free will of the cities, they would not be strong without the respect shown for the cults of the emperors, emperor and the Roman goddess (Dea Roma). The worshipping of Dionysos could only develop with the close relations with the emperors and the Roman Empire. Correspondingly, supporting a paganic cult significant for the people, the Roman Empire gained the sympathy of the people and also kept them loyal to Rome. The deification of the Roman emperors began with General Marcus Antonius, who was wellcomed as “New Dionysos” on his arrival to Ephesos, and continued in the Roman Imperial Age. During this period the associations in Anazarbos, Ankyra, Ephesos, Teōs, Aphrodisias and Sardeis characterised Emperor Hadrianus, Commodus and Caracalla by this epitheton. Thus, they deified them by considering them equal with Dionysos. Dionysos also had common worship with imperial or Dea Roma cult besides the common paganic worship of Zeus and Dēmētēr. Like all other paganic religions, the cult of Dionysos broke down with the strengthening Christianity with which it had opposite doctrines and finally with the acceptance of Christianity as the official religion of the state. However, many features of the Dionysos cult continued to exist in Asia Minor both in Christian features and local cultures and traditions. Today it still continues this effect.
Arkaik Çağ’dan çok daha eskilere götürebildiğimiz varlığını, coğrafi olarak başta Hellas, Küçükasya ve sonraları Roma olmak üzere tüm Antik Çağ coğrafyasında etkin bir şekilde hissettiren Dionysos, yer ve zaman farkına bağlı olarak, bazı yerlerde üzüm-şarap tanrısı, bazılarında tiyatro ve sahne sanatlarının tanrısı, bazılarında ise yerel ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirilmiş dinsel bir güç olarak karşımıza çıkmıştır. Ama genel olarak bereket ve bolluğu temsil eden bir doğa tanrısı kimliğine sahip olmuştur. Yazıtlardan anlaşıldığına göre Roma İmparatorluk Çağı Küçükasyası’ nda birçok epitheton ile anılan Dionysos’un, bolluk-bereket getiren bir doğa tanrısı olduğu ve diğer başka özellikleri gene bu epitheton’larından anlaşılmaktadır. Küçükasya’daki Dionysos kültü Roma İmparatorluk Çağı boyunca (bilhassa M.S. II-III. yüzyılarda), öncesinden gelen bir geleneğe bağlı olarak şenlikleri, kült dernekleri ve yapılanması, kültüne hizmet eden sanatçıları (müzisyenler, oyuncular, dansçılar) ile varlığını sürdürmüştür. Yazılı belgelerden bu dönemde büyük ve zengin kentlerde hâlâ Dionysia, Lēnaia, Anthestēria, Trietēris gibi Dionysos adına tertiplenen şenliklerin kutlandığını; masrafları, epimeletes olarak bildiğimiz kentin zengin vatandaşları ya da yöneticileri tarafından karşılanan bu şenliklerde külte ilişkin dans, müzik ve oyun yarışmaların yapıldığını ve herkesçe bilinmeyen kült ritüellerinin uygulandığını öğrenmekteyiz. Bilhassa batı kesimlerdeki büyük kentlerdeki, farklı dönemlerde farklı isimlerle anılan synodos sanatçı derneklerinin yanında thiasos, speira gibi daha geniş kapsamlı kült dernekleri ya da en yaygını mystai olan çeşitli adlar altında toplanan geniş kitleli kült üye grupları hem tapınımda, hem de bu şenliklerde aktif olmuşlardır. Şüphesiz ki bunu gerçekleştirebilmek adına gerek sanatçı dernekleri gerekse kült dernekleri, iyi organize olmuş bir idari yapılanmaya sahip olmak durumundaydı. Bu derneklerde üstlendikleri görevlere göre adlandırılan kült üyelerinin, üye olabilmeleri veya üyeliklerini sürdü-rebilmeleri için ödemek zorunda oldukları aidatlar da vardı. Esasen bu derneklerin finansmanının karşılanmasında bu aidatlar, en az epimeletes’ ler kadar önemliydi. Ayrıca Roma imparatorlarının ya da eyalet yöneticilerinin hem manevi hem de maddi desteğini alıyorlardı. Zira bu dönemde Roma egemenliği altında bulunan Küçükasya topraklarındaki pagan dinsel yaşam her ne kadar kentlerin özgür iradesine bırakılmışsa da, imparatorlara, imparator ve Roma Tanrıçası (Dea Roma) kültüne gösterilen saygı olmaksızın güçlü kalamazdı. Küçükasya Dionysos tapınımı da, tamamıyla imparatorlar ve Roma İmparatorluğu ile kurulan güçlü bağlar sayesinde gelişebilmiştir. Bununla paralel olarak da Roma İmparatorluğu, halk için önemli olan pagan bir kültü destekleyerek, hem halkın sempatisini kazanmakta, hem de böylece onların Roma’ya olan bağlılığını sürdürmek amacını gütmekteydi. General Marcus Antonius’un Ephesos’a gelişinde “Yeni Dionysos” olarak karşılanmasıyla başlayan Romalı devlet adamlarını tanrılaştırma geleneği, Roma İmparatorluk Çağı’nda da sürmüş; bu dönemde özellikle Anazarbos, Ankyra, Ephesos, Teōs, Aphrodisias ve Sardeis’teki dernekler, İmparator Hadrianus, Commodus ve Caracalla’yı bu sıfatla nitelendirmişler, böylece onları Dionysos ile bir tutarak tanrılaştırmışlardır. İmparatorluk veya Dea Roma kültü ile ortak tapınımı da görülen Dionysos’un Zeus ve Dēmētēr gibi pagan tanrı-tanrıçalarla da ortak tapınımı söz konusudur. Diğer pagan dinler gibi Dionysos kültünün yıkımı da, öğretilerinin birbirine tamamen ters düştüğü Hıristiyanlık dininin güçlenmesiyle ve nihayetinde M.S. 391’de imparatorluğun resmî dini olmasıyla gerçekleşmiştir. Ancak Dionysos kültünün birçok unsuru, Küçükasya topraklarında, gerek Hıristiyanlık unsurlarında gerekse halk kültür ve geleneklerinde yaşamaya devam etmiştir. Bugün de bu etkisini göstermeye devam etmektedir."
SEG 60-1998. Religion. Dionysos: his cult in Asia Minor, Imperial period:
On the basis of archaeological, numismatic, and (mainly) epigraphic attestations, B.Öztürk,Roma imparatorluk çağı Küçükasaysı’nda Dionysos kültü (Istanbul 2010), studies the cult ofΔιόνυσος in Roman Asia Minor. After general remarks about the god, he presents a geographically arranged catalogue of the relevant inscriptions with brief comments (ph. of some texts). On 196-209, Ö. provides a register with explanations of the most important terms found in the inscriptions, and on 210/211 a list of epithets.
Papers by Bülent Öztürk
Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion-Tios (Zonguldak-Filyos) ve Sesamos-Amastris (BartınAmasra), Bithynia’nın doğusu ile Paphlagonia coğrafi (kültürel) bölgelerinin kesiştiği bölgede konumlanan, birbirine komşu üç kıyı antik kenttir. İlgili kentlerin mezar yazıtları sayesinde Roma İmparatorluk Dönemi’nde bölgenin yerel halkının sosyal, kültürel ve ailevi yaşamı (dil, din, eğitim, yarışmalar, festivaller vb.) ile aile bireylerinin kimliği hakkında değerli veriler elde edilebilmektedir. Her üç kentin günümüze ulaşan Roma İmparatorluk Dönemi mezar yazıtlarının büyük bir oranı Eski Hellence yazılmış olup az sayıdaki Latince veya Latince - Hellence çift dilli mezar yazıtı bölgedeki Romalı yönetici ve askerlere aittir. Bu durum, Roma hegemonyası altındaki bölgede Hellence’nin ortak bir halk dili olarak kullanımının ve Hellen kültürünün sürekliliğini ortaya koymaktadır. Hellen kişi adlarının çoğunluğu arasında yer alan ve Hellen tanrı-tanrıçalarının adlarından türetilen çok sayıda theophorik ad, bölgedeki Hellen dinî inançlarının ve geleneksel-mitsel tanrı kültlerinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Sayısı az olsa da bazı isimlerin Thrak, Bithyn, Paphlagon ve Pers kökenli olduğu anlaşılmakta, bu durum da bölgenin geçmişinde var olan ilgili kültürlerin devamlılığı veya bu kültürlerin yaşatılma çabası ile açıklanmaktadır. Mezar yazıtları, başka hiçbir kaynak grubunun sağlayamayacağı şekilde, bölgedeki ailelerin hane halkı örgütlenmesinin yanı sıra bireylerin kökenleri ve meslekleri hakkında da veri sağlamaktadır. Bithynia-Paphlagonia’nın bu bölümünde bazen bir çekirdek ailenin en geniş hâlini sunabilen mezar yazıtları olduğu gibi, bazen de bunun daha küçük yapılanmalarını bizlere tanıtan örneklerine rastlanmaktadır. Bölge insanlarının mezar veya mezar-onurlandırma yazıtlarında geçen ephebarkhos, paidotribes, gymnasiarkhos, tropheus, palaistes gibi unvanlar ilgili kentlerdeki gymnasion eğitim kurumlarının ve agon’ların varlığına ve olası devamlılığına işaret etmektedir. Ayrıca threptos/threpte (besleme), seb(b)aston apeleutheros (imparatorların azatlısı) gibi unvanlar, ilgili kişilerin sosyal sınıfını; oikonomos (çiftlik kahyası), iatros (hekim), naukleros (armatör/deniz tüccarı), zographos (ressam), bouleutes (meclis üyesi), paraphylaks (kırsal alan bekçisi) unvanları ise hem bu mesleklerin veya idari makamların varlığını hem de yine bu kişilerin (ve ailelerinin) toplum içerisindeki statüsünü ve sınıfını yansıtmaktadır.
ABSTRACT
Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion-Tios (Zonguldak-Filyos), and Sesamos-Amastris (BartınAmasra) are three neighboring ancient coastal cities located at the intersection of the geographical (cultural) regions of eastern Bithynia and Paphlagonia. The grave inscriptions of these related cities provide valuable insights into the social, cultural, and family life of the local community in the region, including language, religion, education, competitions, festivals, and family identity during the Roman Imperial Period. Most surviving Roman grave inscriptions from all three cities are in Greek. In contrast, a small number of Latin or Latin-Greek bilingual grave inscriptions belong to Roman administrators and soldiers in the region. This situation reveals the continuity of the use of Greek as a common vulgar language and the Greek culture in the region under Roman hegemony. The numerous theophoric names, derived from the names of Greek gods-goddesses, appearing among the majority of Greek personal names, can be regarded as an indicator of Greek religious beliefs and traditional-mythical deity cults in the region. Although few, it is understood that some of the names are of Thracian, Bithynian, Paphlagonian, and Persian origin, which is explained by the continuity of the related cultures that existed in the region's past or the effort to keep these cultures alive. The funerary inscriptions of all three cities provide data on the families’ household organization in the region and the origins and occupations of individuals in a way that no other source can provide. In this part of Bithynia-Paphlagonia, there are grave inscriptions that can present the largest form of a nuclear family, as well as examples that introduce us to smaller structures of this kind. Titles such as ephebarkhos, paidotribes, gymnasiarkhos, tropheus, palaistes, etc. mentioned in the regional grave or grave-honorific inscriptions indicate the existence and/or possible continuity of gymnasia, educational institutions, and agones (competitions) in the related cities. In addition, titles such as threptos/threpte (feeder), seb(b)aston apelutheros (emperors’ freedman) reveal the social class of the persons concerned, while titles such as oikonomos (steward), iatros (physician), naukleros (ship owner, trader), zographos (painter), bouleutes (councillor), and paraphylax (guard in the rural area) reveal both the existence of these professions and the status and class of these persons (and their families) in society.
1. For the prayer of anagnostes (reader) Ioannes, son of Armenios; for the prayer of Marinos; for the prayer of Kosmas, son of Zangarios (Sangarios).
2. For the prayer of Pelagia.
3. For the prayer of the One whose name God knows.
4. For the prayer of ..?.. and of his sons ... and …tes? and all his near and dear.
5. For the prayer of his sons Gregorios and Zeuos(?). The names of dedicants, the ecclesiastical title of anagnostes (reader), the letter types, and the other formulas in the mosaic inscriptions, parallel to the building level of the mosaic inscriptions, verify that it should be dated to the 6th century A.D.
Lykokhorites (Lykokhorion’un Ana Tanrıçası) huzurunda/nezdinde Hosios Dikaios (Aziz/Kutsal ve Adil) Aleksandros’a” adandığı anlaşılmıştır. Yüzeyinin zarar görmüş olmasından dolayı yazıtının bazı satırları ve alt
kısmı okunamaz durumdadır. Hosios Dikaios, Anadolu’da çokça belgelenmiş ve halen niteliği tartışılan bir tanrı adı ya da sıfatıdır. Burada adı geçen Aleksandros’un ise Lukianos’un (MS ca. 120-190) Sahte Peygamber Aleksandros eserinde hikayesini anlattığı, Antoninus Pius döneminde Yılan Tanrısı Glykon’u, “Yeni Asklepios” sıfatıyla kullanarak Paphlagonia’daki Abonuteikhos (Kastamonu-İnebolu) kentinde bir kehanet ve tapınım merkezi kuran Aleksandros olduğunu düşünüyoruz. Bu makalede yazıtın içeriği, Hosios Dikaios Aleksandros ve Meter Theon kültlerinin Tios/Tieion antik kentindeki varlığı ile tartışılmaktadır.
Abstract: During the epigraphic studies in the Karadeniz Ereğli Museum, we worked on a altar that was brought to the museum from Asartepe of Gökçebey District in Zonguldak. From the inscription, it was understood that the altar was dedicated to Hosios Dikaios Aleksandros, at the place of/by the side of Meter Theon Lykochorites. Due to the wear on the surface of the stone, some lines of the inscription are partially illegible. Hosios Dikaios (Saint and Righteous) is a god or epitheton of a deity, which is widely documented in Anatolia, and his identity is still debated. It made us think that Alexandros, who is mentioned here, might be the Alexandros, whose noteworthy story was narrated in the work of the writer Lucianus (ca. 120-190 AD) in his work “The False Prophet Alexander”. According to this story, he established a prophecy, and worshipping center in the period of Antoninus Pius (138-161 AD) in Paphlagonian Abonouteichus presenting his snake God Glycon as “New Asclepius”. In this article, the content of the inscription is discussed together with the presence of the cults of Hosios Dikaios Alexandros and Meter Theon in the ancient city of Tios/Tieion.
Zira üzerindeki yazıt, adağın Tanrıça Meter Theon (Tanrıların Anası-Ana Tanrıça) huzurunda (olasılıkla tapınağında) Hosios Dikaios yani "Aziz ve Adil (Tanrı) Aleksandros"a sunulduğunu söylemekteydi. Yazıtın devam kısmı tahrip olduğu için kim tarafından ne sebeple adandığı belirlenememiş olsa da Aleksandros'un varlığını ortaya koyan ilk epigrafik belgedir. Gökçebey'de Filyos Çayı'nın kıyısında günümüze bazı kalıntıları ulaşmış olan ve Tios kentinin idari yönetimindeki bir alanda Meter Theon Tapınağı olduğu ve adayan kişinin Aleksandros'a adağını burada sunduğunu düşünmemize vesile olmuştu. Ancak 2018 Temmuz ayında Karadeniz Ereğli Müzesi adına Doç. Dr. Şahin Yıldırım (Bartın Üniversitesi) tarafından Tios kenti akropolis kazılarında ortaya çıkarılan yeni bir sunak, Aleksandros'un kent merkezinde tapınım gördüğünü kesin olarak ispatlamıştır; zira üzerinde tam olarak korunagelen yazıtı, bir kadının "bomos"u yani sunağı çocukları için Theos Epekoos'a yani "Her şeyi Duyan Tanrı Aleksandros"a adadığını söylemektedir.
Buradan, Abonoteikhos'ta Aleksandros'un temellerini attığı Glykon inanışının ve tarikatının Tios ve çevresinde kendisine yayılma zemini bulduğu, bünyesine kattığı müritlerle merkeze bağlı bir şube olarak hizmet vermeye başladığı sonucu çıkarılabilir.
I. Epigraphical Researches of Amastris:
The first epigraphic researches and studies on the ancient city of Amastris began with the publication of inscription records taken by important archaeologists and epigraphers such as G. Perrot, J. H. Mordtmann, G. Hirschfeld, G. Doublet, E. Kalinka and G. Mendel who visited this region in the last quarter of the 19th century. After these, the inscriptions of Amastris are seen to have been included in the works of Th. Wiegand, A. Wilhelm, L. Robert, M. T. Yaman, and G. Jacopi until 1985, when the first epigraphical corpus of Amasra Archaeological Museum including 41 inscriptions was formed by Ch. Marek as an article in the journal of Epigraphica Anatolica. Ch. Marek finally published the first epigraphical corpus of Amastris within his book named “Stadt, Ära und Territorium in Pontus-Bithynia und Nord-Galatia in 1993” under the title of Katalog der Inschriften von Amastris that contains 116 inscriptions. In addition to them, some inscriptions of the city were added to and evaluated in the thematic epigraphical catalogues of D. French, W. Ameling, W. Peek, E. Pfuhl & H. Möbius, R. Merkelbach & J. Stauber.
Along with these, following the completion of these studies and publications, new inscriptions from Amasra and its territory were added to the inventory of Amasra Archaeological Museum in various ways. As part of a project to compile all published and unpublished Greek and Latin inscriptions in the Amasra Archaeological Museum into a corpus, inscriptions were copied and worked on with the permissions of the directorship of the Museum in 2009 and in 2022 by H. S. Öztürk and B. Öztürk within the scope of the epigraphic studies of Bithynia/Paphlagonia regions.
The archaeological surveys we have been carrying out in and around Bartın and its surroundings since 2017 under the direction of Fatma Bağdatlı- Çam led to the discovery and recording of eight new and five published Ancient Greek and Latin inscriptions belonging to the Roman Period of Amastris.
The information and Turkish translations of nine of these inscriptions, whose work has been completed, are listed below under the the titles:
II.A. New Inscriptions from the Survey:
A1. An Honorary inscription for a Roman officer on an architrave:
"…, triumvir capitalis (one of the triumviri capitales) and tribunus militum (the military tribune) of the legio (or cohors) …"
A2. An Honorary inscription on an architrave:
"…of/for the sacred senatus and of the demos (people) of the Romans and of (the boule and)? the demos (people) of Amastris …"
A3. Grave Inscription of Euprepes and his wife Philoumene on an ostotheke:
"(I am) Euprepes, the son of Diogeneia, while alive and in my/his right mind, made/prepared the ostotheke to myself and to my wife Philoumene, the daughter of Diogeneia, who (died) at the age of 25. In the 24th (day) of the month Dystros of the year 239. Farewell!"
A4. Grave Inscription of a man and his daughter on an ostotheke:
"(I) ... made this grave for myself and to my daughter Diogeneia who died at the age of 32(?)…"
A5. A Fragmentary Inscription:
"…d... …dro…"
In addition to these new inscriptions, research in the center of Amasra has allowed us to rediscover and reread two honorific inscriptions at the South Entrance Gate and an inscribed statue base on the walls of Kemere Bridge, where they were used as spolia. Besides, a pedestal with bilingual inscriptions was officially recorded for the first time with its current position in the center of Amasra.
II.B. Published Inscriptions from the Survey:
B6. An Honorary Inscription for a Roman Emperor on an architrave:
"…to Imperator Caesar …, … Varius Ser(gia) Decius, son of Publius
(dedicated?) …"
B7. An Honorary Inscription for … Flavius Celsus on an architrave
(Addendum):
"…the fatherland (patris) Am…, …(honoured) (Titus)? Flavius Celsus…
B8. The Statue Base Inscription of the Roman emperor Antoninus Pius:
"With good fortune!. In the year 217, under the archonship of Caecilianus Theon and his colleagues, the boule (the council) and demos (the people of Amastris) erected (the statue of) twice Imperator T(itus) Aelius Hadrianus Antoninus Pius Augustus, from the estate/money left behind by Gaius Heliophon in accordance to his will and after it was donated to the city by his wife and (also) heiress Markiane, daughter of Markellos; so that from the revenues/income of this estate every other/through year, a statue of the emperor would be set up set up/erected."
B9. The Statue Base Bilingual Inscription of T(itus) Statilius Euporos:
"T(itus) Statilius Euporos"
Bunlardan, epigrafik kaynaklar arasında yer alan, bir kısmı devşirme (spolia) niteliğinde stele, ostotheke ve sarcophagus gibi taşlar üzerindeki mezar yazıtları; Hıristiyanlık inancına sahip insanların “Kurtarıcı” olarak gördükleri Tanrı’ya, İsa’ya ve/veya Meryem’e sundukları adakların yazıtları; yapılar üzerindeki mimari yazıtlar ile diğer her türlü yazıtlı belge, dönemin içinden günümüze ulaştığı için birincil kaynak olarak kabul edilir ve mevcut bilgilerimizin önemli bir kısmını oluşturur. Bu yazıda öncelikle, antik Bithynia coğrafi bölgesinin doğusunda kalan ve Ortaçağ boyunca siyasi olarak aynı veya farklı bölge isimleri altında yönetilen, günümüzde ise Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölgesi’ne konumlanan, birbirine sınır komşusu üç kıyı kenti Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion/Tios (Zonguldak-Filyos) ve Amastris’in (Bartın-Amasra) Bizans dönemine ait epigrafik buluntuları ve içerikleri ortaya konulmakta, bu kaynak türü üzerinden bir pencere açılarak bölgenin bu dönemdeki yaşantısına dair ne tür bilgiler elde edildiği yansıtılmaya çalışılmaktadır. Elde edilen bilgilerin sağlıklı değerlendirilebilmesi ve konu bütünlüğü sağlamak açısından, bölgenin genel tarihi ve Bizans dönemi maddi kültür kalıntıları da ana hatlarıyla ortaya konulmaktadır.
yansımalarından vücuda gelmiştir Dionysos; kendisini doğuran toprağın, topraktan yeşeren asmanın, asmadan üreyen üzümün, üzümden dönüştüğü şarabın, şarabın yarattığı sarhoşluğun, sarhoşluğun getirdiği özgürlüğün, bunun vardığı çılgınlığın, kontrol edilemez gücün, ruhun ölümsüzlüğünün, doğanın erişilmez gizemlerinin, çobanların, sığırtmaçların, kadınların ve sanatçıların tanrısıdır. Doğumuna atfedilen iki hikâyeden, üzümden şarabın yapılışını ve özgürlüğe ulaşmayı mitleştiren ilkinde, önce babası Zeus'un yıldırımlarıyla yaktığı hamile annesi Thebai Kralı Kadmos
kızı Semele'nin karnından prematura olarak, sonra ise dikildiği Zeus'un baldırından yeniden doğmuş; ikincisinde ise önce Zeus'un saklandığı mağarada "yılan" kılığında gizlice ilişki toprağın toprak tanrıçası Demeter'in kızı Persephone'den doğmuş,sonrasında öfkeli Titanların vücudunu parçalamasıyla kalbi ve kalan uzuvlarıyla Parnassos Dağı'nda yeniden vücut bulmuştur. Her iki hikâyede (kışın ölerek yer altına
çekilen ve baharda yeniden canlanan tabiat gibi), "doğması", "ölmesi", "ikinci olarak yeniden doğması (bisgenitus)"; hikâyelerin devamında, büyüdüğü, eğitildiği, olgunlaştığı, özgürleştiği süreçte rol verilen Su Perileri Nymphe'ler, Satyros'lar, Silenos'lar, Korybas'lar ve Pan'ın ve sonradan en sadık/ coşkulu kadın müritleri olan Mainas'ların ve Bakkha'ların Dionysos'un yanında ayrılmaz yoldaşları olmasını sağlamıştır. Tiyatro oyunlarında, tören alaylarında, gizli ya da herkese açık dinî ayinlerden bilinen bu yoldaşlık; insan elinin yaratıcılığıyla can verilen heykeltıraşlık eserleri, lahitler, seramik ve duvar resimleri ile mozaik betimlerinde karşımıza çıkabilmektedir.
Dionysos ve Bacchus himayesinde Roma, Pompeii ve Batı - İç Batı Anadolu'da kurulan bazı özel dinî kült ve cemaat grupları şunlardır:
ROMA'DA BACCHUS KÜLTÜNÜN TARİKAT YAPILANMASI VE BACCHANALIA ŞENLİKLERİ
POMPEII BACCHUS GİZEM TARİKATI VE GİZEMLER EVİ
ANADOLU'NUN DIONYSOS KÜLT GRUPLARI VE TARİKATLARI: PHRYGIA'DAKİ MYSTAI CEMAATLERİ
Karadeniz Ereğli Müzesi’nde 2007 senesinden bu yana tarafımızca yürütülen epigrafik çalışmalar, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğli) ve Tios/Tieion (Filyos) antik kentlerinin Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda yazıtlı buluntunun kayda geçilmesini ve literatüre eklenmesini
sağlamıştır. Bu çalışmada ise Zonguldak İli, Devrek (antik Dadybra?) İlçesinin Özbağı (Gerze) Beldesi’nde bulunmuş ve bir Roma veteranus’unun (= emekli asker) dörtgen kumtaşı mezar steli üzerine Eski Hellence yazılmış mezar yazıtı sunulmaktadır. Kısmen tamamlanabilmiş yazıtın
çevirisi şöyle olmalıdır: “Pia et fidelis (= vefakar/itaatkar ve sadık) unvanlı … Lejyonu’nda hizmet etmiş olan veteranus … Pontius Galat– ki o ... sene yaşadı (burada yatmaktadır)”. Yazıtta bahsi geçen veteranus, askerlik hizmetini, pia (et) fidelis = εὐσεβὴς (καὶ) πιστή unvanını aldığı bilinen
Roma lejyonlarından birinde yapmıştır. Sadakatlerinin karşılığı olarak farklı dönemlerde farklı imparatorlardan bu unvanı almış çok sayıda lejyon ismi bilinmektedir. Veteranus’un Galat– ismi, sadece onun Galatia kökenine değil, aynı zamanda onun hizmet ettiği lejyon konusunda da bir
fikir verebilir, zira legio VII Claudia pia fidelis ile legio XI Claudia pia fidelis gibi bazı lejyonlara Galatia Bölgesi’nden çok sayıda asker katılımı olduğu iyi bilinmektedir.
Mezar taşının kayda geçtiği Özbağı ve Devrek’in Roma Dönemi’nde Pontus et Bithynia Eyaleti yönetimi altındaki aidiyeti, statüsü ve/veya hangi kentin territorium’una dâhil olduğu kesin olarak bilinememektedir. Bölgeye en yakın iki antik kent olarak kuzeybatısında Herakleia Pontike, kuzeydoğu bölümünde ise Tios kenti uzanmaktadır; ancak, Devrek İlçesi, Geç Roma
Dönemi’nden itibaren kaynaklardan ismi bilinen Dadybra isimli antik yerleşimin lokalize edildiği yerlerden birisi olmuştur. Özbağı Beldesi’nin Hüseyinbeyler (Sombeyler) Mahallesi’nde, içerisinde mezar odaları bulunan bir nekropolis alanı I. derece sit alanı olarak tespit edilmiş olup bu mezar taşının da orayla ilişkilendirilmesi mümkündür. Özbağı’nın kentsel aidiyetini tespit edebilmek, sadece taşın nereye ait olduğu sorusunun değil, aynı zamanda Tios ve Herakleia sınırının nereden geçtiği sorusunun cevaplanmasına da yardımcı olacaktır.
Abstract
As a result of the epigraphic studies carried out since 2007 in the “Karadeniz Ereğli Museum” in Zonguldak, numerous Greek and Latin inscriptions of Herakleia Pontike and Tios/Tieion from the Roman and Byzantine periods have been recorded and added to the literature. In the present paper, a tetragonal sandstone grave stele with ancient Greek inscription of a Roman veteranus (= retired soldier) from the township of Özbağı (Gerze) of the district of Devrek (Dadybra?) in Zonguldak province (Eastern Bithynia) is presented. The translation of the partly completed inscription must be as follows: Having served in the legio … pia et fidelis, veteranus … Pontius Galat- who lived … years…, (lies here).” Our veteranus must have fulfilled his military service in one of the legions that had the official military title pia (et) fidelis = εὐσεβὴς καὶ πιστή. There are many legions awarded with this honorary title at different times by different emperors in return for their loyalty. His name may not only be an indicator of his Galatian origin but can also be a clue for legio he served for as it is well known that there are many recruits from Galatia for some legiones such as legio VII Claudia pia fidelis and legio XI Claudia pia fidelis.
The status and/or urban affiliation of Özbağı in Devrek, where the gravestone was found, under provincia Pontus et Bithynia in the Roman period is unknown. The closest ancient cities to the region are Herakleia Pontike to the northwest and Tios/Tieion to the northeast. However, Devrek district has been one of the places where the Dadybra settlement, whose name is seen in the sources of the Late Roman Period, was localized. A nekropolis has been registered as a first degree archaeological site in the Hüseyinbeyler (Sombeyler) District, north of Özbağı, which includes various types of burial chambers and it is possible to correlate this gravestone with that area. Determining the provincial status of the Özbağı will not only help to answer the question of where the stone belongs, but also the question of where the border between Tios and Herakleia passes.
Bu buluntular arasından beyaz mermerden silindir bir onurlandırma heykel kaidesinin üzerindeki yazıtının ise sadece bu kentin değil aynı zamanda Anadolu’nun Roma tarihi açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır. Zira antik literatürde sadece ünlü yazar Nikaialı Cassius Dio’nun (MS yak. 150-235) Roma tarihini kaleme aldığı eserinde (Rhomaika, 79.39.5) adı geçen Roma İmparatorluğu’nun Pontus-Bithynia Eyaleti Valisi Caecilius Aristo, bu unvanıyla ilk defa bu yazıtta belgelenmiş oldu. Yazıtın çevirisi şöyledir:
Tiosluların pek görkemli/gösterişli kenti, legatus Augusti propraetore (imparatorun praetor mertebesindeki elçisi) Caecilius Aristo’nun yönetim döneminde... (şu kişi/kişileri onurlandırdı)
Bilinen tarihe göre, Roma İmparatorluğu’nun iç savaşlarla çalkalandığı bir dönemde Roma İmparatoru Caracalla’yı, kendisinin tertiplediği bir suikastla (MS 08.04.217) öldürtmeyi başaran Macrinus imparator olmayı başarmıştı. Ancak bu kez kendisi Iulia Maesa’nın himayesinde olan torunu Varius Avitus’a yani namı diğer Elagabalus’a karşı Antiokheia’daki savaşı kaybetmiştir. Bir seneden biraz fazla tahtta kalabilmiş devrik imparator Macrinus bunun üzerine gizli bir şekilde Roma’ya gitmeye ve Senato ile halkı ikna ederek iktidarını yeniden elde etmeyi amaçlamıştır. Böylece kılık değiştirerek Kilikia, Kappadokia, Galatia ve Bithynia bölgeleri üzerinden Eribolon’daki (İhsaniye) limana ulaşmış buradan Kalkhedon’a varmıştır. İşte Cassius Dio tam da bu noktada Macrinus’un, Vali Caecilius Aristo’nun korkusundan (Eyalet Başkenti) Nikomedeia’ya girmeye çekindiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, Dio’nun MS 08.06.218’den kısa bir süre sonrasını kayda geçen bu cümlesi, bugüne kadar Aristo’nun o dönemde bölge valisi olduğunun dolaylı yoldan belgesiydi. Ancak şimdi Tios’ta ortaya çıkan bu yazıtla, önceki kariyerinin ufak bir kısmı Roma’daki birkaç belgeden tanınan Caecilius Aristo’nun hem adı hem de eyalet valiliği doğrulanmış oldu.
Bu buluntular arasından beyaz mermerden silindir bir onurlandırma heykel kaidesinin üzerindeki yazıtının ise sadece bu kentin değil aynı zamanda Anadolu’nun Roma tarihi açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır. Zira antik literatürde sadece ünlü yazar Nikaialı Cassius Dio’nun (MS yak. 150-235) Roma tarihini kaleme aldığı eserinde (Rhomaika, 79.39.5) adı geçen Roma İmparatorluğu’nun Pontus-Bithynia Eyaleti Valisi Caecilius Aristo, bu unvanıyla ilk defa bu yazıtta belgelenmiş oldu. Yazıtın çevirisi şöyledir:
Tiosluların pek görkemli/gösterişli kenti, legatus Augusti propraetore (imparatorun praetor mertebesindeki elçisi) Caecilius Aristo’nun yönetim döneminde …. (şu kişi/kişileri onurlandırdı).
1. With good fortune! I, the Hieropoios (sacrifice maker) Aur(elius) Zeuxios, son of Theodosios, inscribed (this) for god.
2. Alexandros, son of Alexandros, died at the age of 61. Farewell! Marciane, daughter of Marcus, the wife of Alexandros, died at the age of 45. Farewell!
3. Quintus Vetina Palatinus Rufinianus (or the son of Rufinus) Onesimos (died) at the age of 75 made this heroon (= tomb) both for himself and his wife Antylla and for (his) children who lived blameless for ... years. Farewell O passer-by!
4. [Ask]lapis, daughter of Kalas, [(died) at the age of ?)…] …
5. Building inscription on an arch of a ciborium: … (made) this construction / work...
Three coins are silver mints from the city of Rome and give the names of moneyers of the Late Republican period (135-80 BC): Caius Curiatius filius Trigeminus, C. Cornelius Lentulus Clodianus, and Lucius Procilius filius. The remaining eight coins mostly date from the 2nd century to mid-1st century BC, and are known to have been minted in Apamea, Cyzicus and Sardis.
Bithynia Bölgesi, arkeolojik ve epigrafik zenginliğiyle 19. yy’ın sonlarından itibaren 21. yy’ın başlarına kadar, E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin ve Ch. Marek gibi, çok sayıda arkeolog epigraf ve eskiçağ tarihçisi tarafından ziyaret edilmiş, bu bilim insanları bölgede epigrafik tarihî-coğrafî nitelikte araştırmalar yapmışlar ve bu araştırmalarının sonuçlarını gerek makale gerekse kitap olarak yayımlamışlardır. Son dönemlerde (2007-2014) ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle, Bithynia’nın bazı bölgelerinde yeni epigrafik tarihî coğrafî yüzey ve müze araştırmaları yapılmasına başlanmış olup burada da esas olarak bu çalışmalar tanıtılmaktadır. Dr. H. S. Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından Sakarya’nın Geyve, Taraklı, Pamukova (Sakarya province) ile Bilecik’in Gölpazarı ve Osmaneli ilçelerini kapsayan epigrafik yüzey araştırmaları 2011 yılından beri düzenli bir şekilde devam etmekte olup; Bolu’nun Mudurnu ve Göynük ilçelerinde 2012 ve 2013 senelerinde Dr. Filiz Dönmez-Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından epigrafik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların yanı sıra Bithynia kapsamında bulunan Amasra, Bilecik, Bolu, Bursa, İznik, Karadeniz Ereğli, Kocaeli, Konuralp ve Söğüt arkeoloji müzelerinde de epigrafik çalışmalar yapılmıştır. Tios/Tieion (Zonguldak Filyos) antik kenti arkeolojik kazılarında 2007’den itibaren elde edilen yazıtlar bir corpus altında toplanmıştır. Yapılan tüm bu çalışmaların sonucunda büyük çoğunluğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen onurlandırma kararnameleri, miltaşları, adaklar, ağırlıklar ve mezar taşları gibi farklı türlerden yeni yazıtlar ile niteliği anlaşılamayan fragman yazıtlar tespit edilmiş ve ayrıca daha önce yayımlanmış yazıtlar da tekrar değerlendirilmeye alınmıştır.
Abstract
The territory of Bithynia has long attracted the attention of travelling antiquarians due to its rich archaeological and epigraphical potential. Archaeologists and epigraphers such as E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin and Ch. Marek conducted epigraphic and historical geographical research here between the mid-19th and early 21st century and published the results of their researches in the context of their boks or articles. Many Greek and Latin inscriptions of Bithynia were presented in these Works in this way. In recent years, with the permission of Ministry of Culture and Tourism of Turkish Republic, new epigraphical field surveys have started within the Roman Bithynia (Nikaia, Claudiopolis, Modrene, Prusias ad Hypium, Tios/Tieion, Amastris), including in the districts of Geyve, Taraklı and Pamukova (Sakarya province) and Gölpazarı and Osmaneli (Bilecik province) by a team headed by Dr. H. S. Öztürk; and since 2012 in Göynük and Mudurnu (Bolu province) by a team headed by Dr. Filiz Dönmez-Öztürk. Concurrently, new epigraphical research has been conducted in Amasra, Bilecik, Bolu, Bursa, İznik, Karadeniz Ereğli, Kocaeli, Konuralp and Söğüt Archaeological Museums. The excavations at Tieion/Tios (Zonguldak-Filyos province) on the southern Black Sea coast have also presented new inscriptions that have been compiled into a corpus. Consisting of honorary decrees, milestones, dedications to gods and goddesses, weights and gravestones, these inscriptions add new information to the history of Roman Bithynia.
Kapak Yazısı
Eskiçağ Bilimleri dünyamızın parlak bir yıldızı olan Filiz Dönmez Öztürk’ün aramızdan zamansız ve erken ayrılışı üzerine, O’nun anısını ebedi kılmak ve ismini ölümsüzleştirmek amacıyla, 14 yıl boyunca hizmet ettiği Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü himayesinde hazırlanan bu kitapta; başta kendi bölüm hocaları ve arkadaşları olmak üzere, onu tanıyan, seven, dostluğunu paylaşan, onunla ortak bilimsel paydalarda buluşan, aynı proje ve araştırmalarda yer alan, Türkiye’nin ve Almanya’nın çeşitli üniversite, enstitü ve kurumlarından, her biri kendi alanında uzman akademisyen ve araştırmacı bir araya gelerek, Neolitik Dönem’den Bizans Dönemi sonuna kadar çok geniş bir dönemi; arkeoloji, mimari, epigrafi, numismatik, klasik filoloji ve eskiçağ tarihi gibi farklı disiplinleri kapsayan, birbirinden değerli makalelerini kaleme almışlardır.
Filiz’in 41. yaşında, 41 biliminsanının katkısıyla sunulan bu çalışma ile Filiz’in “anısının ebedi kalması” ümidimizle:
μνήμης χάριν ❦ mnemes kharin
Kireçtaşından, dikdörtgen şekilli ve yazıtlı bir kaide, Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Karabük ilinin, Yenice ilçesinin, Kayaarkası köyünden kayda geçmiş olup; burası antikçağda Doğu Bithynia ile Batı Paphlagonia arasındaki geçiş bölgesinde, Tios veya Kaisareia Hadrianopolis antik kenti sınırları içerisinde yer almaktadır. Yazıtın çevirisi şöyle olmalıdır: “141 yılı dekaprotos’larının zamanında?, Syrgastios agon’unun agonothetes’liğini yapmış olan Antiokhos oğlu Antiokhos. Selam/Elveda!”. Bu makalede, genel olarak, dekaprotos’lardan ve “yıl”dan bahseden yazıtın altıncı ve yedinci satırları için daha önceki yayınlarda önerilen transkripsiyonlar dikkate alınarak; yazıtın türü, kentsel aidiyeti ve çevirisi ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm olasılıklar değerlendirilmekte, sorular cevaplanmaya çalışılmakta ve böylece yazıt tarihsel ve epigrafik olarak incelemektedir. İlk bölümde, Syrgastios’un kökenini ve agon’unun aidiyetini anlamak için, Tios’un Roma İmparatorluk Dönemi sikkeleri, Apulum ve Brixia’dan iki adak, MÖ VII. yüzyıla ait bir Phryg kâse ve antik edebi kaynaklar ışığında, Zeus Syrgastes/Syrgastios her yönüyle detaylıca incelenmektedir. Metinde, Kayaarkası Köyü ve çevresinin hangi kentin sınırları içerisinde yer aldığı arkeolojik ve epigrafik veriler ışığında sorgulanmakta olup, bu durum sadece yazıtın aidiyetine ilişkin değil, fakat bununla birlikte Tios ile Hadrianopolis kentlerinin sınırı hakkında da düşünmemize vesile olmaktadır.
Oluz Höyük (Yassı Höyük - Tepetarla Höyüğü) is located on the western part of the city Amasya which is in the central Black Sea Region of Turkey. The mound lies on the fertile Geldingen plain, from the south of which an important tributary of the Yeşilırmak (ancient Iris), the Çekerek (ancient Skylaks) passes.
During the archaeological excavations at Oluz Höyük which were carried under the direction of Prof. Dr. Şevket Dönmez between 2009-2013, 90 coins (one gold, five silvers, 84 bronzes) were discovered, dating from the last quarter of 4th century B.C. till 48 B.C. A great majority of the coins (70 of them) belong to the Hellenistic kingdoms: 13 Macedonian (Alexander the Great and Philippos III Arrhidaios), two Bithynian (Prusias II Cynegus) and 55 Pontic (Mithradates VI Eupator). The coins of the Macedonian Kingdom are the mints of the cities Amphipolis, Sardis, Colophon, Miletos/Mylasa and Salamis. Between the coins of the Pontic Kingdom, which were minted of bronze, the coins of Amisos constitues the largest group with 41 coins, while five coins of Amastris and only one coins of Sinope and Panticapion each were identified. Among the other 11 coins, three of them which are dated to the Roman republic period, give the names of Roman moneyers: Caius Curiatius filius Trigeminus (135 B.C.), C. Cornelius Lentulus Clodianus (88 B.C.) and Lucius Procilius filius (80 B.C.). The remaining eight coins which are dated to 2nd-1st centuries, are known to be minted in Apameia (Kelainai), Cyzicus and Sardis. All these numismatic materials add new information to the Hellenistic history of Oluz Höyük as well as Pontic Region.
IN THE ROMAN IMPERIAL AGE
Making his presence, which can be traced long before the Archaic Age, deeply felt mainly in Hellas, Asia Minor and then in Rome throughout the ancient world, Dionysos, depending on the place and time, appears before us sometimes as a god of grape-wine, sometimes as a god of theatre and acting arts and sometimes as a religious power shaped according to the local needs, however, he has generally been a god of nature representing the fertility and abundance. According to the inscriptions, Dionysos was mentioned with many epithetons in Asia Minor of the Roman Imperial Age, and that he was a god of nature bringing abundance-fertility and his many other features can be observed by these epithetons. Depending on the long stated customs, the cult of Dionysos in Asia Minor survived throughout the Roman Imperial Age (especially in the II-III. Century A.D. with festivals, cult associations and structuring, artists (musicians, players, dancers) that served his cult. According to the written records, festivals such as Dionysia, Lēnaia, Anthestēria, Trietēris organized in the name of Dionysos were celebrated. Dance, music and play competitions were made in these festivals maintained by the rich citizens or directors and not commonly known cult rituals were performed. Besides the associations of synodos artists called by different names in different times in the large cities of the west, cult associations broad in scope such as thiasos, speira or cult member groups with large audience in various names were active both in worshipping and these festivals. In order to achieve this, undoubtedly, both artist associations and cult associations had to have a well organized governing structure. Names were given to the cult members according to the task taken. These members also had to pay a membership fee in order to be a member or to continue to be one. Actually, these fees were as important as the epimeletes in the mainta-nance of these associations. In addition, they were supported both mate-rially and spiritually by the Roman emperors or provincial governors. Although the paganic religious activities in the lands of Asia Minor under the control of Rome were left to the free will of the cities, they would not be strong without the respect shown for the cults of the emperors, emperor and the Roman goddess (Dea Roma). The worshipping of Dionysos could only develop with the close relations with the emperors and the Roman Empire. Correspondingly, supporting a paganic cult significant for the people, the Roman Empire gained the sympathy of the people and also kept them loyal to Rome. The deification of the Roman emperors began with General Marcus Antonius, who was wellcomed as “New Dionysos” on his arrival to Ephesos, and continued in the Roman Imperial Age. During this period the associations in Anazarbos, Ankyra, Ephesos, Teōs, Aphrodisias and Sardeis characterised Emperor Hadrianus, Commodus and Caracalla by this epitheton. Thus, they deified them by considering them equal with Dionysos. Dionysos also had common worship with imperial or Dea Roma cult besides the common paganic worship of Zeus and Dēmētēr. Like all other paganic religions, the cult of Dionysos broke down with the strengthening Christianity with which it had opposite doctrines and finally with the acceptance of Christianity as the official religion of the state. However, many features of the Dionysos cult continued to exist in Asia Minor both in Christian features and local cultures and traditions. Today it still continues this effect.
Arkaik Çağ’dan çok daha eskilere götürebildiğimiz varlığını, coğrafi olarak başta Hellas, Küçükasya ve sonraları Roma olmak üzere tüm Antik Çağ coğrafyasında etkin bir şekilde hissettiren Dionysos, yer ve zaman farkına bağlı olarak, bazı yerlerde üzüm-şarap tanrısı, bazılarında tiyatro ve sahne sanatlarının tanrısı, bazılarında ise yerel ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirilmiş dinsel bir güç olarak karşımıza çıkmıştır. Ama genel olarak bereket ve bolluğu temsil eden bir doğa tanrısı kimliğine sahip olmuştur. Yazıtlardan anlaşıldığına göre Roma İmparatorluk Çağı Küçükasyası’ nda birçok epitheton ile anılan Dionysos’un, bolluk-bereket getiren bir doğa tanrısı olduğu ve diğer başka özellikleri gene bu epitheton’larından anlaşılmaktadır. Küçükasya’daki Dionysos kültü Roma İmparatorluk Çağı boyunca (bilhassa M.S. II-III. yüzyılarda), öncesinden gelen bir geleneğe bağlı olarak şenlikleri, kült dernekleri ve yapılanması, kültüne hizmet eden sanatçıları (müzisyenler, oyuncular, dansçılar) ile varlığını sürdürmüştür. Yazılı belgelerden bu dönemde büyük ve zengin kentlerde hâlâ Dionysia, Lēnaia, Anthestēria, Trietēris gibi Dionysos adına tertiplenen şenliklerin kutlandığını; masrafları, epimeletes olarak bildiğimiz kentin zengin vatandaşları ya da yöneticileri tarafından karşılanan bu şenliklerde külte ilişkin dans, müzik ve oyun yarışmaların yapıldığını ve herkesçe bilinmeyen kült ritüellerinin uygulandığını öğrenmekteyiz. Bilhassa batı kesimlerdeki büyük kentlerdeki, farklı dönemlerde farklı isimlerle anılan synodos sanatçı derneklerinin yanında thiasos, speira gibi daha geniş kapsamlı kült dernekleri ya da en yaygını mystai olan çeşitli adlar altında toplanan geniş kitleli kült üye grupları hem tapınımda, hem de bu şenliklerde aktif olmuşlardır. Şüphesiz ki bunu gerçekleştirebilmek adına gerek sanatçı dernekleri gerekse kült dernekleri, iyi organize olmuş bir idari yapılanmaya sahip olmak durumundaydı. Bu derneklerde üstlendikleri görevlere göre adlandırılan kült üyelerinin, üye olabilmeleri veya üyeliklerini sürdü-rebilmeleri için ödemek zorunda oldukları aidatlar da vardı. Esasen bu derneklerin finansmanının karşılanmasında bu aidatlar, en az epimeletes’ ler kadar önemliydi. Ayrıca Roma imparatorlarının ya da eyalet yöneticilerinin hem manevi hem de maddi desteğini alıyorlardı. Zira bu dönemde Roma egemenliği altında bulunan Küçükasya topraklarındaki pagan dinsel yaşam her ne kadar kentlerin özgür iradesine bırakılmışsa da, imparatorlara, imparator ve Roma Tanrıçası (Dea Roma) kültüne gösterilen saygı olmaksızın güçlü kalamazdı. Küçükasya Dionysos tapınımı da, tamamıyla imparatorlar ve Roma İmparatorluğu ile kurulan güçlü bağlar sayesinde gelişebilmiştir. Bununla paralel olarak da Roma İmparatorluğu, halk için önemli olan pagan bir kültü destekleyerek, hem halkın sempatisini kazanmakta, hem de böylece onların Roma’ya olan bağlılığını sürdürmek amacını gütmekteydi. General Marcus Antonius’un Ephesos’a gelişinde “Yeni Dionysos” olarak karşılanmasıyla başlayan Romalı devlet adamlarını tanrılaştırma geleneği, Roma İmparatorluk Çağı’nda da sürmüş; bu dönemde özellikle Anazarbos, Ankyra, Ephesos, Teōs, Aphrodisias ve Sardeis’teki dernekler, İmparator Hadrianus, Commodus ve Caracalla’yı bu sıfatla nitelendirmişler, böylece onları Dionysos ile bir tutarak tanrılaştırmışlardır. İmparatorluk veya Dea Roma kültü ile ortak tapınımı da görülen Dionysos’un Zeus ve Dēmētēr gibi pagan tanrı-tanrıçalarla da ortak tapınımı söz konusudur. Diğer pagan dinler gibi Dionysos kültünün yıkımı da, öğretilerinin birbirine tamamen ters düştüğü Hıristiyanlık dininin güçlenmesiyle ve nihayetinde M.S. 391’de imparatorluğun resmî dini olmasıyla gerçekleşmiştir. Ancak Dionysos kültünün birçok unsuru, Küçükasya topraklarında, gerek Hıristiyanlık unsurlarında gerekse halk kültür ve geleneklerinde yaşamaya devam etmiştir. Bugün de bu etkisini göstermeye devam etmektedir."
SEG 60-1998. Religion. Dionysos: his cult in Asia Minor, Imperial period:
On the basis of archaeological, numismatic, and (mainly) epigraphic attestations, B.Öztürk,Roma imparatorluk çağı Küçükasaysı’nda Dionysos kültü (Istanbul 2010), studies the cult ofΔιόνυσος in Roman Asia Minor. After general remarks about the god, he presents a geographically arranged catalogue of the relevant inscriptions with brief comments (ph. of some texts). On 196-209, Ö. provides a register with explanations of the most important terms found in the inscriptions, and on 210/211 a list of epithets.
Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion-Tios (Zonguldak-Filyos) ve Sesamos-Amastris (BartınAmasra), Bithynia’nın doğusu ile Paphlagonia coğrafi (kültürel) bölgelerinin kesiştiği bölgede konumlanan, birbirine komşu üç kıyı antik kenttir. İlgili kentlerin mezar yazıtları sayesinde Roma İmparatorluk Dönemi’nde bölgenin yerel halkının sosyal, kültürel ve ailevi yaşamı (dil, din, eğitim, yarışmalar, festivaller vb.) ile aile bireylerinin kimliği hakkında değerli veriler elde edilebilmektedir. Her üç kentin günümüze ulaşan Roma İmparatorluk Dönemi mezar yazıtlarının büyük bir oranı Eski Hellence yazılmış olup az sayıdaki Latince veya Latince - Hellence çift dilli mezar yazıtı bölgedeki Romalı yönetici ve askerlere aittir. Bu durum, Roma hegemonyası altındaki bölgede Hellence’nin ortak bir halk dili olarak kullanımının ve Hellen kültürünün sürekliliğini ortaya koymaktadır. Hellen kişi adlarının çoğunluğu arasında yer alan ve Hellen tanrı-tanrıçalarının adlarından türetilen çok sayıda theophorik ad, bölgedeki Hellen dinî inançlarının ve geleneksel-mitsel tanrı kültlerinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Sayısı az olsa da bazı isimlerin Thrak, Bithyn, Paphlagon ve Pers kökenli olduğu anlaşılmakta, bu durum da bölgenin geçmişinde var olan ilgili kültürlerin devamlılığı veya bu kültürlerin yaşatılma çabası ile açıklanmaktadır. Mezar yazıtları, başka hiçbir kaynak grubunun sağlayamayacağı şekilde, bölgedeki ailelerin hane halkı örgütlenmesinin yanı sıra bireylerin kökenleri ve meslekleri hakkında da veri sağlamaktadır. Bithynia-Paphlagonia’nın bu bölümünde bazen bir çekirdek ailenin en geniş hâlini sunabilen mezar yazıtları olduğu gibi, bazen de bunun daha küçük yapılanmalarını bizlere tanıtan örneklerine rastlanmaktadır. Bölge insanlarının mezar veya mezar-onurlandırma yazıtlarında geçen ephebarkhos, paidotribes, gymnasiarkhos, tropheus, palaistes gibi unvanlar ilgili kentlerdeki gymnasion eğitim kurumlarının ve agon’ların varlığına ve olası devamlılığına işaret etmektedir. Ayrıca threptos/threpte (besleme), seb(b)aston apeleutheros (imparatorların azatlısı) gibi unvanlar, ilgili kişilerin sosyal sınıfını; oikonomos (çiftlik kahyası), iatros (hekim), naukleros (armatör/deniz tüccarı), zographos (ressam), bouleutes (meclis üyesi), paraphylaks (kırsal alan bekçisi) unvanları ise hem bu mesleklerin veya idari makamların varlığını hem de yine bu kişilerin (ve ailelerinin) toplum içerisindeki statüsünü ve sınıfını yansıtmaktadır.
ABSTRACT
Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion-Tios (Zonguldak-Filyos), and Sesamos-Amastris (BartınAmasra) are three neighboring ancient coastal cities located at the intersection of the geographical (cultural) regions of eastern Bithynia and Paphlagonia. The grave inscriptions of these related cities provide valuable insights into the social, cultural, and family life of the local community in the region, including language, religion, education, competitions, festivals, and family identity during the Roman Imperial Period. Most surviving Roman grave inscriptions from all three cities are in Greek. In contrast, a small number of Latin or Latin-Greek bilingual grave inscriptions belong to Roman administrators and soldiers in the region. This situation reveals the continuity of the use of Greek as a common vulgar language and the Greek culture in the region under Roman hegemony. The numerous theophoric names, derived from the names of Greek gods-goddesses, appearing among the majority of Greek personal names, can be regarded as an indicator of Greek religious beliefs and traditional-mythical deity cults in the region. Although few, it is understood that some of the names are of Thracian, Bithynian, Paphlagonian, and Persian origin, which is explained by the continuity of the related cultures that existed in the region's past or the effort to keep these cultures alive. The funerary inscriptions of all three cities provide data on the families’ household organization in the region and the origins and occupations of individuals in a way that no other source can provide. In this part of Bithynia-Paphlagonia, there are grave inscriptions that can present the largest form of a nuclear family, as well as examples that introduce us to smaller structures of this kind. Titles such as ephebarkhos, paidotribes, gymnasiarkhos, tropheus, palaistes, etc. mentioned in the regional grave or grave-honorific inscriptions indicate the existence and/or possible continuity of gymnasia, educational institutions, and agones (competitions) in the related cities. In addition, titles such as threptos/threpte (feeder), seb(b)aston apelutheros (emperors’ freedman) reveal the social class of the persons concerned, while titles such as oikonomos (steward), iatros (physician), naukleros (ship owner, trader), zographos (painter), bouleutes (councillor), and paraphylax (guard in the rural area) reveal both the existence of these professions and the status and class of these persons (and their families) in society.
1. For the prayer of anagnostes (reader) Ioannes, son of Armenios; for the prayer of Marinos; for the prayer of Kosmas, son of Zangarios (Sangarios).
2. For the prayer of Pelagia.
3. For the prayer of the One whose name God knows.
4. For the prayer of ..?.. and of his sons ... and …tes? and all his near and dear.
5. For the prayer of his sons Gregorios and Zeuos(?). The names of dedicants, the ecclesiastical title of anagnostes (reader), the letter types, and the other formulas in the mosaic inscriptions, parallel to the building level of the mosaic inscriptions, verify that it should be dated to the 6th century A.D.
Lykokhorites (Lykokhorion’un Ana Tanrıçası) huzurunda/nezdinde Hosios Dikaios (Aziz/Kutsal ve Adil) Aleksandros’a” adandığı anlaşılmıştır. Yüzeyinin zarar görmüş olmasından dolayı yazıtının bazı satırları ve alt
kısmı okunamaz durumdadır. Hosios Dikaios, Anadolu’da çokça belgelenmiş ve halen niteliği tartışılan bir tanrı adı ya da sıfatıdır. Burada adı geçen Aleksandros’un ise Lukianos’un (MS ca. 120-190) Sahte Peygamber Aleksandros eserinde hikayesini anlattığı, Antoninus Pius döneminde Yılan Tanrısı Glykon’u, “Yeni Asklepios” sıfatıyla kullanarak Paphlagonia’daki Abonuteikhos (Kastamonu-İnebolu) kentinde bir kehanet ve tapınım merkezi kuran Aleksandros olduğunu düşünüyoruz. Bu makalede yazıtın içeriği, Hosios Dikaios Aleksandros ve Meter Theon kültlerinin Tios/Tieion antik kentindeki varlığı ile tartışılmaktadır.
Abstract: During the epigraphic studies in the Karadeniz Ereğli Museum, we worked on a altar that was brought to the museum from Asartepe of Gökçebey District in Zonguldak. From the inscription, it was understood that the altar was dedicated to Hosios Dikaios Aleksandros, at the place of/by the side of Meter Theon Lykochorites. Due to the wear on the surface of the stone, some lines of the inscription are partially illegible. Hosios Dikaios (Saint and Righteous) is a god or epitheton of a deity, which is widely documented in Anatolia, and his identity is still debated. It made us think that Alexandros, who is mentioned here, might be the Alexandros, whose noteworthy story was narrated in the work of the writer Lucianus (ca. 120-190 AD) in his work “The False Prophet Alexander”. According to this story, he established a prophecy, and worshipping center in the period of Antoninus Pius (138-161 AD) in Paphlagonian Abonouteichus presenting his snake God Glycon as “New Asclepius”. In this article, the content of the inscription is discussed together with the presence of the cults of Hosios Dikaios Alexandros and Meter Theon in the ancient city of Tios/Tieion.
Zira üzerindeki yazıt, adağın Tanrıça Meter Theon (Tanrıların Anası-Ana Tanrıça) huzurunda (olasılıkla tapınağında) Hosios Dikaios yani "Aziz ve Adil (Tanrı) Aleksandros"a sunulduğunu söylemekteydi. Yazıtın devam kısmı tahrip olduğu için kim tarafından ne sebeple adandığı belirlenememiş olsa da Aleksandros'un varlığını ortaya koyan ilk epigrafik belgedir. Gökçebey'de Filyos Çayı'nın kıyısında günümüze bazı kalıntıları ulaşmış olan ve Tios kentinin idari yönetimindeki bir alanda Meter Theon Tapınağı olduğu ve adayan kişinin Aleksandros'a adağını burada sunduğunu düşünmemize vesile olmuştu. Ancak 2018 Temmuz ayında Karadeniz Ereğli Müzesi adına Doç. Dr. Şahin Yıldırım (Bartın Üniversitesi) tarafından Tios kenti akropolis kazılarında ortaya çıkarılan yeni bir sunak, Aleksandros'un kent merkezinde tapınım gördüğünü kesin olarak ispatlamıştır; zira üzerinde tam olarak korunagelen yazıtı, bir kadının "bomos"u yani sunağı çocukları için Theos Epekoos'a yani "Her şeyi Duyan Tanrı Aleksandros"a adadığını söylemektedir.
Buradan, Abonoteikhos'ta Aleksandros'un temellerini attığı Glykon inanışının ve tarikatının Tios ve çevresinde kendisine yayılma zemini bulduğu, bünyesine kattığı müritlerle merkeze bağlı bir şube olarak hizmet vermeye başladığı sonucu çıkarılabilir.
I. Epigraphical Researches of Amastris:
The first epigraphic researches and studies on the ancient city of Amastris began with the publication of inscription records taken by important archaeologists and epigraphers such as G. Perrot, J. H. Mordtmann, G. Hirschfeld, G. Doublet, E. Kalinka and G. Mendel who visited this region in the last quarter of the 19th century. After these, the inscriptions of Amastris are seen to have been included in the works of Th. Wiegand, A. Wilhelm, L. Robert, M. T. Yaman, and G. Jacopi until 1985, when the first epigraphical corpus of Amasra Archaeological Museum including 41 inscriptions was formed by Ch. Marek as an article in the journal of Epigraphica Anatolica. Ch. Marek finally published the first epigraphical corpus of Amastris within his book named “Stadt, Ära und Territorium in Pontus-Bithynia und Nord-Galatia in 1993” under the title of Katalog der Inschriften von Amastris that contains 116 inscriptions. In addition to them, some inscriptions of the city were added to and evaluated in the thematic epigraphical catalogues of D. French, W. Ameling, W. Peek, E. Pfuhl & H. Möbius, R. Merkelbach & J. Stauber.
Along with these, following the completion of these studies and publications, new inscriptions from Amasra and its territory were added to the inventory of Amasra Archaeological Museum in various ways. As part of a project to compile all published and unpublished Greek and Latin inscriptions in the Amasra Archaeological Museum into a corpus, inscriptions were copied and worked on with the permissions of the directorship of the Museum in 2009 and in 2022 by H. S. Öztürk and B. Öztürk within the scope of the epigraphic studies of Bithynia/Paphlagonia regions.
The archaeological surveys we have been carrying out in and around Bartın and its surroundings since 2017 under the direction of Fatma Bağdatlı- Çam led to the discovery and recording of eight new and five published Ancient Greek and Latin inscriptions belonging to the Roman Period of Amastris.
The information and Turkish translations of nine of these inscriptions, whose work has been completed, are listed below under the the titles:
II.A. New Inscriptions from the Survey:
A1. An Honorary inscription for a Roman officer on an architrave:
"…, triumvir capitalis (one of the triumviri capitales) and tribunus militum (the military tribune) of the legio (or cohors) …"
A2. An Honorary inscription on an architrave:
"…of/for the sacred senatus and of the demos (people) of the Romans and of (the boule and)? the demos (people) of Amastris …"
A3. Grave Inscription of Euprepes and his wife Philoumene on an ostotheke:
"(I am) Euprepes, the son of Diogeneia, while alive and in my/his right mind, made/prepared the ostotheke to myself and to my wife Philoumene, the daughter of Diogeneia, who (died) at the age of 25. In the 24th (day) of the month Dystros of the year 239. Farewell!"
A4. Grave Inscription of a man and his daughter on an ostotheke:
"(I) ... made this grave for myself and to my daughter Diogeneia who died at the age of 32(?)…"
A5. A Fragmentary Inscription:
"…d... …dro…"
In addition to these new inscriptions, research in the center of Amasra has allowed us to rediscover and reread two honorific inscriptions at the South Entrance Gate and an inscribed statue base on the walls of Kemere Bridge, where they were used as spolia. Besides, a pedestal with bilingual inscriptions was officially recorded for the first time with its current position in the center of Amasra.
II.B. Published Inscriptions from the Survey:
B6. An Honorary Inscription for a Roman Emperor on an architrave:
"…to Imperator Caesar …, … Varius Ser(gia) Decius, son of Publius
(dedicated?) …"
B7. An Honorary Inscription for … Flavius Celsus on an architrave
(Addendum):
"…the fatherland (patris) Am…, …(honoured) (Titus)? Flavius Celsus…
B8. The Statue Base Inscription of the Roman emperor Antoninus Pius:
"With good fortune!. In the year 217, under the archonship of Caecilianus Theon and his colleagues, the boule (the council) and demos (the people of Amastris) erected (the statue of) twice Imperator T(itus) Aelius Hadrianus Antoninus Pius Augustus, from the estate/money left behind by Gaius Heliophon in accordance to his will and after it was donated to the city by his wife and (also) heiress Markiane, daughter of Markellos; so that from the revenues/income of this estate every other/through year, a statue of the emperor would be set up set up/erected."
B9. The Statue Base Bilingual Inscription of T(itus) Statilius Euporos:
"T(itus) Statilius Euporos"
Bunlardan, epigrafik kaynaklar arasında yer alan, bir kısmı devşirme (spolia) niteliğinde stele, ostotheke ve sarcophagus gibi taşlar üzerindeki mezar yazıtları; Hıristiyanlık inancına sahip insanların “Kurtarıcı” olarak gördükleri Tanrı’ya, İsa’ya ve/veya Meryem’e sundukları adakların yazıtları; yapılar üzerindeki mimari yazıtlar ile diğer her türlü yazıtlı belge, dönemin içinden günümüze ulaştığı için birincil kaynak olarak kabul edilir ve mevcut bilgilerimizin önemli bir kısmını oluşturur. Bu yazıda öncelikle, antik Bithynia coğrafi bölgesinin doğusunda kalan ve Ortaçağ boyunca siyasi olarak aynı veya farklı bölge isimleri altında yönetilen, günümüzde ise Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölgesi’ne konumlanan, birbirine sınır komşusu üç kıyı kenti Herakleia Pontike (Zonguldak-Karadeniz Ereğli), Tieion/Tios (Zonguldak-Filyos) ve Amastris’in (Bartın-Amasra) Bizans dönemine ait epigrafik buluntuları ve içerikleri ortaya konulmakta, bu kaynak türü üzerinden bir pencere açılarak bölgenin bu dönemdeki yaşantısına dair ne tür bilgiler elde edildiği yansıtılmaya çalışılmaktadır. Elde edilen bilgilerin sağlıklı değerlendirilebilmesi ve konu bütünlüğü sağlamak açısından, bölgenin genel tarihi ve Bizans dönemi maddi kültür kalıntıları da ana hatlarıyla ortaya konulmaktadır.
yansımalarından vücuda gelmiştir Dionysos; kendisini doğuran toprağın, topraktan yeşeren asmanın, asmadan üreyen üzümün, üzümden dönüştüğü şarabın, şarabın yarattığı sarhoşluğun, sarhoşluğun getirdiği özgürlüğün, bunun vardığı çılgınlığın, kontrol edilemez gücün, ruhun ölümsüzlüğünün, doğanın erişilmez gizemlerinin, çobanların, sığırtmaçların, kadınların ve sanatçıların tanrısıdır. Doğumuna atfedilen iki hikâyeden, üzümden şarabın yapılışını ve özgürlüğe ulaşmayı mitleştiren ilkinde, önce babası Zeus'un yıldırımlarıyla yaktığı hamile annesi Thebai Kralı Kadmos
kızı Semele'nin karnından prematura olarak, sonra ise dikildiği Zeus'un baldırından yeniden doğmuş; ikincisinde ise önce Zeus'un saklandığı mağarada "yılan" kılığında gizlice ilişki toprağın toprak tanrıçası Demeter'in kızı Persephone'den doğmuş,sonrasında öfkeli Titanların vücudunu parçalamasıyla kalbi ve kalan uzuvlarıyla Parnassos Dağı'nda yeniden vücut bulmuştur. Her iki hikâyede (kışın ölerek yer altına
çekilen ve baharda yeniden canlanan tabiat gibi), "doğması", "ölmesi", "ikinci olarak yeniden doğması (bisgenitus)"; hikâyelerin devamında, büyüdüğü, eğitildiği, olgunlaştığı, özgürleştiği süreçte rol verilen Su Perileri Nymphe'ler, Satyros'lar, Silenos'lar, Korybas'lar ve Pan'ın ve sonradan en sadık/ coşkulu kadın müritleri olan Mainas'ların ve Bakkha'ların Dionysos'un yanında ayrılmaz yoldaşları olmasını sağlamıştır. Tiyatro oyunlarında, tören alaylarında, gizli ya da herkese açık dinî ayinlerden bilinen bu yoldaşlık; insan elinin yaratıcılığıyla can verilen heykeltıraşlık eserleri, lahitler, seramik ve duvar resimleri ile mozaik betimlerinde karşımıza çıkabilmektedir.
Dionysos ve Bacchus himayesinde Roma, Pompeii ve Batı - İç Batı Anadolu'da kurulan bazı özel dinî kült ve cemaat grupları şunlardır:
ROMA'DA BACCHUS KÜLTÜNÜN TARİKAT YAPILANMASI VE BACCHANALIA ŞENLİKLERİ
POMPEII BACCHUS GİZEM TARİKATI VE GİZEMLER EVİ
ANADOLU'NUN DIONYSOS KÜLT GRUPLARI VE TARİKATLARI: PHRYGIA'DAKİ MYSTAI CEMAATLERİ
Karadeniz Ereğli Müzesi’nde 2007 senesinden bu yana tarafımızca yürütülen epigrafik çalışmalar, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğli) ve Tios/Tieion (Filyos) antik kentlerinin Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda yazıtlı buluntunun kayda geçilmesini ve literatüre eklenmesini
sağlamıştır. Bu çalışmada ise Zonguldak İli, Devrek (antik Dadybra?) İlçesinin Özbağı (Gerze) Beldesi’nde bulunmuş ve bir Roma veteranus’unun (= emekli asker) dörtgen kumtaşı mezar steli üzerine Eski Hellence yazılmış mezar yazıtı sunulmaktadır. Kısmen tamamlanabilmiş yazıtın
çevirisi şöyle olmalıdır: “Pia et fidelis (= vefakar/itaatkar ve sadık) unvanlı … Lejyonu’nda hizmet etmiş olan veteranus … Pontius Galat– ki o ... sene yaşadı (burada yatmaktadır)”. Yazıtta bahsi geçen veteranus, askerlik hizmetini, pia (et) fidelis = εὐσεβὴς (καὶ) πιστή unvanını aldığı bilinen
Roma lejyonlarından birinde yapmıştır. Sadakatlerinin karşılığı olarak farklı dönemlerde farklı imparatorlardan bu unvanı almış çok sayıda lejyon ismi bilinmektedir. Veteranus’un Galat– ismi, sadece onun Galatia kökenine değil, aynı zamanda onun hizmet ettiği lejyon konusunda da bir
fikir verebilir, zira legio VII Claudia pia fidelis ile legio XI Claudia pia fidelis gibi bazı lejyonlara Galatia Bölgesi’nden çok sayıda asker katılımı olduğu iyi bilinmektedir.
Mezar taşının kayda geçtiği Özbağı ve Devrek’in Roma Dönemi’nde Pontus et Bithynia Eyaleti yönetimi altındaki aidiyeti, statüsü ve/veya hangi kentin territorium’una dâhil olduğu kesin olarak bilinememektedir. Bölgeye en yakın iki antik kent olarak kuzeybatısında Herakleia Pontike, kuzeydoğu bölümünde ise Tios kenti uzanmaktadır; ancak, Devrek İlçesi, Geç Roma
Dönemi’nden itibaren kaynaklardan ismi bilinen Dadybra isimli antik yerleşimin lokalize edildiği yerlerden birisi olmuştur. Özbağı Beldesi’nin Hüseyinbeyler (Sombeyler) Mahallesi’nde, içerisinde mezar odaları bulunan bir nekropolis alanı I. derece sit alanı olarak tespit edilmiş olup bu mezar taşının da orayla ilişkilendirilmesi mümkündür. Özbağı’nın kentsel aidiyetini tespit edebilmek, sadece taşın nereye ait olduğu sorusunun değil, aynı zamanda Tios ve Herakleia sınırının nereden geçtiği sorusunun cevaplanmasına da yardımcı olacaktır.
Abstract
As a result of the epigraphic studies carried out since 2007 in the “Karadeniz Ereğli Museum” in Zonguldak, numerous Greek and Latin inscriptions of Herakleia Pontike and Tios/Tieion from the Roman and Byzantine periods have been recorded and added to the literature. In the present paper, a tetragonal sandstone grave stele with ancient Greek inscription of a Roman veteranus (= retired soldier) from the township of Özbağı (Gerze) of the district of Devrek (Dadybra?) in Zonguldak province (Eastern Bithynia) is presented. The translation of the partly completed inscription must be as follows: Having served in the legio … pia et fidelis, veteranus … Pontius Galat- who lived … years…, (lies here).” Our veteranus must have fulfilled his military service in one of the legions that had the official military title pia (et) fidelis = εὐσεβὴς καὶ πιστή. There are many legions awarded with this honorary title at different times by different emperors in return for their loyalty. His name may not only be an indicator of his Galatian origin but can also be a clue for legio he served for as it is well known that there are many recruits from Galatia for some legiones such as legio VII Claudia pia fidelis and legio XI Claudia pia fidelis.
The status and/or urban affiliation of Özbağı in Devrek, where the gravestone was found, under provincia Pontus et Bithynia in the Roman period is unknown. The closest ancient cities to the region are Herakleia Pontike to the northwest and Tios/Tieion to the northeast. However, Devrek district has been one of the places where the Dadybra settlement, whose name is seen in the sources of the Late Roman Period, was localized. A nekropolis has been registered as a first degree archaeological site in the Hüseyinbeyler (Sombeyler) District, north of Özbağı, which includes various types of burial chambers and it is possible to correlate this gravestone with that area. Determining the provincial status of the Özbağı will not only help to answer the question of where the stone belongs, but also the question of where the border between Tios and Herakleia passes.
Bu buluntular arasından beyaz mermerden silindir bir onurlandırma heykel kaidesinin üzerindeki yazıtının ise sadece bu kentin değil aynı zamanda Anadolu’nun Roma tarihi açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır. Zira antik literatürde sadece ünlü yazar Nikaialı Cassius Dio’nun (MS yak. 150-235) Roma tarihini kaleme aldığı eserinde (Rhomaika, 79.39.5) adı geçen Roma İmparatorluğu’nun Pontus-Bithynia Eyaleti Valisi Caecilius Aristo, bu unvanıyla ilk defa bu yazıtta belgelenmiş oldu. Yazıtın çevirisi şöyledir:
Tiosluların pek görkemli/gösterişli kenti, legatus Augusti propraetore (imparatorun praetor mertebesindeki elçisi) Caecilius Aristo’nun yönetim döneminde... (şu kişi/kişileri onurlandırdı)
Bilinen tarihe göre, Roma İmparatorluğu’nun iç savaşlarla çalkalandığı bir dönemde Roma İmparatoru Caracalla’yı, kendisinin tertiplediği bir suikastla (MS 08.04.217) öldürtmeyi başaran Macrinus imparator olmayı başarmıştı. Ancak bu kez kendisi Iulia Maesa’nın himayesinde olan torunu Varius Avitus’a yani namı diğer Elagabalus’a karşı Antiokheia’daki savaşı kaybetmiştir. Bir seneden biraz fazla tahtta kalabilmiş devrik imparator Macrinus bunun üzerine gizli bir şekilde Roma’ya gitmeye ve Senato ile halkı ikna ederek iktidarını yeniden elde etmeyi amaçlamıştır. Böylece kılık değiştirerek Kilikia, Kappadokia, Galatia ve Bithynia bölgeleri üzerinden Eribolon’daki (İhsaniye) limana ulaşmış buradan Kalkhedon’a varmıştır. İşte Cassius Dio tam da bu noktada Macrinus’un, Vali Caecilius Aristo’nun korkusundan (Eyalet Başkenti) Nikomedeia’ya girmeye çekindiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, Dio’nun MS 08.06.218’den kısa bir süre sonrasını kayda geçen bu cümlesi, bugüne kadar Aristo’nun o dönemde bölge valisi olduğunun dolaylı yoldan belgesiydi. Ancak şimdi Tios’ta ortaya çıkan bu yazıtla, önceki kariyerinin ufak bir kısmı Roma’daki birkaç belgeden tanınan Caecilius Aristo’nun hem adı hem de eyalet valiliği doğrulanmış oldu.
Bu buluntular arasından beyaz mermerden silindir bir onurlandırma heykel kaidesinin üzerindeki yazıtının ise sadece bu kentin değil aynı zamanda Anadolu’nun Roma tarihi açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır. Zira antik literatürde sadece ünlü yazar Nikaialı Cassius Dio’nun (MS yak. 150-235) Roma tarihini kaleme aldığı eserinde (Rhomaika, 79.39.5) adı geçen Roma İmparatorluğu’nun Pontus-Bithynia Eyaleti Valisi Caecilius Aristo, bu unvanıyla ilk defa bu yazıtta belgelenmiş oldu. Yazıtın çevirisi şöyledir:
Tiosluların pek görkemli/gösterişli kenti, legatus Augusti propraetore (imparatorun praetor mertebesindeki elçisi) Caecilius Aristo’nun yönetim döneminde …. (şu kişi/kişileri onurlandırdı).
1. With good fortune! I, the Hieropoios (sacrifice maker) Aur(elius) Zeuxios, son of Theodosios, inscribed (this) for god.
2. Alexandros, son of Alexandros, died at the age of 61. Farewell! Marciane, daughter of Marcus, the wife of Alexandros, died at the age of 45. Farewell!
3. Quintus Vetina Palatinus Rufinianus (or the son of Rufinus) Onesimos (died) at the age of 75 made this heroon (= tomb) both for himself and his wife Antylla and for (his) children who lived blameless for ... years. Farewell O passer-by!
4. [Ask]lapis, daughter of Kalas, [(died) at the age of ?)…] …
5. Building inscription on an arch of a ciborium: … (made) this construction / work...
Three coins are silver mints from the city of Rome and give the names of moneyers of the Late Republican period (135-80 BC): Caius Curiatius filius Trigeminus, C. Cornelius Lentulus Clodianus, and Lucius Procilius filius. The remaining eight coins mostly date from the 2nd century to mid-1st century BC, and are known to have been minted in Apamea, Cyzicus and Sardis.
Bithynia Bölgesi, arkeolojik ve epigrafik zenginliğiyle 19. yy’ın sonlarından itibaren 21. yy’ın başlarına kadar, E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin ve Ch. Marek gibi, çok sayıda arkeolog epigraf ve eskiçağ tarihçisi tarafından ziyaret edilmiş, bu bilim insanları bölgede epigrafik tarihî-coğrafî nitelikte araştırmalar yapmışlar ve bu araştırmalarının sonuçlarını gerek makale gerekse kitap olarak yayımlamışlardır. Son dönemlerde (2007-2014) ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle, Bithynia’nın bazı bölgelerinde yeni epigrafik tarihî coğrafî yüzey ve müze araştırmaları yapılmasına başlanmış olup burada da esas olarak bu çalışmalar tanıtılmaktadır. Dr. H. S. Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından Sakarya’nın Geyve, Taraklı, Pamukova (Sakarya province) ile Bilecik’in Gölpazarı ve Osmaneli ilçelerini kapsayan epigrafik yüzey araştırmaları 2011 yılından beri düzenli bir şekilde devam etmekte olup; Bolu’nun Mudurnu ve Göynük ilçelerinde 2012 ve 2013 senelerinde Dr. Filiz Dönmez-Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından epigrafik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların yanı sıra Bithynia kapsamında bulunan Amasra, Bilecik, Bolu, Bursa, İznik, Karadeniz Ereğli, Kocaeli, Konuralp ve Söğüt arkeoloji müzelerinde de epigrafik çalışmalar yapılmıştır. Tios/Tieion (Zonguldak Filyos) antik kenti arkeolojik kazılarında 2007’den itibaren elde edilen yazıtlar bir corpus altında toplanmıştır. Yapılan tüm bu çalışmaların sonucunda büyük çoğunluğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen onurlandırma kararnameleri, miltaşları, adaklar, ağırlıklar ve mezar taşları gibi farklı türlerden yeni yazıtlar ile niteliği anlaşılamayan fragman yazıtlar tespit edilmiş ve ayrıca daha önce yayımlanmış yazıtlar da tekrar değerlendirilmeye alınmıştır.
Abstract
The territory of Bithynia has long attracted the attention of travelling antiquarians due to its rich archaeological and epigraphical potential. Archaeologists and epigraphers such as E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin and Ch. Marek conducted epigraphic and historical geographical research here between the mid-19th and early 21st century and published the results of their researches in the context of their boks or articles. Many Greek and Latin inscriptions of Bithynia were presented in these Works in this way. In recent years, with the permission of Ministry of Culture and Tourism of Turkish Republic, new epigraphical field surveys have started within the Roman Bithynia (Nikaia, Claudiopolis, Modrene, Prusias ad Hypium, Tios/Tieion, Amastris), including in the districts of Geyve, Taraklı and Pamukova (Sakarya province) and Gölpazarı and Osmaneli (Bilecik province) by a team headed by Dr. H. S. Öztürk; and since 2012 in Göynük and Mudurnu (Bolu province) by a team headed by Dr. Filiz Dönmez-Öztürk. Concurrently, new epigraphical research has been conducted in Amasra, Bilecik, Bolu, Bursa, İznik, Karadeniz Ereğli, Kocaeli, Konuralp and Söğüt Archaeological Museums. The excavations at Tieion/Tios (Zonguldak-Filyos province) on the southern Black Sea coast have also presented new inscriptions that have been compiled into a corpus. Consisting of honorary decrees, milestones, dedications to gods and goddesses, weights and gravestones, these inscriptions add new information to the history of Roman Bithynia.
Kapak Yazısı
Eskiçağ Bilimleri dünyamızın parlak bir yıldızı olan Filiz Dönmez Öztürk’ün aramızdan zamansız ve erken ayrılışı üzerine, O’nun anısını ebedi kılmak ve ismini ölümsüzleştirmek amacıyla, 14 yıl boyunca hizmet ettiği Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü himayesinde hazırlanan bu kitapta; başta kendi bölüm hocaları ve arkadaşları olmak üzere, onu tanıyan, seven, dostluğunu paylaşan, onunla ortak bilimsel paydalarda buluşan, aynı proje ve araştırmalarda yer alan, Türkiye’nin ve Almanya’nın çeşitli üniversite, enstitü ve kurumlarından, her biri kendi alanında uzman akademisyen ve araştırmacı bir araya gelerek, Neolitik Dönem’den Bizans Dönemi sonuna kadar çok geniş bir dönemi; arkeoloji, mimari, epigrafi, numismatik, klasik filoloji ve eskiçağ tarihi gibi farklı disiplinleri kapsayan, birbirinden değerli makalelerini kaleme almışlardır.
Filiz’in 41. yaşında, 41 biliminsanının katkısıyla sunulan bu çalışma ile Filiz’in “anısının ebedi kalması” ümidimizle:
μνήμης χάριν ❦ mnemes kharin
Kireçtaşından, dikdörtgen şekilli ve yazıtlı bir kaide, Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Karabük ilinin, Yenice ilçesinin, Kayaarkası köyünden kayda geçmiş olup; burası antikçağda Doğu Bithynia ile Batı Paphlagonia arasındaki geçiş bölgesinde, Tios veya Kaisareia Hadrianopolis antik kenti sınırları içerisinde yer almaktadır. Yazıtın çevirisi şöyle olmalıdır: “141 yılı dekaprotos’larının zamanında?, Syrgastios agon’unun agonothetes’liğini yapmış olan Antiokhos oğlu Antiokhos. Selam/Elveda!”. Bu makalede, genel olarak, dekaprotos’lardan ve “yıl”dan bahseden yazıtın altıncı ve yedinci satırları için daha önceki yayınlarda önerilen transkripsiyonlar dikkate alınarak; yazıtın türü, kentsel aidiyeti ve çevirisi ile bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm olasılıklar değerlendirilmekte, sorular cevaplanmaya çalışılmakta ve böylece yazıt tarihsel ve epigrafik olarak incelemektedir. İlk bölümde, Syrgastios’un kökenini ve agon’unun aidiyetini anlamak için, Tios’un Roma İmparatorluk Dönemi sikkeleri, Apulum ve Brixia’dan iki adak, MÖ VII. yüzyıla ait bir Phryg kâse ve antik edebi kaynaklar ışığında, Zeus Syrgastes/Syrgastios her yönüyle detaylıca incelenmektedir. Metinde, Kayaarkası Köyü ve çevresinin hangi kentin sınırları içerisinde yer aldığı arkeolojik ve epigrafik veriler ışığında sorgulanmakta olup, bu durum sadece yazıtın aidiyetine ilişkin değil, fakat bununla birlikte Tios ile Hadrianopolis kentlerinin sınırı hakkında da düşünmemize vesile olmaktadır.
Oluz Höyük (Yassı Höyük - Tepetarla Höyüğü) is located on the western part of the city Amasya which is in the central Black Sea Region of Turkey. The mound lies on the fertile Geldingen plain, from the south of which an important tributary of the Yeşilırmak (ancient Iris), the Çekerek (ancient Skylaks) passes.
During the archaeological excavations at Oluz Höyük which were carried under the direction of Prof. Dr. Şevket Dönmez between 2009-2013, 90 coins (one gold, five silvers, 84 bronzes) were discovered, dating from the last quarter of 4th century B.C. till 48 B.C. A great majority of the coins (70 of them) belong to the Hellenistic kingdoms: 13 Macedonian (Alexander the Great and Philippos III Arrhidaios), two Bithynian (Prusias II Cynegus) and 55 Pontic (Mithradates VI Eupator). The coins of the Macedonian Kingdom are the mints of the cities Amphipolis, Sardis, Colophon, Miletos/Mylasa and Salamis. Between the coins of the Pontic Kingdom, which were minted of bronze, the coins of Amisos constitues the largest group with 41 coins, while five coins of Amastris and only one coins of Sinope and Panticapion each were identified. Among the other 11 coins, three of them which are dated to the Roman republic period, give the names of Roman moneyers: Caius Curiatius filius Trigeminus (135 B.C.), C. Cornelius Lentulus Clodianus (88 B.C.) and Lucius Procilius filius (80 B.C.). The remaining eight coins which are dated to 2nd-1st centuries, are known to be minted in Apameia (Kelainai), Cyzicus and Sardis. All these numismatic materials add new information to the Hellenistic history of Oluz Höyük as well as Pontic Region.
1. Severa, daughter of Severus, granddaughter of Timokrates honoured Iulia Pythias, the outstanding daughter of philosophos Iulius Pythagoras, who has held once more the magistracy of eponymos basileia of/for the city preeminently for....
2. Tryphon, son of Xenokrates, (died) at the age of 69; Domestichos, son of Tryphon, (died) at the age of 21. Farewell! Kale, daughter of Diogenes, wife of Tryphon, (died) at the age of 47. Farewell! 3. Skamandridas, son of Phronton, (died) at the age of 24. Farewell!
4. Bakchos, son of Herakleidas, (died) at the age of 23. Farewell!
Bu makalede bugün Karadeniz Ereğli Müzesi’nde sergilenen; Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde bulunmuş; Herakleia Pontike antik kentine ait, Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihli daha önce yayımlanmış dört Hellence yazıt için metinsel düzeltmeler (corrigenda) ve eklemeler (addenda) sunulmaktadır. Bu düzeltmeler ve eklemeler sonucunda Hellence yazıtların çevirilerinin son hali şöyle olmalıdır:
1. Teimokrates torunu Severus kızı Severa, kentin eponymos basileia memuriyetini tekrar en üstün şekilde yürütmüş, flozof Iulius Pythagoras’ın mükemmel kızı (I)ulia Pythias’ı ........için? (onurlandırdı);
2. Ksenokrates oğlu Tryphon, 69 yaşında (öldü); Tryphon oğlu Domestikhos, 21 yaşında (öldü). Elveda! Diogenes kızı, Tryphon’un eşi Kale, 47 yaşında (öldü). Elveda!
3. Phronton oğlu Skamandridas, 24 yaşında (öldü). Elveda! Bu makalede ayrıca, daha önce yayımlanmış bir mezar yazıtındaki yaş okuma hatasını düzeltiyoruz (corrigendum);
4. Herakleidas oğlu Bakkhos, 23 yaşında (öldü). Elveda!
Geç Roma-Bizans Dönemi’nde, İmparator Constantinus Dönemi’nden (yön. MS 306–337) başlayarak İmparator Iustinianus Dönemi’nde (yön. MS 527–565) yoğunlaşarak, Roma imparatorları ile Constantinopolis saray ahalisi tarafından ziyaret ve imar faaliyetleri ile ihya edildiği anlaşılan Pythia Therma, paganizmden Hıristiyanlığa geçiş sürecinde kutsallığını Herakles’ten Arkhangelos/Baş Melek Mikhael’e Üç Nymphe’den Üç Azize’ye devretmiş ve burada Mikhael’e adanan bir kilisenin yanı sıra bir hastane, halk hamamları ile su yolları inşa edilmiştir. Termal’den günümüze değin korunan Baş Melek Mikhael kabartması ile yarım daire şeklinde duvar kalıntısı (eksedra), duvar içindeki dehliz, üzerinde İmparator II. Iustinus (yön. MS 565–578) ve eşi Sophia’nın monogramları bulunan sütun başlıkları, sütunlar ve diğer mimari parçalar, buradaki imar faaliyetlerine ilişkin önemli arkeolojik kanıtlardır. 2019 senesinde bir proje kapsamında Termal’deki arkeolojik veriler üzerine Prof. Dr. Sümer Atasoy’un başkanlığında, şahsımın da içerisinde yer aldığı bir ekip tarafından tespit çalışmaları yapılmış ve epigrafik eserler yerinde incelenerek tarafımca yeniden değerlendirilmiştir.
Filolojik, Epigrafik ve Arkeolojik Verilerin Yeniden Değerlendirilmesi -Özet-
Yalova il merkezinin yak. 12 km. güneybatısında bulunan ve şifalı yeraltı su kaynaklarıyla tanınan “Termal Kaplıcaları” (Pythia Therma) Antikçağ’dan günümüze değin bir “şifa yurdu” olma özelliğini korumaktadır. Termal’deki Kurşunlu Hamamın kubbe kasnaklarındaki bir grup adak stelinin üzerinde bulunan kabartma betimlerden ve Hellence yazıtlarından, burasının Roma Dönemi’nde hastalıklardan koruyucu tanrı Herakles ve su perileri Nymphe’lere adanmış bir kült alanı ve tedavi merkezini içerdiği anlaşılmaktadır. Zira Herakles’in hastalıklardan koruyucu ve şifa dağıtıcı özelliği Atina’daki MÖ 429 yılı salgınından beri antik literatürden bilinmektedir. MS VI. yüzyılda imar faaliyetlerine sahne olan Termal Kaplıcalarının o dönemden itibaren içerisinde hastane, hamam, su kanalları ile kilisenin olduğu bilinir. Bizans Dönemi yazarlarının verdiği bilgileri destekleyecek şekilde, bu alandan, günümüze değin korunan yarım daire şeklinde duvar kalıntısı (eksedra), duvar içindeki dehliz, önündeki sütunlar, üzerinde Bizans İmparatoru II. Iustinos (MS 565-578) ve eşi Sophia’nın monogramları bulunan sütun başlıkları ve diğer mimari parçalar, burada Geç Roma-Erken Bizans Dönemi’nde Baş Melek Mikhael Kilisesi’nin inşa edildiğini göstermektedir. Yine bu alanda, yakındaki bir nekropolis’ten getirildiği düşünülen Roma Dönemi’ne ait yazıtlı mezar stelleri bulunmaktadır. Üzerlerinde kabartma olarak “ölü ziyafeti sahnesi (Totenmahlrelief)” sahnesi ve Hellence yazıtları bulunan bu mezar stelleri bu civarda yaşamış şu ailelere aittir:
1. Ariston oğlu Sophilos, karısı Khoirile, annesi Dometia ve Papia;
2. Teophilos kızı Aure(lia) Matrodora, kocası Dorion, oğlu Diodoros ve oğulları Dorion, Metrodoros ve Hermes;
3. Ariston oğlu Olympas, karısı Markianes, çocukları Magnos ve Nemerios. 2019 senesinde bir proje kapsamında Prof. Dr. Sümer Atasoy’un başkanlığında Termal’deki arkeolojik ve epigrafik veriler üzerine tespit araştırması yapılmıştır. Bu çalışmaların sonucu olarak güncel veriler ortaya çıkarılmıştır.
Yalova Thermal Springs (Pythia Therma) in the Roman-Byzantine Period:
Reassessment of Philological, Epigraphic and Archaeological Data
Abstract-
Located ca.12 km. southwest of Yalova city center and known for its healing underground water sources, “Thermal Spring” (Pythia Therma) maintains its feature of being a sanatorium from antiquity to the present. Based on the relief depictions and Greek inscriptions on a group of Roman votive stelae that are buried inside the dome pulleys of Kurşunlu Bath in Thermal, this complex is understood that have included a cult area and health center dedicated to Heracles, the god of warding off ill, during the Roman Period. The healing properties of Heracles from diseases have been known from the ancient literature since the epidemic of 429 BC in Athens. Reconstructed by Byzantine emperors of the 6th century AD, Thermal Springs Complex included a hospital, a bath, water tunnels and a church from that period. In addition to the information given by the Byzantine authors, the remains of a semicircular wall and the vestibule inside it, the columns in front of it, the capitals with the monograms of the Byzantine Emperor Iustinus II (AD 565-578) and his wife Sophia, and other architectural remains suggest that a church in the name of Archangel Michael was built here in the Late Roman-Early Byzantine Period. Also in this area are inscribed Roma grave stelai which are thought to have been brought from a nearby necropolis. With a funeral meal relief scene and Greek inscriptions on each of them, they belong to the following families who lived thereabout:
1. Sophilos son of Ariston, his wife Khoirile, his mother Dometia and Papia;
2. Aure(lia) Matrodora, daughter of Teophilos, her husband Dorion son of Diodoros, and their sons Dorion, Metrodoros and Hermes;
3. Olympas son of Ariston, his wife Marcianes, their sons Magnos and Nemerios.
As part of a project, researches were conducted on the archaeological and epigraphic data in Thermal at the helm of Prof. Dr. Sümer Atasoy in 2019. As a result of these works, current data have been revealed.
İlk mozaik döşeme 2016 yılında bulunmuştur. Yan yana inşa edilmiş iki mezar çukurunun dört tarafında farklı mozaik bordürler vardır. Doğuda irili-ufaklı düğümlü geçmeli bordur, iki yanda sarmaşık yapraklı karşılıklı kıvrık dallar ve batıdaki iki satırlık
Helence yazıt bordüründe ise mezarların bu kilise de görev yaptıklarını unvanları
ve isimleriyle birlikte veren adak yazıtı anlatmaktadır. Bu kompozisyonu takip eden
dikdörtgen panoda eşkenar dörtgen içinde cepheden gösterilmiş İsa’yı temsil eden
kartal ve etrafında bitki dalları arasında gösterilmiş farklı türlerde kuşlar vardır. Mozaik
döşemenin mezarların üstünü kapatmış olması gerekir. Ancak mezarlar soyguncular
tarafından kendi dönemlerinde tahrip edildiklerinden mezarların üzerinin üstünde mozaik olup olmadığı anlaşılmamıştır.
2017’de adak mozaiği olarak yapılmış yedi pano ortaya çıkarılmıştır. Birbirinden farklı
kompozisyonlar da düğümlü madalyonlar içinde farklı kuş tasvirleri, geometrik ve stilize bitkisel desenlerin yanı sıra kuş yemlikleri ve elma ve armut desenleri işlenmiştir. Yan yana tasvir edilmiş dikdörtgen mozaik panolarda kişilerin adağı olarak yaptırıldığı Helence yazılmış adak yazıtlarında belirtilmiştir. 2018 yılı kazı sezonunda da bu panoların henüz toprak altında olan bir bölümü daha gün ışığına çıkarılacaktır
Hellen öncesi var olan yerel tanrılarla kaynaştığını ve ayrıca kültlerinin niteliğini genel hatlarıyla ortaya koymaktadır. Bu dini unsurların yanı sıra, Phrygia Bölgesi’nden doğarak, Sakarya üzerinden Pontos Eukseinos’a (Karadeniz) ulaşan ve içinden geçtiği tarım arazilerine hayat veren Sangarios nehri, bu özelliğiyle, çiftçi ve köylülerin şükranlarını sunduğu bir nehir tanrısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunlardan başka, kentte darp edilmiş sikkeler üzerindeki betimler de Amisos ve çevresinde saygı duyulan tanrıları ve insanların dinsel yaşantısını anlamamız açısından yardımcı olmaktadır. Kentin M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen sikkelerinin ön yüzlerinde betimlenen tanrıça başı Hera veya Tykhe olarak tanımlanır. Pontos Kralı VI. Mithridates Dönemi (M.Ö. 120-63) Amisos krali sikkelerinde Savaş Tanrısı Ares ile Kılıcı; Üzüm - Şarap Tanrısı Dionysos ile kült sembolü cista mystica (sihirli sepet) ve Zeus ile kartalı yoğunlukla betimlenmiştir. Burada kral kendisini, kentte ve bölgede önemli bir tapınıma ve saygıya sahip bu tanrılarla özdeşleştirirek propaganda yürütmüş olmalıdır. Bunlarla ek olarak, kentin Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinde ise Aphrodite, Apollon, Ares-Mars, Artemis, Asklepios, Athena (Nikephoros), Demeter, Dionysos, Hades-Sarapis, Herakles, Hermes, Hygeia, Nike, Poseidon, (Nehir Tanrısı) Thermedon, Tyche, Zeus betimleri görülebilmekte olup, bu tanrısal varlıklara gösterilen saygının ifadesi olarak değenlendirilebilir.
.
Oluz Höyük (Yassı Höyük - Tepetarla Höyüğü) is located on the western part of the city Amasya which is in the central Black Sea Region of Turkey. The mound lies on the fertile Geldingen plain, from the south of which an important tributary of the Yeşilırmak river (ancient Iris), the Çekerek (ancient Skylaks) passes. During the archaeological excavations at Oluz Höyük which were carried under the direction of Prof. Şevket Dönmez between 2009 and 2013, 90 coins (one gold, five silver, 84 bronze) were discovered, dating from the last quarter of the 4th century BC to 48 BC. A great majority of them (70) belong to the Hellenistic kingdoms: 13 Macedonian (Alexander the Great and Philippos III Arrhidaios), two Bithynian (Prusias II Cynegus), 55 Pontic (Mithradates VI Eupator). The coins of the Macedonian kingdom are from the mints of the cities of Amphipolis, Sardis, Colophon, Miletus/Mylasa and Salamis. Aside from the Pontic coins, which were minted of bronze, those of Amisos constitute thelargest group with 41 examples, while five coins of Amastris and only one each from Sinope and Panticapaeum were identified. Among the other 11 coins, three, dated to the Roman Republican period, give the names of Roman moneyers: Caius Curiatius filius Trigeminus (135 BC), C. Cornelius
Lentulus Clodianus (88 BC) and Lucius Procilius filius (80 BC). The remaining eight coins which are dated to the 2nd–1st centuries, are known to have been minted in Apameia (Kelainai), Cyzicus and Sardis. All of this numismatic material adds new information to the Hellenistic history of Oluz Höyük as well as the Pontic region.
The epigraphic evidence, more than ancient authors, enlighten the Roman history of the region and among them grave inscriptions present remarkable clues about the social structure and the social life of people who had lived in the aforementioned city centres and in the rural areas of them in the Roman imperial period. The Roman names of the locals that the grave inscriptions give, are the indicators of the Roman citizenship they had obtained (specially after Constitutio Antoniniana) and the Romanization of the region. On the other hand, the names on graves which lack patronymics, may belong to people who had been freedmen (apeleutheros) or freedwomen (apeleuthera). The one who had been threptoi (slaves bred in the house of his/her master) are mentioned directly in the grave inscriptions. As well as honorary inscriptions, epitaphs make us to be aware of the presence of Roman magistracies such as ephebarkheia, and gymnasiarkheia which are directly related with the education of students (epheboi) in the gymnasia of Herakleia Pontike, Tieion/Tios and Amastris. Besides, occupations of the dead, such as sailors (naukleroi), doctors (iatroi) estate & farm managers (oikonomos & oikonomissa)....etc. are attested in the inscriptions; the last of those presents also the traces of the Roman period farms in the region. The curses and fines which had been added to the end of grave inscriptions by the owner of the grave, are not only the evidence of grave robbery and violation in Eastern Bithynia but also the the evidence of the institution of statio and the stationarii who were responsible for public security in the cities.
The dedications of the indvidiuals give an idea about the religious life of Roman Heraclea: Marcus Aurelius Silius Domitius Marcianus offers a dedication to goddess Ma for his saviour which puts forward the presence of this Anatolian goddess not only in Heraclea but also in Bithynia region for the first time. A statuette dedication by Asklepiodoros to Heracles Alexikakos (healer & saviour Herakles) demonstrates the continuity of the cult of Heracles in Roman period in the territory. From a dedication of Aurelius Zeuxius to an unknown deity, we learn his religious position as hieropoios. The grave inscriptions are important as well to understand the social & cultural life: The grave inscription of Aurelius Artemonianos Menios, gives the magistracy titles of him as ephebarkhos and paraphylaks that presents knowledge about the ephebarkheia and education. A grave stone of estate & farm managers (oikonomoi & oikonomissai), presents the traces of Roman period farms in the territory of Heraclea. The names on the inscriptions also give information about the Thracian origin of the people, the respected deities, Roman citizenship and Romanization of the city partly.
Karadeniz Ereğli Müzesi’nde sürdürdüğümüz çalışmalarda Herakleia Pontike’ye ait Bizans Dönemi iki lahit mezar, “Meryem & Bebek İsa” betimli, Soter Hagia yazılı sütun başlığı, “fakirler yurdu” yazılı bir yapı yazıtı ve bir kişinin tanrıdan yardım talep ettiği yeni bir adak tespit edilmiştir. 2007 yılından itibaren arkeolojik kazıların sürdüğü Tios antik kenti akropolis’inde ortaya çıkarılan kilisede ele geçmiş çok sayıda buluntunun içinde Eudokia isimli bir kadının adağı/mezarı? dikkat çekmektedir. Amasra Müzesi’nde yapılan çalışmalarda Tioslu bir kişinin Tanrı’dan yardım dilediği bir adak tespit edilmiştir. Ayrıca müzede bulunan Amastris kentine ilişkin Phokas’ın adağı, Theodoros’un mezar yazıtı, Arsine, Akyline ile Akylinos’un Tanrı’ya yardım çağrısı, kent halkının Hıristiyanlık algısı ve dinsel yaşamı hakkında ipuçları veren yazıtlardır. Bir kısmı Roma Dönemi’ne ait yazıt taşıyıcılarının ikincil kullanımı ile oluşturulmuş bu yazıtlar ile yine yazıtlı buluntu grubu olarak değerlendirilebilecek, her üç kente ait bu yazıtlar ile buluntulara ek olarak yazıtlı buluntu grubunda değerlendirebileceğimiz her üç kente ait / Hellence yazıtlı Bizans kurşun mühürler bölgenin siyasi, dini ve ekonomik hayatına ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır.
The territory of Eastern Bithynia has long attracted the attention of travelling antiquarians due to its rich archaeological and epigraphical potential. Archaeologists and epigraphers such as E. Kalinka, G.Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin, C. Marek...etc conducted epigraphic and historical geographical research here between the mid 19th and early 21st century. In recent years, new epigraphical field surveys have started within the eastern part of Roman Bithynia, including in the districts of Geyve, Taraklı and Pamukova (Sakarya province) and Gölpazarı and Osmaneli (Bilecik province), undertaken
by a team headed by Dr Hüseyin Sami Öztürk and, since 2012 in Göynük and Mudurnu (Bolu province), by a team headed by Dr. Filiz Dönmez Öztürk. Concurrently, new epigraphical research has been conducted in the İstanbul, Iznik, Sakarya, Karadeniz Ereğli, Konuralp and Amasra Archaeological Museums by Dr. Hüseyin Sami Öztürk and Dr. Bülent Öztürk. The excavations at Tieion/Tios (Zonguldak/Filyos) on the southern Black Sea coast have also presented new inscriptions that have been compiled into a corpus. Consisting of honorary decrees, milestones, dedications to gods and goddesses, weights and gravestones, these inscriptions add new information to the history of Roman Bithynia.
Abstract
The territory of Bithynia has long attracted the attention of travelling antiquarians due to its rich archaeological and epigraphical potential. Archaeologists and epigraphers such as E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin and C. Marek conducted epigraphic and historical geographical research here between the mid-19th and early 21st century and published the results of their researches in the context of their books or articles. Many Greek and Latin inscriptions of Bithynia were presented in these works by this way.
In recent years, with the permission of T.C Ministry of Culture and Tourism, The General Directorate for Cultural Heritage and Museums new epigraphical field surveys have started within the Roman Bithynia (Nikaia, Claudiopolis, Modrene, Prusias ad Hypium, Tios/Tieion, Amastris), including in the districts of Geyve, Taraklı and Pamukova (Sakarya province) and Gölpazarı and Osmaneli (Bilecik province) by a team headed by Dr. Hüseyin Sami Öztürk; and since 2012 in Göynük and Mudurnu (Bolu province) by a team headed by Dr Filiz Dönmez-Öztürk. Concurrently, new epigraphical research has been conducted in Amasra, Bilecik, Bolu, Bursa, İznik, Karadeniz Ereğli, Kocaeli and Söğüt Archaeological Museums by Prof. Dr. N. E. Akyürek-Şahin, Prof. Dr. Mustafa Adak, Dr. H. S. Öztürk and Dr. Bülent Öztürk. The excavations at Tieion/Tios (Zonguldak-Filyos province) on the southern Black Sea coast have also presented new inscriptions that have been compiled into a corpus. Consisting of honorary decrees, milestones, dedications to gods and goddesses, weights and gravestones, these inscriptions add new information to the history of Roman Bithynia.
Bithynia'da 2007-2014 Dönemi Epigrafik Çalışmalar
Bithynia bölgesi, arkeolojik ve epigrafik zenginliğiyle 19. yüzyılın sonlarından itibaren 20. yüzyılın sonlarına kadar, başını E. Kalinka, G. Mendel, L. Robert, F. K. Dörner, D. French, S. Şahin ve Ch. Marek’in çektiği, çok sayıda arkeolog-epigraf ve eskiçağ tarihçisi tarafından ziyaret edilmiş, bu bilim insanları bölgede epigrafik tarihi-coğrafi nitelikte araştırmalar yapmışlar ve bu araştırmalarının sonuçlarını gerek makale gerekse kitap olarak yayımlamışlardır. Bu çalışmalarla birlikte, bugün bir kısmı kaybolan çok sayıda Hellence ve Latince yazıt bilim dünyasına tanıtılmış ve bunların bilgilerinin günümüze kadar ulaşılması sağlanmıştır. Son dönemlerde (2007-2014) ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle, Bithynia’nın bazı bölgelerinde yeni epigrafik tarihi-coğrafi yüzey ve müze araştırmaları yapılmasına başlanmış olup burada da esas olarak bu çalışmalar tanıtılacaktır. Dr. Hüseyin Sami Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından Sakarya’nın Geyve, Taraklı, Pamukova (Sakarya province) ile Bilecik’in Gölpazarı ve Osmaneli ilçelerini kapsayan epigrafik yüzey araştırmaları 2011 yılından beri düzenli bir şekilde devam etmekte olup; Bolu’nun Mudurnu ve Göynük ilçelerinde 2012 ve 2013 senelerinde Dr. Filiz Dönmez Öztürk başkanlığında bir ekip tarafından epigrafik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların yanı sıra Bithynia kapsamında bulunan İstanbul, İznik, Kocaeli, Sakarya, Karadeniz Ereğli, Konuralp ve Amasra arkeoloji müzelerinde de epigrafik çalışmalar yapılmıştır. Tios/Tieion (Zonguldak-Filyos) antik kenti arkeolojik kazılarında 2007’den itibaren elde edilen yazıtlar ise bu satırların yazarı tarafından bir corpus altında toplanmıştır. Yapılan tüm bu çalışmaların sonucunda büyük çoğunluğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen onurlandırma kararnameleri, miltaşları, adaklar, ağırlıklar ve mezar taşları gibi farklı türlerden yeni yazıtlar ile niteliği anlaşılamayan fragman yazıtlar tespit edilmiş ve ayrıca daha önce yayımlanmış yazıtlar da tekrar değerlendirilmeye alınmıştır.
Bu epigrafik proje kapsamında, müzede bulunan yayımlanmamış Hellence ve Latince yazıtların yayımlanmasına, daha önce yayımlanmış yazıtların yeniden gözden geçirilip gerek varsa düzeltmelerinin yapılıp (corrigenda) eksikliklerinin tamamlanmasına (addenda) ve nihayetinde tüm yazıtların 2016 yılında Türkçe ve İngilizce çiftdilli olarak bir katalog altında yayımlanmasına karar verilmiştir. 2015 senesine kadar gerek Filyos arkeolojik kazılarından gerekse Ereğli, Devrek, Kilimli, Alaplı, Çaycuma ilçe merkezleri ve köylerinden müzeye yeni yazıtlar kazandırılması, çalışmanın aralıklarla devam ettirilmesine vesile olmuştur. 2015 senesine kadar müze epigrafik çalışmalarında, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen 45’i yeni 28’si yayımlanmış toplam 73 yazıtlı eser tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Bu buluntular Karadeniz Ereğli’ye konumlanan Herakleia Pontike ile Tios/Tieion antik kentlerinin egemenlik alanlarına aittir.
Filiz’in 41. yaşında, 41 biliminsanının katkısıyla sunulan bu çalışma ile Filiz’in “anısının ebedi kalması” ümidimizle:
μνήμης χάριν ❦ mnemes kharin
Ancak şu da bir gerçektir ki büyüsel örtülere bürünmüş bir mitolojik öykünün bile insanlık tarihinde bir gerçekliği vardır. İnsanın ilk çığlığı, korkusu, türküsü dillenmiş, söze dökülmüş, taşa kazılmış, şiire taşınmış ama en önemlisi tüm bunlar insanlığın genlerine, bilinçaltına yerleşmiştir.
Mitolojinin bu masalımsı halinden ötürü onu küçümseyen ve faydalı bir bilgi olarak görmeyen düşünüşe karşı Amerikalı yazar Thomas Bulfinch’in (15 Temmuz 1796 - 27 Mayıs 1867) hazırlamış olduğu bir eserdir bu çalışma. Bulfinch’e göre mitoloji iyi bir şekilde bilinmeden ne günümüz yazarlarını ne klasikleşmiş yapıtları ne de modern edebiyatı anlayabiliriz. Örneğin, Shakespeare’in eserlerindeki mitolojik kahramanlara ya da olaylara yapılan göndermelerin anlaşılamayacağını ileri sürer. Bu sebeple de mitolojik hikâyeleri hemen hemen herkesin okuyabileceği bir dille kaleme almıştır bu yapıtında. Sadece bilimsel bilginin “faydalı” olduğu şeklindeki baskın görüşün artarak egemen olduğu bir dönemde, deneysel yöntemden yararlanarak mitoloji ile modern edebiyatı birleştirmiştir. Antik Çağ yazarlarından aktardığı örnekleri düzyazı şeklinde, modern edebiyattan alarak örtüştürdüğü örnekleri ise birebir çevirileriyle kullanmıştır. Biz de yazarın bu hassasiyetini göz önünde tutarak sizlere onun eserini, kendi düzenlediği biçimde sunmayı uygun gördük. Borges’in dediği gibi …Bir ağacın, bir yıldızın ya da bir kayanın canlı bir varlığı simgeledikleri gibi, Antik Çağ şiiri de düzyazı demekti. Modern edebiyatta ise bunlar birbirinden ayrılmış disiplinlerdir artık.
Ülkemizde bugün herhangi bir okumuşa “mitoloji”yi sorduğumuzda, Helen ve Roma Mitolojileri akıllarına gelecektir. Kültürümüzün ve edebiyatımızın beslendiği Fars-İslam, Ural-Altay, Orta Doğu ve Doğu Mitolojisi ilk akla gelenlerden olmayacaktır. Bir Amerikalı olan Bulfinch hazırlamış olduğu bu eserde Hellen ve Roma mitolojilerinin yanı sıra kendi edebiyatlarına yansımış birçok göndermelerin kaynağı olan “Kara Avrupası ve “Kuzey Avrupa” mitolojilerine de uzun uzun yer vermiştir. Böylece hem klasik mitolojiyi, antik yazarlardan yaptığı kendi çevirilerinden ve kendi dilinden, döneminin gençlerine öğretiyor hem de bu sayede sözkonusu gençleri modern edebiyata yönlendiriyor.
Efsaneler Çağı’nı, Klasik Mitoloji’yi genç nesle aktarmadaki başarısıyla türünün ve döneminin ilk örneği olarak saymaktadır Marie Cleary. (Miscuit utile dulcı: Bulfınch's Mythology as a pedagogical prototype, Classical World 78.6 (1985), 591-596) ve ona göre Bulfinch, özsözünde belirttiği “bilgi mutluluk getirdiği takdirde ‘faydalı’dır” şeklindeki düşüncesine, Horatius’un "omne tulit punctum qui miscuit utile dulci (Faydalı olanla hoş olanı harmanlayan, oyun tamamını almış olur)" prensibini temel almış olduğuna dikkat çekmektedir.
Bulfinch’in Mitolojisi, yazarın farklı dönemlerde ele aldığı üç çalışmasının bir derlemesidir: Bunlardan, Efsaneler Çağı 1855; Şövalyeler Çağı 1858; Charlemagne Efsaneleri, Ortaçağ Romansları ise 1863 yıllarında ilk baskıları yapılmıştır.
Bu derlemeyi oluşturan bu üç kitap, beş bölüm halinde sunulmaktadır: Efsaneler Çağı: Tanrıların ve Kahramanların Öyküleri (The Age of Fable, or Stories of Gods and Heroes); Şövalyeler Çağı: Kral Arthur ve Şövalyeleri (The Age of Chivalry, or Legends of King Arthur); Mabinogeon (The Mabinogeon); İngiliz Soyunun Kahramanlık Mitleri (Hero Myths of the British Race); Charlemagne Efsaneleri Ortaçağ Romansları (Legends of Charlemagne or Romance of the Middle Ages).
Eserin Türkçe çevirisi yapılırken, “Bulfinch’s Mythology, Avenel Books Crown Publishers Inc., New York 1978 Edition” adlı basım temel alınmış olup, mitolojide adı geçen Eski Yunanca ve Latince yer ve şahıs adları, mümkün olduğunca yazarın metnine sadık kalınarak Latince şekillerinde verilmeye çalışılmıştır. Bulfinch bu eseri, esas olarak Amerikan ve İngiliz halkına yönelik yazdığı için, onların kültüründe yer etmiş ancak Türk okuyucusunun anlamakta güçlük çekebileceği ve yabancı gelebilecek bazı noktalarda editör ve çevirmen açıklamalarının gerekli gördüğümüz yerlere eklemeyi de uygun gördük.
Yaklaşık 150 sene önce yazılmış, Amerika ve Avrupa ülkelerinde klasikler arasına girmiş ve defalarca baskısı yapılmış bu eser, Türk okuyucusuna ilk kez, elinizdeki bu çeviri eserle sunulmaktadır. Bugüne kadar Türk bilim insanları ya da aydınları tarafından yazılan ya da diğer dillerden Türkçe’ye çevirilen mitoloji kitapları/ sözlükleri arasında, mitoloji ve mitolojik tarihin anlaşılmasında son derece “faydalı” ve önemli bir yere sahip olacağını düşündüğümüz eserin, son kısmına eklenen sözlük ile birlikte, yazarın da belirttiği gibi, oturma odanızın ya da kütüphanenizin en temel eserlerinden ve en önemli sözlükleri arasına gireceği ve büyük bir boşluğu dolduracağı inancındayız.
Bülent Öztürk
İstanbul, 2011
The initiatives we have painstakingly taken since 2005 to return to their rightful place the machinery, objects, documents, and photographs used at the Cibali Tobacco and Cigarette Factory bore fruit in 2008 and, the said works were temporarily transferred to Rezan Has Museum. As the protector of its legacy, we are determined to rekindle the spirit of the Cibali Tobacco and Cigarette Factory with its more than a century-long history and transmit this cultural heritage to future generations. As part of this objective, we are thrilled to share with viewers the tobacco and cigarette machines that have survived to date, as well as all other available documents, information, and works that have returned home after a meticulous, two-year process of conservation/restoration initiated in 2009. As the second step of the 2011 exhibition entitled, “Like Moths to the Flame: The Ottoman Fire Brigades” organized as part of the exhaustive project we undertook for the introduction and display of the 2600-piece collection of CTF, this new exhibition offers a fresh glimpse into the collection.
Providing viewers with the opportunity to witness the final years of the Ottoman Empire and the industrial, economic, political, and socio-cultural history of the Turkish Republic, the collection also reveals the place Cibali Tobacco Factory holds in the labor history of Turkey with a particular focus on female participation and contribution in the workforce.
Recounting the highly successful tale of the physical and conceptual metamorphosis of this exceptionally significant and dynamic space that transformed the country with its workers and units in the nearly 100 year-long course of its history was one of the most important tasks we had undertaken in upholding legacy of this institution we had inherited. We are thus proud to see that this work recalls and reminds us exactly which memories the urban transformation process we are currently experiencing radically alters and erases from collective memory.
EMEĞİN MEKÂNI: CİBALİ TÜTÜN FABRİKASI
2005 yılından bu yana Cibali Tütün ve Sigara Fabrikası’nda kullanılan makinaların, eşyaların, belgelerin ve fotoğrafların ait oldukları yere dönebilmeleri adına verdiğimiz mücadele 2008 yılında sonuçlanmış ve eserler İslam ve Bilim Teknolojileri Müzesi envanterine kaydedildikten sonra Rezan Has Müzesi’ne geçici süre ile devredilmiştir. Mirasının koruyucusu olduğumuz; bir asırdan fazla bir geçmişi bulunan Cibali Tütün Fabrikası ruhunu yeniden yaşatmak ve bu kültür birikimini gelecek nesillere taşımak adına, fabrikadan günümüze ulaşmayı başarmış tütün ve sigara makinelerini, her türlü belge ve bilgiyi; 2009 yılında başlayan ve yaklaşık 2 yıl süren titiz bir konservasyon/restorasyon ve araştırma sürecinden sonra evlerine dönen eserleri sizlerle ilk kez paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. CTF’ye ait yaklaşık 2600 eserlik koleksiyona dair düzenlediğimiz uzun soluklu projemizin ikinci ayağı olan bu sergi, koleksiyona ufak bir kapı aralamaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin endüstriyel, ekonomik, siyasal, sosyo-kültürel tarihine tanıklık etme olanağı sunan bu koleksiyon, Cibali Tütün Fabrikası’nın Türkiye emek tarihindeki yerini, özellikle de kadının iş gücüne verdiği katkıyı ve emeği ortaya koymaktadır.
100 yılı aşkın tarihinde gerek birimleri gerek çalışanları ile ülkenin ekonomik ve toplumsal değişim sürecinde hatırı sayılır katkıları olan önemli ve dinamik bir mekânın öyküsünü anlatmak, mirasçısı olduğumuz bu kurumdan bize kalan en önemli ve keyifli görevlerden biriydi. Bu çalışma ile yaşadığımız kentsel dönüşüm sürecinin toplumsal hafızamızdan neleri tamamen silip, neleri kökten değiştirdiğini bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor olmaktan gurur duyuyoruz.
ÖZ: Doğu Bithynia ile Batı Paphlagonia coğrafi bölgelerinin arasındaki geçiş güzergâhının kıyı kentlerinden olan Tios antik kenti, bugün Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Zonguldak İli’ne bağlı Çaycuma İlçesi’nin sınırlarındaki Filyos Beldesi’nde konumlanır. Kent, Roma İmparatorluk Dönemi’ndeki Pontus et Bithynia Eyaleti’nin yol ağı üzerindedir. Kuzeydoğuda Amastris’e, iç bölgede ise güneyde Krateia-Flaviopolis ve güneybatıda Klaudiopolis kentlerine uzanan Roma yollarının kalıntıları bugün bazı noktalarda kısmen görülebilmektedir. Kente ait olup bu yol güzergâhlarının belli noktalarına yerleştirilmiş Roma miltaşlarından bazıları ise günümüze kadar ulaşmayı başarmış ve kayda geçmiştir. Makalede 2009–2010 yıllarında Tios kent merkezinin güneyindeki, Gökçebey İlçesi’nin, Bakacakkadı ve Üçburgu mevkilerinde, Filyos Nehri’nin kıyısında bulunmuş ve Karadeniz Ereğli Müzesi’ne taşınmış ve Tios kentinin güneyine uzanan yola ait olan iki yeni miltaşı tanıtılmaktadır. Miltaşlarından ilki Septimius Severus (Caracalla ve Geta) Dönemi’nde eyalet valiliği yapan Quintus Tineius Sacerdos tarafından diktirilmiştir ve Latince-Hellence olmak üzere çiftdillidir. Miltaşı ve yazıtı kepçe darbelerinden kısmen zarar görmüştür ve şu anda üç büyük ve birkaç küçük parçaya dağılmış halde Müze deposunda korunmaktadır. Latince yazılmış ikinci miltaşı ise Caracalla Dönemi’ne aittir. Krateia-Flaviopolis veya Klaudiopolis’e uzanan yola ait olan her iki miltaşının yazıtlarının çevirileri sırasıyla şöyledir:
1. «Arap Fatihi, Adiabene Fatihi, Büyük Parth Fatihi, en yüce rahip, altıncı kez tribunus yetkisine haiz, onbirinci kez imparator, ikinci kez consul, vatanın babası, proconsul olan İmparator Caesar Lucius Septimius Severus Pius Pertinax Augustus; ikinci kez tribunus yetkisine haiz İmparator Caesar Marcus Aurelius Antoninus Augustus ve Publius Septimius Geta Caesar, Augustus’ların eyaletteki praetor mertebesinde temsilcisi Quintus Tineius Sacerdos aracılığıyla (yolu) onarttılar. (22. ? Mil).»
2. «İmparator Caesar Marcus Aurelius Antoninus, dindar, Augustus, Büyük Parth Fatihi, Büyük Britannia Fatihi, Büyük Germania Fatihi. Tios’tan (kent) sınırlarına doğru 22. mil.»