Papers by Res. Asst. Dr. Kinem Tokdemir
Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2024
Masallar, egemen kültürün unsurlarına göre şekillenen ve bulunduğu kültürün izlerini taşıyan edeb... more Masallar, egemen kültürün unsurlarına göre şekillenen ve bulunduğu kültürün izlerini taşıyan edebi metinlerdir. Masal metinlerinde kadın karakterlere biçilen roller kimi zaman iyiliği simgeleyen toplumsal cinsiyet rollerine uygun ideal bir kadın tipi iken; kimi zaman da kötülüğü simgeleyen cadı imajıyla resmedilir. Kurtarıcı rolüyle erkekler ise, etkin ve bağımsız bir öznedir. Böylece masallarda ötekileştirilen konumu ile kadın karakterlerin temsili; masalların popüler kültür içine yerleşerek kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılmasıyla yeniden üretilir. Grimm Masalları’ndan klasik ‘Külkedisi’ masalında kadın karakterlere biçilen geleneksel roller, erkek egemen bakış açısını yansıtır. Bu masalın yeniden yazılan formlarında ise, klasik masallarda kadınlara dikte edilen rollerden farklı bir kadın temsilinin sunulması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, feminist yeniden yazımın örnekleri olan bu masallarda kadın karakterlerin temsili konusunda önemli değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Feminist yeniden yazım iktidar, toplumsal cinsiyet hiyerarşisi, cinsiyetçilik gibi konuları odağa alarak; eleştirel bir mesafe ile masallar gibi sıklıkla dolaşıma giren metinlerde kadınlara biçilen cinsiyetçi rolleri ve ataerkil söylem ve pratikleri alt üst etmeyi hedefler. Kısaca bu çalışmanın amacı; masalların feminist mücadelenin alanlarından birini oluşturduğu, yeniden yazılan masallar ile kadın karşıtı söylemlerin dönüştürülebileceği ve masalların yeniden yazımı ile nasıl toplumsal etkiler üretebileceğini değerlendirmektir. Bu kapsamda, makalede öncelikle feminist yeniden yazım konusu üzerinde durulmuş ve ardından klasik Külkedisi masalı eleştirel bir mesafeden analiz edilmiştir. Daha sonra ise, bu masalın yeniden yazılmış formları incelenerek feminist yeniden yazımın imkânları ele alınmıştır.
XIII. INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL RESEARCH AND BEHAVIORAL SCIENCES, 24-26 Mart, 2023
Bu çalışmanın amacı; ataerkil, cinsiyetçilik ve heteroseksizm bağlamında geleneksel annelik rolün... more Bu çalışmanın amacı; ataerkil, cinsiyetçilik ve heteroseksizm bağlamında geleneksel annelik rolünün yeniden üretimini çözümlemektir. Cinsiyetçi ikiyüzlülük kavramı temelinde yapılacak olan bu tartışma, anneliğe dair açmazları gündeme getirmeyi hedeflemektedir. Ataerkil toplumsallaşma içinde, cinsiyet biyoloji ile ilişkilendirilirken; toplumsal cinsiyet kültür ile ilişkilendirilmektedir. Bu anlayış, egemen sisteme ait norm ve değerleri içermektedir. Dolayısıyla kadın-erkek cinsiyet ayrımı; her kadının biyolojisi gereği bir gün anne olacağı kalıp yargısı ile iç içe geçmektedir. Böylelikle heteronormatif kurgu hem kadın-erkek dikotomik ayrımını doğallaştırmaktadır hem de kadınların toplumsal cinsiyet rolleri gereğince annelik kimliğini mutlaklaştırmaktadır. Bu nedenle heteroseksüellik değişmez ve kesin bir normdur ve cinsellik, bu sınırlar içinde meşrulaştırılmaktadır. Annelik rolü\görevi de bu sınırlar içinde cinsiyetçi ikiyüzlülüğe varacak biçimde kimi zaman bilinçli veyahut gönüllülükle yeniden üretilmektedir. Özetle, bu çalışmada, öncelikle "annelik" ve "cinsiyetçi ikiyüzlülük" kavramı açımlanacak; ve ardından ataerkil, cinsiyetçilik ve heteronormatif bağlamda hegemonik annelik rolünün gönüllü olarak yeniden üretimi örnekler üzerinden analiz edilecektir.
VII. İLİŞKİSEL SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ ORTADOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, 4-5 MAYIS, 2023
Cinsiyetçilik problematiğinden yola çıkan bu yazının amacı;
heteronormatif bağlamda cinsiyetçiliğ... more Cinsiyetçilik problematiğinden yola çıkan bu yazının amacı;
heteronormatif bağlamda cinsiyetçiliğin yeniden üretimini
örtük taraflılık teorisi ve iş güvenliği ilişkisi temelinde tartışmaktır.
Yalnızca kadın‐erkek cinsiyetlerini içeren heteronormatif
kurgu, heteroseksüelliği norm kabul eder ve bunun dışındaki
diğer tüm cinsiyet rollerini dışlar. Bu açıdan cinsiyeti,
salt olarak kadın ve erkek rolleri temelinde dikotomik bir kurgu
içine sıkıştırmak, cinsiyetçi kalıp yargıları üretir, pekiştirir
ve yeniden üretir; zira bu kalıp yargılar, bilinçli\bilinçdışı
olarak tutum ve davranışa yansır. Dolayısıyla her mesleği,
herkesin yapabileceği beyan edilse bile örneğin, bir elektronik
mühendisinin “erkek” olduğuna; bir öğretmeninin ise “kadın”
olduğuna dair ön yargıya örtük taraflılık sergilenir. Burada
tutumun, kasıtlı bir kontrol olmadan davranışa yansıması,
başka bir deyişle bireyin, örtük taraflılık sergilemesi bilinçdışı
ön yargı ve kalıp yargılardan etkilenmektedir. Böylelikle ağır
ve tehlikeli işleri erkeklerin yapabileceği hafif ve tehlikesiz
işleri de kadınların yapabileceğine dair örtük toplumsal biliş;
cinsiyet ve iş güvenliği arasındaki ilişkinin tartışılmasını gerekli
kılar. Bu yazıda, cinsiyetçilik ve heteroseksist ataerkil
toplumsallaşma eleştirel bir perspektiften tartışılmış ve cinsiyetçilik
ile yüzleşmemizi mümkün kılacak konular gündeme getirilmiştir. Özetle, bu çalışma, bazı mesleklerin ve işlerin
hangi cinsiyet rolüne uygun olduğuna dair sergilenen örtük
taraflılık ve bunun iş güvenliği ile ilişkisini açımlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Örtük Taraflılık, Heteronormatif, İş Güvenliği,
Cinsiyetçilik
PRENATAL SCIENCES, THE HUMAN-EARTH CONNECTION AND LIFE SUSTAINABILITY, 2022
Norms and values about the concept of motherhood produce and reproduce stereotypical judgments ab... more Norms and values about the concept of motherhood produce and reproduce stereotypical judgments about the conception of motherhood. The meanings socially attributed to motherhood are that she is altruistic, kind-hearted, self-devoted, nurturing, and primarily responsible for childcare. However, the debate on motherhood today allows us to face the not-so-good aspects of motherhood and essentially brings to light the fact that motherhood does not have the same meaning for everyone.
Therefore, in the 21st century, it should be discussed whether hegemonic motherhood is a necessary part of femininity and her nature/fertility or is it a preferable option. Indeed, along with the 1st Wave Women's Movement that developed since modernization, formal rights were acquired, and women were called to do their motherhood duties. With the achievements of the 2nd Wave Women's Movement, postmodern feminism emphasized that motherhood is a unique experience with the slogan of ‘equality despite differences’.
Therefore, feminisms are also divided into two about motherhood. Eventually, within the context of sexist hypocrisy and hegemony, which is a striking concept that everyone has experienced, the traditional motherhood role was reproduced by falling into an impasse. In brief, this study aims to confront and decipher the concept of hegemonic motherhood and hegemonic sexist by focusing on the concept of sexist hypocrisy and including various examples.
Öz Sözlü anlatı geleneğinin bir türü olan masallar kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılan ve... more Öz Sözlü anlatı geleneğinin bir türü olan masallar kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılan ve popüler kültür içine yerleşerek yayılan türlerdir. Grimm Masalları'ndan Uyuyan Güzel, kadınlara karşı cinsiyetçi öğeler barındıran bir masaldır. Bu masalda cadı kötülüğü, zalimliği, çirkinliği, bela ve düzensizliği simgelemektedir. Eril dilin hâkim olduğu masallarda cadı prototipinin karşı pozisyonunda güzel, mutlu, sadık ve sabırlı gibi özellikleriyle masum kadın yer almaktadır. Dolayısıyla masal metinlerinde iki zıt kadın temsili yer almaktadır. Çeşitli sembolik kodlarla kadının masal içinde temsiliyeti ve cinsiyetçi öğeler, açık veya örtük olarak okuyucuya aktarılmaktadır. Masaldan uyarlanan Malefiz filminde ise klasik cadı prototipinde bazı önemli değişiklikler dikkat çekmektedir. Buna göre sinema versiyonunda, olaylar cadının gözünden aktarılırken, cadı güçlü ve bağımsız bir karakter olarak sunulmaktadır. Cadı prototipinin iki eserde farklı temsil edilmesi, kadınlık rolünün yeniden üretimi ve cinsiyetçi kalıpların eleştirisi açısından önem arz etmektedir. Söz konusu farklılığın, ötekileştirici olmayan bir yeniden üretime ne kadar imkân sunduğunu incelemek eleştirel bir mesafeyi gerektirmektedir. Bu makale, Uyuyan Güzel masalı ve Malefiz filmindeki cadı prototiplerinin bir karşılaştırmasını sunarak, cadılık ve kadınlık ile ilgili açmazları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Makalede ilk olarak 'yeniden üretim' kavramı üzerinden durulmuştur. Ardından klasik cadı prototipinin özellikleri üzerinde durulmuş ve Uyuyan Güzel masalı incelenmiştir. Daha sonra Malefiz filminin animasyon filmi ve sinema filmi üzerinden bir analiz yapılmıştır.
Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz Sözlü anlatı geleneğinin bir türü olan masallar kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılan ve... more Öz Sözlü anlatı geleneğinin bir türü olan masallar kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılan ve popüler kültür içine yerleşerek yayılan türlerdir. Grimm Masalları'ndan Uyuyan Güzel, kadınlara karşı cinsiyetçi öğeler barındıran bir masaldır. Bu masalda cadı kötülüğü, zalimliği, çirkinliği, bela ve düzensizliği simgelemektedir. Eril dilin hâkim olduğu masallarda cadı prototipinin karşı pozisyonunda güzel, mutlu, sadık ve sabırlı gibi özellikleriyle masum kadın yer almaktadır. Dolayısıyla masal metinlerinde iki zıt kadın temsili yer almaktadır. Çeşitli sembolik kodlarla kadının masal içinde temsiliyeti ve cinsiyetçi öğeler, açık veya örtük olarak okuyucuya aktarılmaktadır. Masaldan uyarlanan Malefiz filminde ise klasik cadı prototipinde bazı önemli değişiklikler dikkat çekmektedir. Buna göre sinema versiyonunda, olaylar cadının gözünden aktarılırken, cadı güçlü ve bağımsız bir karakter olarak sunulmaktadır. Cadı prototipinin iki eserde farklı temsil edilmesi, kadınlık rolünün yeniden üretimi ve cinsiyetçi kalıpların eleştirisi açısından önem arz etmektedir. Söz konusu farklılığın, ötekileştirici olmayan bir yeniden üretime ne kadar imkân sunduğunu incelemek eleştirel bir mesafeyi gerektirmektedir. Bu makale, Uyuyan Güzel masalı ve Malefiz filmindeki cadı prototiplerinin bir karşılaştırmasını sunarak, cadılık ve kadınlık ile ilgili açmazları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Makalede ilk olarak 'yeniden üretim' kavramı üzerinden durulmuştur. Ardından klasik cadı prototipinin özellikleri üzerinde durulmuş ve Uyuyan Güzel masalı incelenmiştir. Daha sonra Malefiz filminin animasyon filmi ve sinema filmi üzerinden bir analiz yapılmıştır.
INTERNATIONAL SCIENCE, CULTURE AND ACADEMIC RESEARCH CONGRESS IN GLOBAL WORLD, SEPTEMBER 11-12, 2021
4. Uluslararası Felsefe, Eğitim, Sanat ve Bilim Tarihi Sempozyumu, Muğla, 14-18 Nisan, 2021
YÜKSEK LİSANS TEZİ, 2018
Kadınların toplum tarafından ikincilleştirildiği, kadın bedenine zıt anlamlar yüklendiği ve kadın... more Kadınların toplum tarafından ikincilleştirildiği, kadın bedenine zıt anlamlar yüklendiği ve kadına yönelik olumsuz bakış açısının sürdürüldüğü bir ataerkil sistem içerisinde yaşamaktayız. Ötekileştirilen kadınlar geleneklere boyun eğmeyen kadınlar iken; geleneklere ve toplumsal rollere razı olan kadınlar ideal olanlardır. Bu durum kötü/iyi kadın zıtlığını ortaya çıkarmaktadır. Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışma "cadılar neden kadındır" ve "ötekileştirilen kötü kadınlar neden cadıdır" sorularına bir cevap oluşturma amacıyla hazırlanmıştır. Bu çalışma, masal cadıları ve toplumda yaşayan cadı, cadaloz, üvey annelerin varlığıyla ilintili olarak, belirli masallar ile sınırlandırılmıştır. Çalışma boyunca, ele alınan masallar incelenen konularla bağlantılı olarak analiz edilmiştir. Seçilen masalların bir kısmında "cadı" prototipi, bir kısmında ise cadıların bela saçtığı "masum kızlar"a odaklanılmıştır. Tezde Batı ve Batı dışında üretilen masallar feminist kuramsal çerçeve ile ilişkilendirilerek analize tabi tutulmuştur. Hazırlanan bu çalışmada cadı prototipi ve feminizmin bir arada ele alınması bizim için önemlidir. Çalışmanın bu anlamda iyi anlaşılması ve kadınlara karşı olumsuz bakış açısının hem masallarda hem de toplum içerisinde yansımalarını çözümlemek ve böylece daha eşitlikçi bir yaşama katkı sağlayabilmek bizleri mutlu edecektir. Çalışmanın başından beri gerekli zamanı ayırarak benden ilgisini esirgemeyen, yardımları ve katkılarıyla bana yol gösteren değerli danışman hocam Prof. Dr. Fatma TÜTÜNCÜ'ye emekleri için teşekkürlerimi sunarım. Çalışmamın başlarında beni her konuda cesaretlendiren ve yol gösteren rahmetli arkadaşım Duygu ENGİN'e ve desteklerini esirgemeyen anneme teşekkürlerimi sunarım.
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
ORCID ID 0000-0002-4053-2074 * Sorumlu yazar ÖZ Seçimler, demokratik toplumlarda vatandaşların yö... more ORCID ID 0000-0002-4053-2074 * Sorumlu yazar ÖZ Seçimler, demokratik toplumlarda vatandaşların yönetime katılımının sağlanması ve hükümetin kurulması için önemli ve vazgeçilmez bir araçtır. Seçimler sonunda seçmenlerin oylarıyla bürokratik ya da siyasi görevleri üstlenecek ve iş başına gelecek kişiler belirlenir. Ancak seçimler, yalnızca bir seçme eylemi değildir zira bir sürecin parçasını da oluşturmaktadır. Dolayısıyla seçmenin oy verme davranışları çeşitli faktörlere göre değişirken; bu faktörlerin hangi çerçevede değiştiğinin anlaşılması seçmenlerin kritik yeniden saflaşmaları ve kritik seçimlerin ortaya çıkmasının anlaşılması için önemlidir. Kritik seçim teorisi, seçim dönemlerinde seçmenlerin süregiden bir durumu ani ve radikal bir biçimde değiştirecek yeniden saflaşmasını ifade eder. Kritik yeniden saflaşmalar ve kritik seçimler sonucunda seçime giren partilerin önceki seçimlere göre oyları artar veya oylarda radikal bir azalma yaşanır. Bu teoriye göre seçmenlerin oy verme davranışı oy verilen partiye duyulan memnuniyetsizlik, sosyo-ekonomik durum, dış politika, seçmen psikolojisi, lider etkisi veya seçim zamanlarında partilerin kullandıkları söylemler gibi birçok etmene göre değişebilmektedir. Türkiye'de 1999'dan 2002'ye giden süreçte ekonomik, siyasi ve toplumsal alanlarda gerçekleşen iç ve dış dinamikler, seçmenlerin oy kullanma tercihi üzerinde etkili olmuştur. Bu bağlamda bu makalede kritik yeniden saflaşma ve kritik seçim teorisi ışığında Türkiye'de 18 Nisan 1999 genel seçimlerinden 3 Kasım 2002 genel seçimlerine giden süreç, iç ve dış dinamikler çerçevesinde incelenmiştir. Çalışmada öncelikle kritik yeniden saflaşma ve kritik seçim teorisi üzerinde durulmuştur. Ardından Türkiye'de belirtilen süreçte iç ve dış dinamikler ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışmada, seçimlerden başarılı bir sonuç alan Genç Parti ve Adalet ve Kalkınma Partisi üzerinden bir değerlendirme sunulmuştur. Genç Parti'nin yükselişi ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin koalisyon hükümetlerinin ardından tek parti hükümeti kurması konu bağlamında analiz edilmiştir. Çalışmada Türkiye'de 1999 ve 2002 genel seçimlerinin siyasi, ekonomik, sosyal yapısını iç ve dış dinamikler bağlamında çözümlemek, "kritik yeniden saflaşma" ve "kritik seçim" ile ilgili kavramsal ve metodolojik tartışmanın ana hatlarını oluşturmaktadır.
Marmara Universitesi Kadin ve Toplumsal Cinsiyet Arastirmalari Dergisi, 2019
Hayal urunu ve gercek disi oldugu dusunulen masallar genellikle toplumsal gerceklikle ilgisiz gor... more Hayal urunu ve gercek disi oldugu dusunulen masallar genellikle toplumsal gerceklikle ilgisiz gorulur ve elestirel bir incelemeden de yoksun kalir. Bu makalenin amaci masallari feminist bir perspektiften elestirel bir analize tabi tutmaktir. Masallar cogunlukla kadinlar etrafinda donmekte; masallarda iyi ve masum kadin rolleri kadar kotu ve cadi prototipi de one cikmaktadir. Bu makalede ozellikle cadi prototip merkeze alinmaktadir. Masallarin iyi/kotu dikotomisine dayali anlati hattina odaklanilarak kadinlarin ataerkil duzendeki rollerinin yeniden uretildigi ortaya konmaktadir. Calismada masallarin toplum ile iliskisi goz onune alinarak hem Bati hem de Bati disinda uretilen masallardan ornekler incelenmistir.
Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, 2020
Öz: Doğayı dönüştürme eylemleri insanların ihtiyaçlarının ötesine geçerek sömürü, tahakküm ve kat... more Öz: Doğayı dönüştürme eylemleri insanların ihtiyaçlarının ötesine geçerek sömürü, tahakküm ve katletme boyutuna gelmiştir. Batı kültüründe rasyonalite ile eşleşen erkeğin doğayı tahakkümü altına alması eleştirilen bir olgu iken; kadın-doğa bağlantısının bir sonucu olarak kadının tıpkı doğa gibi dışlanması, değersizleştirilmesi ve ötekileştirilmesi eko-feministlerin eleştirilerini almaktadır. Benzer bir bağlantı; hayal ürünü olan, doğaüstü öğeler içeren ve sevilen anlatı türlerinden biri olan masallarda karşımıza çıkar. Egemen kültürün unsurlarına göre şekillenen masallarda, ikincilleştirilen boyutu ile kadınlara ait deneyimlere ve izlere rastlamak mümkündür. Bu çerçevede "Pamuk Prenses" ile "Hansel ve Gretel" adlı masallarda da cadıların doğa ile bağlantısı açık veya örtük biçimlerde işlenir. Özetle bu makale; bahsi geçen her iki masalda cadı-doğa bağlantısına yoğunlaşarak, bu masalların eko-feminizmin eleştirel yaklaşımı ışığında analizine dayanmaktadır
Uploads
Papers by Res. Asst. Dr. Kinem Tokdemir
heteronormatif bağlamda cinsiyetçiliğin yeniden üretimini
örtük taraflılık teorisi ve iş güvenliği ilişkisi temelinde tartışmaktır.
Yalnızca kadın‐erkek cinsiyetlerini içeren heteronormatif
kurgu, heteroseksüelliği norm kabul eder ve bunun dışındaki
diğer tüm cinsiyet rollerini dışlar. Bu açıdan cinsiyeti,
salt olarak kadın ve erkek rolleri temelinde dikotomik bir kurgu
içine sıkıştırmak, cinsiyetçi kalıp yargıları üretir, pekiştirir
ve yeniden üretir; zira bu kalıp yargılar, bilinçli\bilinçdışı
olarak tutum ve davranışa yansır. Dolayısıyla her mesleği,
herkesin yapabileceği beyan edilse bile örneğin, bir elektronik
mühendisinin “erkek” olduğuna; bir öğretmeninin ise “kadın”
olduğuna dair ön yargıya örtük taraflılık sergilenir. Burada
tutumun, kasıtlı bir kontrol olmadan davranışa yansıması,
başka bir deyişle bireyin, örtük taraflılık sergilemesi bilinçdışı
ön yargı ve kalıp yargılardan etkilenmektedir. Böylelikle ağır
ve tehlikeli işleri erkeklerin yapabileceği hafif ve tehlikesiz
işleri de kadınların yapabileceğine dair örtük toplumsal biliş;
cinsiyet ve iş güvenliği arasındaki ilişkinin tartışılmasını gerekli
kılar. Bu yazıda, cinsiyetçilik ve heteroseksist ataerkil
toplumsallaşma eleştirel bir perspektiften tartışılmış ve cinsiyetçilik
ile yüzleşmemizi mümkün kılacak konular gündeme getirilmiştir. Özetle, bu çalışma, bazı mesleklerin ve işlerin
hangi cinsiyet rolüne uygun olduğuna dair sergilenen örtük
taraflılık ve bunun iş güvenliği ile ilişkisini açımlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Örtük Taraflılık, Heteronormatif, İş Güvenliği,
Cinsiyetçilik
Therefore, in the 21st century, it should be discussed whether hegemonic motherhood is a necessary part of femininity and her nature/fertility or is it a preferable option. Indeed, along with the 1st Wave Women's Movement that developed since modernization, formal rights were acquired, and women were called to do their motherhood duties. With the achievements of the 2nd Wave Women's Movement, postmodern feminism emphasized that motherhood is a unique experience with the slogan of ‘equality despite differences’.
Therefore, feminisms are also divided into two about motherhood. Eventually, within the context of sexist hypocrisy and hegemony, which is a striking concept that everyone has experienced, the traditional motherhood role was reproduced by falling into an impasse. In brief, this study aims to confront and decipher the concept of hegemonic motherhood and hegemonic sexist by focusing on the concept of sexist hypocrisy and including various examples.
heteronormatif bağlamda cinsiyetçiliğin yeniden üretimini
örtük taraflılık teorisi ve iş güvenliği ilişkisi temelinde tartışmaktır.
Yalnızca kadın‐erkek cinsiyetlerini içeren heteronormatif
kurgu, heteroseksüelliği norm kabul eder ve bunun dışındaki
diğer tüm cinsiyet rollerini dışlar. Bu açıdan cinsiyeti,
salt olarak kadın ve erkek rolleri temelinde dikotomik bir kurgu
içine sıkıştırmak, cinsiyetçi kalıp yargıları üretir, pekiştirir
ve yeniden üretir; zira bu kalıp yargılar, bilinçli\bilinçdışı
olarak tutum ve davranışa yansır. Dolayısıyla her mesleği,
herkesin yapabileceği beyan edilse bile örneğin, bir elektronik
mühendisinin “erkek” olduğuna; bir öğretmeninin ise “kadın”
olduğuna dair ön yargıya örtük taraflılık sergilenir. Burada
tutumun, kasıtlı bir kontrol olmadan davranışa yansıması,
başka bir deyişle bireyin, örtük taraflılık sergilemesi bilinçdışı
ön yargı ve kalıp yargılardan etkilenmektedir. Böylelikle ağır
ve tehlikeli işleri erkeklerin yapabileceği hafif ve tehlikesiz
işleri de kadınların yapabileceğine dair örtük toplumsal biliş;
cinsiyet ve iş güvenliği arasındaki ilişkinin tartışılmasını gerekli
kılar. Bu yazıda, cinsiyetçilik ve heteroseksist ataerkil
toplumsallaşma eleştirel bir perspektiften tartışılmış ve cinsiyetçilik
ile yüzleşmemizi mümkün kılacak konular gündeme getirilmiştir. Özetle, bu çalışma, bazı mesleklerin ve işlerin
hangi cinsiyet rolüne uygun olduğuna dair sergilenen örtük
taraflılık ve bunun iş güvenliği ile ilişkisini açımlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Örtük Taraflılık, Heteronormatif, İş Güvenliği,
Cinsiyetçilik
Therefore, in the 21st century, it should be discussed whether hegemonic motherhood is a necessary part of femininity and her nature/fertility or is it a preferable option. Indeed, along with the 1st Wave Women's Movement that developed since modernization, formal rights were acquired, and women were called to do their motherhood duties. With the achievements of the 2nd Wave Women's Movement, postmodern feminism emphasized that motherhood is a unique experience with the slogan of ‘equality despite differences’.
Therefore, feminisms are also divided into two about motherhood. Eventually, within the context of sexist hypocrisy and hegemony, which is a striking concept that everyone has experienced, the traditional motherhood role was reproduced by falling into an impasse. In brief, this study aims to confront and decipher the concept of hegemonic motherhood and hegemonic sexist by focusing on the concept of sexist hypocrisy and including various examples.