Papers by Sinem Akgul Acikmese
Ethnic and religious issues have gained attention with the spread of globalization. Their divisiv... more Ethnic and religious issues have gained attention with the spread of globalization. Their divisive character and potential to create conflicts between different groups have been extensively studied since the end of the Cold War. Among discussions, Islam has attracted a particular attention from Huntington’s work on the ‘clash of civilizations’ to George W. Bush’s flashbacks to a ‘crusade’ against terrorists. However, could there be a link between what is in it essence an ‘abstract’ formulation, i.e. identity, and the very ‘real’ existence of threat to humanity from identity-based conflicts and its close relative, international terrorism?
When we think about the violent events, leading to the deaths of civilians, and their perpetrators, a connection is established all-to-easily between the use of terror and Islam. Although this shallow analysis focusing solely on the deeds of extremists and generalizing them to the whole Islamic world is misguided at the best, it nevertheless has its attraction in many parts of the world. Islam is sometimes used as a self-identification tool and psychological booster for extremist religious groups associated with threats directed at political, societal, economic and human security at the national, regional or global levels, it is clearly wrong to suggest that there exist a unified-monolithic Islamic civilization threatening the world. This chapter will look critically at the connection between Islam as a-religion and Islam as a threat in the globalized world where peoples’ resort to deeper religious and ethnic identities came to the fore.
Uluslararası İlişkiler’in (Uİ) “büyük tartışma”larının sona erdiğine dair görüş alanın yazarların... more Uluslararası İlişkiler’in (Uİ) “büyük tartışma”larının sona erdiğine dair görüş alanın yazarlarının büyük çoğunluğu tarafından dile getirilmektedir. Bugün disiplinin ana dergilerinde büyük kuramsal tartışmalara yapılan atıflar önemli ölçüde azalmıştır ve en kayda değer münazaralar kuramlar/paradigmalar arasında değil, daha ziyade aynı kuramı benimseyen yazarlar arasında sıklıkla da ampirik çalışmalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu çalışma, Uluslararası İlişkiler’in “büyük tartışma”larının sakıncalarını ve Uİ yazınındaki “büyük tartışma”lara geri dönüş sorgulamalarını ortaya koyarak, Uİ’nin dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu ve geleceğine dair görüşler içermektedir. Bu noktadan hareketle, bu çalışma “büyük tartışma”lara bugüne kadar konu olan ve gelecekteki tartışmaların da temelini oluşturacak ana akımları okuyuculara yeniden hatırlatmak üzere hazırlanan bu özel sayıya giriş makalesi olarak kaleme alınmıştır.
Uluslararası İlişkiler’in (Uİ) “büyük tartışma”larının sona erdiğine dair görüş alanın yazarların... more Uluslararası İlişkiler’in (Uİ) “büyük tartışma”larının sona erdiğine dair görüş alanın yazarlarının büyük çoğunluğu
tarafından dile getirilmektedir. Bugün disiplinin ana dergilerinde büyük kuramsal tartışmalara yapılan atıflar önemli
ölçüde azalmıştır ve en kayda değer münazaralar kuramlar/paradigmalar arasında değil, daha ziyade aynı kuramı
benimseyen yazarlar arasında sıklıkla da ampirik çalışmalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu çalışma, Uluslararası
İlişkiler’in “büyük tartışma”larının sakıncalarını ve Uİ yazınındaki “büyük tartışma”lara geri dönüş sorgulamalarını
ortaya koyarak, Uİ’nin dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu ve geleceğine dair görüşler içermektedir. Bu
noktadan hareketle, bu çalışma “büyük tartışma”lara bugüne kadar konu olan ve gelecekteki tartışmaların da
temelini oluşturacak ana akımları okuyuculara yeniden hatırlatmak üzere hazırlanan bu özel sayıya giriş makalesi
olarak kaleme alınmıştır.
Euxeinos Journal, Aug 2012
Southeast European and Black Sea Studies, Dec 2012
The Cyprus conundrum presents a major challenge to western security structures and relationships ... more The Cyprus conundrum presents a major challenge to western security structures and relationships in particular with regard to Turkey's European Union (EU) accession process and the stalled Berlin plus arrangements between NATO and the EU. This article argues that the Cyprus question is neither the sole reason for blocking the progress, nor is its resolution the panacea for unblocking the interwoven stalemate in the NATO-EU and the EU-Turkey relationships. In this context, this article will first provide a brief synopsis of the history of relations between Turkey and the EU as well as between the EU and NATO; and the gridlocks within these relationships with specific sections on the role of the Cyprus issue. It will then question whether or not the Cyprus issue is the decisive catalyst for blocking progress in the NATO-EU-Turkey triangle, through a thorough study on the relevance of other internal and external forces at play.
Journal of Balkan and Near Eastern Studies, Jun 2014
The introductory chapter of a special issue on the European Union and the Black Sea Region. This ... more The introductory chapter of a special issue on the European Union and the Black Sea Region. This chapter focusses on where EU policies in the region stand and where the focus should be. The idea for this special issue derived from the acknowledgement of a scantiness of academic references on the European Union's (EU) policies towards the Black Sea, when compared to the significance of this region for the Union as reflected in the voluminous EU
official documents. The Black Sea region has been of crucial importance for the EU because of the opportunities and challenges that the region encompasses for EU politics and the
Union's socio-economic features.
Soğuk Savaş dönemi boyunca Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve savunma alanında NATO’nun sahip... more Soğuk Savaş dönemi boyunca Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve savunma alanında NATO’nun sahip olduğu üstün konum, Avrupa’da kendi kendine yetebilen bir güvenlik mekanizmasının oluşumunu engellemiştir. Soğuk Savaş sonrasında dönüşmeye başlayan NATO AB ilişkilerinde, 1998 St. Malo Zirvesi’nin kazandırdığı ivmeyle temelleri atılan OGSP bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu tarihten itibaren iki örgüt ilişkilerinde işbirliği fırsatlarının yanı sıra çatışma alanları da belirmeye başlamıştır. NATO-AB arasındaki ilişkilerin kurumsal çerçevesini güçlendiren ve “Berlin-artı” düzenlemelerini de içeren bir dizi anlaşmanın varlığına rağmen günümüzde 22 ortak üyeye sahip iki örgüt arasında etkin bir işbirliğinden söz etmek yanıltıcı olacaktır. Başta AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine uygulanan ayrımcılık olmak üzere, halen varlığını sürdüren kurumlar arası ayrışma ve ikilik gibi sorunlar NATO-AB ilişkilerinde gelişimin önünü tıkamaktadır. Bu makale, iki örgüt arasındaki sınırlı işbirliğinin yanı sıra, daha etkin bir işbirliğinin önünü tıkayan engelleri ele almaktadır.
Borrowing the Copenhagen school’s lexicon of desecuritization, the present paper appraises the EU... more Borrowing the Copenhagen school’s lexicon of desecuritization, the present paper appraises the EU’s role as a desecuritizing agent for Turkey, with a particular focus on security speech-acts about ‘Kurdish separatism’ and ‘political Islam’. Taking up the illustrative cases of silencing the military and abandoning limits to
freedom of speech reflected in EU-Turkey accession documents, this paper
observes the ways in which the EU membership conditionality has been an important catalyst for Turkey’s desecuritizations; yet argues that the EU’s impact is limited due to the necessities of the interplay between various desecuritization agents/processes as well as the existence of EU conditionality efficacy factors.
The aim of this paper is to explain the flux in the European Union (EU) policies towards the Blac... more The aim of this paper is to explain the flux in the European Union (EU) policies towards the Black Sea region with a particular comparative focus on the impact of the EU’s operations in the South Caucasus and the EU Border Assistance Mission (EUBAM) in
Moldova. This paper adopts the prospect and process of EU enlargement towards Central and Eastern Europe as a breakthrough in the EU’s deeper rapprochement with the Black
Sea region. By assuming that the EU has a variety of instruments at its disposal for crisis management, this paper suggests that the EU is relatively more powerful with its framework initiatives in dealing with the problems of the region at the grass-roots level,
more so than as a security actor assuming direct roles including the operative side of the Common Security and Defence Policy in the resolution of the regional conflicts in Abkhazia, South Ossetia, Nagorno-Karabakh and Transnistria. More specifically, this
paper argues to what extent the three-and-a-half operations in the Black Sea are successful in presenting effective solutions to the region’s conflictual situations.
Soğuk Savaş dönemi boyunca Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve savunma alanında NATO’nun sahip... more Soğuk Savaş dönemi boyunca Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve savunma alanında NATO’nun sahip olduğu üstün konum, Avrupa’da kendi kendine yetebilen bir güvenlik mekanizmasının
oluşumunu engellemiştir. Soğuk Savaş sonrasında dönüşmeye başlayan NATO-AB ilişkilerinde, 1998 St. Malo Zirvesi’nin kazandırdığı ivmeyle temelleri atılan OGSP bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu tarihten itibaren iki örgüt ilişkilerinde işbirliği fırsatlarının yanı sıra çatışma alanları da belirmeye başlamıştır. NATO-AB arasındaki ilişkilerin kurumsal çerçevesini güçlendiren ve “Berlin-artı” düzenlemelerini de içeren bir dizi anlaşmanın varlığına
rağmen günümüzde 22 ortak üyeye sahip iki örgüt arasında etkin bir işbirliğinden söz etmek yanıltıcı olacaktır. Başta AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine uygulanan ayrımcılık olmak
üzere, halen varlığını sürdüren kurumlar arası ayrışma ve ikilik gibi sorunlar NATO-AB ilişkilerinde gelişimin önünü tıkamaktadır. Bu makale, iki örgüt arasındaki sınırlı işbirliğinin yanı sıra, daha etkin bir işbirliğinin önünü tıkayan engelleri ele almaktadır.
Southeast Europe and Black Sea Studies
The Cyprus conundrum presents a major challenge to western security structures and relationships ... more The Cyprus conundrum presents a major challenge to western security structures and relationships in particular with regard to Turkey’s European Union (EU) accession process and the stalled Berlin plus arrangements between NATO and the EU. This article argues that the Cyprus question is neither the sole reason for blocking the progress, nor is its resolution the panacea for unblocking the interwoven stalemate in the NATO–EU and the EU–Turkey relationships. In this context, this article will first provide a brief synopsis of the history of relations between Turkey and the EU as well as between the EU and NATO; and the gridlocks within these relationships with specific sections on the role of the Cyprus issue. It will then question whether or not the Cyprus issue is the decisive catalyst for blocking progress in the NATO–EU–Turkey triangle, through a thorough study on the relevance of other internal and external forces at play.
This article compares the perceptive approach of neoclassical realist security understanding with... more This article compares the perceptive approach of neoclassical realist security understanding with the discursive constructivist methodology of the Copenhagen School in analyzing the emergence of security threats. It departs from the assumption that these theories divergent in their perspectives on the content of security threats as well as security actors are comparable since they reveal methodological commonalities. The main emphasis of this article is that while partly adopting the perceptive subjectivity of neoclassical realism, the Copenhagen School has further developed an alternative model of discursive intersubjectivity in analyzing security threats. In this context, it will fi rst cover the discussions on the content of security threats in Security Studies literature. It will then compare the assumptions of various realist understandings of security on the content and emergence of security threats, with a particular focus on the perceptive perspective of neoclassical realism. Finally, it will study the threat approach of
the Copenhagen School through its securitization theory with insights from the speech-act theory, political theory and discourse analysis, in comparison with neoclassical realism.
Globalization and Environmental Challenges, Jan 1, 2008
Ethnic and religious issues have gained renewed attention with the spread of globalization. Their... more Ethnic and religious issues have gained renewed attention with the spread of globalization. Their divisive character and potential to create conflicts between different groups have been extensively studied since the end of the Cold War, through the lenses of international relations and/or comparative politics, most of which incorporate historical analysis (Petersen 1979; Silva/May 1991; Brown 1993; Appleby 1994; Janke 1994; Ryan 1995; Ganguly/Taras 1998; Seul 1999; Wiberg/Scherrer 1999; Fox 2001b, 2004; Gurr/Harff 2003; Lobell/Mauceri 2004), political science (Lake/ Rothchild 1998), anthropology (Eller 1999), sociology (Gelfand/Lee 1973; Francis 1976; Williams 1994), social psychology (Ashmore/Jussim/Wilder 2001), psychology (Volkan/Harris 1995; Volkan 1997; Volkan 1999; Lee/McCauley/Moghaddam/Worchel 2004), as well as from a multidisciplinary approach (Horowitz 2000).
Journal of Balkan and Near Eastern Studies, Jan 1, 2007
The Eastern Partnership in the Black Sea Region: towards a New Synergy, ed. Adam Balcer, Warsaw: Demos
Throughout the nineties, the South Caucasus was a distant neighbour for the EU. However, because ... more Throughout the nineties, the South Caucasus was a distant neighbour for the EU. However, because of pressures resulting from the EU’s eastern enlargement which consumed most of the Union’s energy in that very same period, EU thinking on the South Caucasus has changed. The aim of this chapter is to explain this flux in EU’s policies towards the South Caucasus through the concepts of structural stability and short-term conflict prevention, terms borrowed from the Commission’s conflict prevention lexicon. Employing these two concepts, the chapter explains the motives and the extent of EU involvement in the South Caucasus in two periods demarcated by the 2004/2007 big-bang enlargements. After comparing the EU’s role before and after the eastern enlargement, this chapter suggests that the EU is becoming more powerful as a structural stabilizer dealing with the problems of the region at the grass-roots level, more so than as a security actor assuming direct roles in the resolution of the regional conflicts in Abkhazia and South Ossetia.
Uploads
Papers by Sinem Akgul Acikmese
When we think about the violent events, leading to the deaths of civilians, and their perpetrators, a connection is established all-to-easily between the use of terror and Islam. Although this shallow analysis focusing solely on the deeds of extremists and generalizing them to the whole Islamic world is misguided at the best, it nevertheless has its attraction in many parts of the world. Islam is sometimes used as a self-identification tool and psychological booster for extremist religious groups associated with threats directed at political, societal, economic and human security at the national, regional or global levels, it is clearly wrong to suggest that there exist a unified-monolithic Islamic civilization threatening the world. This chapter will look critically at the connection between Islam as a-religion and Islam as a threat in the globalized world where peoples’ resort to deeper religious and ethnic identities came to the fore.
tarafından dile getirilmektedir. Bugün disiplinin ana dergilerinde büyük kuramsal tartışmalara yapılan atıflar önemli
ölçüde azalmıştır ve en kayda değer münazaralar kuramlar/paradigmalar arasında değil, daha ziyade aynı kuramı
benimseyen yazarlar arasında sıklıkla da ampirik çalışmalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu çalışma, Uluslararası
İlişkiler’in “büyük tartışma”larının sakıncalarını ve Uİ yazınındaki “büyük tartışma”lara geri dönüş sorgulamalarını
ortaya koyarak, Uİ’nin dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu ve geleceğine dair görüşler içermektedir. Bu
noktadan hareketle, bu çalışma “büyük tartışma”lara bugüne kadar konu olan ve gelecekteki tartışmaların da
temelini oluşturacak ana akımları okuyuculara yeniden hatırlatmak üzere hazırlanan bu özel sayıya giriş makalesi
olarak kaleme alınmıştır.
official documents. The Black Sea region has been of crucial importance for the EU because of the opportunities and challenges that the region encompasses for EU politics and the
Union's socio-economic features.
freedom of speech reflected in EU-Turkey accession documents, this paper
observes the ways in which the EU membership conditionality has been an important catalyst for Turkey’s desecuritizations; yet argues that the EU’s impact is limited due to the necessities of the interplay between various desecuritization agents/processes as well as the existence of EU conditionality efficacy factors.
Moldova. This paper adopts the prospect and process of EU enlargement towards Central and Eastern Europe as a breakthrough in the EU’s deeper rapprochement with the Black
Sea region. By assuming that the EU has a variety of instruments at its disposal for crisis management, this paper suggests that the EU is relatively more powerful with its framework initiatives in dealing with the problems of the region at the grass-roots level,
more so than as a security actor assuming direct roles including the operative side of the Common Security and Defence Policy in the resolution of the regional conflicts in Abkhazia, South Ossetia, Nagorno-Karabakh and Transnistria. More specifically, this
paper argues to what extent the three-and-a-half operations in the Black Sea are successful in presenting effective solutions to the region’s conflictual situations.
oluşumunu engellemiştir. Soğuk Savaş sonrasında dönüşmeye başlayan NATO-AB ilişkilerinde, 1998 St. Malo Zirvesi’nin kazandırdığı ivmeyle temelleri atılan OGSP bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu tarihten itibaren iki örgüt ilişkilerinde işbirliği fırsatlarının yanı sıra çatışma alanları da belirmeye başlamıştır. NATO-AB arasındaki ilişkilerin kurumsal çerçevesini güçlendiren ve “Berlin-artı” düzenlemelerini de içeren bir dizi anlaşmanın varlığına
rağmen günümüzde 22 ortak üyeye sahip iki örgüt arasında etkin bir işbirliğinden söz etmek yanıltıcı olacaktır. Başta AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine uygulanan ayrımcılık olmak
üzere, halen varlığını sürdüren kurumlar arası ayrışma ve ikilik gibi sorunlar NATO-AB ilişkilerinde gelişimin önünü tıkamaktadır. Bu makale, iki örgüt arasındaki sınırlı işbirliğinin yanı sıra, daha etkin bir işbirliğinin önünü tıkayan engelleri ele almaktadır.
the Copenhagen School through its securitization theory with insights from the speech-act theory, political theory and discourse analysis, in comparison with neoclassical realism.
When we think about the violent events, leading to the deaths of civilians, and their perpetrators, a connection is established all-to-easily between the use of terror and Islam. Although this shallow analysis focusing solely on the deeds of extremists and generalizing them to the whole Islamic world is misguided at the best, it nevertheless has its attraction in many parts of the world. Islam is sometimes used as a self-identification tool and psychological booster for extremist religious groups associated with threats directed at political, societal, economic and human security at the national, regional or global levels, it is clearly wrong to suggest that there exist a unified-monolithic Islamic civilization threatening the world. This chapter will look critically at the connection between Islam as a-religion and Islam as a threat in the globalized world where peoples’ resort to deeper religious and ethnic identities came to the fore.
tarafından dile getirilmektedir. Bugün disiplinin ana dergilerinde büyük kuramsal tartışmalara yapılan atıflar önemli
ölçüde azalmıştır ve en kayda değer münazaralar kuramlar/paradigmalar arasında değil, daha ziyade aynı kuramı
benimseyen yazarlar arasında sıklıkla da ampirik çalışmalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu çalışma, Uluslararası
İlişkiler’in “büyük tartışma”larının sakıncalarını ve Uİ yazınındaki “büyük tartışma”lara geri dönüş sorgulamalarını
ortaya koyarak, Uİ’nin dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu ve geleceğine dair görüşler içermektedir. Bu
noktadan hareketle, bu çalışma “büyük tartışma”lara bugüne kadar konu olan ve gelecekteki tartışmaların da
temelini oluşturacak ana akımları okuyuculara yeniden hatırlatmak üzere hazırlanan bu özel sayıya giriş makalesi
olarak kaleme alınmıştır.
official documents. The Black Sea region has been of crucial importance for the EU because of the opportunities and challenges that the region encompasses for EU politics and the
Union's socio-economic features.
freedom of speech reflected in EU-Turkey accession documents, this paper
observes the ways in which the EU membership conditionality has been an important catalyst for Turkey’s desecuritizations; yet argues that the EU’s impact is limited due to the necessities of the interplay between various desecuritization agents/processes as well as the existence of EU conditionality efficacy factors.
Moldova. This paper adopts the prospect and process of EU enlargement towards Central and Eastern Europe as a breakthrough in the EU’s deeper rapprochement with the Black
Sea region. By assuming that the EU has a variety of instruments at its disposal for crisis management, this paper suggests that the EU is relatively more powerful with its framework initiatives in dealing with the problems of the region at the grass-roots level,
more so than as a security actor assuming direct roles including the operative side of the Common Security and Defence Policy in the resolution of the regional conflicts in Abkhazia, South Ossetia, Nagorno-Karabakh and Transnistria. More specifically, this
paper argues to what extent the three-and-a-half operations in the Black Sea are successful in presenting effective solutions to the region’s conflictual situations.
oluşumunu engellemiştir. Soğuk Savaş sonrasında dönüşmeye başlayan NATO-AB ilişkilerinde, 1998 St. Malo Zirvesi’nin kazandırdığı ivmeyle temelleri atılan OGSP bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu tarihten itibaren iki örgüt ilişkilerinde işbirliği fırsatlarının yanı sıra çatışma alanları da belirmeye başlamıştır. NATO-AB arasındaki ilişkilerin kurumsal çerçevesini güçlendiren ve “Berlin-artı” düzenlemelerini de içeren bir dizi anlaşmanın varlığına
rağmen günümüzde 22 ortak üyeye sahip iki örgüt arasında etkin bir işbirliğinden söz etmek yanıltıcı olacaktır. Başta AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine uygulanan ayrımcılık olmak
üzere, halen varlığını sürdüren kurumlar arası ayrışma ve ikilik gibi sorunlar NATO-AB ilişkilerinde gelişimin önünü tıkamaktadır. Bu makale, iki örgüt arasındaki sınırlı işbirliğinin yanı sıra, daha etkin bir işbirliğinin önünü tıkayan engelleri ele almaktadır.
the Copenhagen School through its securitization theory with insights from the speech-act theory, political theory and discourse analysis, in comparison with neoclassical realism.
Leadership plays a vital role in affecting conflict response but is frequently only examined at the macro level of state, government, and international organizations. This handbook addresses the need to explore challenges and opportunities for leadership at several levels: macro (global, regional, national), meso (NGOs, religious groups, academics), and micro (civil society organizations, youth groups, women’s organizations). Analysis from multiple levels provides a broader explanation of conflict dynamics and helps to fit localized conflict transformation approaches into wider national or regional structures. The multidisciplinary essays presented in this volume encompass the psychological, political, and structural dimensions of conflict response and demonstrate how its success is fundamentally linked to the style of effectiveness of leadership, among other factors.
Contributions to this book mostly focus on specific issues of EU–Black Sea cooperation, from conflict to the environment to democracy, and how these particular relationships are perceived within the region as well as through the lenses of stakeholders such as Russia, Turkey, and the USA. Overall, the collection focuses on projecting a more efficient role and a holistic strategy for the EU in its approach towards the Black Sea region, testifying to the need for a strong EU presence. For this reason, the Black Sea area remains ‘the neighbourhood too close to, yet still far from, the European Union’.