Talip Tuğrul
Related Authors
Pınar Kaya Tan
Kirklareli University
Yalçın ÇAKMAK
Munzur University
OLGAY SÖYLER
Bahcesehir University
Vedat Turgut
Bilecik Şeyh Edebali University
Selçuk Ural
Sakarya University of Applied Sciences
Levent Doğan
Trakya University
Sabriye Dikbasan
TOBB University of Economics and Technology
InterestsView All (59)
Uploads
Papers by Talip Tuğrul
Alevî Bektaşî geleneğini oluşturan temel klasikler ele alındığında, Alevî Bektaşî birey için içsel, yatay ve dikey olmak üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle eğitilmeye çalışıldığı görülür.
Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak, Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevî Bektaşî kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
İslâm birliği ideali, Millî Görüş Hareketi’nin medeniyet tasavvurundan kaynaklanmaktadır. İslâmî referanslara dayanan bu perspektif, bütün insanlığın saadetine odaklı evrensel bir medeniyet perspektifidir. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a (1926-2011) göre günümüzde Irkçı Emperyalizm’in hâkim olduğu dünyamızın hali içler acısıdır ve mevcut dünya iflas etmiştir. Bu zulüm düzeninden kurtulmanın anahtarı, hakkı üstün tutan bir anlayışla “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasıdır. Erbakan’a göre Yeni Bir Dünya ideali şu üç aşamada gerçekleşecektir: İslâm Birliği’nin çekirdeği ve ilk adımı olarak kabul edilen D-8, bu sürecin ilk aşamasını oluşturmaktadır. İkinci aşama, bütün Müslüman ülkelerin katılımıyla oluşacak olan İslâm Birliği’dir (D-60). Üçüncü aşama ise Müslüman ülkelerle birlikte hareket edecek olan 100 mazlum ülkeyle oluşturulacak birlik (D-160) olarak belirlenmiştir.
Araştırmada tarama modeli ve metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Necmettin Erbakan’ın eserlerinin toplandığı “Erbakan Külliyatı”, hareketin diğer yazılı kaynakları, konuyla ilgili kitaplar, makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” hedefi ile İslâm birliği idealinin teoride birleştirdiği görülmüştür. Zira Millî Görüş mefkûresinin “Yeni Bir Dünya” idealinde, İslâm Birliği’nin kurucu ve belirleyici bir fonksiyonu tasavvur edilmiştir. Bu fikrin en önemli pratiği olan D-8 ile “İslâm Birliği” ideali, fikriyattan fiiliyata geçmiştir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerellik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık.
Bu çalışma, Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı metinlerini esas alarak hareketin zikredilen karakterleri üzerinden yapısal bir analiz yapmayı hedeflemektedir.
Sosyal, siyasal alanlardaki faaliyetlerinin yanında kültürel bazı faaliyetlerde de bulunan Millî Görüş Hareketi, din ve dünya görüşünü ifade eden bazı eserler ortaya koymuştur. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bizatihi kaleme aldığı “Millî Görüş”, “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen”, İslâm ve İlim”, “Türkiye’nin Temel Meseleleri”, “Davam” bunların en önemlilerindendir. Erbakan’ın tüm eserleri 2013 yılında derlenerek MGV Yayınları tarafından beş cilt olarak “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı” adıyla okuyucuya sunulmuştur. Camia içerisinde Millî Görüş mefkûresini anlatan eserler kaleme alan başka yazarlar da bulunmaktadır.
Hareket, ortaya çıktığı ilk günden itibaren yazılı edebiyatını oluşturmaya başlamasına rağmen mensupları arasında bu eserler yeterince bilinir değildir. Bu durumu “Erbakan Külliyatını” derleyen M. Mustafa Uzun, Erbakan’ın 1975 yılında yayımlanan “Millî Görüş” adlı eserinin takdiminde “Biz bu eseri bilmiyorduk ve ancak maalesef bilen de yoktu. Bir ömür boyu onunla beraber yürüyen, onu seven, onun gözü ile dünyaya bakan yüzbinlerce insan da onun en önemli eserinden haberdar değildi. Şimdi bu eseri tekrar gün yüzüne çıkartıyoruz.” şeklinde, hayretini gizlemeden ifade etmektedir.
Bu çalışma, şu varsayımlardan hareket etmektedir: Siyasal ıslahatçı bir İslâmî hareket olan Millî Görüş Hareketinde de diğer Islahatçı İslâmî Akımlarda olduğu gibi dinamizm ve teşkilatçılık ön plana çıkmış; sözlü takdim yazılı takdimin önüne geçmiş; kitlelerin İslâmî bir şuur etrafında toplanması öncelemiştir. Yine MGH diğer ıslahatçı hareketler gibi İslâm dünyasındaki çöküntünün sebebini -büyük oranda- İslâm düşünce geleneğinde değil; Müslümanların yanlışlarında ve “küresel sistemin” yerel ve küresel ölçekteki tasallutunda görmesi; İslâm dünyasının ve ülkemizin âdete ortada kalmış bir cenazeye döndüğüne dair kanaati; bu halin acil olarak ıslahına odaklanan bir motivasyonla hareket etmesine sebep olmuştur. Bu durum, hareketin kitlesel faaliyetlerinin ve aktivist karakterinin ağır basması ve yazılı edebiyat üzerinden bilinçlendirme gayretinin ise ikinci planda kalması sonucunu doğurmuştur.
Yine bu çalışma Millî Görüş Hareketi’nin lideri Erbakan’ın kitaplarını, çevirilerini, makalelerini, meclis konuşmalarını ayrıca MG partilerinin yayınlarını ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili kaleme alınan kitap, tez, makale, sempozyum ve bildiriler tasnif edilmiş şekilde, bir bibliyografya çalışması ile tespit etmeyi ve bu eserlerin hareket mensupları ile kamuoyu üzerindeki etkisini tartışarak bir analiz yapmayı hedeflemektedir
Türkmen babası olarak kabul edilebilecek Sarı Saltık, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği
menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir.
Sarı Saltık’a izafe olunan on altı türbenin/makamın bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan
biri olan Sarı Saltık’ın Tunceli’deki mezarı ise Hozat İlçesine 8 km uzaklıkta ve 2276 m. yüksekliğindeki
Sarı Saltık Dağı’nın zirvesinde bulunmaktadır.
Tarihî ve menkıbevî kaynaklarda Sarı Saltık’ın Tunceli’de yaşadığına dair hiçbir işaret
bulunmadığı halde, Tunceli Alevîlerinin Sarı Saltık’ın asıl mezarının Hozat’ta bulunduğuna dair
inançlarının nerden kaynaklandığı hususu henüz çözüme kavuşturulamamış bir problemdir. Sarı
Saltık’ın Hozat’a yerleştiğine dair tarihî herhangi bir kayıt da mevcut değildir. Ancak bu konuda
bazı ihtimaller düşünülebilir. Bunlardan birincisi, muhtemelen XVI. yüzyılda Sarı Saltık müritlerinden
veya evlatlarından birilerinin Tunceli yöresine bu kültü taşımış olabileceğidir. Konuya dair
ihtimallerin ikincisi ise XVI. yüzyılda Bektaşîliğin doğuya doğru yayılma sürecinde bu kültün
Alevî geleneği açısından önem arz eden Tunceli’ye taşınmış olabileceği ihtimalidir.
Sarı Saltık Ocağı ise bu zatın ananeleri etrafında toplanmış, merkezi Tunceli-Hozat’ta
olan ve halen başında Ahmet Yurt Dede’nin olduğu Alevî ocağıdır. Bu çalışma, Sarı Saltık kültünün
yöreye yansımasının sebeplerini ortaya koymayı ve Tunceli-Hozat Sarı Saltık Ocağı’nı tanıtmayı
hedeflemektedir.
Doğudaki Alevîler arasında, merkezî bir öneme sahip Tunceli Alevîliği, sahip olduğu bu sosyal ve dinî özellikler açısından araştırmaya değer bir önem arzetmektedir.
Tunceli Alevîliğinde İnanç ve İbadet (Sarı Saltık Ocağı Örneği) başlıklı tezimizin konusu, isminden de anlaşıldığı gibi Sarı Saltık Ocağı özelinde Tunceli yöresindeki Alevîliğin inanç ve ibadet boyutlarıyla ilgilidir. Çalışmamız bir giriş ve dört bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde, öncelikle Alevîlik hakkında kısa bilgiler verilmiş ve daha sonra araştırmamızla ilgili yöntem bilgileri aktarılmıştır.
Birinci bölümde, Dedelik Kurumu; Ocak Kültü; Sarı Saltık’ın hayatı ve dinî çalışmaları -ana hatlarıyla- ele alınmıştır.
İkinci bölümde, Sarı Saltık Ocağına bağlı Alevîlerde genel İslâmî inançlar ve diğer dinlerin tesiriyle oluşan inançlar işlenmiştir.
Üçüncü bölümde, genel İslâmî anlayış çerçevesindeki ibadetler, dinî hayat, âyinler ve erkân incelenmiştir.
Dördüncü bölüm ise Sarı Saltık Ocağı’na bağlı Alevîler üzerine yapılan ankete dayalı bulgular ve değerlendirmeye tahsis edilmiştir.
Tezimizin sonucu ise söyle özetlenebilir: Alevîlik, inanç, ibadet ve erkân itibariyle Şamanizm, Uzak Doğu ve İran dinlerinden etkilenmiştir. Bu sebeple de senkretik yapı arzetmektedir.
XX. yüzyıl itibariyle Alevîlik, modern hayatın etkisiyle bir değişim sürecine girmiştir. Gelenekteki birçok erkân işlevini yitirmiş veya yitirmek üzeredir.
Tunceli Alevîliği ise sahip olduğu tarihî ve sosyal özelliklerden dolayı-diğer Alevî bölgelerine göre- “yol erkânı”nın daha yoğun bir şekilde yaşanmasına sebep olmuştur. Tunceli, Doğu Kızılbaş/Alevîliği için merkezî bir konuma sahiptir.
Alevîlik, modern dönemde beşerî ideolojilerle muhatap olmasından itibaren, evrilmeye başlamış ve senkretizm yeniden aktif hale gelmiştir. Yaşanan bu süreçte kendisini farklı farklı beşeri ideolojilerle bağdaştırmış Alevî anlayışları ortaya çıkmıştır. Laik-Kemalist Alevîlik, Ateist Alevîlik, Kürtçü Alevilik, Kültürel Alevîlik ve Caferî Alevîlik bu sonuçlardan bazılarıdır. Bu çalışmamızda Alevî senkretizminin modern dönemdeki görünümlerini ortaya koymaya çalıştık.
düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça
rastlamaktayız. Örneğin Alevi kaynaklarının en önemlisi Cafer-i Sadık Buyruğunda şöyle
bir pasaj bulunmaktadır: “Bir talibin piri ırak olup, eli ermese o vekâleten gayrıdan el tuta,
görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar etmek erkândır. Zira eğer atasının
pirini inkâr ederse münkir olur. Mizanı bozmuş olur…” Bu ve benzeri ifadelere Alevi Bektaşi
kaynaklarında fazlasıyla rastlamak mümkündür. Zira bu metinlerin muhtevasının geneli
ve ana teması insan eğitimidir. Alevi Bektaşi metinlerinde bu hususun ön plana çıkması;
Aleviliğin, gelişim dönemini Vefaîlik, Yesevîlik, Haydarîlik ve Kalenderilik gibi tarikatların
havzasında gerçekleştirmiş tasavvufî bir yapı olmasıyla açıklanabilir. Alevi Bektaşi geleneğini
oluşturan temel klasikler ele alındığında Alevi Bektaşi birey için içsel, yatay ve dikey olmak
üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle
eğitilmeye çalışıldığı görülür. Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak
Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevi Bektaşi
kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
Sarı Saltık Ocağı’na göre Allah’ın varlığı ve yaratıcılığı konusundaki inanç, genel İslamî anlayıştan farklı değildir. Ancak ocağın inanç algısı, genel olarak bâtınî-tasavvufî bir yorum arz etmektedir. Temel felsefe veya doktrin “varlığın birliği”dir. “Üçler” denilen Hak-Muhammed-Ali inancı ve buna içkinleştirilmiş olan ulûhiyet düşüncesi, Sarı Saltık Ocağı’nın inanç yapısı içinde en temel öğeyi oluşturmaktadır.
Bu araştırmada genel olarak Sarı Saltık Ocağının ulûhiyet düşüncesini ve özelde bu ocağa bağlı taliplerin günümüzdeki inanç formlarını nicel, nitel ve metin analizi gibi yöntemler kullanılarak incelemeye çalıştık. Bu çerçevede yaptığımız araştırmada ocağın genelinde ulûhiyet inancının, canlılığını koruduğu ve batınî formda Hz. Ali’ye ulûhiyetin ithaf edildiği tespit edilmiştir. Ancak ocağa bağlı olan Alevî gençler ve yaşlılar arasında ulûhiyet anlayışı noktasında farklılıklar olduğu gözlemlenmiştir.
Sarı Saltık’ın hayatıyla ilgili tarihî kayıtlar oldukça sınırlıdır. Evliya Çelebi’ye göre Buhârâ’lı olan Sarı Saltık’ın soyu Battal Gazi’ye dayanmaktadır. M. 1210-1215 yıllarında Batı Karadeniz Bölgesi’nde doğup, XII. yüzyılın sonlarına doğru 1296-1300 yıllarında bugünkü Romanya’nın Dobruca bölgesinde şehit edildiği tahmin edilmektedir. Saltuk-nâme’ye göre ise Sarı Saltık, doksan dokuz yıl yaşamış ve düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir.
Sarı Saltık’ın efsanevî-menkıbevî şahsiyetini ortaya koymak, onun tarihî şahsiyetini ortaya koymaktan daha kolaydır. Zira Sarı Saltık’ın şahsiyeti efsaneleşmiş ve onunla ilgili tarihî kaynaklarda yer bulamayan birçok olay aktarıla gelmiştir. Gerçek hayatı ile menkıbevî hayatı iç içe girmiştir. Bu menkıbelerde Sarı Saltık’a bazı olağanüstü güçler atfedilmiştir.
Biz bu araştırmada Sarı Saltık’la ilgili tarihî ve menkıbevî bilgiler ışığında onun tarihsel gerçekliğini takdim etmeye çalışacağız.
Books by Talip Tuğrul
Alevilik’te dinî hiyerarşik sistemin şekillenmesinde İslâm öncesi Türklerin dinî tecrübelerinin ve formlarının etkin olduğunu görülmektedir. Geleneksel dönemdeki dedelik kurumunun ve ocak kültünün modern dönemde değişime uğradığı, dedenin işlev ve otoritesinde görece bir zayıflama meydana geldiği, dede-talip ilişkilerini sağlayan sosyal yapıda çözülmelerin oluştuğu görülmektedir. Gelenekte meydana gelen bu aşınmalarla birlikte, dedelik kurumunun ve ocak kültünün halen devam ettiğini söylemek mümkündür.
İslâmcılığın başat özelliğinin/karakter “İslâm’ın siyasal tezinin” varlığını kabul, olarak saptamak mümkündür. Elbette bunun yanında İslâmcı mefkûrenin birçok tamamlayıcı fikri de bulunmaktadır. İslâmcılık; içtimaî, siyasî, iktisadî ve diğer bütün alanlarda İslâm’ın bir form öngördüğü ve bu formun günümüze de uyarlanabileceği iddiasını taşımaktadır. Bununla birlikte İslâmcılık, batılı ideolojilerin oldukça etkin olduğu bir dönemde tepki ve alternatif olarak ortaya çıkmıştır. “İttihâd-ı İslâm” fikriyle etle tırnak gibi olan İslâmcılık, Batı karşısında istiklalin ve mücadelenin yolu olarak görülmüştür.
1969 yılında Türkiye’de ortaya çıkan Millî Görüş Hareketi yeni bir model ve doktrin olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuştur. Adil Düzen tezine ve Millî Görüş’ün sair düşünce, telif ve tasarılarının satır aralarına bakıldığında İslâmcılığın izlerini görmek mümkündür. Ancak laik-seküler bir sistemde bulunuş, hareketin mücadele metodunun siyaset parti/metodu olması, sosyal ve siyasî meselelere dair söylem, program ve takdimlerinde İslâm’a ve İslâm’ın temel kaynaklarına atfın örtülü biçimde olmasına sebep olmuştur. İslâmcı düşünce, özellikle hareket mensuplarının seminer, konferans gibi sözlü takdimlerinde daha belirgindir. Bundan dolayı çalışmamızda, temel kodları/aksiyom Erbakan tarafından belirlenen Millî Görüş mefkûresinin İslâmcı bir karaktere sahip olduğu ve hareketin İslâmî bir düşünce dünyasının siyasî, fikrî, sosyal vb. tezahürü olduğu, varsayımından hareket edilmiştir.
Araştırmada metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu çerçevede Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı kaynakları, hareket mensuplarının bazı görüntü kayıtları, konuyla ilgili kitaplar, akademik makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmıştır. Bunların yanında bazı görsel malzemeler toplanmış, ayrıca hareket mensuplarıyla da mülakat yapılmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir.
Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan (1926-2011), küresel bir vizyon ve insanlığın saadeti için nihaî hedef olarak “Yeni Bir Dünya”yı belirlemiştir. İslâm Birliği/İttihâdı İslâm ise bu hedefin gerçekleşmesi için asıl muharrik güçtür. Zira ona göre “Yeni Bir Dünya” Müslümanların hak, adalet ve tevhit merkezli dünya görüşleri çerçevesinde kurulacaktır. Bunun sağlanması için fikrî, iktisadî, siyasî ve askerî tüm altyapılar hazırlanmalıdır. Bu husus hakikat, insanlığın kurtuluşunu sağlama ve medeniyet iddiasındaki Müslümanların öncelikli meselesi olmalıdır.
Bu çalışmada Millî Görüş mefkûresi bağlamında İslâm Birliği idealinin teorik ve pratik yönleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Katkı sağlaması ümidiyle…
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerlilik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık. Son tahlilde bu karakterlerin hepsinin şu iki hususta mündemiç olduğu söylenebilir: İslâmî dünya görüşü ve bağımsızlık.
Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterlerinin ele alındığı bu çalışmada yapısal analiz ve tümevarım yöntemiyle hareketin tanımlanması amaçlanmıştır. Araştırma sürecinde başta "Erbakan Külliyatı” olmak üzere hareketin temel yazılı kaynakları taranmış, metin analizi metodu kullanılarak zihniyet çözümlemesi yapılmaya çalışılmıştır.
Eserlerin tespiti için yapılan kütüphane taramalarında ve eserlerin seçiminde, “Necmettin Erbakan”, “Erbakan”, “Milli Görüş”, “Milli Nizam Partisi”, “Milli Selamet Partisi”, “Refah Partisi”, “Fazilet Partisi”, “Saadet Partisi”, “MNP”, “MSP”, “RP”, “FP” ve “SP” ifadelerinin geçtiği eserler, nispeten de Millî Görüş’ün bir veçhesiyle ele alan çalışmalar bibliyografyamıza dâhil edilmiştir. Erbakan’ın kitapları ve MGH ile ilgili yapılan bütün yazılı eserlerin tespit edilmeye gayret edildiği bu araştırma ile Millî Görüş Hareketi üzerine çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlama hedeflemiştir. Araştırmanın sonunda toplam olarak 1441 adet çalışmaya ulaşılmıştır.
Alevî Bektaşî geleneğini oluşturan temel klasikler ele alındığında, Alevî Bektaşî birey için içsel, yatay ve dikey olmak üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle eğitilmeye çalışıldığı görülür.
Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak, Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevî Bektaşî kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
İslâm birliği ideali, Millî Görüş Hareketi’nin medeniyet tasavvurundan kaynaklanmaktadır. İslâmî referanslara dayanan bu perspektif, bütün insanlığın saadetine odaklı evrensel bir medeniyet perspektifidir. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a (1926-2011) göre günümüzde Irkçı Emperyalizm’in hâkim olduğu dünyamızın hali içler acısıdır ve mevcut dünya iflas etmiştir. Bu zulüm düzeninden kurtulmanın anahtarı, hakkı üstün tutan bir anlayışla “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasıdır. Erbakan’a göre Yeni Bir Dünya ideali şu üç aşamada gerçekleşecektir: İslâm Birliği’nin çekirdeği ve ilk adımı olarak kabul edilen D-8, bu sürecin ilk aşamasını oluşturmaktadır. İkinci aşama, bütün Müslüman ülkelerin katılımıyla oluşacak olan İslâm Birliği’dir (D-60). Üçüncü aşama ise Müslüman ülkelerle birlikte hareket edecek olan 100 mazlum ülkeyle oluşturulacak birlik (D-160) olarak belirlenmiştir.
Araştırmada tarama modeli ve metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Necmettin Erbakan’ın eserlerinin toplandığı “Erbakan Külliyatı”, hareketin diğer yazılı kaynakları, konuyla ilgili kitaplar, makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” hedefi ile İslâm birliği idealinin teoride birleştirdiği görülmüştür. Zira Millî Görüş mefkûresinin “Yeni Bir Dünya” idealinde, İslâm Birliği’nin kurucu ve belirleyici bir fonksiyonu tasavvur edilmiştir. Bu fikrin en önemli pratiği olan D-8 ile “İslâm Birliği” ideali, fikriyattan fiiliyata geçmiştir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerellik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık.
Bu çalışma, Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı metinlerini esas alarak hareketin zikredilen karakterleri üzerinden yapısal bir analiz yapmayı hedeflemektedir.
Sosyal, siyasal alanlardaki faaliyetlerinin yanında kültürel bazı faaliyetlerde de bulunan Millî Görüş Hareketi, din ve dünya görüşünü ifade eden bazı eserler ortaya koymuştur. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bizatihi kaleme aldığı “Millî Görüş”, “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen”, İslâm ve İlim”, “Türkiye’nin Temel Meseleleri”, “Davam” bunların en önemlilerindendir. Erbakan’ın tüm eserleri 2013 yılında derlenerek MGV Yayınları tarafından beş cilt olarak “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı” adıyla okuyucuya sunulmuştur. Camia içerisinde Millî Görüş mefkûresini anlatan eserler kaleme alan başka yazarlar da bulunmaktadır.
Hareket, ortaya çıktığı ilk günden itibaren yazılı edebiyatını oluşturmaya başlamasına rağmen mensupları arasında bu eserler yeterince bilinir değildir. Bu durumu “Erbakan Külliyatını” derleyen M. Mustafa Uzun, Erbakan’ın 1975 yılında yayımlanan “Millî Görüş” adlı eserinin takdiminde “Biz bu eseri bilmiyorduk ve ancak maalesef bilen de yoktu. Bir ömür boyu onunla beraber yürüyen, onu seven, onun gözü ile dünyaya bakan yüzbinlerce insan da onun en önemli eserinden haberdar değildi. Şimdi bu eseri tekrar gün yüzüne çıkartıyoruz.” şeklinde, hayretini gizlemeden ifade etmektedir.
Bu çalışma, şu varsayımlardan hareket etmektedir: Siyasal ıslahatçı bir İslâmî hareket olan Millî Görüş Hareketinde de diğer Islahatçı İslâmî Akımlarda olduğu gibi dinamizm ve teşkilatçılık ön plana çıkmış; sözlü takdim yazılı takdimin önüne geçmiş; kitlelerin İslâmî bir şuur etrafında toplanması öncelemiştir. Yine MGH diğer ıslahatçı hareketler gibi İslâm dünyasındaki çöküntünün sebebini -büyük oranda- İslâm düşünce geleneğinde değil; Müslümanların yanlışlarında ve “küresel sistemin” yerel ve küresel ölçekteki tasallutunda görmesi; İslâm dünyasının ve ülkemizin âdete ortada kalmış bir cenazeye döndüğüne dair kanaati; bu halin acil olarak ıslahına odaklanan bir motivasyonla hareket etmesine sebep olmuştur. Bu durum, hareketin kitlesel faaliyetlerinin ve aktivist karakterinin ağır basması ve yazılı edebiyat üzerinden bilinçlendirme gayretinin ise ikinci planda kalması sonucunu doğurmuştur.
Yine bu çalışma Millî Görüş Hareketi’nin lideri Erbakan’ın kitaplarını, çevirilerini, makalelerini, meclis konuşmalarını ayrıca MG partilerinin yayınlarını ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili kaleme alınan kitap, tez, makale, sempozyum ve bildiriler tasnif edilmiş şekilde, bir bibliyografya çalışması ile tespit etmeyi ve bu eserlerin hareket mensupları ile kamuoyu üzerindeki etkisini tartışarak bir analiz yapmayı hedeflemektedir
Türkmen babası olarak kabul edilebilecek Sarı Saltık, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği
menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir.
Sarı Saltık’a izafe olunan on altı türbenin/makamın bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan
biri olan Sarı Saltık’ın Tunceli’deki mezarı ise Hozat İlçesine 8 km uzaklıkta ve 2276 m. yüksekliğindeki
Sarı Saltık Dağı’nın zirvesinde bulunmaktadır.
Tarihî ve menkıbevî kaynaklarda Sarı Saltık’ın Tunceli’de yaşadığına dair hiçbir işaret
bulunmadığı halde, Tunceli Alevîlerinin Sarı Saltık’ın asıl mezarının Hozat’ta bulunduğuna dair
inançlarının nerden kaynaklandığı hususu henüz çözüme kavuşturulamamış bir problemdir. Sarı
Saltık’ın Hozat’a yerleştiğine dair tarihî herhangi bir kayıt da mevcut değildir. Ancak bu konuda
bazı ihtimaller düşünülebilir. Bunlardan birincisi, muhtemelen XVI. yüzyılda Sarı Saltık müritlerinden
veya evlatlarından birilerinin Tunceli yöresine bu kültü taşımış olabileceğidir. Konuya dair
ihtimallerin ikincisi ise XVI. yüzyılda Bektaşîliğin doğuya doğru yayılma sürecinde bu kültün
Alevî geleneği açısından önem arz eden Tunceli’ye taşınmış olabileceği ihtimalidir.
Sarı Saltık Ocağı ise bu zatın ananeleri etrafında toplanmış, merkezi Tunceli-Hozat’ta
olan ve halen başında Ahmet Yurt Dede’nin olduğu Alevî ocağıdır. Bu çalışma, Sarı Saltık kültünün
yöreye yansımasının sebeplerini ortaya koymayı ve Tunceli-Hozat Sarı Saltık Ocağı’nı tanıtmayı
hedeflemektedir.
Doğudaki Alevîler arasında, merkezî bir öneme sahip Tunceli Alevîliği, sahip olduğu bu sosyal ve dinî özellikler açısından araştırmaya değer bir önem arzetmektedir.
Tunceli Alevîliğinde İnanç ve İbadet (Sarı Saltık Ocağı Örneği) başlıklı tezimizin konusu, isminden de anlaşıldığı gibi Sarı Saltık Ocağı özelinde Tunceli yöresindeki Alevîliğin inanç ve ibadet boyutlarıyla ilgilidir. Çalışmamız bir giriş ve dört bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde, öncelikle Alevîlik hakkında kısa bilgiler verilmiş ve daha sonra araştırmamızla ilgili yöntem bilgileri aktarılmıştır.
Birinci bölümde, Dedelik Kurumu; Ocak Kültü; Sarı Saltık’ın hayatı ve dinî çalışmaları -ana hatlarıyla- ele alınmıştır.
İkinci bölümde, Sarı Saltık Ocağına bağlı Alevîlerde genel İslâmî inançlar ve diğer dinlerin tesiriyle oluşan inançlar işlenmiştir.
Üçüncü bölümde, genel İslâmî anlayış çerçevesindeki ibadetler, dinî hayat, âyinler ve erkân incelenmiştir.
Dördüncü bölüm ise Sarı Saltık Ocağı’na bağlı Alevîler üzerine yapılan ankete dayalı bulgular ve değerlendirmeye tahsis edilmiştir.
Tezimizin sonucu ise söyle özetlenebilir: Alevîlik, inanç, ibadet ve erkân itibariyle Şamanizm, Uzak Doğu ve İran dinlerinden etkilenmiştir. Bu sebeple de senkretik yapı arzetmektedir.
XX. yüzyıl itibariyle Alevîlik, modern hayatın etkisiyle bir değişim sürecine girmiştir. Gelenekteki birçok erkân işlevini yitirmiş veya yitirmek üzeredir.
Tunceli Alevîliği ise sahip olduğu tarihî ve sosyal özelliklerden dolayı-diğer Alevî bölgelerine göre- “yol erkânı”nın daha yoğun bir şekilde yaşanmasına sebep olmuştur. Tunceli, Doğu Kızılbaş/Alevîliği için merkezî bir konuma sahiptir.
Alevîlik, modern dönemde beşerî ideolojilerle muhatap olmasından itibaren, evrilmeye başlamış ve senkretizm yeniden aktif hale gelmiştir. Yaşanan bu süreçte kendisini farklı farklı beşeri ideolojilerle bağdaştırmış Alevî anlayışları ortaya çıkmıştır. Laik-Kemalist Alevîlik, Ateist Alevîlik, Kürtçü Alevilik, Kültürel Alevîlik ve Caferî Alevîlik bu sonuçlardan bazılarıdır. Bu çalışmamızda Alevî senkretizminin modern dönemdeki görünümlerini ortaya koymaya çalıştık.
düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça
rastlamaktayız. Örneğin Alevi kaynaklarının en önemlisi Cafer-i Sadık Buyruğunda şöyle
bir pasaj bulunmaktadır: “Bir talibin piri ırak olup, eli ermese o vekâleten gayrıdan el tuta,
görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar etmek erkândır. Zira eğer atasının
pirini inkâr ederse münkir olur. Mizanı bozmuş olur…” Bu ve benzeri ifadelere Alevi Bektaşi
kaynaklarında fazlasıyla rastlamak mümkündür. Zira bu metinlerin muhtevasının geneli
ve ana teması insan eğitimidir. Alevi Bektaşi metinlerinde bu hususun ön plana çıkması;
Aleviliğin, gelişim dönemini Vefaîlik, Yesevîlik, Haydarîlik ve Kalenderilik gibi tarikatların
havzasında gerçekleştirmiş tasavvufî bir yapı olmasıyla açıklanabilir. Alevi Bektaşi geleneğini
oluşturan temel klasikler ele alındığında Alevi Bektaşi birey için içsel, yatay ve dikey olmak
üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle
eğitilmeye çalışıldığı görülür. Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak
Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevi Bektaşi
kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
Sarı Saltık Ocağı’na göre Allah’ın varlığı ve yaratıcılığı konusundaki inanç, genel İslamî anlayıştan farklı değildir. Ancak ocağın inanç algısı, genel olarak bâtınî-tasavvufî bir yorum arz etmektedir. Temel felsefe veya doktrin “varlığın birliği”dir. “Üçler” denilen Hak-Muhammed-Ali inancı ve buna içkinleştirilmiş olan ulûhiyet düşüncesi, Sarı Saltık Ocağı’nın inanç yapısı içinde en temel öğeyi oluşturmaktadır.
Bu araştırmada genel olarak Sarı Saltık Ocağının ulûhiyet düşüncesini ve özelde bu ocağa bağlı taliplerin günümüzdeki inanç formlarını nicel, nitel ve metin analizi gibi yöntemler kullanılarak incelemeye çalıştık. Bu çerçevede yaptığımız araştırmada ocağın genelinde ulûhiyet inancının, canlılığını koruduğu ve batınî formda Hz. Ali’ye ulûhiyetin ithaf edildiği tespit edilmiştir. Ancak ocağa bağlı olan Alevî gençler ve yaşlılar arasında ulûhiyet anlayışı noktasında farklılıklar olduğu gözlemlenmiştir.
Sarı Saltık’ın hayatıyla ilgili tarihî kayıtlar oldukça sınırlıdır. Evliya Çelebi’ye göre Buhârâ’lı olan Sarı Saltık’ın soyu Battal Gazi’ye dayanmaktadır. M. 1210-1215 yıllarında Batı Karadeniz Bölgesi’nde doğup, XII. yüzyılın sonlarına doğru 1296-1300 yıllarında bugünkü Romanya’nın Dobruca bölgesinde şehit edildiği tahmin edilmektedir. Saltuk-nâme’ye göre ise Sarı Saltık, doksan dokuz yıl yaşamış ve düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir.
Sarı Saltık’ın efsanevî-menkıbevî şahsiyetini ortaya koymak, onun tarihî şahsiyetini ortaya koymaktan daha kolaydır. Zira Sarı Saltık’ın şahsiyeti efsaneleşmiş ve onunla ilgili tarihî kaynaklarda yer bulamayan birçok olay aktarıla gelmiştir. Gerçek hayatı ile menkıbevî hayatı iç içe girmiştir. Bu menkıbelerde Sarı Saltık’a bazı olağanüstü güçler atfedilmiştir.
Biz bu araştırmada Sarı Saltık’la ilgili tarihî ve menkıbevî bilgiler ışığında onun tarihsel gerçekliğini takdim etmeye çalışacağız.
Alevilik’te dinî hiyerarşik sistemin şekillenmesinde İslâm öncesi Türklerin dinî tecrübelerinin ve formlarının etkin olduğunu görülmektedir. Geleneksel dönemdeki dedelik kurumunun ve ocak kültünün modern dönemde değişime uğradığı, dedenin işlev ve otoritesinde görece bir zayıflama meydana geldiği, dede-talip ilişkilerini sağlayan sosyal yapıda çözülmelerin oluştuğu görülmektedir. Gelenekte meydana gelen bu aşınmalarla birlikte, dedelik kurumunun ve ocak kültünün halen devam ettiğini söylemek mümkündür.
İslâmcılığın başat özelliğinin/karakter “İslâm’ın siyasal tezinin” varlığını kabul, olarak saptamak mümkündür. Elbette bunun yanında İslâmcı mefkûrenin birçok tamamlayıcı fikri de bulunmaktadır. İslâmcılık; içtimaî, siyasî, iktisadî ve diğer bütün alanlarda İslâm’ın bir form öngördüğü ve bu formun günümüze de uyarlanabileceği iddiasını taşımaktadır. Bununla birlikte İslâmcılık, batılı ideolojilerin oldukça etkin olduğu bir dönemde tepki ve alternatif olarak ortaya çıkmıştır. “İttihâd-ı İslâm” fikriyle etle tırnak gibi olan İslâmcılık, Batı karşısında istiklalin ve mücadelenin yolu olarak görülmüştür.
1969 yılında Türkiye’de ortaya çıkan Millî Görüş Hareketi yeni bir model ve doktrin olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuştur. Adil Düzen tezine ve Millî Görüş’ün sair düşünce, telif ve tasarılarının satır aralarına bakıldığında İslâmcılığın izlerini görmek mümkündür. Ancak laik-seküler bir sistemde bulunuş, hareketin mücadele metodunun siyaset parti/metodu olması, sosyal ve siyasî meselelere dair söylem, program ve takdimlerinde İslâm’a ve İslâm’ın temel kaynaklarına atfın örtülü biçimde olmasına sebep olmuştur. İslâmcı düşünce, özellikle hareket mensuplarının seminer, konferans gibi sözlü takdimlerinde daha belirgindir. Bundan dolayı çalışmamızda, temel kodları/aksiyom Erbakan tarafından belirlenen Millî Görüş mefkûresinin İslâmcı bir karaktere sahip olduğu ve hareketin İslâmî bir düşünce dünyasının siyasî, fikrî, sosyal vb. tezahürü olduğu, varsayımından hareket edilmiştir.
Araştırmada metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu çerçevede Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı kaynakları, hareket mensuplarının bazı görüntü kayıtları, konuyla ilgili kitaplar, akademik makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmıştır. Bunların yanında bazı görsel malzemeler toplanmış, ayrıca hareket mensuplarıyla da mülakat yapılmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir.
Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan (1926-2011), küresel bir vizyon ve insanlığın saadeti için nihaî hedef olarak “Yeni Bir Dünya”yı belirlemiştir. İslâm Birliği/İttihâdı İslâm ise bu hedefin gerçekleşmesi için asıl muharrik güçtür. Zira ona göre “Yeni Bir Dünya” Müslümanların hak, adalet ve tevhit merkezli dünya görüşleri çerçevesinde kurulacaktır. Bunun sağlanması için fikrî, iktisadî, siyasî ve askerî tüm altyapılar hazırlanmalıdır. Bu husus hakikat, insanlığın kurtuluşunu sağlama ve medeniyet iddiasındaki Müslümanların öncelikli meselesi olmalıdır.
Bu çalışmada Millî Görüş mefkûresi bağlamında İslâm Birliği idealinin teorik ve pratik yönleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Katkı sağlaması ümidiyle…
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerlilik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık. Son tahlilde bu karakterlerin hepsinin şu iki hususta mündemiç olduğu söylenebilir: İslâmî dünya görüşü ve bağımsızlık.
Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterlerinin ele alındığı bu çalışmada yapısal analiz ve tümevarım yöntemiyle hareketin tanımlanması amaçlanmıştır. Araştırma sürecinde başta "Erbakan Külliyatı” olmak üzere hareketin temel yazılı kaynakları taranmış, metin analizi metodu kullanılarak zihniyet çözümlemesi yapılmaya çalışılmıştır.
Eserlerin tespiti için yapılan kütüphane taramalarında ve eserlerin seçiminde, “Necmettin Erbakan”, “Erbakan”, “Milli Görüş”, “Milli Nizam Partisi”, “Milli Selamet Partisi”, “Refah Partisi”, “Fazilet Partisi”, “Saadet Partisi”, “MNP”, “MSP”, “RP”, “FP” ve “SP” ifadelerinin geçtiği eserler, nispeten de Millî Görüş’ün bir veçhesiyle ele alan çalışmalar bibliyografyamıza dâhil edilmiştir. Erbakan’ın kitapları ve MGH ile ilgili yapılan bütün yazılı eserlerin tespit edilmeye gayret edildiği bu araştırma ile Millî Görüş Hareketi üzerine çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlama hedeflemiştir. Araştırmanın sonunda toplam olarak 1441 adet çalışmaya ulaşılmıştır.