Şevket Şeker
Related Authors
Nuri KUZU
Kocaeli University
hakan acar
Bilecik Şeyh Edebali University
Can Kızılkan
Turkish National Defense University (Milli Savunma Üniversitesi)
MEHMET BABACAN
Uludag University
Hasan ACAR
Uludag University
Tuğrul Oğuzhan Yılmaz
Yildiz Technical University
InterestsView All (16)
Uploads
Papers by Şevket Şeker
incelemeyi amaçlamaktadır. Devrimden sonra dine dayalı ve Şii merkezli bir eksende güncellenen
İran siyasal yapısı, iç ve dış politikasını şekillendirmiştir. Yeni benimsenen ilkeler devrimden önce
bölgede Amerika Birleşik Devletleri’nin jandarması rolünü üstlenmiş olan Tahran’ı, ABD için
üstesinden gelinmesi gereken bir düşman olarak ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Tahran, kimi dönem
şiddetlenen kimi dönemse gevşetilen çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Yaptırımlar, İran’ın
başta dış politika olmak üzere her türlü ekonomi politik yaklaşımının şekillenmesinde önemli rol
oynamıştır. Bu doğrultuda maruz kaldığı uluslararası sıkışmışlığından kurtulabilmek için Orta Asya
önemli çıkış kapılarından birisi olmuştur.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra oluşan Orta Asya jeopolitiği, İran’a çeşitli fırsatlar ve
tehditler sunmuştur. Tehditlerin ve çatışmaların yoğunluğu ve çevrelenme tehdidi İran’ın bölgeye
yönelik yaklaşımını tamamen etkilemiştir. Yeni jeopolitik değişimde İran Mezhepçi-Şii dış politika
yaklaşımını pragmatist bir anlayışla değiştirmiştir. 1991 sonrasında Orta Asya’da oluşan yeni
jeopolitik, Tahran’ı tedirginliğe sevk etmiştir. İran, kaygılarını gidermek için Rusya ile iş birliği
yaparak bölgde statükocu bir yaklaşım benimsemiştir. Buna rağmen yine de özgün ve bağımsız
politikalar benimseyerek kendisine fırsatlar yaratmaya çalışmıştır. Ancak çalışma neticesinde
görülebileceği gibi yaptırımların neden olduğu mali, siyasi ve ekonomik sıkışıklığı bölgeyle
ilişkilerinin gelişiminin önünde bir engel olarak çıkmıştır. Bu nedenle ilişkiler mevcut kapasitenin
çok altında sürdürülmektedir. Çalışma, öncelikle İran İslam Cumhuriyeti’nin yaptırım geçmişine ve
yaptırımın etkilerine değinmiş olup, sonrasında İran’ın bölgeyle ilişkilerinin tarihsel sürecini kısa bir
şekilde özetleyerek, bölgeye yönelik genel tutumu ele alınmıştır. Son olarak Orta Asya
cumhuriyetleri ile İran’ın ikili ilişkilerinden bahsedilmiştir. İran’ın Orta Asya yaklaşımını ele almayı
amaçlayan çalışma neticesinde İran’ın gerek ikili ilişkilerinin gerekse bölgedeki etkinliğinin oldukça
alt düzeyde ve sınırlı kaldığı görülmüştür
politika çerçevesinde Orta Doğu’da din bağlamında ve Şiilik özelinde sergilediği yaklaşımı Kafkasya ve
Orta Asya’da pragmatist bir tavır takınarak benimsememiştir. Pragmatist tavrı güvenlikçi ve statükocu
tutumunun bir yansımasıdır. İran bölgede ulusal güvenliğini tehdit edebilecek değişimlere karşı mevcut
statükonun sürdürülmesinden yana olmuştur. Ülkesinde yaşayan Azerbaycan Türkleri, İran’ın
Azerbaycan’a yaklaşımını etkilemiştir. Dolayısıyla Ermenistan ile ilişkileri bu çekince üzerine inşa
edilmiştir. İki ülkenin ortak sorunları zorunlu iş birliğinin doğmasına yol açmıştır. İran, Azerbaycan’ı
Ermenistan’la dengelemeye çalışan bir politika benimsemiştir. Bunun yanı sıra uluslararası toplumdan
izole edilen İran, Avrupa pazarına erişim için stratejik bir konumda gördüğü Gürcistan’la yakın ilişki
kurmaya gayret etmiştir. Ancak iki ülke soğuk, inişli çıkışlı bir trend de ilişki geliştirmiştir. İran, dini
kimliğini arka plana iterek, güvenlikçi ve temkinli bir bakış açısıyla Kafkasya’da meydana gelen yeni
jeopolitik denkleme ayak uydurmaya çalışmıştır. Bu durum aynı zamanda İran’ın dini araçsallaştırdığının
da bir göstergesi olmuştur. Bu çalışmada İran’ın Güney Kafkasya yaklaşımı ve Azerbaycan, Ermenistan
ve Gürcistan ile ilişkileri incelenmiştir.
Books by Şevket Şeker
incelemeyi amaçlamaktadır. Devrimden sonra dine dayalı ve Şii merkezli bir eksende güncellenen
İran siyasal yapısı, iç ve dış politikasını şekillendirmiştir. Yeni benimsenen ilkeler devrimden önce
bölgede Amerika Birleşik Devletleri’nin jandarması rolünü üstlenmiş olan Tahran’ı, ABD için
üstesinden gelinmesi gereken bir düşman olarak ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Tahran, kimi dönem
şiddetlenen kimi dönemse gevşetilen çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Yaptırımlar, İran’ın
başta dış politika olmak üzere her türlü ekonomi politik yaklaşımının şekillenmesinde önemli rol
oynamıştır. Bu doğrultuda maruz kaldığı uluslararası sıkışmışlığından kurtulabilmek için Orta Asya
önemli çıkış kapılarından birisi olmuştur.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra oluşan Orta Asya jeopolitiği, İran’a çeşitli fırsatlar ve
tehditler sunmuştur. Tehditlerin ve çatışmaların yoğunluğu ve çevrelenme tehdidi İran’ın bölgeye
yönelik yaklaşımını tamamen etkilemiştir. Yeni jeopolitik değişimde İran Mezhepçi-Şii dış politika
yaklaşımını pragmatist bir anlayışla değiştirmiştir. 1991 sonrasında Orta Asya’da oluşan yeni
jeopolitik, Tahran’ı tedirginliğe sevk etmiştir. İran, kaygılarını gidermek için Rusya ile iş birliği
yaparak bölgde statükocu bir yaklaşım benimsemiştir. Buna rağmen yine de özgün ve bağımsız
politikalar benimseyerek kendisine fırsatlar yaratmaya çalışmıştır. Ancak çalışma neticesinde
görülebileceği gibi yaptırımların neden olduğu mali, siyasi ve ekonomik sıkışıklığı bölgeyle
ilişkilerinin gelişiminin önünde bir engel olarak çıkmıştır. Bu nedenle ilişkiler mevcut kapasitenin
çok altında sürdürülmektedir. Çalışma, öncelikle İran İslam Cumhuriyeti’nin yaptırım geçmişine ve
yaptırımın etkilerine değinmiş olup, sonrasında İran’ın bölgeyle ilişkilerinin tarihsel sürecini kısa bir
şekilde özetleyerek, bölgeye yönelik genel tutumu ele alınmıştır. Son olarak Orta Asya
cumhuriyetleri ile İran’ın ikili ilişkilerinden bahsedilmiştir. İran’ın Orta Asya yaklaşımını ele almayı
amaçlayan çalışma neticesinde İran’ın gerek ikili ilişkilerinin gerekse bölgedeki etkinliğinin oldukça
alt düzeyde ve sınırlı kaldığı görülmüştür
politika çerçevesinde Orta Doğu’da din bağlamında ve Şiilik özelinde sergilediği yaklaşımı Kafkasya ve
Orta Asya’da pragmatist bir tavır takınarak benimsememiştir. Pragmatist tavrı güvenlikçi ve statükocu
tutumunun bir yansımasıdır. İran bölgede ulusal güvenliğini tehdit edebilecek değişimlere karşı mevcut
statükonun sürdürülmesinden yana olmuştur. Ülkesinde yaşayan Azerbaycan Türkleri, İran’ın
Azerbaycan’a yaklaşımını etkilemiştir. Dolayısıyla Ermenistan ile ilişkileri bu çekince üzerine inşa
edilmiştir. İki ülkenin ortak sorunları zorunlu iş birliğinin doğmasına yol açmıştır. İran, Azerbaycan’ı
Ermenistan’la dengelemeye çalışan bir politika benimsemiştir. Bunun yanı sıra uluslararası toplumdan
izole edilen İran, Avrupa pazarına erişim için stratejik bir konumda gördüğü Gürcistan’la yakın ilişki
kurmaya gayret etmiştir. Ancak iki ülke soğuk, inişli çıkışlı bir trend de ilişki geliştirmiştir. İran, dini
kimliğini arka plana iterek, güvenlikçi ve temkinli bir bakış açısıyla Kafkasya’da meydana gelen yeni
jeopolitik denkleme ayak uydurmaya çalışmıştır. Bu durum aynı zamanda İran’ın dini araçsallaştırdığının
da bir göstergesi olmuştur. Bu çalışmada İran’ın Güney Kafkasya yaklaşımı ve Azerbaycan, Ermenistan
ve Gürcistan ile ilişkileri incelenmiştir.