Prof. Dr. Hilmi Demir
Hilmi Demir is a graduate of Ankara University School of Divinity. In 2001, he completed his doctorate in the Kalam branch of Ankara University’s Social Sciences Department. In 2002-2003, he worked at Kyrgyzstan National University. In 2009, he became an associate professor. He currently teaches at the TOBB ETU University. He is an expert on radicalization, Salafism, sectarian conflict and ISIS, and has written widely on these topics in national and international outlets.
Demir has been working at TEPAV the Director of the Middle East and Central Asia Studies Institute. Demir teaches Religious Radicalism and Terrorism in the Middle East and Central Asia at Hoca Ahmed Yesevi University, Turkish War Philosophy and Strategic Culture at the History Department of the National Defense University, and Radicalization at the Anti-Terrorism Academy of the Anti-Terrorism Department.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan OŞ Devlet Üniversitesi’nde çalıştı. 2009 yılında doçent oldu. TOBB ETU Üniversitesi Tarih bölümünde Profesörü olarak görev yapmaktadır.
Ulusal ve uluslararası alanda, radikalizm, selefilik, mezhep çatışmaları ve IŞİD konularında yazıları bulunmaktadır. Radikalleşme, selefilik ve İslami hareketler konusunda uzman olan Demir, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Bölge Çalışmaları Program Danışmanı olarak görev yapmıştır.
Demir, 2020 yılında TEPAV bünyesinde kurulan Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü (TEPAV OAS) Direktörlük görevini yürütmektedir. Hoca Ahmed Yesevi Üniversitesinde Ortadoğu ve Orta Asya'da Dini Radikalizm ve Terör dersi vermektedir. Yine Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulları Tarih Bölümünde Türk Savaş Felsefesi ve Stratejik Kültür, dersi verdi. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı Terörle Mücadele Akademisinde Aralık 2021-Mart 2023 arası uzmanlık eğitimi verdi ve Radikalleşme Uzmanı olarak görev yaptı.
Address: https://akademik.yok.gov.tr/AkademikArama/view/viewAuthorExperience.jsp
Demir has been working at TEPAV the Director of the Middle East and Central Asia Studies Institute. Demir teaches Religious Radicalism and Terrorism in the Middle East and Central Asia at Hoca Ahmed Yesevi University, Turkish War Philosophy and Strategic Culture at the History Department of the National Defense University, and Radicalization at the Anti-Terrorism Academy of the Anti-Terrorism Department.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan OŞ Devlet Üniversitesi’nde çalıştı. 2009 yılında doçent oldu. TOBB ETU Üniversitesi Tarih bölümünde Profesörü olarak görev yapmaktadır.
Ulusal ve uluslararası alanda, radikalizm, selefilik, mezhep çatışmaları ve IŞİD konularında yazıları bulunmaktadır. Radikalleşme, selefilik ve İslami hareketler konusunda uzman olan Demir, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Bölge Çalışmaları Program Danışmanı olarak görev yapmıştır.
Demir, 2020 yılında TEPAV bünyesinde kurulan Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü (TEPAV OAS) Direktörlük görevini yürütmektedir. Hoca Ahmed Yesevi Üniversitesinde Ortadoğu ve Orta Asya'da Dini Radikalizm ve Terör dersi vermektedir. Yine Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulları Tarih Bölümünde Türk Savaş Felsefesi ve Stratejik Kültür, dersi verdi. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı Terörle Mücadele Akademisinde Aralık 2021-Mart 2023 arası uzmanlık eğitimi verdi ve Radikalleşme Uzmanı olarak görev yaptı.
Address: https://akademik.yok.gov.tr/AkademikArama/view/viewAuthorExperience.jsp
less
Related Authors
hızır hacıkeleşoğlu
Gümüşhane University
Nurullah Ulutaş
University of Bitlis Eren
Ramazan BICER. Prof. Dr.
Sakarya University
Tigani M. A. Zaid
University of Khartoum
Uploads
Papers by Prof. Dr. Hilmi Demir
anlamlandıracağız? Bu soruların cevabı aynı zamanda neyi, nasıl
temsil etmemiz gerektiği sorusunun da cevabı olacaktır. Müslümanların modem topluma ilişkin algıları çoğu kez radikal akımların tahakküm ve iktidar odaklı bakışları ile şekillenmiştir.
Cahiliyye ve şirk kavramı sıklıkla modem toplumu tanımlamak
için kullanılan temel adlanclırıJ?.alardan biri olmuştur. Özellikle cahiliyye kavramının kullanılması konusunda Seyyid Kutup'un etkisi göz
ardı edilemez. Yaşadığınız toplumla tüm bağınızı koparmamz gerektiğini ifade eden cahiliyye ve şirk kavramları Müslümanların yaşam
alanlarında ciddi varoluş krizleri çekmelerine neden oluyor.
The video is part of a stream of Turkish-language recruitment material that ISIL has been reeling off recently. The past few months have seen a proliferation of high-quality websites and translations of Salafi texts, all of which feed into Salafi indoctrination groups in Turkey’s major cities.
Management declared 3 million 588 thousand 877 refugees have
been registered in Turkey with their biometric data as of April 26,
2018. The refugee population is composed of 1 million 947
thousand males and 1 million 852 thousand females. 2 These
figures keep increasing every year. Around 1 million of the
immigrants are school age children. 492 thousand 544 Syrian
children have been enrolled to school in Turkey as of the 2016-
2017 education period. 59 percent of Syrian school age children
are receiving an education.3 However, according to 2018 data, this
figure has dropped to 50 percent. At the same time, approximately
1 million 200 thousand Syrian immigrants are between the ages
18-34 years, constituting the youth population. Their chances to be
employed are quite low
dahil edilmiş olmasına rağmen, Türkiye bu konuda oldukça yetersizdir. Dolayısıyla eğer savaş kazanmak araziyi tanımayı gerektiriyorsa, radikalleşme sorunuyla
baş edebilmek de insan alanını ve kaynağını tanımayı
gerektirmektedir. Dolayısıyla radikalleşme çalışmalarında teoloji dinî tartışmayı değil, ama dinî yapıları,
sembolleri, grup kimliklerini ve ideolojik işlevlerini
analiz etme anlamında önemli katkılar sunabilecektir.
kamuoyu yeniden “Yabancı Savaşçılar” ve Batılı devletlerde
doğup büyüyen, bu devletlerde eğitim alan ve sonra Suriye/Irak
gibi farklı coğrafyalara savaşmak için giden savaşçılar
(Homegrown) sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu tür terörist savaşçılar
özellikle Suriye iç savaşı ile birlikte batı kamuoyu ve akademik
çevrelerde çokça tartışılmaya başlandı. Türkiye de ise bu
tartışmanın yeterince yapıldığını söylemek mümkün değil.
Yabancı savaşçılar (foreign fighters) aslında Batılı akademik
çevrelerde çok eskilerden beri bilinen bir kavram. Bu kavram
radikal dini gruplara özgün olarak ortaya çıkmadı. Teksas Devrimi
(1835-1836) olarak bilinen Herman Ehrenberg’ın Prusya’dan kalkıp
120 savaşçıyla Meksika’da küçük bir monarşi kurma denemesi
bunun ilk örneği kabul edilir. 1936-1939 İspanya sivil savaşında
dünyanın birçok yerinden enternasyonal gönüllülerin savaşa
katılması da bu konuda ikinci örnektir. Dünya tarihinde yabancı
savaşçılarla ilgili üçüncü büyük tecrübe 1947-1949’deki İsrail
savaşıdır. Diasporadaki Yahudiler de, Kanada, Amerika, Büyük
Britanya ve Güney Afrika’dan İsrail’e gelerek aktif bir şekilde bu
savaşa katıldılar.
toplumsal rolü birçok çalışmaya konu olmuştur. Buna karşılık hem
Türkiye’de hem de Batı’da oldukça popüler olan ve geniş bir cemaat
ağı bulunan Fethullah Gülen Hareketi birçok açıdan modern toplum
ve demokratik değerlerle daha uyumlu bir yapı olarak kabul ediliyordu. 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte Türk kamuoyunda Gülen ve
cemaatine ilişkin görüşlerin çoğu değişmiş olsa da Batı kamuoyu için
aynı şeyi söylemek pek mümkün gözükmüyor. Özellikle de Gülen’in
metinlerinde ne dediğini ve söylediklerinin teo-politik dilini anlamaksızın sosyolojik bakışla ele alınan çalışmalarda Gülen’in kadının toplumsal rolü konusunda geleneksel görüşlerden çok farklı bir söyleme
sahip olduğu iddia edilmiştir.
Bu çalışmada doğrudan Gülen’in dinî söylemine eğilerek, kadın konusundaki yorumlarının teo-politik bağlamını, Gülen söyleminin İslam’ın
çoğul yorumlarından hangisine denk düştüğünü ve en önemlisi onun
dinî politik yorumları ile cemaatinin hiyerarşik yapısı arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışacağız. Çünkü Gülen’in kurduğu organizasyonlar
ve hiyerarşiler (bunu üst yapı olarak adlandırabiliriz) ile dinî ideolojik yorumları (bunu da alt yapı olarak isimlendirmek mümkün) arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişki aslında birçok dinî-örgütsel yapılar için de düşünülebilir. Çünkü her örgütü bir arada tutan, amaç ve
eylemlerini meşrulaştıran bir ideolojisi vardır. Sorun bu ideoloji ile örgütsel organizasyon arasında nasıl bir ilişki olduğunun açıklanmasıdır.
Kadın sorununun bunun için oldukça elverişli bir tartışma olduğunu
düşünüyoruz.
anlamlandıracağız? Bu soruların cevabı aynı zamanda neyi, nasıl
temsil etmemiz gerektiği sorusunun da cevabı olacaktır. Müslümanların modem topluma ilişkin algıları çoğu kez radikal akımların tahakküm ve iktidar odaklı bakışları ile şekillenmiştir.
Cahiliyye ve şirk kavramı sıklıkla modem toplumu tanımlamak
için kullanılan temel adlanclırıJ?.alardan biri olmuştur. Özellikle cahiliyye kavramının kullanılması konusunda Seyyid Kutup'un etkisi göz
ardı edilemez. Yaşadığınız toplumla tüm bağınızı koparmamz gerektiğini ifade eden cahiliyye ve şirk kavramları Müslümanların yaşam
alanlarında ciddi varoluş krizleri çekmelerine neden oluyor.
The video is part of a stream of Turkish-language recruitment material that ISIL has been reeling off recently. The past few months have seen a proliferation of high-quality websites and translations of Salafi texts, all of which feed into Salafi indoctrination groups in Turkey’s major cities.
Management declared 3 million 588 thousand 877 refugees have
been registered in Turkey with their biometric data as of April 26,
2018. The refugee population is composed of 1 million 947
thousand males and 1 million 852 thousand females. 2 These
figures keep increasing every year. Around 1 million of the
immigrants are school age children. 492 thousand 544 Syrian
children have been enrolled to school in Turkey as of the 2016-
2017 education period. 59 percent of Syrian school age children
are receiving an education.3 However, according to 2018 data, this
figure has dropped to 50 percent. At the same time, approximately
1 million 200 thousand Syrian immigrants are between the ages
18-34 years, constituting the youth population. Their chances to be
employed are quite low
dahil edilmiş olmasına rağmen, Türkiye bu konuda oldukça yetersizdir. Dolayısıyla eğer savaş kazanmak araziyi tanımayı gerektiriyorsa, radikalleşme sorunuyla
baş edebilmek de insan alanını ve kaynağını tanımayı
gerektirmektedir. Dolayısıyla radikalleşme çalışmalarında teoloji dinî tartışmayı değil, ama dinî yapıları,
sembolleri, grup kimliklerini ve ideolojik işlevlerini
analiz etme anlamında önemli katkılar sunabilecektir.
kamuoyu yeniden “Yabancı Savaşçılar” ve Batılı devletlerde
doğup büyüyen, bu devletlerde eğitim alan ve sonra Suriye/Irak
gibi farklı coğrafyalara savaşmak için giden savaşçılar
(Homegrown) sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu tür terörist savaşçılar
özellikle Suriye iç savaşı ile birlikte batı kamuoyu ve akademik
çevrelerde çokça tartışılmaya başlandı. Türkiye de ise bu
tartışmanın yeterince yapıldığını söylemek mümkün değil.
Yabancı savaşçılar (foreign fighters) aslında Batılı akademik
çevrelerde çok eskilerden beri bilinen bir kavram. Bu kavram
radikal dini gruplara özgün olarak ortaya çıkmadı. Teksas Devrimi
(1835-1836) olarak bilinen Herman Ehrenberg’ın Prusya’dan kalkıp
120 savaşçıyla Meksika’da küçük bir monarşi kurma denemesi
bunun ilk örneği kabul edilir. 1936-1939 İspanya sivil savaşında
dünyanın birçok yerinden enternasyonal gönüllülerin savaşa
katılması da bu konuda ikinci örnektir. Dünya tarihinde yabancı
savaşçılarla ilgili üçüncü büyük tecrübe 1947-1949’deki İsrail
savaşıdır. Diasporadaki Yahudiler de, Kanada, Amerika, Büyük
Britanya ve Güney Afrika’dan İsrail’e gelerek aktif bir şekilde bu
savaşa katıldılar.
toplumsal rolü birçok çalışmaya konu olmuştur. Buna karşılık hem
Türkiye’de hem de Batı’da oldukça popüler olan ve geniş bir cemaat
ağı bulunan Fethullah Gülen Hareketi birçok açıdan modern toplum
ve demokratik değerlerle daha uyumlu bir yapı olarak kabul ediliyordu. 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte Türk kamuoyunda Gülen ve
cemaatine ilişkin görüşlerin çoğu değişmiş olsa da Batı kamuoyu için
aynı şeyi söylemek pek mümkün gözükmüyor. Özellikle de Gülen’in
metinlerinde ne dediğini ve söylediklerinin teo-politik dilini anlamaksızın sosyolojik bakışla ele alınan çalışmalarda Gülen’in kadının toplumsal rolü konusunda geleneksel görüşlerden çok farklı bir söyleme
sahip olduğu iddia edilmiştir.
Bu çalışmada doğrudan Gülen’in dinî söylemine eğilerek, kadın konusundaki yorumlarının teo-politik bağlamını, Gülen söyleminin İslam’ın
çoğul yorumlarından hangisine denk düştüğünü ve en önemlisi onun
dinî politik yorumları ile cemaatinin hiyerarşik yapısı arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışacağız. Çünkü Gülen’in kurduğu organizasyonlar
ve hiyerarşiler (bunu üst yapı olarak adlandırabiliriz) ile dinî ideolojik yorumları (bunu da alt yapı olarak isimlendirmek mümkün) arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişki aslında birçok dinî-örgütsel yapılar için de düşünülebilir. Çünkü her örgütü bir arada tutan, amaç ve
eylemlerini meşrulaştıran bir ideolojisi vardır. Sorun bu ideoloji ile örgütsel organizasyon arasında nasıl bir ilişki olduğunun açıklanmasıdır.
Kadın sorununun bunun için oldukça elverişli bir tartışma olduğunu
düşünüyoruz.
Akaid Sosyoloji denemesi olan bu çalışmada Ebû Hanîfe’nin çağımız Müslümanları için hem neden önemli olduğunu hem de İslam inanç ilkelerinin adil bir toplumu kuran temellerini okuyacaksınız. Akide/İnanç Zihnin, Kalbin, Aklın Kıblesidir. Yazara göre İslam akaidi diğer ifadesiyle İslam inanç ilkelerinin bir yüzü topluma ve varlığa dönüktür. Bu yüzden inanmak yalnız içten bir huzuru değil toplumsal bir sözleşmeyi de ifade eder. Ehli Sünnetin kurucu ilkelerine bağlılık bildiren insanlar adil bir toplum sözleşmesi de yapmış olurlar. Bu kitap ayını zamanda Ehli sünnetin inanç ilkeleri etrafında adil bir toplum sözleşmesine çağrıdır..
İslam vahyi sesini duyurmaya ve hızla İran, Irak ve Orta Asya’nın içlerine doğru yayılmaya başladığında Müslümanlar Gnostik düşüncenin temsilcileriyle karşılaştılar. “Mecusilik, Marsinyonculuk, Deysaniyye ve Maniheizm” gibi akımlar bu karşılaşmanın, Kelam ve Gnostik teoloji arasındaki mücadelenin şahitleridir. “Seneviye” olarak adlandırılan bu akımlara karşı Kelamcılar ilk karşılaşmayla birlikte birçok reddiye kaleme almışlardır.
Gnostik Teoloji ve Kelamî Aklın Karşılaşması adlı eserde yazar “kozmos” (alem) merkezli tartışılan pek çok konuya değiniyor. Bȃtınî-Gnostik düşünceye karşı aklı savunan Kelȃmi geleneğin temsilcilerinin bu mücadeleden nasıl başarıyla çıktığını ve bu iki modelin karşılaşmasındaki entelektüel birikimi anlamak için oldukça ciddi bir çaba ortaya koyuyor. Bugün bile bir çok izlerini bulacağınız Gnostik düşünceyi takip etmek ve Matüridilik gibi Kelami Aklın özgünlüğünü keşfetmek istiyorsanız kitap sizi bekliyor.
Farklı coğrafyalarda ortaya çıkan düşünce ekollerinin Kur’an’ı yorumlamak suretiyle elde ettikleri bilgileri o coğrafyanın iklimine uygun bir yapıda insanlara sunduklarını görürüz. “Kur’an’ın dünyanın en ücra köşesindeki insana ve tüm zamanlara hitap etmesini mümkün kılacak bir söylemin” geliştirilmesinde bu farklı kültür ve coğrafya tecrübesi büyük rol oynamıştır.
Gerçek yüzü ortaya çıkana kadar toplumda “dini bir yapı” olarak görülen Fethullah Gülen örgütü ilk yıllarından itibaren nasıl taraftar topladı, insanları nasıl, hangi söylemlerle etkiledi, hangi zayıf noktalarından istifade etti? Hangi söylemlerinde ne tür mesajlar gizliydi? Gülen’in eserleri nasıl aslında gerçek niyetlerinin ipuçlarını veriyordu? Bu mesajlar, bu ipuçları nasıl fark edilemedi veya ciddiye alınmadı? Ve belki de en önemli soru, dini bir yapıya katıldığını düşünen pek çok insan nasıl radikalleşti, nasıl şiddete varan aşırılığın ağına düştü?
Uzun süredir bu tür örgütler üzerine çalışan İlahiyatçı ve radikalleşme uzmanı Prof. Dr. Hilmi Demir, bu soruların yanıtlarını merak edenlere Gülen’in tüm söylem ve yayınlarını inceleyerek, bilimsel bir gözle ve titiz bir çalışmayla ışık tutuyor. Kitap, bu konuda şu ana dek yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri.
çevirmiş, Hikmetler adlı deyişleriyle göçebe toplumları İslam ile buluşturmuştur. Bütün Türk dünyasının manevî hayatında etkisi devam eden
ve kendisine “Pîr-i Türkistan”, “Hazret-i Türkistan”, “Hazret Sultan”
gibi yüceltici ünvânlar verilip ismi ve hatırası saygı ile anılan büyük
bir mürşîd-i kâmildir. O, aynı zamanda Türkler arasındaki ilk tasavvuf
yolunun kurucusu bir mutasavvıftır. Sûfî bir şair ve tarîkat sahibi bir
mürşîd olarak kendi adıyla anılan Yesevîyye tarîkatının kurucusu kabul
edilir