Inanc Isten
Address: Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi
less
Related Authors
volkan mavis
Eskisehir Osmangazi University, Turkey
Volkan Maviş
Inönü üniversitesi
Aras Türay
Ozyegin University
Timuçin Köprülü
ATILIM UNIVERSITY
Eylem Baş
Eskisehir Osmangazi University, Turkey
Zafer İçer
Marmara University
Uploads
Books by Inanc Isten
Sanal dünya olarak da adlandırılan internetin iş hayatında, özel hayatta ve toplumsal hayattaki etkileri ise sanal değil, aksine fazlasıyla gerçektir. İnternet, getirdiği faydaların yanında, bireylerin ve kurumların ciddi zararlara uğratılmasında araç olarak kullanılmakta, bu sayede birçok somut probleme de yol açmaktadır.
İnternetin yol açtığı risk ve zararlar çok çeşitlidir. Bu risk ve zararın en önemlilerinden biri, şüphesiz dezenformasyon olgusudur. İnternette dezenformasyonun birçok farklı amaçla ve çeşitli şekillerde yapıldığı ve önemli bir sorun alanı oluşturduğu görülmektedir. İnternette dezenformasyonun ceza hukukuyla kesiştiği alan ise oldukça geniştir. Bu kadar detaylı bir meseleyi bir bildiriye sığdırmak mümkün olmadığından, biz bireylere yönelik dezenformasyonun ceza hukuku boyutunu değerlendireceğiz.
Bildiri metninde öncelikle “dezenformasyon” kavramı açıklanarak, internet platformlarındaki görünüm şekillerine değinilecektir. Ardından, ürettikleri gerçeğe aykırı bilgilerle dezenformasyon kaynağı olan ve bu bilgileri yayan kişilerle bunları çeşitli platformlarda paylaşan kişilerin söz konusu eylemleri ceza hukuku bakımından değerlendirilecek, konuyla ilgili özellikle ceza muhakemesinde ispat bakımından yaşanan güçlükler ele alınacaktır. Ayrıca konuya ilişkin olarak 5651 sayılı Kanun’da yer alan tedbirlere kısaca değinilecektir. Sonuç kısmında ise tartışmaya açtığımız konulara yönelik çözüm önerilerimiz dile getirilecektir.
Israrlı takip suçu, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nda doğrudan doğruya düzenlenmediği gibi, 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda da açıkça düzenlenmemişti. Bu durumun doktrinde sürekli eleştirilmesi üzerine, 12/5/2022 tarihli 7406 Sayılı Kanun’un (S.K.) 8’inci maddesiyle, TCK’ya 123A maddesi olarak bu suç mevzuatımıza eklenmiştir.
Bu makalede mevzuatımıza yeni eklenen ve henüz uygulamasıyla karşılaşmadığımız ısrarlı takip suçu tüm yönleriyle değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler Türk ceza hukukunda hakim görüşlere uygun şekilde başlıklandırılarak yapılmıştır. Sonuç kısmında ise madde metnine ilişkin eleştiri ve öneriler topluca belirtilmiştir.
Zincirleme suç kurumu; birden fazla fiille birden fazla suç işleyen failin suç sayısı kadar cezalandırılması yerine, faile tek yaptırım uygulanmasına imkân tanır. Bu yöntemin, zincirleme suç kapsamına giren haller için daha makul bir çözüm olduğu kabul edilmektedir. Fikri içtima kurumu; sadece tek fiil icra eden failin, bununla ihlal ettiği tüm normlar çerçevesinde ayrı ayrı cezalandırılmasını engeller ve böylece “non (ne) bis in idem” kuralına işlerlik kazandırır. Suçların içtimaı kapsamında değerlendirilmemekle birlikte bünyesinde birden fazla suç barındıran bileşik suç ise failin bileşik suçu oluşturan suçlardan ötürü ayrı ayrı değil, bileşik suç niteliğindeki tek bir suçtan cezalandırılmasını mümkün kılar.
Çalışmamızda, ilgili diğer konularla birlikte suçların içtimaı kavramı, mevzuatta düzenleniş şekilleri, uygulamadaki yansımaları ve öğretideki görüşler ile mukayeseli hukuktaki yeri çerçevesinde ele almak suretiyle, konuyla ilgili tartışmalı hususlara katkı sağlamayı amaçladık.
Bu vesileyle, süreçte katkılarını esirgemeyen değerli çalışma arkadaşlarıma ve çalışmamın okuyucuyla buluşmasını sağlayan Adalet Yayınevi çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Papers by Inanc Isten
Bu makalede, önce çocukların cinsel istismarı suçu ile ilgili temel açıklamalara yer verilmiş, bu kapsamda suçu düzenleyen maddedeki yasal değişiklikler çerçevesinde kaldırılan ve getirilen hükümler incelenmiştir. Bunu müteakip, suçu düzenleyen maddeye yönelik Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının gerekçeleri ile bu kararların gereği olarak 24 Kasım 2016 tarihinde yapılan yasal değişikliğin kapsamı ve iptal kararlarının gerekçelerini karşılayıp karşılamadığı tartışılmıştır. Bu çerçevede, madde ile ilgili tartışmalı ve problemli hususlar ortaya konmaya çalışılmıştır.
Toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için yürütülmesinin zorunlu olduğu konusunda şüphe bulunmayan kamu hizmeti, bu özelliğiyle devlet ile temsilcisi idarenin varlık sebebinin açıklanmasında da önemli yer tutmaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir hukuk biliminde önemli yer işgal etmekte olan kavram, bu nedenle gerek öğretide gerekse anayasal ve idari yargı organlarınca anlamı, kapsamı ve sınırları konusunda en çok tartışılan konulardan birisi olma özelliğini korumaktadır.
Fransız hukukçu Didier Truchet kamu hizmeti kavramı ile ilgili olarak kimsenin tartışmasız bir tanım veremediğini savunarak; yasa koyucunun tanımlama endişesi taşımadığını, yargıcın değerlendirme özgürlüğünü kaybetmemek için tanımlamak istemediğini, öğretinin ise bütün çabalarına rağmen tanımlamayı başaramadığını ileri sürmüştür.
Ancak gerek öğretide gerekse yargı kararlarında kamu hizmeti kavramının çeşitli tanımları yapılmış, ittifakla kabul gören genel bir tanıma ulaşılamamakla birlikte, kavramın asgari unsurlarını içeren bir sonuca ulaşılmıştır. Kamu hizmeti aslında kamu yararını gerçekleştirme tekniğidir, fakat kamu yararını gerçekleştirmenin tek ve alternatifsiz tekniği değildir.
En basit ifadeyle kamu hizmeti, bir kamu kurumunun, ya kendisi tarafından, ya da yakın gözetimi altında özel girişim eliyle kamuya sağlanan hizmettir. Kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olarak, insanların ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere doğrudan idare tarafından ya da idarenin denetimi ve gözetimi altında özel kişilerce yürütülen faaliyetlere kamu hizmeti denilmektedir.
Sanal dünya olarak da adlandırılan internetin iş hayatında, özel hayatta ve toplumsal hayattaki etkileri ise sanal değil, aksine fazlasıyla gerçektir. İnternet, getirdiği faydaların yanında, bireylerin ve kurumların ciddi zararlara uğratılmasında araç olarak kullanılmakta, bu sayede birçok somut probleme de yol açmaktadır.
İnternetin yol açtığı risk ve zararlar çok çeşitlidir. Bu risk ve zararın en önemlilerinden biri, şüphesiz dezenformasyon olgusudur. İnternette dezenformasyonun birçok farklı amaçla ve çeşitli şekillerde yapıldığı ve önemli bir sorun alanı oluşturduğu görülmektedir. İnternette dezenformasyonun ceza hukukuyla kesiştiği alan ise oldukça geniştir. Bu kadar detaylı bir meseleyi bir bildiriye sığdırmak mümkün olmadığından, biz bireylere yönelik dezenformasyonun ceza hukuku boyutunu değerlendireceğiz.
Bildiri metninde öncelikle “dezenformasyon” kavramı açıklanarak, internet platformlarındaki görünüm şekillerine değinilecektir. Ardından, ürettikleri gerçeğe aykırı bilgilerle dezenformasyon kaynağı olan ve bu bilgileri yayan kişilerle bunları çeşitli platformlarda paylaşan kişilerin söz konusu eylemleri ceza hukuku bakımından değerlendirilecek, konuyla ilgili özellikle ceza muhakemesinde ispat bakımından yaşanan güçlükler ele alınacaktır. Ayrıca konuya ilişkin olarak 5651 sayılı Kanun’da yer alan tedbirlere kısaca değinilecektir. Sonuç kısmında ise tartışmaya açtığımız konulara yönelik çözüm önerilerimiz dile getirilecektir.
Israrlı takip suçu, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nda doğrudan doğruya düzenlenmediği gibi, 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda da açıkça düzenlenmemişti. Bu durumun doktrinde sürekli eleştirilmesi üzerine, 12/5/2022 tarihli 7406 Sayılı Kanun’un (S.K.) 8’inci maddesiyle, TCK’ya 123A maddesi olarak bu suç mevzuatımıza eklenmiştir.
Bu makalede mevzuatımıza yeni eklenen ve henüz uygulamasıyla karşılaşmadığımız ısrarlı takip suçu tüm yönleriyle değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler Türk ceza hukukunda hakim görüşlere uygun şekilde başlıklandırılarak yapılmıştır. Sonuç kısmında ise madde metnine ilişkin eleştiri ve öneriler topluca belirtilmiştir.
Zincirleme suç kurumu; birden fazla fiille birden fazla suç işleyen failin suç sayısı kadar cezalandırılması yerine, faile tek yaptırım uygulanmasına imkân tanır. Bu yöntemin, zincirleme suç kapsamına giren haller için daha makul bir çözüm olduğu kabul edilmektedir. Fikri içtima kurumu; sadece tek fiil icra eden failin, bununla ihlal ettiği tüm normlar çerçevesinde ayrı ayrı cezalandırılmasını engeller ve böylece “non (ne) bis in idem” kuralına işlerlik kazandırır. Suçların içtimaı kapsamında değerlendirilmemekle birlikte bünyesinde birden fazla suç barındıran bileşik suç ise failin bileşik suçu oluşturan suçlardan ötürü ayrı ayrı değil, bileşik suç niteliğindeki tek bir suçtan cezalandırılmasını mümkün kılar.
Çalışmamızda, ilgili diğer konularla birlikte suçların içtimaı kavramı, mevzuatta düzenleniş şekilleri, uygulamadaki yansımaları ve öğretideki görüşler ile mukayeseli hukuktaki yeri çerçevesinde ele almak suretiyle, konuyla ilgili tartışmalı hususlara katkı sağlamayı amaçladık.
Bu vesileyle, süreçte katkılarını esirgemeyen değerli çalışma arkadaşlarıma ve çalışmamın okuyucuyla buluşmasını sağlayan Adalet Yayınevi çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu makalede, önce çocukların cinsel istismarı suçu ile ilgili temel açıklamalara yer verilmiş, bu kapsamda suçu düzenleyen maddedeki yasal değişiklikler çerçevesinde kaldırılan ve getirilen hükümler incelenmiştir. Bunu müteakip, suçu düzenleyen maddeye yönelik Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının gerekçeleri ile bu kararların gereği olarak 24 Kasım 2016 tarihinde yapılan yasal değişikliğin kapsamı ve iptal kararlarının gerekçelerini karşılayıp karşılamadığı tartışılmıştır. Bu çerçevede, madde ile ilgili tartışmalı ve problemli hususlar ortaya konmaya çalışılmıştır.
Toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için yürütülmesinin zorunlu olduğu konusunda şüphe bulunmayan kamu hizmeti, bu özelliğiyle devlet ile temsilcisi idarenin varlık sebebinin açıklanmasında da önemli yer tutmaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir hukuk biliminde önemli yer işgal etmekte olan kavram, bu nedenle gerek öğretide gerekse anayasal ve idari yargı organlarınca anlamı, kapsamı ve sınırları konusunda en çok tartışılan konulardan birisi olma özelliğini korumaktadır.
Fransız hukukçu Didier Truchet kamu hizmeti kavramı ile ilgili olarak kimsenin tartışmasız bir tanım veremediğini savunarak; yasa koyucunun tanımlama endişesi taşımadığını, yargıcın değerlendirme özgürlüğünü kaybetmemek için tanımlamak istemediğini, öğretinin ise bütün çabalarına rağmen tanımlamayı başaramadığını ileri sürmüştür.
Ancak gerek öğretide gerekse yargı kararlarında kamu hizmeti kavramının çeşitli tanımları yapılmış, ittifakla kabul gören genel bir tanıma ulaşılamamakla birlikte, kavramın asgari unsurlarını içeren bir sonuca ulaşılmıştır. Kamu hizmeti aslında kamu yararını gerçekleştirme tekniğidir, fakat kamu yararını gerçekleştirmenin tek ve alternatifsiz tekniği değildir.
En basit ifadeyle kamu hizmeti, bir kamu kurumunun, ya kendisi tarafından, ya da yakın gözetimi altında özel girişim eliyle kamuya sağlanan hizmettir. Kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olarak, insanların ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere doğrudan idare tarafından ya da idarenin denetimi ve gözetimi altında özel kişilerce yürütülen faaliyetlere kamu hizmeti denilmektedir.
gerek dışarıdan gelen herhangi olumsuz bir etki nedeniyle ve gerekse hâkimin kendi kişiliğinden, eğitiminden, kültüründen ve politik düşüncesinden kaynaklanan duygu, önyargı ve düşüncelerle farklı davranmaması, kişiliğinden ve her türlü etkiden sıyrılarak karar vermesi, verilen kararın toplumda önyargısız verildiği görünümüne sahip olmasını ifade eder. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri, birbirinden ayrılmaz ve birbirini tamamlayan ilkelerdir. Hukuk devletinin özelliklerinden olan hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla güvence altına alınması ve kanun önünde eşitlik ilkelerinin hayata geçirilmesi, ancak bağımsız ve tarafsız yargı erkinin varlığı ile mümkündür.